|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
TÜRKİYE DE KADIN OLMAK |
KADIN OLMAK
Kadın olmak zor zanaat, dense de bunu insanlar el birliği ile zorlaştırırlar, kadın olmak aslında zor degildir, onlara hak ettikleri deger verilirse, hem mutlu olurlar, hemde mutlu ederler, karşılaştıkları zorlukları da aşarlar. Öte yandan onlardaki hormonal git geller kadın olmayı biyolojik acıdan zaten zorlaştırmaktadır, o zaman toplumsal hayatta biz erkekler kadınların işini kolaylaştıralım ne dersiniz. Öyleki biz erkekler ömrümüzde bir defa yaşadığımız ergenliğin düşük dozlu halini kadınlar her ay yaşıyor, bu nedenle bile saygıyı hak ediyorlar… Kadını anlamaya çalışan tüm bilim dalları kadın olmanın zorluğunu ifade ediyor. Ergenlik, yetişkinlik, ay hali, menopoz ve sonrasında ayrı ayrı psikolojiler ve fiziksel değişimler yaşayan kadının şifrelerini çözmek her babayiğidin harcı olmasa gerek. Kadının neden bu kadar zor bir mekanizmaya sahip olduğunu öğrenmek, yaşadığı değişimleri öğrenmek için bu konu üzerinde durmaya çalışalım…
KADINSAL EVRELER
Kadın hayatında yetişkinlik, menopoz ve sonrası en etkin dönemler şunlardır. Yalnız her kadın böyle yaşayacak diye bir şey yoktur genellemeler kişileri ya hiç baglamaz ya da çok az baglar… Öte yandan kadının hayatını evreler değil, hormonlar, hormonol dengeler ve dengesizlikler yönetir. Şu dense yanlış sayılmaz, kadınlar hormonlarının kontrolündedir. Kesinlikle doğru denilebilir, kadınları erkeklerden ayıran iki hormon var, östrojen ve progestoron kadına bazı istemedileri şeyleri yaptıran bu hormonlardır. Özellikle genç kızlık ve yetişkinlik döneminde bu hormonlar sürekli salgılanıyor, üstelik yükselip alçalarak ruhsal gel gitlerin yaşanmasına neden oluyor ve davranışlara yansıyor. Ay, hafta, gün içinde kadın vücudundaki bu iki hormonun salınımı öyle değişiklikler gösteriyor ki kadınların ruh halleri de buna göre değişiyor. Kadınlar bu nedenle adet dönemi öncesi yaşanan, menopoza doğru hormonların vücutta azalmasına bağlı olarakta yaşanılan sıkıntılı ruhsal hallerini onlarla birlikte yaşayan kadınlar da, erkekler de hissederler. Bu ruhsal değişiklikler menopozla birlikte zirveye çıkar, bunun nedeni ise, menopozla birlikte bu iki hormonun vücuttan çekilmesiyle birlikte kadınlar yaşlanma sürecine girerler. Bu sürecin de başlıca belirtileri kemik erimesi, kalp hastalıkları riskinin artmasıdır. Kadınlar hormonlardan etkilenmiyor, diyenler kadının doğasını reddetmektirler. Kadınsal evrelere hormonsal evreler dersek abartmış sayılmayız.
KADININ RUH HALİNİN EN İYİ OLDUĞU ZAMAN
Kadının ruh halinin en iyi olduğu dönem adet sonrası zamanlara denk gelir. Artık kadın, daha alıngan, daha depresif, daha duygusal, dış etkenlere daha açık halden kurtulmuştur. Adet öncesin de ve döneminde üretkenlik de dibe vurur, daha depresif hale gelir kadınlar. Bazı İskandinav ülkelerinde eğer bir kadın adet dönemin de suç işlerse ceza indirimi alabilir, hormonal denge bu derece etkilidir…
Kadın olmanın zor yanları, kadınlar dış dünyayla uğraşırken kendi hormonlarıyla da uğraşmak zorundadırlar. Kadınlar da hormonların yüzünden rusal dengeyi koruyabilmek zaman zaman zor olmaktadır. Yönetici pozisyonundaki kadınlar ise daha çok dikkat etmek durumdadır. Onlar işyerinde belli bir seviyede davranış sergilemek, sinirlenmemek, kendilerine hakim olmak adına kendi vücutlarının salgıladığı hormonları yok saymak durumundadır. Bu güçlü bir irade gerektirmektedir, bununla birlikte iş ortamının verdiği olumsuzluklara karşı mücadele vermeleri gerekir. Kadınlara göre erkekler daha şanslı yaratılmıştır, hormonlara bağlı ruhsal değişimlere daha az maruz kalırlar. Onların ruh hali aşagı yukarı hep aynıdır, onlar ruhsal gel gitleriyle mücadele etmek zorun da kalmazlar.
KADININ EN AVANTAJLI OLDUĞU YAŞ DÖNEMİ
Günümüz de bu sorunun cevabının da değiştiği düşünülmektedir, bugün 50 yaşında olanlar bundan 20 yıl öncesinin 40'ların da, şimdiki 40'lar bundan 20 yıl öncesinin 30'ları gibi düşümeliyiz. Bu değişikliğin nedeni ortalam insan ömrünün uzamış olmasıdır. Bundan daha 50-60 yıl öncesine göre ortalama ömür 58-60 ken, şu anda ülkemiz de ortalama ömür 75-80 dir. Dünyaya batığımız da ise gelişmiş ülkelerinde kadınların ortalama ömürlerinin 80-85'lere kadar çıktığını görürüz. Ülkemiz de Yaş ortalamasın da 60 yılda 10 yıllık bir artış vardır. Bu durum da her dönemsel acıdan yeni etkilere neden olmaktadır, yaş evreleri de buna göre degişmektedir.
35-50 ARASI ALTIN ÇAĞ DİYEBİLİRİZ Mİ?
Bu zaman kadar deyimleşen ""yapacaksanız 30'a kadar çocuk, 40'a kadar para yapın."" Artık bu söz şu hale dönmüştür 'Yapacaksan 40'a kadar çocuk, 50'ye kadar para yap"" Kadının kendisini en çok kadın gibi hissettiği yaşla ilgili şöyle bir durum tespiti yapalım, kadın 25-30 yaş arasında evleniyor. O sırada çocukları oluyor, onlara zaman ayırmaya çalışıyor. Birçok gaye, uğraş var, kariyerini oturtmaya çalışıyor. Hep bir koşuşturmaca içinde yaşamak zorunda kalıyor. Çocuklar büyüyüp yetişkinliğe geçtikten sonra, 40'larında kadının kendine zaman ayırma ve daha nitelikli yaşama devrenine geciliyor. 40'tan sonra kadının altın cagı oluyor, nedeni ise luzumsuz ön yarğıların ve toplumsal baskılardan kurutluyor, ekonomik bagımsızlığınıkazanan kadın sayısı bu yaşda dah çok oluyor. Bir çok kadının ifadesine göre 35-40 lı yaşlar dan sonra hayattan daha çok zevk ve haz aldığıdır… Bu kişiden kişiye göre degişmekle beraber genel ifade ve kanı bu olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaşlarda kadın hem hormonlarıyla hemde toplumdan gelen baskılar ve istenmeyen davranışlarla başa çıkmasını öğrenmiş olmaktadır. Her yaşın güzelliği vardır, ama 35 yaşdan sonra kadın ne sitediğini bilecek kadar hayata tercübeli yaklaşmaktadır. Bu dönemi biraz beslenmeye ve spora dikkat ederek 60-70 yaşlara kadar çıkarabilir yaşamadıklarınızı yaşayarak daha uzun bir dönem mutluluklar yaşayabilirsiniz…
Bu yaşlar da ne oluyor dersek, taşlar yerine oturuyor, haz ve zevk arayışları esnesında nerede ne arayacağı tercübesi ediniliyor ve adeta mutluluk arayışları başlıyor ve kadının tarzı, tavrı oturuyor kadın, ne aradığını nerede araması gerektiğini artık çok iyi biliyor, bu aradıklarının kimde olduğunuda… Olgunluğa ulaşıyor, hormonları ile başa çıkmasını öğreniyor, duygularını kontrol etmeyi ve duygularını yaşamayı öğreniyor, hırslarını törpülüyor. Hayattan neyi alması, neyi vermesi gerektiğinin tercübelerini ediniyor, biliyor böylece davranıyor. Belli bir olgunluk da bu aşamaya geliniyor, olgunluğa bağlı olarak sivriliklerini yumuşatıyor, daha hoşgörülü, uyumlu oluyor. Hayata daha pozitif bakabilen, mutlu olmasını beklediği kadar mutlu etmesi gerektiğinin ayırdına varan kadı9nların tercih edildiğinide herkes biliyor. 35- 40 yaşında olgun hoş, mutlulukları yaşayan, yaşadığı kadar da yaşatan kadın neden tercih edilmesin ki? Bu anların daha fazla tadına varabilmek 35-40 lı yaşları beklemeyen kadınlara da günümüzde daha sık rastlıyoruz. Ülkemiz de ortalama menopoz yaşı 45- 50 dersek, kadının altın çağı 35 ile 50 arasıdır diyebiliriz. Kendini salmaması ve bakımlı olması bu dönemi yukard ada bahsettiğimiz ginbi 60-70 yaşlara kadar da uzatabilir…
Kadınlarda menopozla birlikte tersine dönüş süreci başlar, bu dönem de yaşlılık belirtilerini yenmek elinizdedir, Menopozun kadına getirdiği iki olumsuzluk, Birincisi östrojenin düşmesiyle birlikte gelen kalp hastalıkları riski, beslenmeyele ve sporla aşılabilir, İkincisi, menopozla birlikte kemiklerin erimeye başlamasıdır ki yine beslenme ve egzersizle bu dönem geciktirilebilir. Bunlara karşı hormon takviyesi tedavisi uygulanılabilir, son zamanlarda bu yöntemden vaz gecilmeye başlanmıştır. Bu tedavi kemikleri korumakla beraber, diğer hastalıklar açısından koruyucu değildir. Bunun yerine 40 lı yaşlar da sporu muhakkak kadınlar hayatlarına sokarak, kas kitlesinin artırılması sonucu kemik eksikliği daha az hissedilecektir. Kadınların kaslanma yerine yağlanma eğilimi erkeklerden çok daha fazla olduğıu için beslenmeye çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Yağların yerine kasların koynulması gereken dönem menopoz öncesi döenmedir ve sonrası da vucutların zorlanmaması şartıyla spora devam edilerek kasların güçlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca menopoz demek eşittir 5-6 kilo demektir, bunun önüne geçebilmek için, kilo alımınından, kalp hastalıklarından, kurtulabilmek için kadınlar beslenme alışkanlıklarını gözden gecirmenin yanı sıra, spora da muhakkak devam etmelidirler. Spor ve yemekte kişisel tercihlerin agır bastığı gözlenmektedir. Bu nedenle kadınlara önerim, keyif aldıkları sporu yapmalarıdır. Hoşunuza gitmeden yapılan spor en fazla 2-3 ay devam eder. Ama severek yaptığını spor, yürüyüşü mü seviyorsunuz, yürüyün, pilates mi zevk veriyor, pilates yapın, yüzme mi hoşunuza gidiyor yüzün. Bunları dönemsel olarak da degiştirebilirsiniz., Bir sporu devamlı yapmak bıkkınlığa sebebiyet verebilir, haftanın iki günü yürüyorsak, iki gün de başka bir spor yapılmalıdır. Ya da yazın hep yüzün, kışın yürüyüş yapın, sporun ilk dört-beş ayı zor, Eğer o ilk beş ay atlatılırsa vücut kendi alışır ve siz istemeseniz de sporu isteyecektir.
40 YAŞINDAKİ BİR KADIN 18'LİK GİBİ GÖRÜNEMEZ BUNA ÇALIŞILMAMALIDIR
Diyelim ki 45 yaşındasınız ve üniversitedeki kilonuzdan iki kilo daha zayıfsınız inanın zor degil, 35 yaşından sonra hayatınıza sporu koymuşsanız bu ölçüleri tutturabilirsiniz. Bunun için haftanın üç gününün 1.5 saatını ayırmanız yeter. Hafta 7x24=168 saattir ve bunun bir bölümünü uyku alır, 45-50 uykuya ayırırız, 48 saatini işe ayırırız hadi diyelimki 100 saatini iş ve uyku aldı, geriye 68 saatlik bir dilim kalır ki bunun 5-6 saatini spora ayrılabilir ve ayrılmalıdır. Ayrıca Namaz ibadeti hem ibadettir hemde güçlü bir egzersizdir, namaz kılınmasını da önerebiliriz, günde beş vakit kılınan namazın sevabı ve vucudumuzun gevşemesine katkısı, verdiği ruhsal dinginlik bence kacırılmamalıdır… Spor ve egzersizlerle vücuttaki esnekliğin artırması gerekir. Diyelim ki 35- 40 ından sonra pilates, yürüyüş ve biraz da ağırlık çalışması yaptınız, menopozu 5-6 yıl ötelemeniz demektir. Ve hep bahsettiğimiz 60-70 lere hiç zorlanmadan her cevize çıkarak yaşamak demektir. Bunu da vücuttaki kas kitlesini arttırarak yapılabilinecegini yukarda zaten deginmiştik. Su içsem dahi kilo almıyorum derler ya hareket spor yoksa hem kas olmaz hemde yag ve kilo olur, bunu bir kenara yazalım… Şöyle düşünelim kas kitlesi olan bir vücutla yemek yemek, şömineye odun atmak gibidir, atılan odunlar sporun oluşturduğu nenerji yakılması sonucu kaslarla hızlı yankılırsa, yemek yemek ve su içmak kilo aldırmaz… Demek oluyor ki haraketsizlik kilo aldırır
CİLTLERİN BAKIMI İLE İLGİLİ ÖNERİLER
Cildinize yardımcı olacak takviyeleri zaman zaman uygulayabilirsiniz, ama herşeyden önemlisi yine çeşitliliğe dayalı sağlıklı beslenmenin yanısıra, sıgara ve kimyasal içerikli kozmetikler gibi cildin düşmanlarından uzak durma önerisiyle başlayalım bu konuya da… İnsanlar kendisini iyi hissetmek için hafif makyaj yaparlar. Kadınların da, erkeklerin de ciltlerine makyaj yaplarını önerebiliriz… Cildin daha parlak, sağlıklı gözükmesi için yardımcı yöntemler kullanabiliriz. Kullandığımız tüm ürünler saf C ve A vitaminli kremler ve maskeler olmalıdır. Kozmetiğe çok para vermenin anlamı yoktur, tıpbi dayanagı olan kozmetigi kullanmak şartıyla sömürülmeden yararlanır, güzel görünebilirsiniz. Bilimsel araştırma sonuçlarının gösterdiği iki madde var ki bunlar cilde büyük katkılar sunmaktadır. Bu iki ana madde, C ve A vitaminleridir, diğerlerinin hiçbir etkisi yoktur ve çoğu ticaridir, reklama dayanan güçleri vardır…
ESTETİK AMALİYATKONUSU KADINLARIN BAŞINI AĞRITAN ÖNEMLİ KONULARDANDIR
Öyle bir Estetik furyası almış başını gidiyor ki, bizim hanımlarımız arasında bu çok yaygınlaştı. Diyelim ki 40 yaşındayız, bu yaştaki kadının 18 yaşındaki bir genç kız gibi görünmesinin imkânı yoktur. Bunu ne estetikle nede başka bir bir şeyle sağlayamazsınız, bunun yerine yaşanılan yaşın iyisi olmak daha önemlidir, diye düşünürsek ve doğallıktan ayrılmamak şartıyla, kilomuza, temizliğimize, giyim ve kuşamımıza, konuşmamıza oturup kalkmamıza dikkat edersek yaşın önemini geri plana atmış olursunuz. Bu sadece kadılarıda ilgilendiren bir sorun degildir, bütün insanların sorunudur begenilmek için estetik amaliyatlar çok başvurulması gereken bir yöntem olmamalıdır. Üstelik estetik amaliyat olanların büyük bir bölümünün fiyaskoyla sonuçlandığını bile bile bu alanda bu yönteme bu kadar kolay başvurulmasının yanlış olduğunu belitelim. Estetiği en çok başvuran ve genellikle de kötü sonuç alan ülkelerin başındayız. Birbirinin aynı suratların çogalması da başka bir sorundur, ama asıl sağlığı bozan tarafını düşünerek karar vermelidir. Doktorlar ve bu yöntemi kullanacak kişiler, görünen ticarileşen bir sektör ve neye malolursa olsun amaliyata hazır insanlar bu işin civisini çıkarmaktadırlar… Tıpbi gereklilik yoksa baş vurulmamalıdır…
KADINLARIN HAYATA BAKIŞI DEGİŞİYOR MU GELİŞİYOR MU?
Kadınlarımız hayat, olaylar karışısında kendilerini nasıl ifade ediyor diye düşündüğümüzde şunlarla karşılaşıyoruz… Kırsal kesimdeki sorunların devamının yanında, Türk kadınları kendini ifade etmeyi çok iyi öğrendiler. Özellikle bilgilerin internet ortamında yayılmasıyla birlikte kadınlarımız bilinçlenerek eksikliklerin farkına vardılar… Bu böyle degil demeye başladı bu itiraz kabulde görüyor…
Bu bilgiler regl döneminin aşılmasından alınca, boşalamama nedenlerini sorgulamaya başlamaları ve başka sorunların dogal sonuçlar olduğunun sanısının aşılmasına bu bilinçlenme yardımcı olmuştur… Günümüz de 8-9 yaşında adet gören kızların olması, tamamen beslenmeyle ilgilidir. Erken regl olmak kötü bi durum olmamasına rağmen, uzun dönem adet gören kadınlar da bir takım hastalıklara yakalanma riski yükselebilmektedir. Bunlarda önelmlerle aşılabilecek sorunlardır…
KADINLAR AÇISINDAN CİNSELLİĞİN BİR BAŞLAMA YAŞI VARMIDIR?
Buna şu yaş demek o kadar zordur, kişilerin gelişi, cinselliğe bakış acısı, uygun ortamların oluşması hepsi etkiler. Bunun yerine olaya şu şekilde yaklaşılması daha, iyi olur kanaatindeyim, anne olmanın ideal yaşı nedir diyerek… 40 dan önce çocuk teknik yaklaşımdır asıl önemli olan kişinin kendini anneliğe hazır hissetmesidir. Ayrıca illa da bir cinsellik yaşı veremeyiz kişiden kişiye istekten istege toplumdan topluma kültürden kültüre bu yaş degişir… Hayatta zorlamalara hiç gerek yoktur kötü tecrübeler yaşamaktansa, bir kadının ruhsal ve sosyal olarak kendini hazır hissettiğinde cinsel ilişki yaşamasının daha iyi olacagı düşüncesi daha mantıklı gelmektedir…
BAŞÖRTÜLÜ KADINLARIN HAYATA BAKIŞI
Başörtülü kadın ve diğerleri diye bir ayrım yapmak yanlıştır, kültürel ve ianançsal olarak farklılıklar doğal olanı aşabilir mi? Zor. Her yerde ve ortamda kadın kadındır diye düşünmek gerektiğini ifade ederek bu ayrımın gereksizliğine önce bir deginelim ne dersiniz?
Evet, kadın kadındır, ülkemiz de muhafazakâr kesim ve modern kesimden kadınlar arasında bir görüş ayrılığı olduğu konusu abartıdan ibarettir. Dünyaya ve kadın sorunlarına bakış açısından bir fark olmadığı kanatindeyim…. Muhafazakâr kadınlar da modern hayatın içindeler ve hayata aynı çerçeveden baktılarını yaşayarak görüyoruz.. Nasıl aynı ailede, başörtülüde, başı açık da olabiliyorsa, bakış açısında da fazla bir fark yok diyebiliriz. Bir genç kız başını örtüyor ama rock konserine de gidiyor, muhafazakar kesimden çok tanıdığımız var, onlarla aynı apartmanlarda, aynı ortamlarda yaşıyoruz hayata bakış açıları, başı açık kadınlarla aşağı yukarı aynı diyebiliriz.
Eskiden beri bir erkekle birlikte olan kadın bu ilişkisini gizlemeye çalışırdı, şimdiler de ise göğsünü gere gere ilişkisine sahip çıkıyor bu daha iyi degil mi? Ama evli biriyle ilişkiye girmek ve bunu bilerek planlayarak yapmak erkegin de kadının da kacınması gereken bir durum olduğunu öncelikli olarak belirterek aile düzenine zarar vermeyen ilişkiler yaşansın, meşru ilişkiler yaşansın diyebiliriz… Meşru olmayan ilişkileri özendirmek önermek, bizim yazarak yapamayacagımız bir durumdur kacınılmasını önerebiliriz ancak…
TOPLUMSAL STATÜLER VE ANNELİK
Annelik dogal bir sonuç olsada toplumsaldır ve kadın için bağlayıcılığı vardır, bu nedenledir ki kadınların çoğu kariyer planlarını ötelemek zorunda kalmaktadırlar. Ayrıca henüz aşılamayan kadının geri plana atılmasına dayalı geleneksel kültürün de etkisiyle kadınlar toplumsal statülerinde yeteri kadar beklenen gelişmeye ulamadıklarını düşünmekteyim. Öte yandan annelik sorumluluğuyla meslek sorumluluğunu hep beraber taşıyan kadın örnekleriyle dolurdur toplumumuz, bu örnekler ancak diger kadınların örnek almasıyla daha da kadın sorunu aşılacaktır.
Erkekler güçlü ve akılı kadından korkar genellemesine geldiğimizde bu genelleme de yanlıştır, güçlü ve akıllı kadın erkegin de zor zamanlarda dayanagı olacaktır.. Akıllı erkek böyle düşünür.
Erkeklerin çalışmayan kadınları tercih ettiği hikayesine gelince de geleneksel kültürü aşamayanlar, kadını sadece anne olarak düşünüyorlar, bunlar bu düşüncelerini ekonomik gelişimin de etkisiyle hızla terkedilmektedirler. Bu durumu belki de erkeklerden çok kadınlar istiyor olabilir. Amerika'da böyle yeni bir moda oluşmuş kadınlar ne kadar iyi eğitimli olursa olsun, evde oturup çocuk bakmak istiyorlar. Bu durumları genelleştiremeyiz, bunların bazıları modayla oluşurken bazılarıda kişisel tercihlere dayanmaktadır… Genel egilim her yerde kadınların çalışmasından yanadır… Bu moda Türkiye'de de başlar mı dersek buna net cevap veremeyiz. İnsanların hayatlarıdır, kişilerin tercihleridir, kişiler nasıl mutlu olacaksa öyle yaşam da kurmalarında sakınca yoktur. Çok iyi eğitim alınmışsa, bu egitim sonucu nu toplumsal ve kişisel faydaya dönüştürmek gerekiyorsa çalışılmalıdır. Kimseyi de zorla çalıştıramayacağımıza göre ben çocuk yetiştirecegim, böyle daha mutlu olacagım diyorsa ki kişi bunuda tercih edebilir. Yani hayatta net bir çizgi yok kimi şöyle kimi böyle düşünür ve uygular böylece de hayatın renkleri ortaya çıkar. Bu hayata katılan renklilikte kadınlar hep daha başarılıdırlar ve daha öndedirler kanatindeyim….
HAMİLELİKTE YETERSİZ KİLO ALIRSANIZ ÇOCUĞUNUZ ZEKİ OLMAZ!
İnsanları çok kilolarıyla germemek lazımdır, sıfır beden takıntısı nasıl rahatsızlıklara yol açıyor hepimiz duyuyoruz, biliyoruz.
Hamile kalmayı planlayanlar bunun sonucu oluşacak vucutlarındaki degişiklikleride kabul ediyorlar demektir. Hamilelikte beslenmenin çok önemli olduğu bilinerek, zayıf kalacağım takıntısıyla saglıklı beslenmeden uzak durmak büyük hatadır. Çocuğun her ay 1-1,5 kilo hakkıdır, bunun bir ortalaması var, bunun altına düşerseniz ve hamilelikte yetersiz kilo alırsanız çocuğunuz ilerde sorunlarla karşılaşır. Amerika'daki bir araştırma gösteriyor ki, doğum kilosu daha fazla olan çocuklar daha zeki oluyor. Bakın tüm ünlü dehaların hepsi 4.5 kilonun üstünde doğmuş. Doğum kilosunun ilerdeki IQ ile çok büyük alakası var. Genellikle önerilen 3.5 kilonun altında çocuk doğurulmaması hedeflenmektedir.
KALİTELİ YAŞLANMA SIRRI: OMEGA 3, SAUNA, SPOR, MASAJ VE DİYET
Yaşam kalitemizi artırmak, yaşlanmayı geciktirmek için omega 3, sauna, spor, masaj ve dengeli ve çeşide dayalı beslenme bizi daha dinç ve genç hissttirecektir.
Yaşam kalitesinin artmasıyla cinsel anlamda da gelişmeler olacağı aşikardır. İlerleyen yaşlarda ve menopoz sonrası karşılaşılacak vajinal kuruluğun çaresi olan ilaçlar vardır, bu nedenle kuruluğun cinsel anlamda bir sıkıntı yaratacağını düşünülmemelidir.
SON OLARAK YAŞAM KAİTESİNİ ARTICI ÖNLEMLER
Spor yapmak, düzenli olarak saunaya girmek ve masaj yaptırmak bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Mesela meme kanseri spor yapan kadınlarda daha az görülüyor. Protein ağırlıklı diyet çok önemli. Menopoza yakın dönemde balık ve balık ürünlerini öne çıkarmalıyız. Omega 3 tüketmek çok önemli. Omega 3'ün antidepresan özelliği de var, meme hastalıklarına karşı da koruyor. 40'tan sonra Omega 3'e hemen başlamak lazım. Omega 3, düzenli masaj, düzenli sauna, spor ve protein ağırlıklı diyet kaliteli yaş almanın sırlarıdır.
GİYİM TARZLARI
Giyim tarzımız çok önemlidir bizim topluma kendimizi sunum tarzlarımızdır diyebiriz. Bunun cinsiyetle de alakası yoktur, çok gösterişli olmayan kıyafetler tercih edilemesi dogal olunması, modadan çok yakışanın ve ortamın gerektirdiği kıyafetlerin tercih edilmesi giyim sorununa çözüm gibi görünüyor. Toplumsal ortamlar da cinselliği çok öne çıkaran kıyafetler giyilmemesi önerilebir. Örengin iş yerindesiniz, statünz de çok önemli degil, genel bir giyim tarzı ve iş yeri üniforması yoksa, dar etek, dar bluz, dekolte kıyafetler yüksek topuklu ayakkabılar, aşırı makyajın hoş kaçmadığı hepimizin malumudur. Bu konuda katı kurallarımızın olmamasından yana düşünmekle beraber minumum bir dikkatinde edilmesi gerektiğini düşünüyorum…
Hüseyin Benek >>www.vatandasfikri.com
Kaynak: Jinekolog, Prof. Dr. Neşe Kavak'ın Sabah Pazar ekinde yaptığı acıklamadan yararlanılmıştır.
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|