KİMLİK SİYASETİ ÇIKMAZI
Kimlik siyaseti ne üzerine yapılır, bu siyasetin topluma yansıması nasıl olur, birliğimize katkısı nedir, gibi sorularla bu sorunumuza yaklaşırsak, bu sorunumuzu doğru teşhis edebileceğimizi düşünüyorum…
Biz de kimlik siyasetiyle hareket eden üç topluluk olduğunu görüyoruz… 1 – Kürtler, 2- Türkler 3- Siyasal islam mensupları..
Kürtlere baktığımız da şunu görüyoruz, dil ve kendilerine ait kültür üzerinde ki baskı Kürtleri bu kimlik siyasetine itmiştir. Bu siyaset aslında bir galle kuyusudur, hem onları çeker hem de ortak vatanda yaşadıkları diğer toplulukları, vatandaşları… Devlet dil ve kültür üzerinde ki baskıdan son hükümetin siyasal tavrıyla vazgeçmiştır… Bu vaz geçiş karşısın da Kürtleri temsil ettiğini söyleyen, siyasetçiler ve örgüt taleplerini bu sefer başka şeyler üzerine kaydırdı ve ülkeyi terörize etmeye devam etti… Sonuç nedir? Bana göre hem kendi halklarının kaybı, hemde ortak vatanda yaşayan diğer vatandaşlarınkaybı…
İkinci kimlik siyaseti yapanlar Türkler, nispeden demokratik dönüşümü sağladılar, ve bu sağlayışlarla demokratik hukuk kuralları içinde kalan tepkilerin dışın da terörist faaliyetlerden uzak durdular. Vatandaşlık görevlerini yerine getiren bir grup olarak düşünülüyor ve böyle devam etmesini umut ediliyor…
İslamcılara olarak bilinen kimlik siyasetçilerine gelince, türban yasak dediler, inancın ifadesi üzerinde ki baskı var dediler haklılardı da ekseri çoğunluğun hoşuna gidecek, kültürel ve kimlik söylemleriyle, demokratik yöntemlerle iktidara geldiler, buraya kadar baskıları dile getirdiler, haklılar… Ülkemiz de laikliğin en kötü yorumu uygulandı, Siyasal İslamcılar bunun üzerine tabanlarına laiklik dinsizliktir dediler, onlar da uygulamada ki laiklik üzerinden bu söylemi tartışmadan kabul ettiler… Zaten siyasal İslamcılar da ulema, lider kabul ederse gerisi biat eder.. Acaba laiklik gerçekten de kafirlikmiydi? Sanmıyorum, Kafirun süresiyle, Peygambere hitaben ayetlerle, din de zorlama yoktur ayeti ve ilkeleriyle İslam dini, hem laikliğe hem de onlar aralarında meşveretle işlerini hallederler diyerek demokrasiye engel değildir diye düşünmekteyim… İslamcı siyasete mensup vatandaşlarımız, şimdi iktidardalar ve iktidarın nimetlerinden herkes gibi yararlanıyorlar… Kadrolaşmayı mübah, ihale almayı hak görüyorlar, öncekiler de öyleydi… Oysa adalet, hakkaniyet, ahlak ilkeleri biz inananların temel ilkeleri değil mi? Demek ki iktidar bozar, mutlak iktidar mutlak bozar…
Üstelikte bu kimlik siyaseti iktidar da bir siyasal tavra dönüşmüşse mutlaka toplumsal sorunlara neden olur… Nasıl mı? Ben iktidara geldim, sadece ve sadece kendi kimliğimde ki, T.C vatandaşlık fırsatları yaratıyorum, ihaleler veriyorum, kamu kurumların da onların işe girmesinin önünü açıyorum… Diger vatandaşlar bu durum karşısın da ne düşünürler? Onlardan bize ne, ne düşünürlerse düşünler dediğimiz de adaletten ayrılıyoruz, böylece toplumumuza nifak sokuyoruz demektir. Kamu kaynaklarıyla sadece benim kimlik mensubiyetimi taşıyanlara haklar, ayrıcalıklar yaratıyorum, bu adaletsizlikler ve haksızlıklar karşısında diğerleri ne düşünür? Tepki gösteriler, güçlüysen göstermezler, bu adaletsizliği uygulayanların güçsüz anlarını beklerler, ya da dışardan birileri ile işbirliği yaparlar?
Sonuç da kimlik siyasetinin çıkmazına hepimiz düşeriz, bakın Ortadadoğuda olanların temel nedeni budur: Orada herkes ülkelerini imar etmek için değil, Ahlaka, adalete, barışa dayalı toplumsal bir düzen için değil kedine, kimlik mensuplarına ayrıcalıklar yaratma emeli peşinde koştukça da yakın tarih de gelişmeyi bir yana bırakın, toplumsal barışlarını bile sağlayamazlar, bir birlerini boğazlamaya devam ederler…
Benim kimliğim en doğru, benim kimliğim senin kimliğini dövmeli, hatta tırstırmalı, tırsmayanları da yok etmeliyiz, eee karşıdakinin eli hurma toplamıyor ya, oda saldırılara, ahlaksızlıklara, adaletsizliklere gücü yettiği kadar, kendi kimlik mensubiyetini kullanarak karşı duracaktır… Bura da iktidarı ele geçirmiş kültürel, etnik kimlikle, muhalefette ki kültürel ve etnik kimliğin çatışması demokratik siyaseti, onun sunduğu hukuka dayalı çözüm önerilerini de yok sayarsa… Tabir caizse, bu ortamdan sadece gerilim ve çatışma unsuru çıkacaktır… En haklı, tek haklı kendilerini gördükleri için, kendi dini yorumları en üst yorum olarak dayattıkları için, karşısındakinin vatandaşlık haklarını kabul edememektedirler. Zaten ortdadoguda ki ülkeler de ben devletim, iktidar mensubuyum, bana bu babamdan miras kaldı, hanedan mensubuyum sen bana biat edeceksin, gösterdiğim alanda yaşayacaksın, vergi vereceksin ama kamusal hizmetlerden de çok az yararlanacaksın, hatta yararlanmayacaksın… Sadece şu mezhep, sadece şu soy mensupları şu, şu, şu haklardan yararlanırlar… Bu ne demektir, soruna gebe bir toplum demektir, biz böyle mi olmak istiyoruz, Demokrasi, laiklik temelli T.C vatandaşlık haklarıyla bütün vatandaşlara eşit haklar mı sunmak istiyoruz?? Ben ikincisini isteyenlerdenim, cünki barış istiyorum huzur istiyorum, kimlik siyasetinin çıkmazına düşmek istemiyorum… Siz ne istiyorsunuz, siz bilirsiniz… Ama çatışmanın olduğu, birbirlerini gırtlaklayanların yaşadığı ülkelerde ki nedenleri iyi düşünelim… İktidara geleni toplum iktidardan nasıl indiriyor, hatta hiç indiremiyor İktidardakiler tebalarına nasıl davranıyor, demokratik ülkeler de vatandaşlık hakları nasıl bunları görelim ve seçimle iktidarı devreden ve devralan demokratik toplum olmanın güzelliğine sahip çıkalım, kimlik siyaseti çıkmazına düşmeyelim… Selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – Ocak 16 – www.vatandasfikri.com
|