|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
BOYABAT KALESİ |
BOYABAT KALESİ
Boyabat Kalesi, yaklaşık MÖ 3000 Yıllık bir geçmişi olan aynı zamanda iyi bakım yapılmış bir kaledir… Yapılan araştırmalara göre, kale de şu dönemlerden izler taşımaktadır… Dönemlere baktığımızda bizi çok gerilere götürmektedir, bu gidişlerimizde ulaşabildiğimiz bilgilerle, acaba, bu kale neden bu kadar el değiştirdi, önemi neydi, hangi hatalar kalenin el değiştirmesinde etkili oldu gibi düşünceler geliştirmeli, antropolog, arkeloğ titizliğin de araştırmalıyız ve yaşadığımız bölgenin siyasal adropolojini, kültürünü de öğrenerek…. Yaşanılanlardan kendimize sonuçlar çıkarmalıyız… Acaba neden bu kadar sık kale el değiştirdi, önemi neydi, bölgede kale el değiştirdikçe ne gibi değişiklikler oldu… Bizim günümüzde onların tecrübelerinden nasıl yararlanabiliriz? Sorular biz daha çok bilgiye ulaştıracaktır… Biz bilinenleri tekrarlayarak kalenin tarihi dönemlerine akalım mı?
1- Gaşgaşlar : MÖ – 1400 – 1300
2- Hititler : MÖ – 1330 – 1200
3- Paflagonyalılar : MÖ – 1100 – 700
4- Lidyalılar : MÖ – 700 – 546
5- İranlılar : MÖ – 362
6- Pontuslar : MÖ – 183 – 64
7- Romalılar : MÖ- 64 MS- 365
8- Bizanslılar : MS – 395- 1126
Maşallah bütün kültürlere ev sahipliği yapmış, sanki bir kartal yuvası gibi Boyabat’a yüksekten bakıyor, ayrıca karşısında bulunan 700 metre yüksekliği ile 40 kızlar kayalığı ve vadisi ise kaleden görülmeye değer yerlerdendir… Kaleyle devam edelim mi?
Kalenin Teknik Bilgilerine Bakacak Olursak Şunları Görürüz
Doğudaki dış sur, birbirine paralel iki duvardan ibarettir. Aralarında açıklık 6 m olup moloz taşından harçla yapılmıştır. Bu duvarların alt kısımları daha eskidir. Orta kısımdan kale tarafına harçla yapılmış tonozlu bir yol gitmektedir. Bu yolun kalenin kuzeyindeki tünelle alakalı olduğunu düşünülmektedir….
Doğusunda bulanan kapı burcu moloz taşından harçla yapılmıştır. Kapı süveleri kesme taşalırın üst üste konulmasıyla meydena getirilmiş üstüne ağaç hatıllar konularak tuğla ve taş malzeme ile yuvarlak kemer çevrilmiştir. Kapının eni 2,10 yük 2,30 m “dir. İkinci kapı da ayni teknikle yapılmıştır. İki kapı arasındaki gecidin iki tarafıda birer küçük oda bulunmaktadır. Her ikisinin enleri 2,5 soldaki derinliği 2, sağdakinin 0,50, yük 3 cer m.”dir. Bunlara oda demekten ziyade niş demek daha yerinde olur.
Doğu duvar burçlarından en itinali yapılan kuzey bitişiğindeki burçtur. Harçla moloz taşından yapılan bu burcun üç tarafı yuvarlaktır. Tepesinde ayrıca yuvarlak bir kısım daha vardır. Burcun üzerinde iç tarafından bir merdivenle çıkılmaktadır. Bundan sonra aynı malzeme ve teknikle yapılan burç ve surlar kuzeydeki uçurumun başına kadar gitmektedir.
Kalenin güney yüzü birikinti mahrutiyle dolmuş olduğundan müdafa bakımından önemli sır ve burçlar bu tarafa yapılmıştır. Bunlar da yer yer zayiat vermişlerdir. Hepsi de aynı malzame ve teknikle yapılmışlardır.
Kalenin üzerinde boyu 100, eni 30-40 m. Olan bir düzlük vardır. Burada birde su mahzeni bulunmaktadır. Moloz taşından harçla yapılmış olan bu mahzen ortasında bir duvarla ikiye ayrılmıştır. Boyu 12, eni 6, derinliği 7 m dir.
Tüneller bahsinde geçen kaya tüneli kuzey tarafındaki terasa üzerindedir
Kalenin üzerinde bir çok çanak çömlek kırıkları bulunmakta ise de bunlar eski değildirler. 1830”da kalede Çapvan”lardan Hasan adında bir derebeyinin hüküm sürdüğü ve aynı şahsın o tarihte buradan sürüldüğünü R. Leonhard işaret etmektedir. 1830 da yine kale üzerinde 30 haneli bir mahalle bulunduğunu aynı kaynaktan öğreniyoruz.
Kalenin üzerindeki tünel çok eskidir. Buna göre kale Paflagonyalılar zamanından beri meskün ve müdafaa yeri olarak kullanılıyordu. Fakat bugün ayakta duran kale Türk eseridir. Burç ve duvarların yapılış tekniği kapılar ve kemerler, su mahzeni tamamen Türk ve bilhassa Osmanlı karakterinde yapılmıştır. Yalnız dıştaki birbirine paralel duvarların alt kısımlarıyla, kalenin üzerinde kuzey tarafındaki bahçe denilen kısmın alt duvarları Roma ve Bizans eseridir. İlçenin M.Ö. 600 yıllarında kurulduğu sanılmaktadır. Şehrin eski adı Germanikopolis'tir. İlçeyi ilk kuranların Gaşkalar olduğu tahmin edilmektedir. Boyabat, boy ve abat kelimelerinden meydana gelmiştir. Boy, uzunluk ya da kabile, soy, aşiret; abat, mağrur, imar edilmiş anlamına gelmektedir. Bir başka söylentiye göre de "uzun ova" anlamı verilir. Boyabat sırasıyla Gaşka, Hitit, Paflagonya, Lidya, Pers, Makedonya, Roma, Bizans egemenliklerine girmiştir. Boyabat yöresi Danişment hükümdarı Gümüş Tegin tarafından Türk İdaresine katılmış, Selçuklu, Candaroğulları dönemlerinden sonra nihayet 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı hâkimiyetine girmiştir.
Kısacası kale, Boyabat, tarih kokmaktadır, tarih ise bize bazı işaretler, mesajlar vermektedir… Biz bu mesajları okuyabiliyormuyuz, okuyabiliyorsak ne gibi katkılar sunuyor… Biz bu kültürün çocukları, bu coğrafyanın yeni sahipleri (1000 yıllı geçkindir) bu yerlerin tarihi, kültürel, coğrafi olarak okuma sorumluluğumuzu unutmayalım… Bu okumaların üzerine bu içinde yaşadığımız coğrafyayı daha iyi bir şekilde imar edelim, mamur hale getirelim dilek ve temennilerimle, selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 6.10.17 --- vatandasfikri.com
Kaynak : http://www.boyabat.gov.tr/turizm
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|