EKONOMİ DE GELDİĞİMİZ NOKTA !!
Ekonomi de geldiğimiz nokta kimin eseri, öncelikle yönetenlerin hemen sonra hepimizin, bir toplum olan olayları komplo teorilerine bağlarsa her olay da bir suçlu bulur… Efendim yabancılar bize düşmanmış da, şu grup hainmiş de, bu muhalefet işe yaramazmış da, hükümet bilmem neymiş, hükümet/muhalefe karşılıklı en akla gelmedik suçlamaları yaparlar, bu karşılıklı suçlamalar arasında kim sorumluysa o gercek suçludur… Şunu kabul edelim ilk önce Hükümet sorumludur, diyelim ki bir yanlış uygulama var, buna destek veren ve tepki göstermeyen bizler de sorumluyuz, hükümet kaynakları yanlış yönettiği için sorumlu, son zengin olan sınıf ise kazandıklarıyla yeni yatırımlar yapmak yerine, lüks arabalar aldığı için sorumlu, ortala gelir grubundakiler tasarruf yapmadığı için sorumlu, gereğine bakılmadan, ithal ürünlerin tüketilmesinden hepimiz sorumluyuz, luzumsuz, yakılan dogalgazdan alıncaya kadar, petrole kadar hepimiz sorumluyuz, suçluyuz? Tasarruf oranımız %13-14'e çıktı diye seviniyoruz neden? %11-12’idi, ama dünya ortalaması %23-24 ken bunun yarısını tasarruf yapıyoruz, üstelikte bunlar başkalarının parası, yani kendi üretimimiz gelen paralar degil aldığımız borçlarla bunu yapıyoruz. Birini suçlayacak lüksümüz yok hepimizin, daha çok da sonradan görme muhafazakar zenginler lükse battılar, onlarla birlikte hepimiz cezasını çekecegiz…
Bu toplumsal vakalar da cezayı sadece suçlular çekmez, o lüks arabaları garajın da gösteriş için tutanlar da cezayı çekerken biz de onlara eşlik ederiz. Gercekten de işini gücünü dikkatlice yapan, lüks arabaalmak yerine çalışanlarıyla paylaşan, lükse batmayanlar da çeker, tasarruf yapanlar biraz şanslıdır ama yukarıda bahsetiğimiz gibi tasarruf oranımız çok düşüktür…
Hep şu Örnegi veririz neden mi? Bizle en iyi kıyaslanacak ülke olduğu için G.Kore örnegi verilir, hatta 1950-53 arası dünaynın hakim devletleri bu topraklar da bilek güreşi yaptılar ve Kore ikiye bölündü, K.Kore- G.Kore diye… Düşünün bir filin züccaciyeci dükkanına girdiğini işte bu ülke oran da yıkıldı, bugün bulunduğu noktaya nasıl geldi( milli geliri 25000 dolar seviyesin de)… Biz ne yaptık, ithal ettik araba, baktık benzin lazım onuda ithal ettik, uçak lazım onu da ithal ettik, silah lazım onu da ithal etik, ilaç lazım onu da ithal ettik, bilgisayar lazım onu da ithal ettik, işletim sisemi lazım onu da ithal ettik, yemedik içmedik, borçlandık hep ithal ettik, iyi halt ettik… Sonra yeni yatırımlar için para kalmadı yatırım da yapmadık, borç aldık ithal ettik, borç aldık ithal ettik ve teker taşa dayandı…. Şimdi ne yapacagız kaygısı başladı… Yediğimiz hurmalar, çok yersek birgün tırmalar, tırmala dönemine mi giriyoruz sorusunu soramıyoruz bile…
Neden eleştiri kültürümüz yok, yukardan bir lider, ne derse desin sadece alkışlarsak, liderin söylediğinin doğrumu, yanlış mı olduğunu hiç düşünmeden onaylarsak, sürekli bir çıkmaza düşeriz yine mi düşüyoruz ne? Düşerken bile alkışlayanları görüyor üzülüyorum, ülkem ve toplumum adına… Liderlere de şunu söylüyorum, tartışırak, konunun uzmanlarıyla meşveret, muzakere ederek, hep sizi onaylayanlardan degil onaylamayanlardan da görüş alarak, ayrıca moda degil plan çercevesin de hareket ederek karar alın yoksa, sadece ben on kere yazdım, yatırımların fiziki alanlardan çok teknik, teknolojik ve sanayi, tarım alanların da yapalım diye… Ar-Ge ye önem verelim diye, akademik camiada ilerlemeyi, atamayı, görevlendirmeyi bizden olanlara degil liyakata, adalete göre yapalım diye ama anlatamadım, anlaşılamadım… Nereye kadar dersek? Sanırım büyüklerimiz biliyordur…
Her neyse önümüze bakalım…
Şimdi ne yapabilirize gelelim, ne yapabiliriz, bir defa bu borçluluktan kurtulmamız lazım, nasıl mı? Şahsen ben kendi borçlarımı ödemeye çalışıyorum, devlet, özel sektör, diger vatandaşlar hepimiz borçluyuz… Bu biraz sorun ama inşaat yapmaktan vaz gecer de, borçlarımızı ödemeye başlarsak ki bu sene sanırım 150 milyar doları geçen borç ödeyecegiz, bir de dış ticaret acıgı bindirince sorun biraz daha agırlaşıyor… ama sorunu bildiğimiz de gördüğümüz de teşhiş ettiğimiz de çözebiliriz, yoksa Mercides Sat, Aoudides Al, Bvivi sat, Opelivi Al, jiip sat ol pijj… Böyle devam edersek ülke olacak hiç… Bunların yarından tezi yok, kamu kurum ve kuruluşlarında ki lüks araba saltanatına son, (D,n ,şer,nden sorumlu biri 1 milyona araba alıyorsa ülkenin çivisi çıkmış demektir. Öte yandan maaş saltanatına son, al danışman, ver danışman, yakınımdır ballı maaş kadrolarına son, Hastalarımızı Özel hastanelere göndermeye son verirsek daha çabuk düze çıkarız…. Çocuklarımızı bile egitemeyen devlet kurumlarını yeniden reorganizasyona tabi tutarsak, asgari üçretteki vergiyi kaldırıp tüketim üzerinden degil de kazanç üzerinden vergilendirmeyi yaparsak, teşvikleri ürün odaklı hale getirirsek (kaç kilo ürün teslim ettiyse ona göre teşvik) sorunu aşarız umudundayım… Lüks tüketimin vergisini 3-5 kat artırır, onlara o garajda ki arabaları ne yapacaklarını şaşıratabilirsek, bu lükse giden kaynaklar yatırıma gider yoksa sorun devam eder…
Sonuç olarak karşılığı olmayan üstelikte borç aldığımız sıcak para dönemi bitiyor, bitti neden hala ısrar ediyoruz ki, daha çok borçlanmak pahasına… O zaman tek yol, tüketme firenine basmaktan ve kendi ihtiyaçlarımızı üretmekten geçiyor… Neden üretmeyelim, üretmiyoruz diye düşünerek yazıya son verelim… Allah ülkemizi ve bizi daha büyük sıkıntılardan korusun, sıkıntılı anlar da bize sabır ve sukunet versin, diler selam ve seviglerimi sunarım…
Hüseyin Benek – Nisan 15 – www.vatandasfikri.com
|