YALANDAN GERÇEKLERE
(Gerçekler Gizlenmez)
İster kişisel ilişkilerde ister toplumsal ilişkilerin de ister yönetim ilişkilerin de gerçekler gizlenemez, zaten gerçekler neden gizlensin ki? Yalan gizlenmesi gerekir bana içine doğduğum kültür yalanın ayıp, günah olduğunu, yani yalancı olunmaması gerektiği söylendi… Acaba öyle mi oluyor, olması için biz ne yapıyoruz?
En çok yalanla karşılaşan toplum belki de biziz, ya da başka toplumlar yalan konuşma gereği duymuyor, ilişkilerini gerçeklere dayandırmışlar… Mutsuz bile olsalar, yalancı mutluluğu tercih etmiyorlar, yalancı mutluğu uyuşturucu verir biliriz değil mi, yalanların kişisel, toplumsal uyuşukluğa katkısı ayrıca düşünülmelidir.. Yalancı mutluluk geçici ve gerçek öğrenildiğinde daha acı verici oluyorken, gerçek mutluluklar kalıcı oluyorlar. Bir atasözümüz “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” der, neden der, akşam söylediğiniz yalan sabahı bulmaz, gerçekler yalanı algısını söndürür, kovar, onun düzenini bozar, yalanın foyası sabah olmadan ortaya çıkar… İyi de, o zaman neden bu kadar yalan konuşuyoruz?
Örnegin iki genç seks istiyor, bütün kapılar kapalı, bunlardan biri düzenli bir ilişki istiyor karakterine göre, diğeri ise onu ikna etmek için yalandan sözler veriyor şöyle seviyorum, böyle seviyorum, hatta bazıları evlilikten bile bahsediyor, seks istek hormonları, üreme hormonları zirvede, başka seks alternatifi de yok… Yalan konuşmayıp da ne yapsınlar? Yalan konuşulmasını savunduğumu düşünmeyin, toplumsal şartlar onu yalana zorluyor, o şartlar, kültür onun doğasını/fıtratını dikkate almalı, kısacası onun yalana başvurmaması için seks ihtiyacı karşılanmalı, olmamalı... Severse seviyorum, seks isterse istiyorum karşılıklı her iki cinste diyebilmeli denilebiliyor mu? O zaman, bu kişisel ilişki alanın da, yalana devam… Din adamlarının yalanlarına bakalım mı?
Bir tahrikâttasınız, şeyhin uçtuğuyla ilgili bir çok efsane duyuyorsunuz, şeyhin gönül gözüyle gördüğünü, bu nedenle gelecekle ilgili bilgiler verdiğini, hatta tahi mekan, tahi zaman, zamanda ileriye ve geriye gidebildiğinin yalanlarıyla sizi etkiliyorlar.. Yani bu yalan, şeyhin zaman makinası var, basıyor düğmeye, gidiyor günümüzün konusunu, Peygamberimizle istişare edip geliyor, Peygamberimizin düşüncelerini bize bildiriyor demektir… Bu yalanlara inanmak isterseniz, buyurun inanabilirsiniz? Sonra bu cemaat tarafından istismara uğradığınızda, şeyhe küfür etmek yerine, bu kadar basit yalana neden inandığınıza hayıflanmalısınız… Siyasetçilerin yalanlarına bakalım mı? Sizden ricam şu, bir cemaate, herhangi bir partiye mensupsanız, olabilirsiniz, oluruz, onların yalanını yakaladınız mı, o cemaati de, partiyi de terk etmelisiniz, etmeliyiz ki, yalana az maruz kalasınız, kalalım…
Bize gaz veren bir milliyetçi partidesiniz, “bir Türk dünyaya bedel diyorlar” sizde bu slogana inanıyorsunuz, bu sloganı nasıl sorgularsınız? Çok basit, Türkler son 250 yıl içinde kaç zafer kazandı, kaç savaş kaybetti, bütün bunlar tarih kitaplarında yazılı.. Üstelikte kayıpların üstü kapatılarak, zaferler abartılarak yazılıdır.. Bunu nasıl sorgularız? Karadeniz, Akdeniz, Basra körfezi iç denizimizken, şimdi sadece Marmara iç denizimiz, bunlar nasıl kaybedildi, sorusunun cevabı gerçektir, bir Türk dünyaya bedel slogandır, duygumuza hitap eder, kendi duygu dünyamızda hoşumuza da gider… Ama gerçek, Mısır ne oldu, Libya nasıl elden çıktı, Suriye neden terk edildi, Hicaz kimin şimdi diye sorar ve bize dikkat edin Anadolu/Türkiye de elden çıkar aynı hataları yaparsanız der.. Yalanla değil gerçekle yaşayanlar başarılı olurlar… Sonra dini hassasiyeti yüksek, muhafazakar bir partiye gidersiniz…
Öyle dini menkıbeler anlatılır ki size, siz kendinizi eksik tarihte o dönemi asrısaadet, o dönem yaşayanları üst insan kabul edersiniz… Örnegin bir mum rivayeti, söylentisi vardır, kendi işini yaparken kendi mumunu yakar, devletinin işini yaparken devletin mumunu… Güzel hikaye ama kim bu hikayenin günümüzde baş kahramanı olmak ister, hiç kimse… Hatta bu muhafazakar partiler, liberal partilerden daha verimsiz bir ekonomik anlayışı uygular ve genelde de bizim ülkemizde gerçeklerden uzak, duygusal yaklaşımlara dayalı politikalarından dolayı başarısız olurlar… Seçim kazanmak başarı değildir, ekonomik, teknolojik kalkınmışlık refah seviyesi belirler başarıyı.. Siyaseten bir örnek yeter mi, yok faiz gerçeğini, ihracat patlaması gerçeğini de siz araştırın diyeceğim ama… Araştırmayacaksınız biliyorum, neden araştırmayız gerçekler çok rahatsız edicidir de ondan.. Ben son hükümetimizin bu zamana kadar verdiği faizi size söyleyeyim, siz ihracat patlamalarını, ithalatla karşılaştırarak araştırın ne patlamış görün yalan ve gerçekler üzerine yazımızı bitirelim… Son 20 yılda siyasetçilerimiz uçuyoruz diyorlardı ya, paralarımız yabancıların kasasına faiz olarak uçmuş .. 590milyar dolar faize para ödemişiz, bunun 522 milyar dolarını, son 18 yılda ülkemizi yöneten, faize aşırı karşı muhafazakar, yerli ve milli hükümetimiz yabancılara bu kadar faiz ödemiş…
Yalanlarla, gerçeklikler, kötülüklerle, iyilikler hep bir mücadele içindedirler, biz kimi desteklersek o kazanacaktır.. Gerçekleri desteklemek dileğiyle, Selam ve Sevgilerimle..
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com -- 23.1.21
Kaynaklar
1* https://www.milligazete.com.tr/haber/3657560/akp-hukumeti-faize-522-milyar-dolar-odedi
|