|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
MUTSUZLUK MUTLULUK |
MUTSUZLUĞUNA/MUZA ÇALIŞMAK
Toplumsal veya bireysel mutsuzluğa neden olan hatalarımız üzerine biraz düşünelim isterseniz. Mutluluk da, mutsuzluk da tesadüfî değil aslında, biz davranışlarımızla, kararlarımızla, sorumluluk ve sorumsuzluklarımızla sonuca gideriz.
İnsanı mutlu eden iyi ve güzel şeylerle birlikte kötü dediğimiz davranışlar vardır. Bizi mutlu eden güzel şeylerin estetik tarafı daha ağır basmaktadır. İyinin ise güzelliğinin yanında yararlı olması söz konusudur. O zaman biz iyi ve güzeli birleştirerek mutluluklarımızı artırabiliriz. Ama bu durumun toplumsal yaşayışımıza yansımadığını görmekte ve üzülmekteyim. Hatta daha kötüsü inanç kurallarımıza ve geleneksel kültürümüze ters davranışlar sergilemek pahasına bu kötü diye isimlendirdiğimiz davranışları yapmaktayız. Nasıl mı? Bu soruya cevap bulmaya çalışalım ben sizin aklınıza getiriyim sizin bunlara ekleyeceğiniz şeyler mutlak olacaktır.
İftirayla başlayalım isterseniz; İftira olmayan bir durumu oluyormuş gibi yaparak maruz kalanları zor durumda bırakmaktır. Sözlükteki manası ise, bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme, kara çalma, bu dinimizce haram kılınmış, geleneksel kültürümüzce ayıp sayılmış olmasına rağmen öylesine kanıksanmış bir durum olarak toplumsal yaşayışımıza yansımaktadır ki ne günahı ne de ayıplanmayı düşünmeden bunu dindarı da dindar olmayanına rahat rahat yapabilmektedir. Bunun toplumun huzuruna ve mutluluğuna dolayısıyla bizim mutsuzluğumuza etkisini sanırım düşünebiliyoruz. İftiranın toplumsal güvene nasıl zarar verdiğini düşmanlıklara neden olduğunu yaşadığımız olaylardan veya başkalarının yaşadıklarından gördük görüyoruz. Daha ne diyelim böylesine kötü bir davranıştır iftira, toplumsal yaşayışın temelini dinamitlemektir adeta….
Dedikodu, dedikoduya söz konusu kişilerde var olan olumsuz bir özelliği onlar yokken abartılı bir şekilde öne çıkararak bu durumu kendi lehimize de kullanarak karşıdakileri zor durum da bırakmaktır. Bu aynı zaman da kendi yeteneklerimize güvenmemektir, başkalarının eksiklikleri üzerine kendimizi öne çıkartma çabasıdır. Dedikodu konusunda dinimizin emirleri sabittir ve dedikoduyu ölü eti yemekle bir saymıştır. O zaman ne çok ölü eti yediğimizin farkında mıyız? Bu durum da yeni yeni önerilen dedikodu insanı rahatlatır, ruh halimize katkı sunar safsatalarına değinmeden geçemeyeceğim. Tersini düşünelim ya bizim dedikodumuzu yapıyorlarsa rahatlamak için arkadaşlarımız veya dost bildiklerimiz. Rahatsız oluruz degilmi? O zaman dedikodu yaparak eşimizi, dostumuzu rahatsız etmeyelim derim.
Kıskançlığa geldiğimizde durum daha da vahimdir; Bu o durum almıştır ki hem millet hem ümmet olarak kardeş olduğumuz birlikte aynı köyü, aynı mahalleyi, aynı şehri paylaştığımız kişilerin yaşadığı olumlu şeyler adeta bizi rahatsız etmekte ve onların yaşadığı iyi ve güzel şeylerden biz mutsuz olmaktayız. Oysaki kendiniz için istediğiniz iyi/güzel şeyleri komşunuz içinde isteyin düsturları bütün dinlerde var ve toplumsal yaşayışın temeli kıskanmayı bırakın birlikte yaşadıklarınız için faydalı olmaya dayalıdır. Öncelikle kıskanmamaya çalışmalı ve tanıdıklarımızın yaşadığı olumlu olaylara sevinmeli, sevinecek kadar olgunluğa ulaşamamışsak ikinci durum olan, kıskançlığı kontrol edip bunu faydalı hale dönüştürebilmektir ki bence makbul olmayan bir durumdur. Şöyle ki komşumuzun eşimizin dostumuzun aldığı bir araba veya eşya bizi kıskançlığa sevk etti, neden çünkü bizde onların benzerlerine sahip olmak istiyoruz. O zaman çalışmalı ve kazandıklarımızı tasarruf ederek buna benzer ama aynısı olmayan eşya veya araba almalıyız. Bu toplumsal gelişmeye neden olurken bizim de mutluluğumuza hizmet eder hale de getirebiliriz. En iyisi mi iftira, dedikodu ve kıskançlığı hayatımıza sokmamaktır, kıskançlığın faydası batsın….
Kibirli olmak; Kendini diğer insanlardan üstün görmek, diğer insanları küçük görmek bizim kültürümüzün mütevazi olmayı öneren onlarca yaşanmışlığına rağmen biz ısrarla kibirli bana göre lüzumsuz havalı davranışlar sergilemeye devam ediyoruz. Tam burada yeri gelmişken değinmek istiyorum. Örneğin çöpçülük mü reklamcılık mı önemlidir diye üzerinde düşünelim. Çöpçüyüm diyemeyen veya demekte zorlanan bir kişi ile reklamcıyım diye kasılan bir kişiyi kıyaslayalım isterseniz. Çöpçülük hepimizin de bildiği gibi yapılmadığında büyük sorunlara neden olan bir iş, ama reklamcılık yapılmadığında beklide faydası olan bir iş olacak. Neden mi benim neye ihtiyaç duyacağımın ikide bir hatırlatılması benim ihtiyaçlarımdan haberdar olamayacak kadar salak olduğumun mesajıdır aynı zamanda. Ben neye ihtiyaç duyduğumun farkındayım, Benim için sokakları temizleyen, benim çıkardığım çöpleri bütün kirliliğine ve kokusuna aldırmadan araçlarla toplayıp çöp toplama merkezine götüren bu insanların yaptığı işi ve kendilerini değersiz gören bir zihniyet edindik kibirlerimizin sonunda. Biraz düşündüğümüzde kibrin karşımızdakinin insani değerini unutmanın yanı sıra ve işlere verdiğimiz değerlerin sakatlığını çok rahat görebiliyoruz.
Yalan konuşmak; Yalan konuşmak kişilere karşı güven duygumuzu ortadan kaldırır. Güvenin olmadığı toplumlarda ise her şey kaygıya ve korkuya dönüşür. Korku olsun kaygı olsun insanı sürekli gerginliğe sevk eden olgulardır. Bu durumda insan sağlıklı karar veremezler, yanlışa doğru der çünkü yalan ve yanlış bilgilendirilmiştir. Yalan bilgi ile doğru sonuçlara ulaşamayız. O zaman yalan uzak durulması gereken toplumsal güvene ve işleyişe büyük yaralar açan melanet bir şeydir. Küçük veya büyük çıkarlar yüzünden yalana başvuranlar önce kendilerine olan güveni ortadan kaldırırlar. Kişilere güvenin ortadan kaybolduğu toplumlarda toplumsal güvende sağlanamaz. Güvenin olmadığı yerde mutluluk ve huzurdan da bahsedilemez.
İnsanların mutsuzluğuna neden olan başka bir olgu da sorumsuz insan tiplerindendir. İster ebeveyn olun isterseniz evlat, ister örgenci olun ister öğretmen, ister kamu görevlisi isterseniz kamu hizmetinden yararlanan vatandaş olun sorumluluklarınızı yerine getirmez ve haklarınıza sahip çıkmaz iseniz sorumsuzluklarınızla birilerini mutsuz edersiniz, haklarınıza sahip çıkmazsanız da, hak kayıplarıyla mutsuz olursunuz. Sorumluluk bilinci yüksek vatandaşlardan oluşan toplumlar sorunlarını daha kolay çözer ve mutlu olurlar.
Bu saydığımız iftira, kıskançlık, kibir ve yalancılık, sorumsuzluk hepizin mutsuzluğuna neden olacak toplumsal lanetler olarak ilan ediyor toplum sağlığı için uzak durulmasını rica ediyorum. Hepinize selam ve saygılar….
Yalanla yola çıkan, dolanla döner.(fikri ADİL)
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|