HUKUK, ADALET, DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK İLİŞKİSİ
(Demokrasi Hukuka, Özgürlükler de Hukuka ve Demokrasiye, Dayanır. Fikri Adil)
Önce hukuk ne için gereklidir, hakkın korunması, kimin hakkı haklının hakkının korunması, haklının hakkı nereden gelir… İnsanın doğal haklarından, hukuki haklarından, vatandaşlık haklarından, ilah ilkelerden gelir. Genel de bizde iktidarı ele geçiren grup diğer gruplara baskı yapar, bu ekonomik baskı, siyasal baskı, sosyolojik yani mahalle baskı şeklinde olur. Bir yere kadar belki de normaldir, kendi grup dayanışmaları için gerekli olabilir…
Bu durum, hukuk alanına sıçradı mı dananın kuyruğu koptu demektir… Hukukun dağıttığı adalettir ve hukuktan herkes bunu beklemektedir… Bu beklentilere dayanarak vatandaşlar demokratik hukuk devletlerinde, hukukun bağımsız olması beklenir gerekir, işte bu nedenle AYM vardır, HSYK vardır. AYM (Anayasa Mahkemesi) Yasama da çıkan kanunları anayasaya uygunluğunu denetler…
Bu şu demektir, nasıl vatandaşlar her istediklerini yapamazlar ise iktidara gelen de her şeyi yapamaz, onu sınırlayan bir yasal düzen vardır. Demokratik toplumların da bu sigortasıdır, bu sigorta attımı artık demokrasiden bahsedilemez, demokrasiyle hukuk böyle bir ilişki içindedir… Bu ilişkide roller, görevler bellidir, bunları zorlamamak gerekir, yoksa zaten sosyolojik ve siyasal bölünmüşlüklerin yoğun yaşandığı toplumumuzda birde yargıya güvensizlik oluşursa, bölünmüşlerimiz daha da derinleşir.
Yargı ile Yürütme gerilimi öteden beri yaşanır, bunda bir denge, makuliyet, karşılıklı alanlara saygı, bu kurumsal yapıların işini kolaylaştıracaktır… Bu konuda gerçekten de yetişmiş iyi hukukçularımız vardır, akademisyenlerimiz vardır, bu alanlarda onların konuşması gerekir… Bu alan siyasal alanmış gibi çok kolay girilmemesi gereken bir alandır… Bu siyasetçilerimizin dikkat etmesi gereken demokrasinin gereği bir kuraldır. Ayrıca ister akademik, ister emekli hukukçular da, siyasetçi gibi konuşmamalı, sanki bir muhalefet siyasal parti mensubu gibi açıklamalar da bulunulmamalıdır.
Yargı Kararlarına gelince kararlar tabiki eleştirilebilir, yasalar tabiiki eleştirilebilir… Ama bir şartla, bu karar hukuki mi, değil mi, yani yasalara uygun mu, değil mi, yasalar demokratik sistemin ölçülerine göremi değil mi? Eleştiri ancak bu sınırlarda yapılabilir. Yoksa her karar alan yargıç hedefe konursa, her soruşturma açan savcı hedefe konursa yargı bağımsızlığı güme gider.
Hep beraber yargının ideolojik tavrından, vesayetinden şikayet ediliyordu, belki de haklı nedenler de vardı.. Ama şimdilerde ise tersi, siyasetin yargıyı eleştiri sınırlarını aşan müdahaleleri olduğunu konuşma zamanıdır. Kimi siyasetçi savcı oluyor, kimi siyasetçi avukat, beyler siz hukukçu kimliğiniz bile olsa (Maşallah Meclisin yarısı hukukçu) siyasetçi kimliğinizi unutarak hukuk alanına dalmamalısınız…
Yasama da yani Mecliste yasa kanun yaparken anayasaya uygunluğunu ilk siz hesap edeceksiniz, çünkü bu yasal sistemin imkanlarıyla oraya geldiniz. Bu dikkat yasamada olduğu vakit yaşanan sorunlar yarı yarıya azalacaktır. Oysaki zaten iktidarı ele her siyasi grup, yasa yaparken kendi ideolojik düşünceleriyle yasa yaparsalar ki genel de öyle olur. Yasama da çoğunluğu ele geçiren kendi siyasal düşüncesini uygulamaya kalkar ki, bu siyasal düşüncenin dışındakiler buna tepki gösterir ve toplumsal çatışmanın zemini böylece doğar. İşte orta doğuda yaşananlar buna bir örnektir.
Demokrasiler de Siyasetçilerin hükümeti ele geçirme özgürlükleri vardır, ama yargıyı ele geçirme özgürlükleri, sistemi değiştirme özgürlükleri yoktur… Erklerin (Kurumların) karşılıklı denetimi vardır, yasaları yasama hazırlar, bu yasaların anayasaya uygunluğunu yargı denetler. Hükümetin icraatlarını da, hükümetin çoğunlukta olduğu yasamanın hazırladığı yasalara göre, hukuksal uygunluk acısından yine yargı denetler.. Karşılıklı bağ böyledir, kanun yapan kurumla, kanunları uygulayan kurum ve kişi aynı olamaz, olursa güçler ayrılığı ilkesi çiğnenmiş, demokrasi terk edilmiş olur…
Bunun içindir ki Yargı bağımsızlığı demokratik sistemler de, toplumsal yaşamın temel direğidir, yargı denetimi ise ancak bağımsız yargı ile mümkündür.
Bunları sağlamak için yargının, bağımsız ve de tarafsız olması gerekmektedir. Bağımsız demek bağlardan azade olması demektiri tarafsız olması demek ise, ideolojik ve kişisel saplantılardan azade olarak hukuk kurallarına göre karar vermesi demektir. Yargı bağımsızlığına hem hukukçular hem de siyasetçiler dikkat edecek saygı bekleyecekler, saygı duyacaklar… Tarafsızlığına ise hukukçular dikkat edecek, karar verirken dış baskılardan, kendi iç duygu/düşüncelerinden etkilenmeden karar verecekler. Böylece gerçek adalete yakın, en adil kararlar çıkacak, çıkacak ki hak, hukuk, adalet tecelli etsin, bu hepimizin görevidir. Bu görev nasıl yerine getirilir derseniz, güçler ayrılığını sistemin temel direği yaparak, ondan sonra da kim kimin, hangi kurum hangi kurumun alanına giriyorsa ona tepki göstererek Hukukun üstünlüğü, bağımsızlığı tarafsızlığı sağlanabilir.
Bunu kim sağlayacak hepimiz, neden hukuk hem vatandaşa, hem bürokrata, hem siyasetçiye çok lazım, tekrar önemini belirterek hem de çok lazım… Bu toplumsal düzenin temelini oluşturan en hayati şeyi korumak, öncelikle iktidarın görevidir, orada hem vatandaşların, hem de devletin haklarını korumak için vatandaşları temsilen bulunuyorlar…
Hukukun üstünlüğü nedir dersek, Bizim ideolojimizden, siyasetimizden hukukumuzun, adaletimizin üstün olması demektir. İşte bu nedenledir ki, partilerin tüzüklerinden ve partililerin kendi siyasi tercihlerinden hukuk üstündür.. İster vatandaşlar olarak anlaşmazlığa düştüğümüz de, ister siyasetçiler parti içi sorunların çözümünde, sorunlarımızın çözümün de, hukukun üstünlüğünü kabul edersek hukukun çözümünü kabul ederiz. Hukukun üstünlüğünü kabul etmiş kişiler, atalarımız, vatandaşlarımız, Hukukun kestiği parmak acımaz demişlerdir.
Son olarak hukuk nelerden üstün olacak? Onu ihlal etme kudretine sahip herkesten, her güçten... Hukukun üstünlüğünü tesis eden toplumlar daha özgür olurlar, daha sağlıklı toplumsal düzen kurarlar ve daha refah seviyesi yüksek toplumlar olurlar… Bizde bu toplumlardan olma yolundayız, dileğindeyiz, umudundayız, dileğimizi gerçekleştirmek umuduyla selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – Mart 16 – www.vatandsfikri.com
|