KÖY AİLESİ,
Köyler de büyüyenler bilirler, köyler san ki büyük bir aile gibidir, herkes doğduğundan bu yana bir birini tanır… Bu tanışıklığın samimiyeti vardır, bazen ufak tefek sorunlar da yaşanır, kim en sevdikleriyle bile sorun yaşamaz ki? Biz kendimizi bildik bileli birbirimizi biliriz, adeta kardeşmişiz gibi bir samimiyet, arkadaşlık, dostluk gelitirmişiz, bunu muhafaza etmek düşer bize … Bu güzel ortamı muhafaza edemiyorsak, hep karşıda suç aramak yerine, biraz da aynayı tutmalıyız kendimize…
Her neyse, köy ailesinin nasıl olması gerektiğine daha yakından bakalım… Köylüm demek önemlidir, bizi köy ailesinin bir ferdi yapar, bu ailenin ferdi olmak demek, dayanışmaya hazır olmak demektir, paylaşmaya hazır olmak demektir, biz köylüler hazırızdır hep sevinç de keder de birlikte hareket etmeye… Bunu kendimiz için istediğimiz kadar, tüm köy ailemiz içinde istememiz gerek ki, dayanışma ve paylaşma köy ailesince özümsensin… Bu kişiler arası dayanışmadır, bir de imece dediğimiz, köyün kamu hizmetleri vardır, bunlar içinde görev verildikçe yapmamız gerekir, zaten yapıyoruz da… Muhtar Kadir ağabey ne zaman köy görevine davet etse hemen iştirak ederim, komşular da iştirak eder… Neden iştirak ederim, köyün suyu arızalanmıştır, su en temel ihtiyaçtır bu malımıza canımıza lazımdır, bana böyle bir görev düştüğün de ben her zaman görev yerinde olmuşumdur… Bana verilen görevi görevin gereğini yerine getirmişimdir, buna hem Muhtar Kadir Agabey hem de herkes tanıktır… Genel olarak köy ailesi fertleri olarak görevlerimizi yaparız, az da olsa yapmayanları da… Bunları kendi saygısızlıklarına havale ediyorum…
Görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyenler her toplum da, her ailede çıktığı gibi bizim köy ailemizde de üzülerek söylüyorum bazen sorumluluklardan kaçanlar olur… Ya hastayım numarası yaparlar, ya da yarın bir gün yapacağı işleri, acil yapmam lazım kisvesiyle köy görevlerinden kaçarlar… Bunlar kendilerinden bile utanıyorlar ki o gün dışarı çıkmamaya çalışırlar, hastayım numarası yapmak zorunda kalırlar… Köy görevine gitmiş olsalardı, işleri daha kolaydı, hem sorumluluklarını yerine getirmiş olacaklardı hem de sevap ve köylülerinin saygısını ve sevgisini kazanacaklardı… Dilerim sorumluluktan kaçanların sayısı hep böyle az olur, yada hiç olmaz…
Ey köylülerim, ey köy ailem aramızda ufak tefek sorunları gurur meselesine dönüştürüp bu sorunların büyümesine neden olmayalım… Dedikodulara, iftiralara, laf taşımalara hayatımız da zaten yer yok, yine de daha da dikkat edelim… Köy ailemizin her ferdine saygıyı, sevgiyi, selamı, sabahı, hatır gönül sormayı, sevincinde sevinmeyi, üzüntüsün de üzülmeyi hayatımızın temel ilkeleri yapalım ki, köy ailesin de huzur olsun, mutluluk olsun… Yazıya son vermeden önce köyümüzde ki çöp sorununa da değinmek isterim…
Her şeyi plastik ambalaja koyduklarından, her alışveriş de poşet verdiklerinden, plastik kapların eskimesi halinde attığımızdan dolayı köyümüzün çevresinin, doğaya zarar verecek boyutta kirlendiğini görüyoruz… Atılan ilaç kutuları, atılan piller, plastikler kimyasal olarak çözülerek toprağımızı ve suyumuzu kirletmektedir… Ülke ve Köy genelin de bu kirlikler, bütün canlıların sağlığını tehdit eder boyuta ulaşmıştır… Asıl sorun da bu kirliliği normal sayışımızdır, yani benim avlumun dışındaysa sorun yok, yalnız kimyasal kirlikler suya ve oradan da her yere ulaşmaktadırlar…
Örneğin Devrez’e attığınız bir şey ki sık sık Devrez köprünün oralara bir şeyler atıldığına tanık oluyoruz, bunlar kirliliğe neden oluyor. Bu kirlilikler Kızılırmaga kadar ulaşmaktadır, yani attığımız çöpler, her yeri kirletmekte, kirliliğe maruz kalan her canlının yaşam hakkına zarar vermekte, bilerek veya bilmeyerek canlıların hakkına tecavüz etmekteyiz ki… Bu hak gasplarının günahını, vebalini düşüne biliyor muyuz?
Biz köy ailesinin fertleri olarak, köy ailemizin, köyümüzün temiz bir çevre için de, mutluluk ve huzur beldesi mi, yoksa sorun ve mutsuzluk beldesi mi olmasını istiyoruz, ben mutluluk huzur köyü olmasını istiyorum, o zaman ona göre davranalım der… Bütün köy ailemin fertlerine saygı ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – Şubat 16 – www.vatandasfikri.com
|