DOGADA- ÇEVREDE İNSAN HAYVAN FARKI
(Doğa da Bok Böceği ve Arı Kadar Olamıyoruz)
Doğal hayat, doğal hayatla birlikte yaşadığımız tüm canlılarla ortak alanımızdır, bunun farkındamıyız? Değiliz… Farkında olanlarımız var mı, var, ama sayısı o kadar az ki, etkileri hissedilmiyor, bu sayıyı insanların toplamının %60-70’i kadar yapmamız gerekir ki, doğal hayatta doğal hayata uyumlu, hatta ona katkı sunarak yaşayarak, doğal hayatın bozulmasına neden olmayalım, gelişmesine neden olalım… Buna katkı sunan canlılar var…
Örnek mi istiyorsunuz arılar ve bokböcekleri, doğayla öyle uyumlu bir biçim de yaşıyorlar ki doğa onlara bir şeyler sunarken onlarda doğaya bir şeyler sunuyorlar. Nasıl mı?
Bok böcekleri buldukları boklardan top yapıyorlar ve onun içine yumurtalarını yerleştirerek onları toprağa gömüyorlar, kendi ürerken hem toprağı çapalıyorlar, hem de hayvan gübreleriyle doğal hayatı gübreliyorlar… Yani doğal hayatta karşılıklı fayda, fayda, kar, kar prensibi için de çalışıyorlar, yaşıyorlar… Arılara geldiğimizde ise doğaya daha büyük katkılarla karşılaşıyoruz…
Arılar, doğal hayatın içinde olmasa, dünyada dogal hayat dört – beş yılda biter diyor bir bilim insanı… Evet, evet, canlı hayat biter diyor, karşılıklı katkıyı görüyormusunuz? Oysa ki, İnsan olmazsa doğal hayat, daha rahat… Arılar, çiçekleri dolaşır ve onlardan polen toplarken aynı zamanda onların üremelerine de katkı sunarlar, poleni dişi çiçekten alıp, erkek çiçeğe, erkek çiçekten alıp dişi çiçeğe götürüyorlar ve bitkilerin döllenerek üremelerini sağlıyorlar… Bunu birde rüzgar yapıyor ama arı kadar değil…
Görülüyor ki insan dışındaki canlılar, doğadan yararlanırken doğaya yararlandıkları oranda katkı sunuyorlar… Bu katkılar doğal hayatın daha bir canlanmasına neden oluyor, doğadaki tüm canlılar bunu yaparken, aklıyla, bilgisiyle, düşüncesiyle diğer canlılardan daha iyi olduğunu iddia eden insan doğaya en çok zarar veren canlı, hatta tek canlı diyebiliriz… Bunu derken utanıyorum, akıllı ol, ama parçası olduğun, içinde yaşadığın doğal hayata çok ciddi zararlar verecek kimyasal ve fiziki çöpleri doğanın bağrına, bağrına yüzüne, yüzüne at… Her fırsatta canlılar için hayati önemi olan oksijeni yak, temizlik paranoyasıyla tüm kimyasal deterjanları, ilaçları doğal hayatın canlılığını tehdit edecek şekil de at… Nereye kadar bu kirletme ve bozma işinin bir sonu olduğunu düşünmüyormuyuz, tüm canlı hayatın dengesini bozma pahasına bu lüks ve rahat yaşam için bu kirlilik ne, bu bencillik ne, doğal hayatın sonu gelmeden düşünmek zorundayız..
Bunun için yapmamız gereken nedir derseniz, doğadan aldığımızın en az yarısı kadar ona katkı sunmalıyız, yoksa hastalıklar yaygınlaşır anlamazdan geliriz, alerjiler yaygınlaşır anlamazdan geliriz, iklimin dengesi bozulur olağanüstü hava olayları daha sık görülür anlamazdan geliriz…. Neden lüksten, rahatlıktan, alışkanlıklarımızdan vaz geçmemek için, Allah korusun alışkanlıklarımız doğal hayatın ve bizim sonumuz olmasın… Olmaması için daha az oksijen yakmalıyız, daha az kimyasal kullanmalıyız, daha çok ağaç kesmek yerine ağaç dikmeliyiz… Hatta ağaç dikiminde, bir ağaç kesiyorsak 50 ağaç dikmeliyiz ki bir ağaç ancak 40-50 yılda yetişir… Doğal hayatın bir parçasıyız ve doğal yaşamdan başka alternatif yaşam yok… Doğal hayat ve dünya tek yaşam alanımız bok böcekleri ve arılar gibi yaşam alanlarımıza sahip çıkmak zorundayız… Sahip çıkmak dileğiyle selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 28.8.17 – vatandasfikri.com
|