Ekonomide Alarm Zili Çalıyor!!! Duyan Var mı?
Biz bir iki sektörde iyiyiz, birisi Turizm, ikincisi tekstil bunlara mobilyayı ve tarımı da eklersek dört sektörde iyiyiz, iyide bunların ekonomimize katkısı nedir? Turizm dışında digerlerinde de az da olsa ithalatcı görünüyoruz...
“Kültür ve Turizm Bakanlığı: Yabancı ziyaretçi ilk sekiz ayda %73 azaldı acıklamasında bulunuyor... Türkiye'ye bu yıl ilk sekiz ayda yurt dışı ikamet eden vatandaşlarla birlikte toplam 9 milyon 271 bin 660 yabancı ziyaretçi geldi.”
“Ağustos 2020 dönemi yabancı ziyaretçi istatistiklerine göre bu yılın ilk 8 ayında en çok ziyaretçi 789 bin 602 ziyaretçi ile Almanya'dan geldi. 772 bin 686 ziyaretçi ile Rusya Federasyonu ikinci, 532 bin 417 ziyaretçi ile Bulgaristan üçüncü sırada yer aldı. Bulgaristan'ı sırasıyla Ukrayna ve İngiltere takip etti.” Burada üç dört ülkeyi degerlendirirken şunlara dikkat etmek lazım, Almanya dan gelenler zaten sılahi rahim yapıyorlar, yani memleketlerini ziyaret eden gurbetciler, Bulgaristandan karşılıklı ziyaretler her daim var, Rusya dan gelenlerin bir kısmı çalışmak için geliyor... Ukrayna dan gelenlerin %70-75’i çalışmak için geliyor, sonuç olarak %73 daralma aslında %80 ve daha üzeri bir daralma diyebiliriz... O zaman gecen sene kaç milyar dolar turizm gelirimiz olmuştu? 34,5 milyar dolar, %80 azaltırsak 27.200 milyon azalmayla 7,300 milyona düşecegini tahmin edersek... En iyi olduğumuz sektöre durum buysa... Diger tüm sektörlerde, buna tekstil ve tarım da dahil edilebilir, ithalatcıysak durum hiç de iç açıcı degil... Bunları neden yazıyorum, uctuk kactık, dünya bizi kıskanıyor gibi söylemlere inanarak, tasarrufu, kontrollü harcamayı,, öncelikle kamu kurumları ve işletmeler (özellerde dahil) sonra zengin ve orta halli vatandaşları da buna ekleyerek dengeli hareket etmezsek, gelen buhrana karşı önlemler almazsak durum tahmin edilenden daha fazla zararla sonuçlanır.. Öyle mi oluyor ne?
Yapılan hatalara bakılırsa, sürekli üretime neden olmayan fiziki yatırımlar yapıldı, yapılıyor, dış ticaret acığı uzun yıllar tüm uayarılarımıza, uyarılara rağman, görmezden gelindi, geliniyor... Özelleştirmeden gelen paralar, dış borçlarla gelen paralar sanki kendi paramızmış gibi lükse, şatafata harcandı, gösterişli kamu binalarına ve ibadethanelere harcandı, güçlü görünmek için de hala harcamaya devam ediliyor... Ayrıca ekonomi yönetiminin başına, en üst yöneticiyle akraba ilişkisi olan birinin getirilmesinin de dünyada güven sorununa neden olmuş olabilir... Şuanda..
430 milyar dolar borç, geliri olmayan bir ülke/toplum nasıl ödeyecek bu borçları? İşte krizin, bazıları buhran diyor haklı olabilirler, zararı mı diyelim etkisi mi diyelim daha derin olacaktır... Şöyle düşünelim, 100 bin lira borcunuz var, 5 yıl içinde ödeyeceksiniz, aylık gelirinizde 5000 lira... Faizle birlikte borcunuz 140 milyara cıkıyor.. Aylık geliriniz 5000 liraydı... 5 yıl 60 ay ediyor, aylık ödememiz 2.333 lira ederki, bize temel ihtiyaclarımızı karşılamak için 2667 lira kalır.. Yine borcumuz, 140 bin lira olsun gelirimiz 2.333 lira olsun veya daha az olsun, bu senede ülke olarak dış ticaret acığımız olduğuna göre gelirimizde yok demektir... Nasıl ödeyecegiz ekonomimiz krize girecek, buhrana girecek, hepimiz zarar görecegiz, görüyoruz da.. Önlem alacak ne yapıyoruz, bizi psikolojik olarak rahatlatmak için yapılan acıklamalarla, ekonomi yönetimi ve kurumları ciddiyetlerini kaybetmeye başladılar... Para oyunları, psikolojik müdahaleler bir yere kadar, markette psikoloji sökmez para söker... Her neyse şu hatalarıda buraya yazarak, tarihe not düşelimki, sonraki yöneticiler bu tür hataları yapmasın...
ilk hata faizi iyi kullanamamak, bu ne demektir, enfilasyon %15 diyelim arabadan bakarsak %45, bulgurdan bakarsak %46, enerjiden bakarsak %35-40 her neyse bunlara girmeyelim ama kamu yönetimi eliyle bilgi kirliliğinin de güven kaybına neden olduğunun altını çizelim... Enfilasyon %15 ilken enfilasyonu kontrol edecegim diye %8-9 faiz uygularsak, para ya tüketime kacar enfilasyona nedne olur, yada başka araçlara, altına, dövize kaçar ki böyle oldu mu, oldu oluyor olacak... Sonra bütün verilerin Türk lirası aleyhine olduğu durumda dövizi kontrol etmek için merkez bankasındaki tüm kaynaklarını harcarsak, neyle borç ödeyecegiz, neyle dış acığını kapatacagız... Lütfen aklımızı başımıza alalım, hayatın, ekonominin gerceklerine karşı kabadayılık sökmez, temeli olmayan sözler doları da ihtalatı da durduramaz... Doları da, ithalatı da üretim gücümüz durdurur, tasarruf gücümüz durdurur.. Zenginlerin ve kamunun savurganlıklarının önüne geçilmedikce, ekonominin gerçekleri kabul edilmedikce, zarar etmeye devam ederiz, krizi kabul etmezsek, çıkmayı da düşünemeyiz... Virüs krizin neresinde derseniz, 0 olumsuz etkiyi %30-40 daha artırdı diyebilirim... Son olarak...
Bir önceki yılın aynı ayına kıyasla Türkiye’nin ihracatı %5,7 azalırken ithalat %20,4 arttığı için 2020 Ağustos ayındaki dış ticaret açığı 6,2 milyar dolar oldu. Ülkemiz yılın ilk 8 ayındaki toplam dış ticaret açığı da geçen yılın aynı dönemine kıyasla %69,9 artarak 33 milyar dolara yükseldi. Son ceyreğide buna eklersek... Basit bir hesapla 33 milyar dolar bölü, dört 8,250 milyon eder.. Bu da 40-45 milyar dolar bir dış acık demektir... Krizde bile dış acık kapatılamıyorsa sorun ne kadar yapısal, derin, gelin görün...
Bizden çok ekonomi yönetiminin görmesi ricasıyla, selam ve saygılarımla...
Hüseyin Benek --- 4.10.2020 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
1* https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-54361170
2* https://www.dunya.com/sektorler/turizm/turizm-gelirleri-2019da-yuzde-17-artti-345-milyar-dolar-haberi-461579
3* https://www.bbc.com/turkce/topics/cg726y2k82dt
|