DEMOKRASİ VE Darbe
Ta Yunan kent devletlerinden bu yana demokrasi kentin, devletin yönetim biçimi olarak insanlıgın gündemine girmiş, insanlıga büyük hizmetler etmiştir... Ülkemizde de 1950 yılların başında çok partili demokratik sisteme geçilmiş artık vatandaşlar devletlerini yönetecek yönetimleri belirler olmuşlar... Bu güzel gelişmeler, yönetimlerin ve toplumun demokrasi kültürünün olmayışı, yok haksızlık etmeyelim zayıf oluşu nedeniyle sık sık sekteye uğramış, demokrasimiz askeri darbelerle karşılaşmış, hatta halkın seçtiği yöneticiler idam bile edilmiştir... Bunlar demokrasimiz acısından yüz kızartıcı zamanlar ve durumlardır... Neden darbe olur, neden darbe yaparlar?
Buna gelmeden önce demokratik siyasetin sert yapılması, hatta Kürt siyasal hareketi gibi 12 Eylül öncesinde sag ve sol gruplar siyasetle, şiddeti karıştırması 3-5 yıl içinde 5-6 bin kişinin siyasal cinayetlere kurban gitmesi, darbelere zemin hazırlanmasına neden olmuş olabilir... Ben kısmen o günlerin, bir bölümünü yaşadım, bir bölümüne de tanık oldum, şimdiki aklımla bakıyorum da, büyük hatalar yapılmış... Demokratik siyasette rakip düşmen degil yarışılması gereken siyasal rakiptir, rakibi düşman görmek ve saldırmak, demokratik sistem içinde iktidara talip olmak ve iktidar olmanın dışında bir durumdur... Yani ilk önce siyasal gruplar demokrasi dışına çıkmış, sosyalist, sol grupları tehlike gören batı bilogu da buradaki catışmalarda taraf olmuş olabilir, bu tarafgirlikle, olaylar daha kışkırtılmış, yapılan darbe vatandaş gözünde meşru hale getirilmiş de olabilir... Bunları bir kenara koyalım...
Biz vatandaşlar demokratik sistem içinde, demokrasinin kurallarına göre siyaset yapmaz isek, cogunluğun oyunu alan iktidarı meşru göremez isek... İktidar ister kamu ihalelerini verirken, işi en iyi, en az maliyetle yapacak olana de yanaşma müteahhit verirse, ister kamuya personel alımlarında tüm vatandaşların içinden liyaketlileri, işin ehlini seçmez ise... Hak, hukuk dışına cıkıyor demektir, o zaman demokrasi dışına sadece muhalif gruplar cıkmaz, belkide daha çok iktidarlar cıkar, bu nedenle demokrasinin bir hedefide seçilmiş iktidarı anayasal kurallarla sınırlandırmaktır... Bunun için çeşitli yollar düşünülmüştür, birinci yol devletin gücü çeşitli kurumlara dagıtılmış, buna erkler ayrılığı denmiştir.. Yasayı milletin vekilleri TBMM yapar, Yargı HSK Hakimler Savcılar Kurumu ile yargıcların özlük hakları gibi yargı bagımsızlığını sağlamaya dönük kurumlar oluşturulmuştur... Seçimle gelen hükümet ise içra yani yürütme işlerini, hizmetleri yapar, burada yine demokrasi dışına cıkıldığı gözlenmektedir.. Nasıl? Demokratik sistemin en önemli özelligi güçler ayrılığının iyi işletilmesidir... Bizde işletilemediğiyle ilgili örnekler verecegim.. Birinci örnek hükünmet hangi yasayı isterse o yasalaşır, bu hükümetin yasa aracılığyla denetlememesi demektir... Hükümet kendine engel gördüğü yasayı hemen degiştirebilmektedir, bu yasama bagımsızlığının olmadığını hatta yasamanın hükümete neredeyse baglı olduğunu gösterir... Sonra yargı bagımsızlığımıza bakalım mı? Öyle yekten bakınca göremeyiz, 15 temmuz kalkışmasından sonra ne kadar hakim vardı, ne kadarı görevden alındı? Bunlar bu yogunlukta 10 yıl içinde hatta daha kısa bir dönemde yargı sisteminin içine girebilmişlerse, yargımızında bagımsız olmadığı, kadrolaşmaya acık olduğunu söyleyebiliriz... Son olarak... Yasama denetimi zayıfsa, yargı denetimi zayıfsa hükümeti kim denetleyecek, vatandaşlar, muhalefet... Ne yazı ki vatandaş denetimi de zayıf olmaktadır neden?
Bizde tepki göster hakkı anayasayla garantiye alınmıştır, vatandaş memnun olmadığı durumlarda hükümete, kurumlara tepki gösterebilir, öyle mi oluyor, yok neden olmuyor? Birinci olmayışı biz devleti neredeyse vatandaşın önüne koyacak kadar kutsayan bir toplumuz... İkinci olmayışı ortadogu toplumlarında tepki hakkı yoktur, itaat hakkı vardır... Tepki gösterenler haindir, işbirlikcidir, mandaldır, provokatördür, ajandır, çapulcudur, diyebilecegimiz tüm kötü vasıfları tepki gösterenlere dendiğini görmekteyiz... Bir tepki gösterisi olarak gezi olaylarıyla devam edecek olursak... O nu hem tepki gösterenlerin, marjinallerin tuzagına düşmesi, hemde hükümetin tepkileri dikkate alıyormuş gibi davranarak almaması, tepki gösterenlerin medya ve iktidar siyasetcilerince itibarsızlaştırılmasına dayalı olarak bu tepkide etkisizleştirilmiştir, nedeni bir tepki gösterme gelenegimizin olmamasıdır.. Tepkiyi vatandaşın hakkı olarak göremeyen yönetim anlayışlarının etkisiyle... Artık bu tepki gösterme işi gezi olaylarının yanlış yorumlarla, yanlış algılanmasına dayalı olarak hükümetin yanlış politikalarına tepki göstererek vatandaşın denetleyememesine neden olunmaktadır...
Kısaca devlet işleri vatandaş için anlayışıyla, devlet işleri devletlünün, Padişahın, Kralın işleri algısı arasında ciddi fark vardır... Birde bazı ülkelerde, bazı siyasal gruplarda yönetimlere kutsallık yüklenmektedir ki artık devlette, ülkeyle, yöneticinin özdeşleşmesine neden olunmaktadır... Bu aşamadan sonra ona tepki göstermek günah sayılabilir, ona tepki göstermek suç sayılabilir ki.. O zaman yargı, yasama ve vatandaş, muhalefet tarafından denetimsiz iktidarlar fitneye neden olabilirler... Bu nedenle demokratik toplumlar iktidarları, yasal sınırlar içinde tutmanın yollarını bulur, demokrasiyi hukukla, demokratik siyasetle güçlendirdikce, demokrasimiz daha az darbeye maruz kalır ve otoriter iktidarların vesayetinden kurtarılabilir... Daha çok demokrasiye sahip cıkmak dilegiyle.. Selam ve Saygılarımla...
Hüseyin Benek – 12.9.2020 – vatandasfikri.com
|