VERİMLİLİK
(Tüketimde de verimlilik)
Verimlilik dediğimizde, üretim aşamalarında verimli davranışlar aklımızı gelmektedir. Enerjinin, hammaddenin, işçiliğin ucuza maledilmesi akla gelir. Bu mesele üzerine çok kafa yormuşlar ve birçok önerileri kaleme almışlardır bu üreticilerin dikkat etmesi gereken taraftır, kendilerini kutluyorum. Bu konuyu tekrar edeceğiz. Ayrıca tüketimde verimlilikten bahsedeceğiz, bunun nedeni ise bilinçli bir tüketici demeyelim, ihtiyacını karşılayan diyelim. Bu ihtiyaç karşılama işi en az üretimde verimlilik kadar önemli olduğunu düşünüyorum, biz insanlar bunu başardığımızda daha az çevreyi kirleteceğiz, daha az dünya kaynaklarını kullanacağız ve gelecek kuşaklara kaynakları tükenmemiş ve kirlenmemiş bir dünya bırakmış olacağız.
Bilinen anlamıyla verimlilik
Verimliliğin bu anlamı, elinizdeki kaynakları en az enerjiyle, en ucuza en çok çıktıyı nasıl alırım sorusunun cevabının aranmasıdır. İmalatçıysanız, üreticiyseniz buna dikkat etmek zorundasınız. Çünkü Dünyada yalnız değilsiniz ve eskisi gibi gümrük duvarları da sizi korumuyor. Bu nedenle teknolojinizi, iş gücücünüzü, hammadde ve enerji kaynaklarınızı dünya ölçeğinde hatta onlardan daha iyi organize etmelisiniz ki piyasaya girdiğinizde sorunla karşılaşmayasınız. Bunun için ne yapılabilire bakalım isterseniz. Bunun cevabını ararken verimli nasıl oluruzu aramış olacağız.
Verimliliği artırmak için işçi gücüyle makine gücünü uyumlu hale getiren teknikleri geliştirilmesi, işçilerin işin gereklerine göre eğitilmiş olmaları, makineyle tekniğin iyi yapılandırılması, gereğinin altını öncelikle çizelim ve devam edelim.
Üretim badınızı öyle ayarlamalınız ki en kaliteli ürünü, en az maliyetle en çok üretmelisiniz.
Bu yaptıklarınızın toplumsal ve çevresel fayda ve maliyet analizlerini yapmalısınız.
Yaptığınız işin uzmanlarıyla, nitelikli personelle yapmanız gerektiğini unutmamalısınız.
Elinizdeki kaynakların iyi tanınması ve tanımlanması gerektiği bilinciyle hareket etmelisiniz.
Elinizdeki kaynakları iyi değerlendirip tam, doğru ve yerindeliğine dikkat ederek kullanmak, verimli kullanmak, gereğini bilmeliyiz.
Her kaynağın ayrı, ayrı fayda maliyet analizini yapmalısınız.
Girdi seçimini doğru yapmak durumundayız.
Ar-ge faaliyetlerinin hem teknolojik, hem üretim hem de rekabet gücünüze büyük katkıları olacagını bilmelisiniz.
Bunun için üreten ülke seferberliğine geçmemiz gerekir, buda öncelikle siyasi iradenin görevidir.
Bu üretim seferberliği için öncelikle dünya ekonomisi ve teknolojisi iyi değerlendirilmelidir ki kendi konumumuzu tespit edebilelim ve ona göre çözümler ortaya koyalım. Sonraki aşama ise ülkenin hammadde, işgücü ve akademik anlamda teknolojiyi destekleyecek, geliştirecek nitelikli personeli, daha sonra ise hangi yatırımı hangi bölgeye yapmalıyız sorusunun cevabını bularak, yatırım yapacak sermayedarlar veya kamu kurumları görevlendirilmelidir.
Verimliliğe doğru işleri doğru zamanda, doğru insanlarla, enerjiyi doğru şekilde kullanarak ulaşabiliriz.
Kısacası temel canlı mantığıyla en az enerjiyle en çok hareket etmek veya üretmektir, ülkemiz bu konuda büyük eksiklikler içindedir. Üretim yanımız çok atalet içindedir, ne yapıp ne edip bu alanda büyük atılımlar yapma zamanımız gelmiş de geçiyor bile. Dünya ekonomik raporuna(2010) göre ülkemizin verimlilik ve üretim düzeyi gelişmiş sanayi ülkelerinin 3-4 defa gerisindedir. Ama biz her şeyi tartışıyoruz ama üretimdeki verililik düzeyinin düşüklüğünü ve ataletini tartışmıyoruz. Tartışalım mı artık, hükümet yetkilileri, muhalefet liderleri fiy yutmuş akademik çevre, yatırımcı iş çevreleri haydi tartışmaya.
Verimliliğin temel amacının ekonomik kalkınma ve daha fazla üretim olduğuna değinmiştik, oysaki verililiğin asıl amacı üretip, kar edip, tüketmek olmamalıdır. Verimliliğin asıl amacının elimizdeki enerji, hammadde, alet adavetin verimli kullanılması demektir. Şimdi bazı örnekler verelim, isterseniz.
Tüketim aşamasında verimli davranışlar
Dünyanın bir enerji kapasitesi var, doğrumu doğru, dünyanın bir doğal bir dengesi var doğrumu doğru, her makinenin bir ömrü var, her eşyanın bir kullanım amacı ve kullanım süresi var bunları çoğaltabiliriz. Şimdi ekonomilerimiz büyüsün, isteriz büyüsün, refah seviyemiz artsın tabiî ki isteriz artsın, üretimimiz artarak dış ticaret açığımız azalsın istemeyenin kaşığı kırılsın. Bütün bunlar olurken dünya kirlenmesin, havadaki gazların oranları bozulmasın, sularımız kirlenmesin, toprağımız kirlenmesin, bütün bunların olabilmesi için elimizdekileri verimli kullanmalıyız, kullanmada verimlilik ise gerektiği kadar, ihtiyaç kadar, kaynaklara ve çevreye zarar vermeyecek kadardır.
Kullanımda verimlilik öncelikle ihtiyaçtan doğar, ihtiyaçtan şu anlaşılmasın üç televizyon, üç bilgisayar, üç- dört araba, lüzumsuz değiştirilmeyen mobilyalar, gereğinden, yeterinden fazla kullanılan her şeyin verimsizliğe neden olduğu bilincini ilk önce ailede, arkasından okul öncesi, ilk ve orta eğitimde üstüne basa basa durulması gerekmektedir.
Bazı ipuçlarıyla bu konu üzerinde düşünmeye devam edelim isterseniz.
Öncelikli sorumuz verimli kullanım konusunda ne yapabilirim?? Evet, sorular bizi yönlendirir, uyandırır bize konular üzerinde durmamıza yardımcı olurlar. Evet bana düşen ne?
Öncelikle gömleği ele alalım benim 15-20 gömleğim var ve işin garibi ben çok iyi giyinmeyi de beceremeyen biri sayılırım. Şimdi bir insan kaç gömleğe ihtiyaç duyar, 3-5 veya 5-7, abartalım 10-12 ama en aza gömleği olanların bile 15-20 gömleği olduğunu düşünürsek bu alanda uçmuşuz demektir. Yıl içinde hiç giymediğimiz gömlek sayımız bizim ne kadar verimsiz bir tüketim içinde olduğumuzu gösterir. Verimli tüketim ihtiyacın giderilmesidir.
Bunu alalım banyo sayımıza getirelim, her gün banyo yaparak harcadığımız gazı düşünelim, banyo sayımız ne olmalıdır. İlkokul kitaplarında yazın iki, kışın bir banyo yeter haftada demektir. Bir arkadaşımın anısını sizinle paylaşayım ve banyo yapmanın nasıl vücudumuza zarar verdiğini anlayalım. Arkadaş her gün banyo yapar, buna rağmen kendini kirli hisseder. Bu arkadaşımızın harcadığı gaz ve suyu düşünebiliyormusunuz? Daha kötüsü ulaştığı sonuç, hem kirli hissediyor, hem de vücudu sık yıkanmadan kaynaklı bir alerjiye yakalanıyor. Doktora başvurduğunda ise banyo yapma sıklığını üç güne indirmesi gerektiğini söylüyor doktor, her gün banyo yapıp da kirli hisseden birine işkence gibi geliyor bu durum ama sağlığı için banyo sayısını haftada ikiye indiriyor ve şimdi kendini temiz hissediyor.
Aynı şey elbise yıkamak konusunda yaşanıyor, herkes günlük kıyafet değiştirmeye başladık, arkadaş bu atlet, kilot, gömlek kirlendimide değiştiriyorsun, yok kokuyor da ondan diyor. Burada biraz haklılık payı var gibi, bunu da aşmanın yolu kirli sepetine değil havalanarak kokunun gitmesini sağlayacak bir askı yöntemine ihtiyaç vardır. Harcayacağın elektrik ve su sana kalsın, dünyanın su sorununa doğru gittiğini unutma, çamaşır makinesinin çalışırken senin için zaruri olan oksijeni yaktığını unutma ki lüzumsuz çamaşır yıkama ki elindeki gaz ve su kaynaklarını verimli kullanmış ol. Dahası biliyoruz, bilmiyoruz tüketerek ithal olan gaz yüzünden ülke ve kendi ekonomine zarar veriyoruz. Yıkanma ve yıkama anında kullandığımız kimyasallarla, şampuanlarla ve deterjanları katarak suları ve toprağı kirlettiğimizi unutmamalıyız. Biraz olsun biraz dikkat!!!
Şimdi kahve içeceğiz, kaç fincan içeceksek ona göre su kaynatalım, ne artsın neden az gelsin, lüzumsuz su kaynatmanın hem oksijen kaybına hem de ekonomik kayba neden olduğunu unutmayalım.
Tıraş olacağız, ya dedelerimizin kullandığı usturayı kullanalım yada babalarımızın kullandığı plastik içermeyen tıraş aleti ve jileti kullanalım ki hem çevreye olan maliyetini, hem de ekonomik maliyetimizi düşürmüş oluruz.
Gelelim elektrikli ev ve büro aletlerine bu alanda savurganlık, verimsizlik artık uç noktalardadır. Nasıl, önce bir cihazı alıyorken bu ne kadar gerekli benim için, sorunun cevabı üzerine iyi durmamız gerekir, ikinci aldık cihazı ben bunu nasıl kullanırsam en ekonomik şekilde enerji harcarım dememiz gerekir. Daha sonrada bu cihazın kullanım ömrü ne kadar, ben bunu ne kadar kullanmalıyım ki zamanından önce kullanımdan çıkarmamalıyım dememiz gerekir. Bu soruları en az enerjiyi harcayarak işimizi görmemiz, ihtiyacımız kadar kullanacak şekilde enerji harcamamız gereğini düşünerek hareket etmek biz insanların genel davranışı haline getirdiğimizde lüzumsuz kullanımdan doğan çevre zararlarının da önüne geçmiş oluruz. Öyle arkadaşlar gözlemledim ki 1-2 saat cihaza ihtiyacı yoktur, ama açık bırakır, yaktığı oksijeni düşünmez, cihazın bir acık kalma ömrü olduğunu düşünmez, radyasyon yaydığını düşünmez, bu kadar basit şeyleri düşünmeyenler ne düşünürüz acaba…..
Kısacası düşünsel sistemimizi öyle ayarlayacağız ki, isteklerle ihtiyaçları karıştırmayacağız. Bunu şu şekilde yapabiliriz, alacağımız, kullanacağımız her şeyi şu ölçüye vuralım derim, > Bu işlevselmi? Bu ihtiyaçsa, ihtiyaçları da yeteri kadar alacağız, kullanacağız. Böyle yaparsak başka insanların haklarına karşıda saygılı davranmış oluruz. Fazladan tükettiğimiz her şeyde birilerinin hakkı vardır bunu unutmayacağız, Buna ihtiyacım varmı? Ne kadar ihtiyacım var? Elimin altında bunun yerine kullanabileceğim nesneler varmı? Bu ekonomik mi? Bundan başka ürünlerle ve markalarla benim ihtiyacımı görecek daha ucuza maledebilecegim bir ürün varmı? Bu güzelmi? Bu güzellikte başka hangi ürünler var? Gibi sorular bizim doğru kararlar almamıza yardımcı olacaktır. Bu doğru kararlar bizim dünya kaynaklarını daha dikkatli kullanmamıza neden olacaktır.
Dünyadaki kaynaklarda bütün çanlıların hakkı olduğuna göre, herkesin her şeyde yaratılıştan gelen bir hakkı vardır. Yaratıcı yarattığım şeyleri ben rızıklandırırım der. O zaman paylaşım sorunu yaratmamak için hadimizi bilerek ihtiyacımız kadar alalım, tüketici degil ihtiyaçlarını karşılayalım ve bunları da verimli bir şekilde kullanalım der selam ve sevgilerimi sunarım…
|