|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
Siyasal sistemler(Başkanlık) |
Siyasal sistemler (Başkanlık)
Devlet kurumların birleşmesiyle ortaya çıkan kurumların kurumları da diyebileceğimiz, soyut bir kurumdur. Bunu somut haline getiren kurumların işlemesini sağlayan kurallar ve kişilerdir.
Bu kurallar kişilerin ve kurumların ne yapacağı, ne yapmayacağı, nasıl yapacağı yapmayanların ne gibi bir müeyyideyle karşılaşacağını belirler, bu belirleyici kurallar yasalardır. Devlet böylece somut hale gelmiştir.
Bu yasal düzen içinde yasa yapan bir yasama, bu yasaların verdiği yetkilerle kararlar alan ve uygulayan bir hükümet/yürütme, bu işlerin hakkaniyet içinde yapılıp yapılmadığını denetleyen bir yargılama sistemi toplumsal düzenin iyi işletilebilmesi için gerek duyulmuş ve bu nedenle siyasal sistemler teorize edilmiştir.
Bu teorilere devletle vatandaşın arasındaki ilişkiyi belirleyen siyasal sistemlerde diyebiliriz. Bunların temelinde devletin kurumlarını işletenlerin kimin adına kimden yetki alarak işlettiğini belirleyen bu siyasal sistemler Demokratik, totaliter, otokratik sistem örnekleri vardır.
Genel olarak Halkın Egemenliğine ve kişilerin ve kişinin Egemenliğine dayalı olan sistemler var günümüz toplumlarında. Bizim açımızdan iyi olduğunu düşündüğümüz demokratik sistemi ve onun bir yöntemi olan başkanlık sistemini inceleyeceğiz. Dünya genelinde demokrasi uygulanırken farklı yöntemler uygulanmaktadır. Biri hükümet öncelikli iken diğeri parlamento öncelikli, başkası ikisinin karışımıdır. Öncelikle genel olarak siyasal sistemler hakkında bilgi verelim ve daha sonra başkanlık sistemini inceletelim.
1-Kişi Egemenliğine Dayalı Rejimler
Kişi egemenliğine dayalı tekçi (monarşi) rejimler; siyasal egemenliğin hem sahipliğinin, hem de kullanımının tek kişide toplandığı her türlü rejim’ olarak kabul edilmiştir. Bu bakımdan monarşik rejimler de kendi içlerinde farklı türleri barındırdıklarından alt sınıflamalara tabi tutulabilirler. Tekçi rejimler monarşiler ve diktatörlükler olmak üzere iki alt grup veya küme içinde ele alınabilir. Dogal olarak bu iki alt türün de daha alt türlerinden söz edilebilir.
2- Azınlık Egemenliğine Dayalı Oligarşik Rejimler
Aristo halkın genel çıkarına göre islemekle birlikte, iktidarın belirli bir grupta olduğu rejime aristokrasi, siyasal rejimin iktidardaki grubun kendi çıkarına göre işlediği rejime ise oligarşi adını vermektedir. Günümüzde geçerli olan tanımlamalarda ise oligarşi kavramı tüm azınlık iktidarına dayalı rejimler için kullanılmaktadır.
Egemenliğin biçimsel ve/veya biçimsel ve gerçek anlamda halk adına kullanıldığı rejimler Meclis Hükümeti, Parlamenter, Yarı başkanlık ve Başkanlık Rejimleri seklinde sınıflama genel kabul görmektedir. Bu rejimler çağdaş Siyasal Rejimler olarak da adlandırılmaktadır. Bu rejimlerin, hükümet sistemlerinin demokratik şekilde işleyenlerine rastlandığı gibi, demokratik olmayan şekilde isleyenlerine de rastlanmaktadır.
Meclis hükümeti rejimi; egemenliğin gerçek veya biçimsel anlamda tüm toplumda olduğu, bundan dolayı da demokrasinin uygulanabilmesine olanak veren rejimlerden ilkidir. 1792-95 yıları arasında Fransa’da, daha sonra İsviçre’de, 1.Dünya savasından sonra Almanya’da, Letonya, Litvanya, Estonya ve 1920-1929 arasında Avusturya’da uygulanmıştır. Bu sistem Türkiye’de ise 1920-1923 arasında uygulanmıştır.
3-Başkanlık Parlamenter Rejim
Cumhurbaşkanının, doğrudan Halk tarafından Seçildiği Parlamenter Rejimler, son zamanlarda meydana gelen gelişme ve değişimler sonucu ortaya çıktığı görülmektedir.
Bu rejimin temel bazı özelliklerine anayasal kurgulama açısından bakıldığında parlamenter rejimle yarı başkanlık rejimlerinin bazı ortak yönlerini kendi içinde barındırdığı görülmektedir. Benzer durum bu rejimlerin uygulanması sırasında da gözlenmektedir.
Başkanlı parlamenter rejimin klasik Fransız tipi yarı başkanlık rejimiyle olan temel farklılıkları arasında; cumhurbaşkanlarına tanınan yasama, yürütme ve yargı ile ilgili yetkilerin daha sınırlı olması gösterilebilir
Başkanlı Parlamenter Rejimlerde cumhurbaşkanlarının Fransa tipi yarı başkanlık rejimlerinde olduğu gibi parlamentoyu feshetme, bazı durumlarda yürütme gücünü tek basına kullanma ve önemli siyasal yerlere tek baslarına atama yetkileri oldukça sınırlandırılmıştır.
3- Yarı başkanlık Rejimleri
Yarı başkanlık rejimlerinin geçmişi 1919 yılına kadar gitse de temel dört siyasal rejim içinde en son ortaya çıkmalarından dolayı yeni rejim olarak kabul edilmektedir. Genel olarak başkanlık rejimi ile parlamenter rejimin bir karması olarak kabul edilmektedir. Yarı başkanlık rejimlerin Fransa, Avusturya, Almanya, İrlanda, İzlanda, Portekiz ve Finlandiya’daki gibi demokratik uygulamalarına tanık olunduğu gibi; Mısır, Cezayir gibi yeterince demokratik olmayan örneklerine de rastlanmaktadır.
4- Başkanlık Rejimleri
Başkanlık rejimleri 1787 de ilk olarak ortaya çıkmış sert kuvvetler ayrılığına dayalı bu rejimdir. Diğer üç ana rejimden farklı olarak yürütme yetkisi tek basına başkan tarafından kullanılır. Başkan parlamento tarafından denetlenemezken; parlamento da başkan tarafından denetlenemez. Başkanlık rejimlerinin değişik ülkeler tarafından uygulamaya başlanmasından sonra farklı türlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. ABD de olduğu gibi demokratik biçimde isleyen örneklerine rastlandığı gibi; Meksika, Peru ve Sili de olduğu gibi yeterince demokratik olmayan örneklerine de rastlanmaktadır. Başkana, parlamentoya tanıdıkları yetkiler bakımından farklılaşmaktadırlar.
Örneğin, ABD başkanının seçilmesi için işleyen süreç nasıl, bu süreç işlerken seçimler nasıl yapılıyor, sonunda kendi partisine dayanan toplumun onayını alarak genelin karşına çıkmaktadır. Hem seçiliş süreci, hem de yetkileri farklı olan bir başkanlık sistemi ama bir o kadarda demokratik olduğunu düşünüyorum.
Seçim sistemini demokratik hale getirdiğimizde uygulanılabilir bir sistemdir.
Her sistemin iyi yönleri olduğu gibi eksik yönleri de vardır. Başkanlık sisteminin önce artı yönlerinden bahsedelim sonrada eksi yönlerinden. Son yıllarda ülkemizde de bu sistem gündeme gelmiştir.
Yararları
Faydalarına bakalım; İlk görülen istikrarlı bir yöntem oluşu, bu sistemde başkan halkın oyuyla seçildiği için parlamento tarafından görevden alınamamaktadır. Halk tarafından seçilen başkanın yetkilendirilmesi gayet normal gözükmektedir. Bu nedenle güçlü bir yönetim sağlanmaktadır, buna göre yürütmenin gücü tek bir başkanda toplandığı için güç etkin kullanılabilir.
Başkanın direk halk tarafından seçilmesi demokrasinin daha iyi işlemesine ve halkın düşüncelerinin daha iyi yönetime yansıyacağı varsayılır.
Sakıncaları
Faydalarını gördük birde eksik yanlarını görelim isterseniz. Özellikle bu sistemin siyasi sistemi katılaştırdığı söylenmektedir. Başkanın ve yasma organının görev süreleri sabit olduğundan herhangi bir aksilik anında esneme kabiliyetinden yoksun görünmektedir. Bazen esneklik gerekmekte esnekliğiniz yoksa sıkıntı çekmektesiniz, burada da esneklik gerekince çıkış yolları tıkamaktadır.
Yasama organında ciddi bir çoğunluğun muhalefetiyle karşılaşan başkan, halk nezdinde güvenilirliğini kaybeden başkan için esneklik gereken durumlardır diyebiliriz. Bu sorunları çözecek kurumsal ve yasal yapı olmadığından sistemi tıkamakta, yönetim kabiliyetini yok etmektedir. Güney Afrika ülkelerinin çoğunda sistem çıkış yolunu anti demokratik yöntemlerle müdahalede bulmaktadır.
Bu sistemin bir başka zafiyeti de hem başkanın hemde yasama organının halk tarafından seçilmiş olması iki meşruiyet havası yaratma olasılığını taşıdığını düşünmekteyim. Böyle durumlarda hesap verilebilirlilik sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu da sistemin sağlıklı işleyişini engellemektedir. Demokrasi kültür ve kurumlarıyla oturmuş ülkelerde sorun olmamaktadır, ama kırılgan demokrasilerde bu ciddi sorunlar çıkarma kapasitesine sahiptir.
Başkanlık sisteminin bir başka yanı ise siyasetin çok renkliliğine izin vermemesidir, bunu yasaklayarak değil seçim sisteminin küçük gruplara izin vermemesiyle yapmasıdır. Bu sıkıntı ise genel olarak iki kişinin yarışmasıdır, farklı görüşlerin yarışması neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Bu durumda siyaset yarışının farklı guruplarının değil güçlü siyasi iki grubundan yarışı haline gelmesine neden olmaktadır.
Bu sistemin istikrarlı bir şekilde işleyebilmesi için demokratik seçme, seçilme, aday olma kültürünün iyi yerleşmiş olması gerektiğini düşünmekteyim.
Başkanlık sisteminde yarışan adaylardan kazanan her şeyi kazanmakta, kaybedeni ise her şeyi kaybetmektedir. Bu nedenle burada da yarış kıyasıya yapılmakta ve sert bir seçim yaşanmaktadır.
Ülkemize geldiğimizde ise bizde şuanda uygulanan sistem zaten başkanlık sistemidir, hatta başkanlık sisteminden daha güçlü bir yürütmedir.
Nedenine gelince yasama üyelerinden iktidar partisi üyelerinin tamamı neredeyse yürütme tarafından seçilmiş yürütmenin başı olan başbakana itaat derecesinde bağlı olanlardan oluşmaktadır. Ne Amerika da, Nede yarı başkanlık sisteminin uygulandığı Fransa da Başkanlar yasamanın üzerinde bu kadar etkili değildir. Zaten etkili olmamaları da gerekir, ülke çıkarına bir yasa çıkacaksa muhalefete mensup üyelerde dâhil olmak üzere desteklemeleri gerekir, tersi ülke çıkarlarına ters bir yasa çıkmaksa hep beraber karşı çıkılmalıdır. Bunun içinde liderden ve yürütmeden bağımsız hareket edebilen üyeler gerekmektedir. Buda ancak parti içinde alınan görevlerin özgür, demokratik, herkesin rahat aday olabileceği, yapılan şu andaki atama usulünün yerine üyelerin katılımı ile yapılan seçimlerle belirlenen adaylarla ve yasama üyeleri milletvekilleriyle mümkündür. Yoksa!!!
Şuanda yaşanılan otoriter tavırlar artarak devam eder, bunun akabinde otoriter bir yönetim ortaya çıkma olasılığı yükselir.
Ayrıca yargılama tarafının da, yürütmeden tam anlamıyla bağımsız olmadığı düşünülürse bütün yetkilerin yürütmenin başı olan başkanda toplanması demektir ki, insanı otoriterliğe zorla itmektir.
Olabilseler bütün insanlar tiran olmak isterler. Daniel Defoe
Bütün insanlar güçsüzken itaat ederler, güçlü iken de itaat beklerler, ama iş kabile aşiret işini aşıp da, bir toplumu ve ülkeyi ilgilendiren yönetim kademelerinde kişilerin insiyatifi yerine yasların, kuralların, kurumların insiyatifinin iyi olacağını, iyi olduğunu insanlığın deneyimlerinden gördük ve görüyoruz.
Bu nedenle devlet iktidarının yasama, yürütme, ve yargı arasında paylaşılan sistemin(güçler ayrılığı) iyi olduğu kanaatimi belirtiyor, başkanlık sisteminin de ancak, tabandan seçilip gelen liderin seçmelerde etkisinin, olmadığı bağımsız yasama üyelerinden oluşmuş yasamayla, yine yürütmeninetkisinden arındırılmış, bağımsız yargıyla mümkün olduğunu düşünüyor, Selam ve sevgilerimle…..
Kaynak: Siyaset Bilimi-Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|