KİMYASAL SALDIRI
Kim, Kime Karşı Kimyasal Saldırı Yapıyor?
Biz insanlar sürekli kimyasal saldırı içindeyiz, kim kime derseniz, öncelikle biz doğaya, birbirimize ve kimyasallarla kirlendikçe doğanın doğası bozularak bize saldırısı… Bu nereye kadar devam edebilir? Kısa cevap herkes, doğal çevre faktörleri de olmak üzere ölünceye kadar, kimyasalla ölmek, öldürmek öyle kolay bir yol değildir… Hele böyle sinsi kimyasal saldırıyla ölmek, hatta yaşamak hiçte kolay değildir, örnek vermek gerekirse…
Ortalama bir kişinin doğaya kimyasal maliyetini çıkarmaya çalışalım mı?
Sabah kalktı, tuvalete girdi, 1 gram sıvı sabun kullandı, sonra traj oldu, 3 gram köpük sıktı, sonra dış macunu kaç gram kullandı bilmiyorum, sonra evde olmasına rağmen pet şişe kullandı, bir küçük su içti, ardından bunu da çöpe attı… Sonra akşama kadar kullandığı irili ufaklı poşetler, piller, yaktığı yakıtlar, hepsi az yada çok kimyasal saldırıdır doğaya… Devam etmek gerekirse, evdeki bulaşık/çamaşır için kullanılan, genel temizlik için kullanılan deterjanlarla doğaya yaptığımız kimyasal saldırıları düşündüğümüz de sorunun ne kadar büyük olduğunu görüyoruz… Sadece bunlar mı, yok…
Köyde yaşayan çiftçilikle uğraşanlar ise daha çok ürün almak için ya kimyasal gübre, ya da zirai ilaç kullanıyorlar ki.. Kontrol yok, bunların toprağı ne kadar kirlettiği bilinci yok, biliyorsunuz yaş meyve ve sebze ihraç ettiğimiz ülkeler zaman zaman bizim ürünlerimizde zirai ilaç kalıntısı var diye geri çevirirler… Biz oradan duyarız bunların üzerinde kimyasal kalıntı olduğunu… Bu kalıntılı ürünleri yediğimizde, çocuklarımıza yedirdiğimiz de, ne bir savaş varken, nede bir düşman saldırı söz konusuyken kendi ellerimizle kendimize kimyasal saldırılar düzenlemiş oluruz… Sadece bunlar mı, yok daha nice saldırılar var, öyle saldırılar ki artık bunlar hayatın bir parçası olmuş…
Örneğin en masum olarak bildiğimiz, hatta yediğimiz yemeklik sıvı yağ, doğaya atıldığın da öyle bir kimyasal kirleticiye dönüşüyor ve sanki doğaya atılan bir kimyasal silah misali anın da suyu ve toprağı kirletiyor… Bir örnek vermek gerekirse: 1 lt atık yağ, 1 milyon litre içme suyunu kirletebiliyor. Yapılan araştırmalarda atık su kirliliğinin % 25’ini kullanılmış bitkisel ve hayvansal yağların oluşturduğu bulunmuştur. Arıtılmayan atık suların içindeki bitkisel ve hayvansal atık yağlar, denizlere, göllere ve akarsulara ulaştığında suyun kirlenmesi ve sudaki oksijenin azalması sonucu; başta balıklar olmak üzere ortamdaki diğer canlılar üzerinde büyük tahribata yol açmaktadır. Ayrıca atık bitkisel yağlar özgül ağırlıkları nedeniyle su yüzeyini bir film tabakası gibi kaplamakta ve oksijen transferini önleyerek su altı canlı varlığını yok etmektedir. Atık yağlar denizanası oluşumunu da hızlandırır… Başka örnekler de verelim mi? Bence gerek yok, kısaca bahsedelim ve yazımızı bitirelim, kirlilikten şikayet etmek yerine kirletmemek için harekete gecelim, kirletenlere karşı da tepki gösterelim…
Araç yıkayanların çevreye kimyasal saldırıları, adam/kadın köpürte köpürte araç yıkıyor, o köpüren ne, deterjan, yani kimyasal madde, yani kimyasal silahla doğaya saldırı, bunu yapanlar kim o doğanın içinde yaşayan, bizim yaşamamızı sağlayan, hayat kaynaklarımıza kendi ellerimizle kimyasal saldırılar düzenliyoruz… Kim zarar görüyor, ilk olarak doğal hayat sonra, onun içinde yaşayan bizler… Çok örnek var, ışık kirliliği, manyetik alan kirliliği, ses kirliliği, ilaçların, petrol atıklarının, eksozların, temizlik maddelerinin, kozmetik ürünlerinin, kimyasal gübrelerin ve zirai ilaçların çevre faktörlerinin, (toprak su, hava) kirlenmesine neden olduğunu unutmayalım ya kullanmayalım, yada en az nasıl kullanılacaksa öyle kullanalım ki…
Sürekli çevremize, doğal hayata kimyasal silahlarla saldırmayalım, doğal hayatın doğal yapısını korumaya çalışalım ki, O zarar gördükçe bizde zarar gördüğümüzü unutmayalım ki, doğal hayat kimyasallarla bozuldukça, bize zarar vereceğini bilelim ve ne doğal hayatın doğasına, nede kendi doğamıza zarar vermeden, doğallıklarımızı yok etmeden karşılıklı saygı içinde yaşayalım… Bu yaşam hem bizi beslesin, hemde biz, bizi besleyen doğal hayatı besleyelim…
Son olarak, doğaya saygı içindekilere saygı demektir, bizde bu doğal hayatın içindeyiz, doğaya saygı gösterirken kendimize de saygı gösterdiğimizi unutmayalım… İçinde yaşadığımız doğal hayatı kirleterek, bindiğimiz dalı kesmeyelim… Bizim de içinde olduğumuz hayatı kimyasal saldırılardan korumalıyız ricasıyla… Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 7.3.18 – vatandasfikri.com
Kaynak: http://t24.com.tr/haber/1-litre-atik-yag-1-milyon-litre-icme-suyunu-kirletiyor,266674
|