SORUN ÖNCELİĞİ!
(Doğu Akdeniz mi, Suriye mi?)
Hangi sorun daha önce çözülmeli, hangi sorun, sorun olma aşamasında müdahale edilmeli, hangi sorun bizim için daha, daha da öncelikli?
Bu sorunlar üzerinden iki dış sorunumuzu değerlendirelim mi? Hangi sorun öncelikli, Doğu Akdeniz mi, Suriye de istikrarsızlıktan beslenen unsurların orada terör yaratması, meşru olmayan bir devlet yapılanması içine girmeye çalışması mı? İkisi de önemli ama biri daha önemli olmalı değil mi?
Bazılarımıza göre Suriye deki PYD/PKK devlet kurma cabası çok önemli, bana göre ise Dogu Akdenizde ki enerji kaynaklarından hakkımızı almak daha çok önemli… Neden?
Suriye sorunu öncelikle Suriyelilerin sorunudur, biz bu konuda onlara yardım edelim, onların toprak bütünlüğü için onları destekleyelim, ama kendi sorunumuz gibi işin içine girmeyelim derim… Derim ama diyelim ki girdik… Orada herhangi bir çatışma nedeniyle Dogu Akdenizde ki haklarımızı gerektiği gibi savunamadık, burada ki hakları kaybettik… Bu ne demektir?
Önümüzdeki yüz yıl enerji sorunu yaşayacağız, enerji bağımlılığımız devam edecek demektir, sizce bu mu önemlidir, yoksa başka bir ülkenin toprak bütünlüğünün bozulmaması, bize buradan sorunların yansımaları mı önemli? Bu sorunlar iyi düşünülmeli, düşünülmeden önce öngörüsüne güvenilen uzmanlar dinlenmeli, bilgilenilmeli hangisine öncelik verilecek ona göre karar verilmelidir… Ayrıca orada bir çatışma olursa, karşımızdaki güç kimdir, kaç kişidir, çatışacağımız grubun 70-80 bin kişi olduğu duyumları geliyor… Biz orada çatışırken oranın sahibi Suriyeliler ne der, bunlara rağmen çatışmaya değer mi? Yoksa Suriye merkezi hükümetiyle görüşerek, onların toprak bütünlüğünü onların savunmasına yardımcı olmak, dahası onlar toprak bütünlüğünü tehdit eden unsurlarla kendileri çatışsın biz onlara yardımcı olalım desek… Nasıl olur?
Bana kalırsa önceliklerimizi iyi belirlememiz lazım, ayrıca, batıyı severiz, sevmeyiz, bunca yıldır onlarla bir sözleşme, anlaşma içindeyiz… Son yaşanılan olaylar da batıyla net bir biçim de çıkar çatışması içindeyiz, ister Suriye de olsun, ister Doğu Akdeniz de olsun, İran’a karşı haksız ambargolar da olsun, PYD nin bize karşı silahlandırılmasında olsun… Sözleşmeye sığacak şeyler olmadığı görüyoruz, bu sözleşmeleri biz mi, bozacağız onlar mı? Bozduğumuz da bu ülkelere aşırı borçluluğumuzdan kaynaklı ekonomik bağımlılık, yabancı yatırımlardan kaynaklı sanayi, üretememekten kaynaklı teknolojik bağımlılığımız ne olacak? Bunlar düşünülerek, batılı sözleşme içinde olduğumuz toplumlarla artık bu sözleşmelerin anlamsızlaştığını düşünebiliriz, konuşabiliriz, yeni sözleşmeler açabiliriz… Son olarak…
Biz Suriye sorununa ne için bulaşmıştık, kimle bulaşmıştık, olayların buraya geleceğini kim öngörememişti, örneğin ben 2011 Kasımında yazdığım yazıda neler öngörmüşüm, o sıralar bizi yönetenler neler öngörüyordu? Bunları da düşünmek lazım, ona göre insanları dinlemek lazım, ona göre kararlar almak lazım.. Der…
Sorun olabilir, oluyor da, bunları çözüm önerimiz, çözme yöntemlerimiz bizimle ilgili kanaatlerin oluşmasına neden olur… Biz bu coğrafyada devlet/millet kültürü olarak güçlü bir toplumuz, bizden başka doğumuz da İran, Rusya, Batımızda Yunanlılarla birlikte yaşıyoruz, güçlü kültürümüzle bu coğrafya da birlikte yaşadığımız, başka devlet ve toplumların da hakkına, hukukuna riayet ederek, olaylara müdahil olmamız gerek… Bunun için komşularımızla ilişkilerimizde uzlaşmaya dayalı, müzakereye ve sözleşmeye dayalı barış içinde yaşamamızın, önemini de anlayarak olaylara yaklaşmak dileğiyle.. Selam ve Saygılarımla…
Hüseyin Benek – 6.10.19 – vatandasfikri.com
|