VİRÜSTEN ÇIKIŞ, KRİZDEN ÇIKIŞ
Kendimizi eve hapsettik, maske taktık, mesafe koyduk, elleri 20 saniye yıkadık, virüsten çıkış aşıyla mümkün olduğunu biliyorduk, öylede oluyor..
Krizden çıkış ne ile mümkün?
Üretimle, tasarrufla, ettiğimiz tasarruflardan oluşan kaynakları üretim alanlarına yatırımla, aldığımız borçları ödemek için üretim, tasarruf ile oluşacak kaynaklarla borçlarımızı ödemekle mümkün görünüyor…
İyi de kim üretecek, kim tasarruf yapacak bunları belirlemeden nasıl krizden çıkılacak? Öte yandan krizi fırsata çevirelim liberal söyleminde fırsat, vatandaşların vergi, harç, yap işlet kullanım ücretleri ile daha çok yoksullaştırılması, onlara fakirlik sınırında zorunlu tasarruf yaptırılması ise, acı ilacı yine biz içeceğiz demektir, fakat biz acı ilacı içsek de, krizden çıkamayız neden?
Diyelim ki çalışan sayımız 26-27 milyon, bunun %45’i asgari ücretli, bunların ekonomik olarak korunması gerekir, korunuyor mu? Korumak ne demektir, onlardan vergi ve prim gibi kamu alacaklarının oranlarının düşürülmesi yada alınmaması demektir, böyle bir uygulama var mı? Anlamak için şu sayılara bakalım mı, brütle, net asgari ücret arasında ki fark kesintileri yani vergi ve primleri oluşturur.. Brüt asgari ücret 3577.50 TL, net 2825.90 TL ise kesintiler 751.6 TL oluyor, korunması gerekenlerden neredeyse gelirlerinin %26-27 si daha verilmeden bordro da kesilerek alınıyor.. Daha bu kişi alış veriş yaparken de vergi ödüyor, örneğin sigara içerse 150-200 TL de vergi ödediği düşünülürse… Sadece üç kalem kesintiden maaşının üçte birine yakınını bu en düşük maaşlı çalışanlarımızdan alıyoruz… Bu kesintilerle toplanan paraları ne yapıyoruz emekli maaşlarını, özel hastanelerin ödemelerini, ballı maaşlı bürokratların maaşlarını, kamu çalışanlarının maaşlarını, siyasilerin bizi etkilemek için yaptıkları propaganda giderlerini, vergilerle genel olarak vatandaşlar, özel olarak da asgari ücretliler ödüyor… Buraya nereden geldik krizi fırsata çevirelim, virüs döneminde vatandaşları cezaya boğalım, en dar gelirliden alarak şunları da yapmayalım…
Kafamızın estiği yere hükümet konağı, esmediği yere, cemaat var mı yok mu demeden ibadethane, canımızın sıkıldığı yere adliye sayayı, emniyet sarayı, trafik yoğunluğuna kullanılıp kullanılmayacağına bakmadan duble yollar, yap işlet yolcu, geçiş garantili paralı otoyollar/köprüler, alt/üst geçişler yapmayalım, bunlar toplumumuzun refah seviyesini düşüren, üretime direk katkısı olamayan yatırımlardır.. Örnegin, asgari ücretli İstanbul’dan, İzmir’e gitmek için Yavuz Sultan ve Osman Gazi köprüsünü, Marmamara otoyolunu kullanırsa belkide 600-700 TL ödeyecek… Şimdi şu sözleri duyar gibiyim, normal yoldan gitsin ödemez, yine öder, neden, ödeme garantisinden dolayı, bu sefer geçilmediği için hazine garantisinden dolayı hazine öder.. Her neyse krize bu beton ekonomisini finanse etmek için girdik, virüsün ekonomiye etkisiyle, ekonomik buhrana girdik nasıl çıkarız?
Başta da dedik ihtiyaçlarımızı üreterek, hatta Almanlar ve G. Koreliler gibi ihtiyacımızın fazlasını üreterek üretmeyen başka toplumlara satarak krizden çıkabiliriz… Alman ekonomisine biraz daha yakından bakacak olursak “Almanya'da ticaret dengesi 2021 Mart ayında 14,3 milyar euro fazla verdi” Bu durumu biim hükümeti başarılı göstermek için Alman ekonomisini virüs vurdu diye haber yaparak, hani Almanlar bizi kıskanıyor diyen bir grup arkadaşların tezlerini doğru çıkartmaya çalışıyorlar.. Aynı haberin içeriğini okuduğumuzda ise şunları görüyoruz… “Almanya'nın ihracatı Ocak-Ekim 2020’de bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11,2 azalarak 992,1 milyar avroya, ithalatı da yüzde 8,9 düşüşle 844 milyar avroya geriledi.Ülkenin ticaret fazlası, yaklaşık yüzde 22,3 azalarak 148,1 milyar avro oldu.” Aynı almanya 2018 yılında 300 milyar dolara yakın bir dış ticaret fazlası vermiş, yani dış ticaret karı elde etmiştir… “2018'de 294 milyar dolar dış ticaret fazlası veren Almanya, dış ticaret fazlasında dünya birincisi oldu,”… Bu durum da biz mi kıskanalım, yoksa onlar mı bizi kıskansın.. Bide böyle bir üretim ihracat cabası var mı, var, yok gibi krizden çıkmak için dış borç arıyoruz, hali hazırda bizim borcumuzun çok olduğunu görenler, çok yüksek faizle borç vermeyi teklif ediyorlar… Belki de daha düşük faizle borç alacağımız İMF’yi vebali ilan ettiğimiz için iç kamuoyu baskısından dolayı borç isteyemiyoruz.. Orta da şu bir gerçek ya dış borç alacağız, ya aşırı vergi ve zamlarla vatandaşlarımızdan yatırım için kaynak yaratacağız.. Yada kar garantili yatırımlar için yabancıları davet edeceğiz… Görüldüğü gibi virüsten çıkış mümkün ama krizden çıkış zor görünüyor, zor demek mümkün değil demek değildir… Çıkılır ama..
Vatandaşların yaptığı tasarrufun iki katını kamu kurumları da yaparsa… Her İlçeye bir hükümet konağı yerine, her ilçeye bir fabrika yaparsa, her ilçeye adliye sarayı yerine, kuraklık su sıkıntısı yaşayan ilçelere sulama göleti barajı ve bunlara bağlı kanallar yapılırsa… Hayvancılık, için kendi imkanlarımızla üretilen yem ve saman destekleriyle desteklenirse.. Sanayimiz teknik, teknolojik akademik, bilimsel yol ve yöntemlerle üretim için Ar-Ge çalışmalarıyla desteklenir… Bunun yanı finansal ve yetiştirilmiş insan kaynağı ile desteklenerek üretim artırılırsa… Bütün bunlar yapılırken en alt gelir ve gelirsiz gruplar sosyal ve ekonomik olarak korunursa krizden de çıkar, daha refah seviyesi yüksek toplum olarak, hükümetin 5-6 yıl önce vaat ettiği dünyanın ilk on ekonomi bile olabilirsek, işte o zaman ilk dörtte olan Almanlar bizi belki kıskanırlar… Almanların bizi kıskanması çok önemli değil ama bizim ilk on ekonomi olabilmemi önemli, Olabilmek dileğiyle, selam ve sevgilerimle..
Hüseyin Benek – vatandaş – vatandasfikri.com – 28.6.2021
Kaynaklar
5* https://www.dw.com/tr/almanya-cari-fazlada-d%C3%BCnya-birincisi/a-47597424
6*https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dis-ticaret-kaybimiz-8607-milyar-dolar-447505h.htm
|