|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
YARGI, YÜRÜTME |
YARGI, YÜRÜTME
Yargı Yürütme tartışmaları, 17 aralık Operasyonuyla birlikte var olan sorunlar daha da gün yüzüne çıktı, zaman manidardı,bu rağmen 30 Mart da ise millet devleti koruma refleksiyle hükümeti ve başbakanı korudu. Sonra HSYK, ile ilgili yasal düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi’nin iptali ile tekrar başladı, tam tavsıdı derken Anayasa Mahkemesi başkanı, Yürütmenin en üst yetkililerinin gözünün içine baka baka yargı üzerinde yürütmenin baskısının kabul edilemeyecegini söylüyor ve tartışma takrardan başlıyor. Sonra devamın da Barolar birligi başkanı bir toplantıda yürütmenin başlarını bulmuş ve veryansın ediyor. Tartışma tekrar başlıyor.
Bu tartışmalar üzerinden çok yararlanılacak hukuki tartışmalar yapılabilirdi biz yine aynı hataları yapıyoruz, işi usulüne göre degil işimize geldiği gibi tartıştışıyoruz, hatta tartışmıyoruz çekişiyoruz… Taraflarımız da yüksek sesle bıravooo, şitdetli alkışlar arasında zafer konuşmaları yapıyoruz, ama sorunun çözümüne dönük tartışamadık, bu önemli konuyu da halının altına süpürdük… ne zaman çıkar ortaya bilinmez, yalnız toplumsal sorunlar zamanın da müdahale edilmez ise büyüyerek çıkar onu hepimiz biliriz.
Hep olduğu gibi hukuk degil siyaset ağır bastı… Hukuk yanımız adalet yanımız yine eksik kaldı…
Aslen da tartışma karşılıklı siyasetci ve yargı tartışması yerine kuvvetler ayrılığı nasıl işlemeli, kuvvetlerin sınırları nere de başlamalı nere de bitmeli, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk kurallarımız da evrensel hukukun yeri, demokratik hukuk devletin de erkler ayrılığı gibi kavramsal yaklaşımlarla tartışmalar yapılabilirdi.
Bunun yerine, Anayasa Mahkemesine ve yargı mensublarına karşı bir siyasi bir kampanya başlatıldı, kararları hukuki acıdan degil siyasi acıdan tartışıldı. Yürütmeyi kim nasıl denetlemelidir, hiç böyle şeyler duymadık… Başbakanımız yargı kararlarını ve yargıdan gelen talepleri eleştirileri, şu sözlerle karşıladı, herkes sınırını bilecek, çıkar cüpbeni gel, cübenin arkasına sıgınma, Yargı mensubları ise biz siyasetin vesayetini kabul edemeyiz, bizim bagımsızca yargılama ve denetleme görevimiz vardır, kim haklı, kim degil durduğumuz noktaya göre degişiyor. Durdugumuz noktaya göre doğru ve adalet degişirse, işimiz kötü Allah yardımcımız olsun… iş benim doğrum senin doğrunu dövere giderse toplumsal düzenimizi nasıl kurarız… üstelikte bu tartışmalar yargı alanındaysa…
Bu şu demektir sosyolojik ortak degerler üretememiş bir toplumuz, degerler siyasileşmemelidir diyenler hep haklı çıkıyor. Kimi dini kimi milli degerler üzerinden oy avcılığı yapıyor. Hiç kimse gercek olaylar üzerinden gitmiyor, dış ticaret acığı ne durum da, dış borçlar ne seviye de, hukuk yürütme alanları nere de başlar nere de biter, yolsuzluk varsa bunu kim soruşturmalıdır? Böyle sağlıklı sesler duymuyoruz…
Oysa ki tartışma kültürümüz olmuş olsaydı bu tartışmalar hem siyasi kültürümüze, hem de hukuk kültürümüze büyük katkılar sunardı, yine bu katkıları kacırdık, geçmiş olsun… Başka bir nitelikli tartışmayı bekleyelim…
Bu yazıyı yazarken Soma daki Maden kazasını haber aldım, işçi kazalarında sicilimiz bozuk, maden kazaların da ise birinciliklerimiz var. Bu şu demektir, çalışma şartlarımız da ciddi güvenlik önlemleri eksikliklerinin bu kazalara neden olduğu ise aşikar. Bu kaza da ihmal varsa, Hükümet ve Yargı sorumlularından, bu kazanın sorumlularından bu işin peşini bırakmamalarını ve hesap sorulmalarını rica ediyoruz...
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|