23 NİSAN 1920 NEDEN ÖNEMLİ?
23 Nisan 1920 Anlamak İçin, Öncesine ve Sonrasına Bakmak Gerek.
100 yıl önce, Osmanlının Küllerinden Genç Türkiye Cumhuriyeti Doğdu, Osmanlı onlarca nedene dayalı olarak 200 -250 yıllık bir çöküş döneminden sonra 1918 de fiilen sona erdi… Bu durum karşısında, Osmanlı devleti tarih sahnesinden çekilirken Türkler, yakın kültürel akraba olan topluluklarla anlaşarak… Yeni devlet kurma çalışmalarıyla sonuçlanacak bir sürece girdiler…
Bu planlımı oldu, yoksa yaşanılan olayların sonuçları mı yeni bir devletin kurulması gereğini ortaya çıkardı? Her ikiside olabilir, önemli olan kurulduktan sonra neler oldu? Neler olmalıydı, neler yapıldı, neler yapmalıydık…
Bunu ekonomik, siyaseten, kültürel olarak değerlendirmek gerek, bu değerlendirmelerimizin üzerine durmak, düşünmek gerek… 1900 yılların başlangıcında birinci Dünya savaşı yaşandı, zaten zayıflamış olan Osmanlının yıkılışına neden oldu, yıkılışı sadece savaşa bağlamak yanlış olur. Eğitimi insanlığın eriştiği bilgi seviyesini öğrenir hale getirememek, teknolojik gelişmelerden uzak kalmak, yeni ticaret yollarının oluşması, yeter derecede sanayileşememek… Ne vatandaşlık, nede millet duygusu geliştirememek… Milletin için tüm Müslümanlar vardı, din insanların iman etmelerini sağlarken, siyaseten başka bir kavmin yönettiği devleti devletleri görmesini istisnalar dışında sağlayamamıştır… Her Müslüman kavim kendi kavminin devletini kurmaya heves etmiş, bu heves dış destek bulmuş ve Osmanlı parçalanarak yıkılmıştır… Hep Yunan ve Sırp milliyetçiliklerinin önceki devletimizin yıkılmasında ki etkilerini söyler, yazarız, ya Arap milliyetçiliğini bırakın… Aşiretçiliğinin, dini kavmiyetçilik diyebileceğimiz mezhepçiliğin Osmanlı devlet sistemine ve hala kendi toplumlarına verdiği zararın da üzerine düşünmemiz gerekmez mi? Artık dinle özdeşleştirilen, fıkıh araçlığıyla dini Kurandan uzaklaştıran, yabancı bir kültürle aynılaştırılan, bu Arap Dil, Alfabe ve Arap kültür seviciliğinden vaz geçmek gereğini hatırlatarak... Dönelim ekonomiye… Cumhuriyetle birlikte ekonomi Osmanlının son 50 yılında daha mı iyi oldu, daha mı kötü oldu, iyi olduğunu gösteren ekonomik bir hayat yaşanmıştır… Cumhuriyeti eleştirmeye gelince, dünya da bir çok ülke endüstri 5.0’a girerken biz hala, 4.0’ı bile gerçekleştiremedik, Cumhuriyeti bunun için eleştirebiliriz, sistemimi eleştirelim yoksa sistemi işleten yönetimleri mi, son 15 yılda kaç fabrika kaybettik kaç fabrika yaptık, kaç AVM, yaptık, eldeki kıt kaynakları ve özelleştirmeyle satılan fabrikalardan gelen paralarla ne yaptık, Alt/üst geçit! Son 50 yılda ne oldu sanayide, dünya ne yaptı, yapıyor, biz ne yaptık yapıyoruz, bunları eleştirelim ama sistemden çok yönetimleri… Bir cumhuriyet ve demokrasi taraftarı olarak hükümetlerin yanlış icraatlarına hukuk kuralları dahilinde tepki gösterdik mi? T.C Vatandaşı olmak bunları gerektirmez mi? Onu dağılıyor, biz Meclis açılışına dönelim… Bakalım meclis açıldıktan sonra ne olmuş?
23 Nisan 1920 yılında meclisini ac, 2-3 yıl işgal kuvvetlerine karşı kurtuluş savaşı ver…. Daha aradan altı yıl geçmeden, Dünya Ekonomik buğrana girsin, daha aradan 10-15 yıl geçmeden ikinci dünya savaşı çıksın, bütün bu olumsuzluklar içinde Osmanlıyla kıyaslayınca daha çok sanayi kurulsun, Osmanlı zamanında yapılan borçlar ödensin, daha az kaynakla daha çok fabrikalar, yollar yapılsın, bunlar yapılırken borçlanmaya şimdikiyle kıyaslayınca neredeyse gidilmeden yapılsın, daha az kaynakla, imkanla daha çok şeyler yapılsın… Sonra birileri, bugünün teknolojik/teknik, araç/gereç, ulaşım/iletişim imkanları ile, olayları zamandan, mekandan, araçtan, amaçtan kopararak, o günün yönetimlerini değerlendirsin, hatta bazıları acımasızca eleştirsin, o günün mücadelesine, o mücadeleyi yapan kadrolara haksızlık değil mi? Olayın siyasal tarafına bakacak olursak…
Osmanlı şeriatle yönetiliyordu öyle mi, Babadan oğula miras yoluyla bırakılan siyasal yönetim halifelik dini idi, istişare yapılan meclis yönetimleri, dini değil öylemi? Yönetim hakkının seçtiği temsilciler aracılığıyla vatandaşa verilerek yönetilmesi dini değil, devlet yönetiminin babadan oğula bırakılması dini öyle mi?
Yani, düşünmenin önünü açacak, şura (Meclis) ve meşveret (danışma ve iyi olanı bulmak üzere tartışma) üzere çalışan sistem Cumhuriyet ve demokrasi İslami değil öyle mi? Böyle düşünenler olduğuna tanık oluyoruz… Biz de şairler ve tarikatlardan tarih, siyaset öğrendikçe bu bilgilere dayalı dindar grup ve kişiler ne yazık ki, böyle düşünürler… Dindar olamıyorlar, çünkü dini dar yorumlayan, hatta zamanının, 1000 yıl önceki yorumlara dayanarak, siyasal ve toplumsal algılarına göre zamanları yorumlayanlara dayalı olarak, dini dar bir şekilde günümüzde yorumlayarak, günün sistemi olan Demokrasiyi, Cumhuriyeti, Sosyal demokrasiyi din dışı yönetimler ilan edebiliyorlar… Bunlar üzerine düşünerek, hala sistemle barışamayan dindarların seçtiğimiz vekillerden oluşan Meclisimizin açılışının 100’üncü yılında, siyasal sistemle barışmaları, yetmez Demokrasiye, Cumhuriyete sahip çıkmaları vatandaş, vatan, devlet için, toplumsal barış, huzur için zorunlu bir hal almıştır… Bir Müslüman, Her hangi bir toplumda, toplumsal düzende, zulümle mücadele ederken bile, fitneye neden olamaz olmamalıdır… İyi olanı yapar, kötü olandan uzak durur… Son olarak…
Laik, Cumhuriyetçi düşünceye sahip olanlarımızda, siyaseti, yaşam tarzlarını din üzerinden, okumalarını ve siyaseten savunurken vatandaşların dini hassasiyetine özen göstermeleri gereğini hatırlatarak… Toplumsal Düzenimizin ve Devletimizin temeli olan TBMM açılışının Yüz Yılı Kutlu Olsun, Vatandaşlar ve Devlet Olarak Daha Nice Yüz Yıllar Bu Ülkemizde Huzur ve Barış İçinde Yaşayalım Dilerim… Selam ve Saygılarımla…
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com 22.4.2020
Kaynak:
1-http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_4_turk_tarihinde_onemli_gunler/tbmm/tbmm.htm
|