TEK YÖNLÜ İNSAN
İnsanı bir bütün yapan, amaçlarının yanı sıra zaaflarıdır da, sağcılığının yanında solculuğudur da, medeniliğinin yanında birazda bedevilikti de, vicdanlı olmasının, merhametli olmasının yanı sıra biraz acımazsızlığıdır da. İnsan adaletli olmasını istemesine rağmen adaletsiz kararlar almasında zafiyetlerinin, tek yönlülüğünün baskın olması rol oynamaktadır. Hepimiz için kötü olacak bir durum, tek yanlı kişiliklerdir, öyle insanlar düşünelim ki hep acımasız, hep bencil, hep saldırgan anlaşmaya yanaşmaz, hep savaş yanlısı barışa yanaşmaz, hiç sevmez sevilmek ister, hiçbir canlıya karşı acıması yoktur. Bunların toplumda az olmasıyla, çok olması arasındaki farkı düşünebiliyor muyuz? Ya çok olurlarsa…? İşte o zaman o toplum ve dünya yaşanmaz hale gelir. Bu nedenle eğitimin insanlara vereceği şey meslekler kadar önemli olan insani duygulardır. Yoksa dengesiz tipler topluma hayatı çekilmez kılacaktır.
Her şey dengededir, insan hariç, O dengesini aklıyla bulacaktır. Fikri Adil
Örneğin bir tek yönlü, hayatı ve kendini bu tek kimlikle ifade ediyor, sağcı, solcu hat da Türk, Kürt, Hıristiyan, Müslüman, o mezhepten bu meşrepten derken, onun dışındaki inançla, düşünceyle, sevgisi ilgisi daha da kötüsü başka hiç amacı yok… Ne kadar fanatik olacağını ve nasılda fanatik yorumlar çıkaracağını düşünebiliyor muyuz?
Dünyada Türklerden başka millet yaşamıyor gibi bakıyor hayata, her olayı Kürtlerin penceresinden değerlendiriyor, olayları sadece din açısından değerlendiriyor ve başka hiçbir yöntem aklına gelmiyor. Ya bilimsel yöntemler ne diyor, ya başka inanç mensupları hangi yöntemle, ne sonuca ulaşmışlar hiç umursamıyorlar. Ne kadar çakılıp kalırlar, ne düşüncelerini, ne inançlarını sağlıklı yaşayamazlar.
Şimdi bizden farklı, inanan veya düşünen kişiler olduğunu biliyoruz, ne kadar yalanda yanlış da olsa onların düşüncesi varlar değil mi? Ve onların doğruları da onlar.
Nasıl, içimizdeki diğer kimlikleri öldürüyorsak, hayatta da başka düşünce ve inanç mensuplarını da öldürüyoruz. Bunu öncelikle onları yok sayarak sonrada fırsatını bulduğumuzda resmen silahı kafasına dayayarak öldürüyoruz, bunun nedeni sadece ve sadece bir kimliği öne çıkarmamızdan kaynaklanmaktadır diye düşünüyorum. Birazda içimizde birden çok insan taşıyalım, biraz o, birazda bu olmalıyız.
Sağcı, solcu hiç fark etmiyor, öyle solcu ki, öyle sağcı ki dünyada ondan daha sol veya sağcı yok, kendi düşüncedaşları bile yarım ona göre.. Ben solcuyum, emekten yanayım, emeğin sömürüden kurtulmasını istiyorum, ben sağcıyım, inançlı bir müslümanın emek, sermaye ilişkisinde adaletin gerçekleşmesini istiyorum. İkisi de bu meseleyle ilgileniyor, biri sorunu mevcut yapı içinde çözmeyi düşünürken diğeri, sosyalizmle çözmeyi düşünüyor. Fark var ama soruna müdahale ihtiyacı insani değil mi? Adaletsizlikleri ve dengesizlikleri ortadan kaldırmak, güçlülerin zalimlikleri ve sömürüleri karşısında güçsüzleri koruyacak yasaları ortaya koymak hepimizin insani bir sorumluluğudur. Böylede yarım düşünce ve insan olmaktan da kutlayacağımızı ümit ediyorum.
Bu yarım düşüncedaşlar insan ve adam edilmeli, bunlar adam edilebilirde bu bizim gibi düşünmeyenler ne edilmeli asıl sorun burada, önce davet edelim mi, sonra öldürelim mi, yoksa direk öldürelim mi? Adam inançsız, inanmıyor şimdi siz buna baskı yapsanız inanır mı? Yoksa inanıyor rolü mü yapar? Nereden bileceksiniz ki, o zaman onu öyle kabul etmek, onunda inançsızlığını yaşamasına engel olmamak aslında bir bakıma inançlıların samimiyetini de sağlamaz mı?
Şimdi bizim otoritemizden, ekonomik gücümüzden, bizim zulümümüzden, zalimliğimizden, kısaçsı bizim şerrimizden korkarak, bizim o geliştirdiğimiz, tek yönlü kimlik baskısıyla oluşturduğumuz düşünceye, inanca, yönteme çevremizdeki herkes evet diyor. Hat da zaman zaman bizim kadar fanatikler bile çıkıyor aralarından. Bizi gerçekten de destekleyenle desteklemeyenin anlaşılması için düşüncenin, inancın gönüllü, akıl yoluyla, mantık yoluyla kabulü gerekmez mi?
Bunun içinde öncelikle içimizdeki diğer kimlikleri öldürmemeliyiz, bunu nasıl yapacağız, önce bunun normal bir şey olduğunu kabul edeceğiz. Nasıl içimizde bir istek varsa, bu isteği frenleyecek mekanizma irade de var bunu biliyoruz. Aynı bu durumu bizim gibi düşünmesini istediğimiz, ama düşünmeyen insanlara karşıda uygulayacağız ki tek yönlü kişilikten kurtulabilelim. Olur ya belki de onun düşüncesi doğrudur. Bütün iyi düşünceler bizden çıkacak diye bir kural yok ki..
Benim düşüncem iyidir, benim İnancım Tanrı katında en makbül olandır, amenna ama düşünceler yaşanmadan nasıl anlaşılır, o zaman kendi iyi düşüncemizin yanı sıra öbür düşüncelerinde yaşamasına izin verelim, yardımcı olalım olur ya, bizim düşüncemizin başarısızlığından sonra onunkine ihtiyaç duyarız. İnanç meselesine gelince, bizim inancımız son vahiy edilmiş bir inanç, buna rağmen toplumlarımızın mutluluğuna neden olamıyor, korkarım birbirimize verdiğimiz bu mutsuzluklar yüzünden öbür dünyamızı da kaybedeceğiz. Bu durumda bizim İnancımızı daha iyi anlamak ve yaşamak için bir çaba içinde olanları nasıl günahkâr ilan ederiz. Sadece tek yönlü kimlikle, sadece tek yönlü kimliğin beslediği tek kolu gelişmiş, tek yönü gelişmiş diğer bütün yönleri iğdiş edilmiş, çelimsiz bırakılmış kişiliklerin yapacağı bir iştir bunlar.
Nihai olarak, bizim dinimizin son vahiy olmasına rağmen kabul edenlerin, baskı ve yıldırmalar yüzünden gönüllü veya samimi kabul etmedikleri nasıl aşılmaktadır. Size iki olaydan örnek vererek yola çıkacağım birisi yanan piknik tüpünün üstüne karısını oturtuyor diğeri de karısını tuvalete bağlayarak aç ve susuz bırakıyor kadın açlığın ve susuzluğun verdiği sağlık sorunlarından dolayı tedaviye alınmasına rağmen ölüyor. Bu haberin bağlantısı; http://www.sabah.com.tr/Yasam/2012/07/26/doverek-delirtilen-melek-gelin-oldu
Bunlar bizim dinimizin mensuplarıdır, bunlar bizimle aynı partiyi tercih edenlerdir, bunlar bizimle aynı futbol takımını tutanlardır. Ama o kadar çok erkeklerdir ki, o kadar çok kadınlardan nefret ederler ki, ya da o kadar çok içlerindeki kadın düşmanlıları beslenmiştir ki onlar eşleri bile olsa, çocuklarının anneleri bile olsa, dövülmeli, işkence edilmeli ve hala hırsları geçmezse yok edilmelidirler. Oysaki onu doğuran bir kadındır, kız kardeşi kadındır, sevebiliyorsa bu kadar nefretle, sevdiği kadındır. Ama bu kadar içi içe olduğu ve içinden çıktığı kadınlara düşman olması ancak bozuk bir kişilikle, yarım bir inanlıkla mümkündür. Bozuk kişiliklerin sorumlusu ise abartılan ve eksik bırakılan kimliklerdir, bu kimlikler aracılığıyla oluşturulmuş kültürsüzlüktür.
Bir içgüdümüzü yok saymak, zamanla onun abartılmasına neden olmaktadır, bu yok sayılan kimlikse başka kimlikleri önceleyenleri düşman ilan etmeye kadar gider. Hatta o noktaya gelinir ki başka düşüncenin yayın organları sanki veba mikrobu yayan yayınlar gibi algılar ki o zaman tek haber kaynağınız sizin ki olur, mutlak doğrudur. Oda genel olarak sizin gibi tek kimlikli, tek doğruya kesinkes inanmış o doğruya öylece adeta hapsolmuş kimseler tarafından hazırlanmaktadır, bu şu demektir, siz bu yarım kimlikli olarak kalacaksınız demektir. Yanlış olduklarını anlayabilmesi için kendi kabuklarını kıranlarda hain olmuştur, dönek olmuştur. Bunlara da itibar edilmemelidir, içimizde en fanatik olan, en saldırgan olan, en yarım lider seçilmeli ki biz olaki cıvıttığımızda o dik durarak bize örnek olmalıdır. Biz hatalarımıza devam edebilelim.
Kendi eksik ve abartılı kimlik bunalımımızdan kurtulabilmemiz için çok ciddi bir uyaran, kriz gibi, buhran gibi düşünceler üzerinde, inançlar üzerinde çok büyük etkiler yapacak olağanüstü durumlar gerekmektedir ki başka düşüncelere ihtiyaç duyalım, inancımızı günümüz şartlarına göre değerlendirebilelim.
Eksik kimlikler, yok sayılan kimlikler bizim başımıza olmadık şeyler açar, hayatın değişik anlamlarını biz birkaç kimlikle ifade ederiz, bir ineği görünce birileri süt görür, birileri peynir görür, başka birisi ise et görürken daha başkaları onu kutsal bulur, tapar. Hangisi haklıdır bence hepsi…. Ya sizce…
İşte algılamada farklar için, kimlik önceliklerimizi düşünsel ve inançsal hapishanelere çevirmeyelim, kişiliklerimizi hadım etmeyelim der, insani olan her şeye saygı duyalım, kendi kutsallarımızı insanın kutsallığının önüne koymayalım diyerek hepinize selam ve sevgilerimi sunarım…
www.vatandasfikri.com >> Hüseyin Benek <<
|