BİRLİKTE YAŞAMA SANATI
Bu sanatın en önemli başlangıcı ben diger canlılarla, diger insanlarla nasıl yaşarım, ne şekil de yaşamalıyım sorularına birlikte yaşamaya hizmet edecek, birlikte yaşamamıza yardım edecek, birlikte yaşamamızı sağlayacak cevaplar bulmalıyız, bulduğumuz da ise adalete dayalı bir barış için de yaşayabiliriz. Hatta karşılıklı, ekonomik ve bilgi paylaşımlarının katkılarıyla, daha iyi yaşamanın yollarını bularak yaşayabiliriz.
İkinci sorumuz ise öteki benim neyim, kimim? Ben öteki için kimim neyim? Sorularının cevabını samimi bir şekil de bulduğumuz da sorunlarımızı yine çözeriz ya da sorun çıkmasına izin vermeyiz. Ötekinin, ötekisi ben degilmiyim?
Öteki benim düşmanım, kötüm, karanlığımsa, biz cennetlik o cehennemlikse; ben öteki için neyim, muhtemeldir ki ben de öteki için kötü, düşman, karanlığım… Bu balış acısının herkese zarar verdiği insanlık tarihinin deneyimlerinden terbübelerinden, gördük, görüyoruz. O zaman ne yapmalıyız ben neysem, oda o ya, geldiğimiz de birlikte yaşama sanatında sanatcı olma yoluna girmişiz demektir.
Hepimiz bir kimlikle dogar kimlikler ediniriz, bunları yok sayamayız, dolayısıyla başkalarından da yok saymasını bekleyemeyiz, işte tam bu noktada birlikte yaşamanın temel taşlarını yerine koymaya başlamışız demektir. Üstelikte bütün kimliklere yaşama hakkı veren, demokratik devletler vatandaşı olmak gibi eşit vatantaşlık haklarımız varsa ki, ülkemizde bazı sıkıntılara rağmen var, birlikte yaşayarak, birlikte yaşamak için çözemeyeceğimiz hiç bir sorunumuz olmadığını düşünüyorum…
Çözemeyecegimiz sorun yoktur, ama sorunun farkına vararak teşhis edebilirsek, birlikte yaşamayı sağlayan degerler, ahlaki ve hukuksal kurallar vardır. Bunlar geleneksel toplumlar da daha çok ahlakidir, modern toplumlarda da yazılı hukuk kurallarına dayanır. Ben üzülülerek şunu belirtiyim, ne yazık ki biz ne gelenekseliz, nede moderniz dolayısıyla birlikte yaşama sorunlarımızın temel kaynagı ne kendimiz kişisel ahlaksal davranışlar sergileyerek toplumsal güven üzerine birliktelikler sağlayabilmişiz. Geleneksel degerleri koruyarak, yaşıyarak ahlakı davranışsal olarak yaşam alanlarına aktarabilmişiz. Ne de modern hayatın gerekleri olan vatandaşlık haklarını da içeren yazılı hukuk kurallarının üzerine toplumsal uzlaşma sağlayarak bunu toplumsal kurallar olarak özümseyebilmişiz. Bu iki sorun da bizim birlikte yaşayışımızın önün de engel olmuş ve hala devam etmektedir. Oysa ki kendi topluluğumuz da geleneksel degerleri, ülke satında da ortak kabullere dayalı hukkuk kurallarını toplumsal kurallarımız yapar da uyarsak, saygı sevgi, hoşgörü ve tahambüle dayalı bir toplumsal yaşam ortaya çıkararak birlikte yaşamanın önünde ki sorunlarımızı aşacagımızı düşünüyorum, umut ediyorum.
Biz sevelim sevmeyelim, toplumsal yaşam hoşumuza gitsin gitmesin, bu toplum için de, bir toplum için de yaşayacağız degil mi? O zaman bu toplum içinde yaşayanların karşılıklı, kültürel degerlere, inançlara, hak ve hukuklarına dikkat ederek yaşaması o toplumun ferlertinin yararına degilmidir? Bence yararınadır. O zaman bu yaşananların temelin de karşılıklı hak ve hukukların ihlallerine dayalı birlikte yaşama sorunları olduğunu görme zamanımız gelmiş olmalıdır. Bu dünyada sadece biz yaşamıyoruz, Kuzey Afrika da o kadar derin toplumsal yarıkları, kopuklukları onardı ki dünyada birlikte yaşama sorunu yaşayan toplumlara son örnektir. Bizim de geçmişimizden örnekler vardır, Osmanlı farklı din ve etnik kökenden olanlara nasıl davrandı, yıllarca birlikte yaşamayı becerdilerse günümüzde de iletişim, etkileşim ve bilgiye dayalı ortak akılla ortak yaşam kuralları ortaya çıkarabiliriz. Bu konu da bizim mayamız da var, hamurumuz da…
Birlikte yaşamak için çok önemsediğim başka bir toplumsal ortaklık ise demokratik hukkuk kurallarına dayalı siyaset ve kültürdür. Bizim siyasetimiz kültürel ayrıştırmalardan beslendiği içindir ki toplumsal birlikte yaşama hizmet edecek en önemli olguyu, kültürel degerler üzerinden siyaset yaparak toplumsal birliğe degil ayrışmaya hizmet eder hale getirmişiz. Bundan acilen vazgeçmeliyiz ve siyasetimizi kültürel ayrılıklardan beslenen degil, ekonomik paylaşım durumlarından beslenen ve böylece toplumsal birliğe hizmet eden hale getirmeliyiz. Bu da degerler üzerinden siyasi söylem ve eylemlerden vazgeçmekle mümkündür. Eşit vatandaşlık, eşit haklar, adalete dayalı demoratik hukuk kuralları ve davranışları ile daha mutlu, huzurlu nitelikli birlikte yaşamayı mümkün hale getirebiliriz.
Öte yandan küresel düzey de ekonomik alışverişler, ister bilgi, ister kültür, isterseniz yaşam tarzları çok kolay sınırlarmızı aşar hale gelmiştir. Bu nedenledir ki kendi degerlerimiz üzerine yeniden düşünerek ve yorumlayarak evrensele adapte olurken kendimiz de kalabilmeliyiz. Kendimiz kalamazsak, nasıl bir toplumsal yaşayış ortaya koyabiliriz ki? Görünan odur ki artık nasıl sermaye giriş çıkışları için gümrükler kalkmışsa, kültürel gümrükler de ekonomik güçü elin de tutanların kültürlerine karşı kalkmıştır. Bu nedenle kültürel piçlik için de olan bir toplum olmak üzereyiz. Kültürünün kaynagını kendi toplumsal tarihi içinden almayanlar ya da alamayanlar birlikte yaşama sorununu en üst seviyede yaşayacaklardır. Kültür bize haddimizi bilmeyi, sorumluluklarımızı yerine getirmeyi, birlikte yaşayış için de nimet ve külfet dengemizi bulmamızı sağlar. Bizi, böylece toplumsal hayatın nimetlerinden yararlanırken eşit oranda da katkılarda bulunmamızın önünü açar… Kısacası Adaletsizce, ahlaksızca nimetlerden yararlanmaktan uzak tutarak bizim fert olarak toplumsal işleyişe katkılar da bulunmamızı sağlar. Kültür birlikte yaşayışın ön şartıdır.
Birlikte yaşamanın başka ayakları ise fert, topluluk, topluluk, toplum ilişkisidir. Bunların dördüde, birbirini iç etmeden toplumsal hayatta yerini almalıdır. Nasıl mı? Örnegin ben bir cemaate giriyorum, siyasi topluluğa giriyorum, benim çok ben, biraz onlar olmama izin vermelidir girdiğim topluluklar, toplumsal haytta da daha çok topluluk, daha az, toplum olmaya izin veren toplumlar da toplumsal yaşayışın daha düzgün olacağı kanatindeyim. Buradan şunu çıkarımlarsak daha iyi olur kanatindeyim. Yani fert kuralları benim kurallarım topluluk hayattından daha önce beni ilgilendirir. Toplumsal hayatın kurallarından daha önce topluluğumun kuralları beni ilgilendirir. Fertden topluluğa, topluluktan ferde geçişler de kurallar daha az, daha anlaşılır, daha kolay uyulur ve daha sade olmalıdır ki herkes daha kolay kabul etsin ve daha yaşanır hal alarak birlikte yaşayışa katkı sunulsun…
Birlikte yaşayşın önün deki engellerden biri de toplumla toplulukların yaşadığı sorunlardır. Benim anlayışıma göre fert, toplulukla, topluluklarda toplumla ilişki halindedir. Bu ilişkide yaşanılan sorunlar çözüldükce toplumsal hayatta bilikte yaşam daha kolay olacaktır. Aile fert ilişkisini düşünelim bazı aile fertleri bu ailenin kültürünün ve kurallarının dışına çıkma egilimin de olurlar. Aile bunu kendi kültürel alanın da ne kadar tutmak isterse de istesin bu fert kendi düşüncesinin peşin de gidebilir. Aynı şey topluluk ve toplum arasında da gecerlidir. Bu topluluklar sadece ailelerden oluşmaz etnik kökene dayalı topluluklar olabilecegi gibi, dini topluluklar da olabilir. Bunların kendi araların da bir grup içi dayanışma da olabilir. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken olgu şudur. Biz fert olarak bir aile topluluğunun içindemiyiz evet, ailler olarak başka bir topluluğun içindemiyiz, evet, o zaman topluluğumuzun kuralları ile toplumun kuralları arasında ki çelişkileri, çatışmaları azalttıkca daha bir birlikte yaşam sanatının başarılı elemanı olabiliriz.
Daha genel anlamıyla birlikte yaşamak, bilmeye, anlamaya tanışmaya, samimiyete dayalı ilkelerle geliştirilir ve yaşanır. Bunun için de öteki diye düşündüklerimizle tanışalım, kaynaşalım sevişelim, sevişemiyorsak(Cinsellik anlamında anlamayın) karşılıklı saygı geliştirelim. Bunun içinde selamlaşmak, konuşmak, tanışmak gerek. Böyle bir cabanın fertlerde gün be gün azaldığını görüyor, düşünüyorum. Bizi insandan uzaklaştıran her şey, bizi aynı zaman da toplumdan, birlikte yaşamdan da uzaklaştırıyor demektir. Bu yukarda bazılarını saydığımız bazılarını da siz bu konu üzerinde düşürnesiniz, birlikte saygıya ve sevgiye dayalı yaşamayı engelleyen şeylerin neler olduğunu ortaklaşa bulmuş olur, onlarla daha bilinçli mücadele ederiz.
Apartman hayatını düşünün, bir iş yerini düşünelim, her ailenin ve çalışanın ayrı bir kültür den gelmiş, geçmişi olabilir, ama bura da ortak kurallara uymak, ortak alanların kullanımı, temizliği ve kişisel alanlara saygı nasıl gelişiyorsa, diger alilelerin alanlarına, kişisel alanlara nasıl saygı duyuluyorsa, bu saygı ister ses, ister fiziki aşışların olmamasıdır degil mi? İşte toplumsal alanlarda da olay bu, kentte olsun, mahallede olsun köy de olsun ortak yaşam alanların da ortak kabule dayalı kurallarla yaşanılırsa birlikte yaşamanın önünde ki engelleri kaldırmış oluruz.
Bunun için de genel gecer bir kural vardır, sana yapılmamasını istediğin bir şeyi sen de başkasına yapma… Karşında ki sıkıntı yaşadığın da sen yaşıyormuşcasına üzül, karşındaki sevinçler yaşadığın da onun sevincine ortak ol, böylece kişisel ayrılıklara rağmen birlik için de olunacak birlikte yaşama sanatında daha da ilerlemiş olacagız. Yalnız hayatın içinde o kadar çok ayrılma gerekcesi yaratıyoruz ki buda deginmemek olmaz, önce bunları ortadan kaldırmalıyız.
Günaydın dedi, selamün aleyküm dedi, aşagı mahalleli, yukarı mahalleli, şu semtli, bu semtli, bu meshepten şu meshepten, bu siyasi düşünceden şu siyasi düşünceden, şu dili konuşuyor bu dili lomuşuyor, şu tahrikatten bu tahrikatten diyecegimize, aynı ülkenin vatandaşıyız, aynı şartlarda yaşıyoruz, aynı kabeye dönüyoruz, oda benim gibi insan, insanların barış içinde, huzur için de, mutluluk için de yaşamaya hakları var diye düşünerek birlik için de farklılıklara saygı duyarak yaşamak iyi ve güzel şeylere vesile olmaktır. Biz neye vesile olmak istiyoruz?
Ey, birlilkte yaşama sanatcısı, sen içinde yaşadığın topluma nasıl birlikte yaşanılır örnegisin, kendine gel ve birlikte yaşamanın örneklerini bir tohum sacar gibi topluma saç, ne kadar çok ürün aldığını göreceksin… Haydi karşılıklı sevgi ve daygıya dayalı birlikte yaşamaya…. Selam ve sevgilerimle…
Kaynak
Türk Felsefe Dernegi ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Bilikte Yaşamak konulu seminer notları…
|