|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
YAŞAMA SANATI |
YAŞAMA SANATI
BİRLİKTE YAŞAMA SANATI
Evet hep derler ya insan sosyal varlık yani birileriyle birlikte yaşar, bu eşi, çocuğu, ana babası olursa aile olur, bu arkadaşı olur, bu bir iş yeri olur, bu bir siyasi parti olur, bu bir dini yapı olur. Kısacası iki kişiyseniz birlikte yaşamak için, karşılıklı haklar, kurallar ve bu kuralları tarafların kabulü ve uyma sorumluluğu gerekir ki birlikte yaşanma başarılabilsin… Yoksa bakarsınız sorunun içindesiniz mutluluk için başlattığımız birliktelik mutsuzluğa dönmüş, yaşam sanatının amacı mutlu yaşam sağlamaktır.
Toplumsal yaşayışın içinde gönül isterki sorunlarla karşılaşmayalım, ama gördüğümüz gibi karşılaşıyoruz, sorunsuz yaşam mümkün degil, önemli olan bize mutsuzluk veren sorunları çözerek sorunla yaşamamaktır. Bunun için de sorunlara çözüm odaklı yaklaşmalıyız ve doğru sorulara, doğru cevaplar bularak sorunlarımızı aşabiliriz. Bunun için ilk sorumuz şu olsun toplumsal yaşam kuralsız olur mu? Bence olmaz, o zaman bu kurallar nasıl belirlenmelidir, soruna neden olan kurallar hangileridir, yada bu kuralları kim adalet ve gelenege, görenege göre uygulayarak daha az sorunla karşılaşmamıza neden olacaktır?
Bu kuralların belirlenmesin de, tarafların düşünceleri dikkate alınacak, kurallara uygun davranış sergilenmemesin de kim nasıl yaptırım gücü kullanacak, bunlar önceden belirlenmezse toplumsal yaşayışlar da bir şekliyle sorun çıkar. Bazı sorun çıkaran kişi ve gruplar iyi niyetlidir, daha iyi arayışları mevcudun yaşanmasını isteyenler tarafın dan sorun olarak algılanabilir… Biz böyle yaşıyoruz onlar bundan daha iyi bir toplumsal yaşam düşünceleri ve istemleri var. İstemeyenlerin ve istemeyenlerin karşılıklı direnmesiyle toplumsal sorunlar çıkar… Siyasal sorunların kaynagı budur.
Ailelerde görülen sorunlara baktığımız da birileri aile kurallarını yok sayar, aile kuralları genel de dini gelenegin ve toplumun genel kabüllerine dayalı kültürel degerlerden oluşmuş kurallardır. Bunlar yazılı degildir kültürel aktarımla gelen kurallar olup, kültürünü iyi aktaramayan toplumların aile fertlerin de ciddi kurallsızlığa meyillilik ve kuralsızlığa neden olur. İşte bu kuralsızlık bütün toplumsal ilişkilerin kurdudur. Bu kurt mutsuzluğa, huzursuzluğa çatışmalara ve kopmalara neden olur. Akıllı olan insanlar bunu aşabilir yeter ki birlikte yaşama niyetleri olsun. Nasıl mı?
Bu aslın da bütün toplumsal yapılar için geçerlidir. Önce bir toplumsal yapıya girmeye karar verdik bura da nasıl bir yapı var küçük bir araştırma yaparak kabul edemeyecegimiz durumları kabul edecegimiz durumları tespit edip girme veya girmeme kararı vermeliyiz. Sonra girdik hani kabül edemediğimiz kurallar vardı ya, bunlar bize bura da sorunlar yaşatır. Bu nedenle bu kuralları kabüllenebileceksek girelim. Yoksa girmeyelim. Aile de fert ve devlette vatandaş ilişkisin de ise durum farklıdır. Önce aileye bakalım ne dersiniz? İlk olarak eş tercihi yapılır, ortak paydalarımızın çok olduğu, yakışıklı ve güzel bulduğumuz eşi seçerek aile de uyumu kolaylaştıracak adımlarla işe başlarsak daha az sorunla karşılaşırız. Ortak paydalarımızın dışında kalan alanlada ise tarafların kabüllenebilecegi ortak paydaların oluşturulması daha az sorunla karşılaşmanın ikinci adımıdır. Bütün önlemlerimize rağmen çıkacak sorunlara çözüm üretmek çabamız ailemiz de önce sorun çıkmasını engellemeye çalışmak sonra çıkan sorunları çözme düşüncemiz ve kapasitemizle sorunlarımızı aştıkca ailemiz de bilikte yaşama sanatını başarıyoruz demektir. Bu ailede sorun daha az, mutluluk daha çok yaşanacaktır.
Çocuklar içinse durum farklıdır, onlar bir ailenin içine dogarlar, aile toplumun ve kendi kurallarına göre onları yetiştirir, bazı çocuklar bu kurallara uymayı, bazıları da uymamayı tercih eder. Bakın yine sorun işte tam bu noktada toplumların sorun çözme yetenegi toplumsal yaşamı kolaylaştıracaktır. Buna deginmeden önce devlet vatandaş ilişkisine de bakalım ne dersiniz..
Biz aslında bir ailenin içine doğarken bir de siyasal olarak önceden yapılanmış bir devlet, vatandaş sisteminin içine doğuyoruz. Bir ailenin ferdi olurken aynı zaman da bir devletinde vatandaşı oluyoruz. Nasıl ailede kurallar varsa toplumsal alana adım attığımız anda bu sefer de devletin kurallarıyla karşılaşıyoruz. Bu kurallar yazlı olup aynı zaman da ailede ki gibi genellikle yaptırımsız bırakılmaz. Yalnız bu yasalar bazı devletler de devlet ve yöneten merkezli belirlenir, bazılarında ise toplumsal işleyiş ve vatandaş merkezli belirlenir. Biz, bu konuya girmeyelim ve toplumsal işleyiş ve vatandaş merkezli yasaların yapılmasından yana olduğumuzu belirtmekle yetinerek konumuza devam edelim. Toplumsal işleyiş için oluşturulan yasalar görünmez el gibi aslında hepimizin çıkarınadır. Örnegin trafiktesiniz yasal hız sınırlarını aştınız, kırmızı ışıkta geçtiniz ceza, bunlar trafikte can güvenligi içindir, başkanına ait bir eşyayı aldınız ceza, bu eşyalarımızın korunması içindir, devletin belirlediği vergileri vermediniz ceza, bu vergiler ortak kullanım alanları yollar ve sağlık, egitim içindir. Hep Cezalar mı var, ödül yok mu derseniz, ödül toplumsal düzen sayılır, bunun içinde hepimiz yaşanır. Kurallara uyduğumuz da toplumsal düzenimiz olur ve daha rahat yaşarız. Burada da uymayanlar sorunlara neden olurlar. Bura da sadece toplumsal işleyişle ilgili sorunlar olmaz, toplumsal talepler ve paylaşımlar sorunu da yaşar toplumlar, bu noktada toplumların sorun çözme yetenekleri olmalı ki çıkan sorunlar toplumsal düzeni zora sokmadan çözülsün.
Toplumlar karşılaştıkları sorunları çözmek ister, bunu fiziki ve düşünsel olarak iki şekil de yaparlar. Fiziksel olarak çözülmesi demek sorunun güçle bastırılması demek, yani aile de dövmek, toplumda baskı altına almak, cezaevlerine koymak demektir ki, bu iş için ister aile de baba ve ana ister toplum olarak düşündüğümüz de devlet aygıtı sürekli bu sorunu bastırmak için enerji harcamak zorunda kalacak ve enerjisini sadece sorunu bastırmaya harcayacak bu bastırışlar, tekrar sorun olarak ortaya çıkacak, bastırdıkca da sorun daha büyüyecek sanki sıkışan bir buhar gibi bastırmak için daha fazla enerji gerektirecek bir gün o hale gelecek ki bütün enerjimizi bu sorunu bastırmaya harcar hale gelecegiz. Birileri ya bu sorunu akıl yoluyla, düşünce yoluyla karşılıklı konuşarak ortak kabüllerle çözelim dediğin de önce ne düşüncesi, ne ortak aklı, ne ulaşması diyerek tepki gösterilecek ve sonra üzerinde biraz durulunca akıllıca olduğu anlaşılacak toplumsal taraflarla görüşme bu aşamada başlayacak zaten çatışmadan bıkan taraflar anlaşma yolunu arayarak soruna çözüm bulacaklar. Keşke baştan akıl edilebilseydi denecek… Bu ara da bu sorunlar ailedeyse boşanmalara, eş öldürmelere neden olacak, toplumsal çatışmalar da yüzlerce binlerce can kaybedilecek, bu canları yanan canlar üzerinden düşünen taraflar çözüme yanaşmayacaklar yada karşılıklı güven sorunu yaşandığı için temkinli adımlar çözümü uzun bir zamana yayacak. Bu ara da geri çatışma hali olma durumundaysa Allah korusun daha şitdetli çatışmalara neden olacagı, daha çok can kayıpları yaşanma olasılığını taraflar ensesinde hissederek daha da bir çözüm için caba sarf edeceklerdir. Bu çabalar sorunlara doğru soru ve cevaplarla, doğru yaklaşımlarla, aşılacak ve ister ailede ister toplumda huzur sağlanacaktır, istenirse aşılmayacak sorun da yoktur.
Son olarak aile içi sorunları ele alalım ve bu sorunları aşmanın daha kolay olduğunu söyleyerek, nasıl aşarız üstün de kısaca duralım ve bu uzayan yazıya son verelim…
Evet, aile içi sorunlar diger siyasi toplumsal sorunlardan daha kolay aşılır, neden mi, önce karşılık aile büyükler devreye girer, sorunu aşmaya çalışırlar, diyelim ki aşılmadı en kötü ihtimalle boşanmayla sonuçlanır, hele çocuk yoksa bazen taraflar boşanmayı karşılıklı kurtuluş olarak görür ve daha kolay uygularlar. İster çocuk olsun ister olmasın, bana kalırsa boşanma son çare olmalıdır. İnsan toplumsal yaşayışın için de mutlu olur, amacımız toplumsal yaşayışın dışına çıkmak degil için de mutlu olmaktır. O zaman boşanma dışına çıkmak demektir. Bizim amacımız toplumsal yaşamın dışına çıkmak degil sorunu çözmektir, aile yaşamında boşanmak sa toplumsal hayattan kopmak demektir. İşte bu noktada tercih çok önemlidir birlikte yaşamak istiyormuyuz, bu soruya gurur, kibir gibi bizi yanlış kararlar aldıracak kuruntulardan uzak durarak cevap verelim. Oturalım konuşalım, düşünelim sorunumuzun kaynağı nedir, bu sorunlar aşılamaz sorunlarımıdır, hangi davranışlarımız soruna neden olmaktadır, soruna kim neden oluyordan çok sorunun kaynağı nedir sorusu çözüme odaklı soruyu sormanın ilk aşamasıdır. Evet kaynak nedir bir bencillik mi, yoksa ekonomik sorumsuzluk mu, yoksa bir tarafın bir tarafı yok sayarak hep benim kararlarıma uyulacak diyerek tek başına kara alması mı, bunu ancak karşıdan bakan görebilir. Biz doğru yaptığımızı düşünerek yanlış yapıyoruz olabiliriz, işte bu noktada karşı tarafın eleştirilerini baştan dinlemiş olsaydık bu noktaya gelmemiş olabilirdik. Baştan itirazlarını güçle bastırarak ne eleştiriyi, nede itirazları dikkate almayarak sorunu beslemiş olmazmıyız diye düşünürsek karşı tarafı dinleme ve ortak akılla bir çözüm bularak sorunumuzu aşmak için adım atarak başarılı bir birilikte yaşama sanatcısı olmaya adayız demektir. Yoksa her mutsuzluk, her ayrılış ve catışmalar birlikte yaşama sanat yanımızın eksiliginin ifadesidir ki sadece mutsuzluk verir. Bu nedenledir ki bilikte yaşama sanatcısı her şartta ortak akıl ve kararla birlikte yaşamanın yollarını arar ve bulur. Yeter ki birlikte yaşama niyetimiz olsun, biz istersek çözülemeyecek, aşılamayacak sorun yoktur.
Birlikte yaşamalarımız bize sorun degil mutluluk versin dileklerimle selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek --- www.vatandasfikri.com --- 10 Temmuz 14
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|