ÜRETİM DE NE DURUMDAYIZ?
Dün sokaklara çıktım, amacım biraz dolaşmaktı, sonra bir şey ilgimi çekti, tabelaların cogu yabancı isim taşıyordu, sonra neden yabancı isim dedim, bir bölümü yabancı şirketti, bir bölümü ise ihracat kayğıları ve marka yaratma hesapları nedeniyle diye düşündüm. Sonra bir markete girdim raflardaki şampuanları, parfümleri, sabunları, deterjanları inceledim, ne görsem iyi! Raflarımız işgal altında, bu üretimde çok zayıfız demektir.
Aşagı yukarı %60-70'i yabancı markaların işgali altında raflarımız, sonra bir teknoloji magazasına girdim, neredeyse, aksesuarlar dışında herşey yabancı markalara ait olduğunu gördüm. Sonra arabalara baktım, aman Allahım hepsi yabancıların, yerli ortaklarla piyasa sürdükleri arabalar. Daha sonra bir kitap satış marketine gittim burada da aynı şeyleri gördüm…
İsim listeleri elimde, arba markalarından tetarjanlara varıncaya kadar, sıgara ve içkiler de dahil olmak üzere, hele tekeli sattıktan sonra artık sıgara markamız yok, bankacılık sistemi belki yarı yarıya yabancı. İletişimde ise ipin ucunu iyice kacırmışız, 4 iletişim şirketinden birsi bizim onunda yarısı yine yabancıların… Piyasada dolaşan para yabacıların, ticaretin neredeyse yarısını onlar kontrol ediyor. Artık bizim Pazar diye bir şey kalmamış pazarlarımızı uluslararası şirketlere öyle bir açmışız ki, artık onlara dur diyecek dermanımız yok.
Daha net fikrimiz olması için isim listeler üzerinden bakarak devam edelim ne dersiniz…
Önce kitaplara bakalım, 2012 yılında en cok satan 100 kitabın listesini inceledim.
Bir yıl içinde en çok satan 100 kitabın 39 yabancı yazarlara ait olduğu gördüm, bu alan daha henüz kaybedilmemiş alandır.
Şimdi ise daha belirleyici ve görünür olduğu için evimizin içinde günde enaz 40-50 defa gördüğümüz reklamlara bakalım isterseniz.
1- Finiş, 2- Besel, 3- Koleston, 4-Wella, 5- kamu spotu, 6-Corega 7- Pritone, 8-Calgon, 9- Milka, 10- Şahin sucuk 11- Trksel 12- Knor 13- Durasel 14- Kosla 15-Lassa 16-Petlas 17-Prelli 18- Godiyar 19- KFc 20- Domestos 21- Omo 22-Nestle- 23- Ülker 24- Eti 25- coca cola 26 – Vestel 27 – Arcelik 28 – Berke boru, 30 – Elidor bu listeyi daha da uzatabiliriz daha uzatmak isterseniz bir not defteri alın elinize reklamları izlerken yazın, ben bu kadar takip ettim ve için sızladı. 30 reklamdan 20'sinin yabancı şirketlere ait olduğunu görüyoruz. Bunlar üzerine düşünelim, düşünürsek, biz bu ülkeyi kaybetmişiz arkadaşlar görürüz… Piyasaya reklamlardan baktığımız piyasanın 2/3 kaybetmişiz demektir. Eee bu şirketler, bu ülkeye babalarının hayrına gelmiyor, üretecek kar edecek ve bu karlarını ülkelerine götürme amaçları var.
İlaçlara bakın, aynı oranı hatta daha fazla yabancı oranını göreceksiniz, arabalarda yine aynı araba listem var elimde ama buraya taşımanın anlamı yok hiçbir araba markamız yok bunu hepimiz biliyoruz. Bilgisayar yazılım ve donanım konusunda yine yabancılara karşı bağımlılığımız olduğunu rahat rahat söyleyebiliriz. Enerji kosunda ise elektirik dışında tamamen yabancılara bağımlıyız. Ülkemizin enerji durumu incelendiğinde kullandığımız enerjinin sadece % 25’i yerli kaynaklardan sağlanabiliyor, yaklaşık % 76 oranında enerjide dışa bağımlı durumdayız.
Yapılan ithalatın neredeyse yarıya yakınını petrol ve doğal gaz ithalatı oluşturuyor, ben 50-60 yıldır ülkemizi yönetenlere soruyorum kendinizi tiyatroda mı sanıyorsunuz, siyaset yapma ile rol yapma arasındaki farkı kavramadınız mı? Birbirinize laf yetiştirecegiz diye düşünmeye fırsat bulamıyorsunuz sanırım, biraz susun ve düşünün. Siyaset oyununun perdesini kapatarak, gercek siyasete, ülkeyi yöneten siyasete geçin artık. Üretemediğimiz için ülkemiz her geçen gün daha çok borçlanmasın.
Nereyi ele alırsak alalım, mutlaka elimizde kalıyor, gelişiyoruz, uçuyoruz hikayelerini Demirel den dinledik, Özal dan dinledik, dedelerimiz babalarımız Menderes den de dinlemiş. Hele Özal'ın Amerika ya bile uçak satıyoruz havasını hiç unutmuyorum…. Artık ne olur bizi kandırmayın, iki arsa kapatan, birkaç kamu ihalesi alan iş adamı ve ekonomi görüntüsünden bilim, teknik üreten sanayisi hatırı sayılır seviyeye gelmiş ekonomiye geçme zamanı gelmedi mi? Artık üretmeden, tüketerek varlıklı olunmayacağını anlamayız, üreten kazanıyor, tüketen kaybediyor, görüyoruz.
Piyasada raflar yabancı mallarla dolu, caddelerimiz yabancı arabalarla, depoları yabancı Yakıt (benzin, mazot, LPG) dolu ve kullanıyoruz, evimizde ocagımızı yabancı dogalgazla yakıyoruz. Bu kadar büyüdük de, büyüyoruz da kendi sermayemiz, üretim imkanlarımız neden bu kadar güdük kalıyor? Neden hiç düşünmüyoruz?
Buna rağmen tüketimi körüklemek için faizleri düşürüyor, tasarruf politikalarının önünü tıkıyoruz. Son tasarrufa özendirme maksatlı yapılan, 100 lira koy, 25 lira devletten politikasını sigortacılık üzerinden yapıyoruz. Siğorta şirketlerinden kaçı yerli sermaye ile kurulmuş, topladıkları primleri nerelerde hangi ülke fonların da degerlendiriyorlar vs…vs düşünüyormuyuz?
İktidarı, muhalefeti, yöneticileri, vatandaşları artık bu ülke, gösteri, gerilim, sen ben, kayıkcı kavgasına benzeyen siyaset üslubundan vaz geçerek, ülke çıkarlarını üst düzeyde koruyan siyasete geçmelidir, geçmeliyiz…
Sadece siyasetçilerde degil, vatandaşlar olarak bizlerde de sorululuk yok mu, seçtiğimiz siyasetciler degilmi, bunlar. Ve vergi ödeme bilincimiz gelişmediğinden, tasarrufumuzun zayıflığından yatırım yapacak sermaye bulamıyor ülkemiz. O zamanda ya borçla yatırım, yada yabancı yatırım seçenekleri kalıyor. Biz kökleri çok derinlerde olan bir milletin devamıyız, güçlü bir kültürel mirasın üzerinde oturuyoruz, üzerimizdeki yabancı kültür ve sermaye toprağını silkelemeliyiz artık.
Ülkesini seven herkesten rica ediyorum, artık milli ekonomi, milli çıkar, milli siyaset dönemine geçelim ne dersiniz… Milli den rahatsız olanlara yerel ekonomiyi geliştirme yollarını arayalım diyerek, selam ve sevgilerimi sunarım..
Not: Yazıyı incelerken Silah sanayine ve tarıma girmemişiz, bu alanları da siz inceleyin bakalım ne göreceksiniz?
Hüseyin Benek > www.vatandasfikri.com > Ankara
|