|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
TÜRKİYENİN DEMOKRASİ TARİHİ |
TÜRKİYENİN DEMOKRASİ TARİHİ
(ÖZET)
Seçimler demokrasinin olmazsa olmazlarıdır, çünkü vatandaşlar icraatlarını beğenmediği iktidarları seçmeyerek değiştirir ve iyi yöneteceğine inandıkları partiye de kendilerini temsilen devletin iktidar gücünü kullanma yetkisi verirler. Demokrasinin de güzelliği buradadır, iktidar el değiştirir ama ihtilalla değil, kanla değil, seçimle olur. Bu nedenle seçme işi çok önemlidir, iktidar gücünü verdiğimiz partiler veya kişiler vatandaşların yararına çıkarına değil de ya bu iktidar gücünü kendi çıkarları için kullanırlarsa?
Bunun önüne geçebilmek için demokratik ilkeler iktidarları sınırlandırma gereğini öngörmüştür. Bu sınırlandırmalar ise devletin gücünün dağıtılmasıyla yapılandırılmıştır.
Bu yapı milletin temsilcileri olan vekiller aracılığıyla, yasayı yapmayı yasamaya yani TBMM ne vermiştir. Yapınla bu yasalarla yargılama işini yargıya vererek bağımsız mahkemeler oluşturulmuştur. Yürütme işi ise seçilen hükümet tarafından yapılır, iktidarın sınırını yasalar belirler, bunu denetleyecek olan ise yasama ve yargıdır.
Ülkemiz siyasi ortamında önseçim yapılmadığı için milletvekilleri adeta liderin vekili konumunda algılanabilmektedir. Bu durum ise demokratik işleyiş için ciddi bir sıkıntı doğurmaktadır. Bu sıkıntı yasamanın denetimini gereği kadar yapamamasının sıkıntısıdır. İktidar gücünün 3/1 inin kullanması gereken hükümet yasamanın da gücünün bir bölümünü kullanmaktadır mevcut durum bunu göstermektedir. Bunlar devletin iktidar gücünün dağıtılarak hükümetlerin otoriter yapıya kaymaması için yapılmıştır.
Daha demokratik bir sistem için partilerin, sendika, dernek ve yerel yönetimlerin iç işleyişlerinin de daha demokratik bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
Bu demokratik yapı ancak ön seçim sisteminin bütün üyelere ve gerekirse partiye destek olan bütün vatandaşlara açılarak, yapılandırılmasıyla mümkün görünmektedir. Lider dahil bütün adaylar üyelerin çoğunluğunun onayı ile daha geniş bir tabanın olurunu almış olacaktır. Ancak partilere üye olmanın da kısıtlanmaması gerekir.
Seçme işi önemlidir demiştik ya seçme ve aday belirleme de bir o kadar önemlidir, seçim yapabilmemiz için farklı seçeneklerin olması gerekir, bu farklı seçeneklerin de oluşturulmasının demek, kısacası aday olunabilmesinin önünde kısıtlama olmamalıdır.
Şimdi bu kısıtlama ön seçimsiz, liderlerin veya genel merkez yöneticilerinin adayları belirlemesiyle, demokratik yönteme çok ters durmaktadır. Bu terslik demokratik işleyişe zararlar vermekte, vatandaşların demokrasiye olan güvenlerini erozyona uğratmaktadır.
Hepimize düşen demokratik sistemi geliştirmek ve sahip çıkmaktır. Şu ana kadar uygulanan sistemlerin içinde en az kusurlu olanı demokratik cumhuriyet sistemidir diye biliriz.
Şimdi geçmişken günümüze ülkemizin seçim tecrübesine bir göz atalım, seçim tecrübesi aynı zamanda demokrasi tecrübesidir de.
TÜRKİYEDE GENEL SEÇİMLER
Türk halkı, çok partili sistemin ilk seçimini de 21 Temmuz 1946 tarihinde yapmış ve demokrasi ile bu tarih de tanışmıştır.Bu seçimlerde partilere değil, adaylara oy verilmiştir. 1946 seçim sonuçlarına göre 465 Milletvekilliğin den 397’sini CHP, 61’ini DP ve 7 tanesini de bağımsızlar kazanmıştır.
1950 yılında yapılan çok partili sisteme geçilmesinden sonra ki ikinci seçimimin de ise durum tamamen değişmiştir. 1950 seçimlerine, seçimlere yargı denetimini getiren ve gizli oy, açık sayım ilkesini benimseyen yeni bir yasayla gidilmiştir.
Seçim sonucunda DP 416, CHP 69, bağımsızlar 1, Millet Partisi de 1 milletvekili çıkarmıştır. Türkiye’de yeni bir dönemin de başlangıcı oldu. CHP iktidarı dönemi sona ermiş, Demokrat Parti dönemi başlamıştır.
1954 yılında ki ülkemizin üçüncü seçimlerine ise Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Türkiye Köylü Partisi katıldı. Bu seçimden de Demokrat Parti galip çıktı. DP, ülke genelinde yüzde 56,6 oy alarak 505 milletvekilliği kazanırken CHP yüzde 34,8 oyla 31 milletvekili çıkartabildi. CMP 5, bağımsızlar da 1 milletvekiline sahip oldular.
Türkiye 1957’de üçüncü ve ilk erken genel seçim ile tanıştı. Türkiye daha sonra sıkça karşılaşacağı bu erken seçime, seçim yasasında yapılan yeni birtakım düzenlemelerle birlikte gitti. 1957’deki erken genel seçimde DP yüzde 47,3 oy aldı ve 424 milletvekilliği kazandı. CHP’de yüzde 40,6 oyla 178 milletvekili çıkarırken, seçimlere katılan Hürriyet Partisi ile Cumhuriyetçi Millet Partisi de 4’er milletvekili kazandılar.
1957 yılındaki erken genel seçimlerin üzerinden üç yıl geçmişti ki, ülkemizde bir ilk daha gerçekleşti, demokrasiyi kesintiye uğratan 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi yaşandı. Onar yıl arayla iki kez daha, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de yaşanacak olan askeri müdahaleler, Türkiye’nin demokratikleşmesin de geri kalmasının ana nedenlerini oluşturmuştur.
27 Mayıs askeri müdahalesinden yaklaşık bir yıl sonra 26 Nisan 1961’de kurucu meclis, seçimlerin temel hükümlerini ve seçmen kütüklerini belirleyen bir kanunu kabul etti. Milletvekilliği seçimleri tek dereceli ve nispi temsil esasına dayalı olarak yapılacaktı. 450 milletvekili seçilecek ve her il bir seçim çevresi olarak düzenlenecekti. Üst Meclis görevi görecek Cumhuriyet Senatosu’nun üyeleri ise 150 kişiden oluşacak ve Senatör seçimlerinde çoğunluk sistemi uygulanacaktı.
9 Temmuz 1961’de yeni anayasa yürürlüğe girdi. Yeni anayasasına kavuşan Türkiye, şimdi de yeni bir seçim yapacaktı. Ülkemiz demokrasisinin dördüncü seçimi için zaman olarak 15 Ekim 1961 tarihi saptandı.
1961 seçimlerine Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi katıldı. Seçim sonucunda CHP yüzde 36.7 oy oranıyla 173, AP yüzde 34.8 oy oranıyla 158, CKMP yüzde 14 oy oranıyla 54 ve YTP de yüzde 13.7 oy oranıyla 65 milletvekilliği kazandı. Senato seçim sonuçları da şöyleydi: AP 71, CHP 36, YTP 27 ve CKMP de 16 senatör.
Türkiye beşinci seçimine 1965 seçimlerine “milli bakiye” usulü nispi temsil seçim sistemiyle girdi. Bu sistem tek bir oyun dahi boşa gitmesini önlüyor ve siyasal partilerin aldıkları oy oranları ile kazandıkları milletvekili oranlarının hemen hemen birbirine eşit olmasını sağlıyordu. 1965 seçimlerine 6 siyasal parti katıldı. AP yüzde 52,9 oy oranıyla 240 milletvekili çıkardı. CHP 134, MP 31, YTP 19, TİP 15, CKMP de 11 milletvekilliği kazandılar.
1969 ülkemizin altıncı seçimine gidilirken, Türkiye’de seçim sistemi değiştirildi. Adalet Partisi milli bakiye sistemini yürürlükten kaldırdı, yerine 1961’de uygulanan bölge barajlı d’Hondt sistemini getirdi. Anayasa Mahkemesi serbestlik ilkesini zedelediği gerekçesiyle baraj uygulamasını iptal edince seçimlere barajsız d’Hondt sistemiyle gidildi. Bu seçimlerden Adalet Partisi birinci çıktı. Oyların yüzde 46,5’ini alarak 256 milletvekiline sahip oldu. Bu seçimlerde de CHP 143, Cumhuriyetçi Güven Partisi 15, MP 6, MHP 1, Türkiye Birlik Partisi 8, TİP 2, YTP 6, bağımsızlar da 13 milletvekilliği kazandılar.
Ülkemizde yapılan yedinci seçimde ise1973’de barajsız d’Hondt sistemi uygulandı. Bu seçimde CHP birinci parti olarak çıktı., oyların yüzde 33,3’ünü alarak 185 milletvekili kazandı. AP 149, Demokratik Parti 45, Milli Selamet Partisi 48, CGP 13, MHP 3, TBP 1, bağımsızlar da 6 milletvekilliği kazandılar.
1977 yılına gelindiğinde ise ülkemizin sekizinci seçimine de barajsız d’Hondt sistemiyle gidilmiştir. Bu seçimlere ise sekiz parti katıldı, CHP yine birinci parti oldu. CHP 213, AP 189, MSP 24, MHP 16, CGP 3, DP 1 ve bağımsızlar da 4 milletvekilliği kazandılar.
1983’de yapılan demokrasiye dönüş niteliği de taşıyan dokuzuncu seçimlerine sadece Milliyetçi Demokrasi Partisi, Halkçı Parti ve Anavatan Partisi’nin katılmasına izin verildi. 1983 seçimlerinde çifte barajlı nispi temsil yöntemi uygulandı. Birinci baraj ülke barajıydı, partilerin milletvekilliği kazanabilmesi için geçerli oyların en az yüzde 10’unu alması gerekiyordu. İkinci baraj ise seçim çevresi barajıydı. Seçim çevresinde kullanılan geçerli oyların toplamının milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilecek sayının üzerinde oy almayı gerektiren bu baraj, kimi yerlerde yüzde 50’ye kadar çıkıyordu. 1983 seçimlerinden ANAP zaferle çıktı, oyların yüzde 53’ünü aldı, 212 milletvekili çıkardı. HP 117, MDP’ de 71 milletvekili çıkardı.
1987 de vatandaşlar onuncu seçim için sandık başına gitmişlerdir. Bu seçimlere gidilmeden önce anayasada milletvekilliği seçim yasasında önemli değişiklikler yapıldı. Milletvekili sayısı 400’den 450’ye çıkarıldı, seçim çevreleri yeniden düzenlendi, altıdan fazla milletvekili çıkartacak iller, birden fazla seçim çevresine bölündü. Ayrıca bu seçimlerde bir yenilik daha yapılarak kontenjan milletvekilliği uygulaması konuldu. Ülke genelindeki yüzde 10’luk baraj ile seçim çevresi barajı ise aynen korundu. 1987 seçimlerinde “tercihli oy” sistemi uygulandı. Seçimlerden sadece üç parti barajı aşarak meclise girmeyi başardı. ANAP 292, Sosyal Demokrat Halkçı Parti 99, Doğru Yol Partisi de 59 milletvekilliği kazandı.
Türkiye 1991’de ülkemiz on birinci kez seçim yapmak üzere erken seçimle sandık başına gitti. Bu seçimde ülke barajı korunurken, seçim çevreleri barajı yeniden düzenlendi. Bu seçimlere pek çok parti barajı aşabilmek için ittifak yaparak girdi. İttifaklar meyvesini verdi ve bu kez Meclis’e beş parti girdi. DYP birinci parti olarak 178 milletvekili kazanırken, ANAP 115, SHP 88,Refah Partisi 62 ve Demokratik Sol Parti de 7 milletvekilliği kazandı.
1995 yılına gelindiğinde ise vatandaşlar on ikinci defa seçim yapmış oluyorlardı. Bu seçimler de zamanından bir yıl önce yapıldı, seçime gidilirken seçim yasasında birtakım düzenlemeler yapılarak seçim sistemi değiştirildi. Her siyasal iktidar seçimlere gitmeden önce kendisine avantaj sağlamak için seçim yasasıyla istediği gibi oynuyordu. 1995 seçimlerinden önce milletvekilliği sayısı 450’den 550’ye yükseltildi. Yapılan değişiklikle tercihli oy uygulaması kaldırıldı, 1987 ve 1991 seçimlerinde uygulanan kontenjan milletvekilliği yöntemine son verildi. Seçim çevrelerinin daraltılması uygulamasından da vazgeçildi. 1995 seçimlerinden birinci parti olarak Refah Partisi çıktı. Oyların yüzde 21,4’ünü alan RP 158 milletvekili kazandı. ANAP 132, DYP 135, DSP 76, CHP de 49 milletvekilliğine sahip oldular.
1999 yılında yapılan on üçüncü seçimlere 1995 yılında uygulanan seçim sistemi ile gidildi. DSP birinci parti olarak çıktığı seçimlerde 136 milletvekiline sahip oldu. MHP 129, Fazilet Partisi 111, ANAP 86, DYP de 85 milletvekilliği kazandı.
2002 yılında yapılan on dördüncü seçimler de ise Türkiye için büyük bir sürpriz oldu. Yıllardır Türkiye’nin siyasal gündeminde ve ülke yönetiminde yer alan pek çok parti, bu seçimlerde çok düşük oylar alarak Meclis dışı kaldılar. 2002 seçimlerinden Adalet ve Kalkınma Partisi birinci olarak çıktı. 34.2 oranında oy alan AKP 363 milletvekili çıkardı. CHP ise 19,3 oy oranıyla Meclis’e giren ikinci parti oldu. Türkiye yıllardan sonra sadece iki partinin yer aldığı bir Meclis ilekarşılaştı.
22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan on beşinci seçimimiz olan erken genel seçimlerden de AKP birinci parti olarak çıktı, yüzde 46,5 oy oranıyla Meclis’e 341 milletvekili soktu. CHP bu seçimlerde ikinci parti oldu, yüzde 20,7 oyla 112 milletvekili kazandı. Meclis’e girebilen bir diğer parti olan MHP’de yüzde 14,2 oyla 70 milletvekiline sahip oldu. Ayrıca bu seçimlerde bağımsız milletvekili olan kişilerin sayısındaki artış dikkat çekti. Bu artışın nedeni ülke barajını aşamayan partilerin bağımsız adaylarla seçime girmesiydi, 26 kişi Meclis’e bağımsız milletvekili seçilerek girdi.
16’TINCI SEÇİM
Gelelim on altıncı seçime, bu seçimlerde ülkemiz için önem taşımaktadır. Nedeni ülkemizi yönetecek kişilerin belirlenmesidir. Seçim yaparken adam iyi konuşuyordu bırakıp adam iyi yapar veya yapıyor anlayışına geçmek lazımdır.
Bu seçimlerin en sakat tarafı milletvekili adaylarının önseçimsiz belirlenmesidir. Genel merkezce veya liderce belirlenen adaylar vatandaşları nasıl bağımsızca temsil edeceklerdir. Bu konu yeteri kadar tartışılmadı, liderler belirleyicilik konumundan memnun görünmektedirler.
Bu seçimlere kaset ve terör gölgesinde gitmekteyiz, bu ikisi de vatandaşları istemedikleri partiye oy vermelerine neden olmaktadır. Terörün yoğun yaşandığı bölgede başka bir adaya veya partiye oy vermek hainlikle eş değer gibi algılanmakta böylelikle vatandaşların seçme hakları gasp edilmektedir. Kasetle yönlendirme yapılarak tercihlerin değişmesi ise kirli politikalar olarak değerlendirilmeli, vatandaşlarımızdan bu yönlendirme tuzaklarına dikkat etmelerini istemekteyiz.
Bu seçimlerin güzel yanı ise herkesin proje ve vaat yağmuruna tutulmasıdır. Zaman zaman vaatler inandırıcılığını kaybetse de projeler hayal gibi görünse de sonuç olarak bir hedef konmakta ve bunlara ulaşılmaya çalışılmaktadır.
Şuana kadar liderlerin üslupları saygınlıklarını zaman zaman zorlamasına rağmen çok abesi işgal seviyesinde değildir. Seviyeli bir üslup liderlerimize yakışacaktır. Vatandaşlar gerilim ve şiddet den uzak bir siyasi ortam arzu etmektedirler.
Siyasi liderlerimizde vatandaşların beklentisine göre siyaset düzenimize yön vermeleri gerekir. Sonuç da siyasetçiler vatandaşları temsil etmektedirler, temsilcisi olduğunuz vatandaşların beklentileri, düşünceleri, sizin için önemli olmalıdır değil mi?
Bu on altıncı seçim ülkemize ve vatandaşlarımıza iyilikler ve güzellikler getirmesini dileriz.
Selam ve sevgilerimizle…
(Kaynak: Siyasal İletişim Stratejileri, Dr. Abdullah Özkan, TASAM Yayınları, 2007)
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|