KASATMONUDA SOBAHAR -2
(Pınarbaşı, Horma, Valla kanyonu ve Ilıca şelalesi)
Azdavayda görecegimiz yerleri gördükten sonra, Pınarbaşına hareket ettik, Azdavay, Pınarbaşı arası çok güzel bir sonbahar yaşanıyordu, sonbahar doganın renklerini ortaya çıkarmıştı, biz sonbaharı yaşayarak, hissederek, yol boyunca çok güzel fotoglar çektik. Deran beyin fotoğrafcılık konusundaki bilgiside, ekipmanıda profosyonelceydi.
Ve nihayet ılaca şelalesine ulaştık. Şellaye 5-10 dakikalık yürüyüş mesafesine kadar aracımızla gittik. Uzun süredir yağış olmamasından dolayı şelalenin ihtişamının az olmasına ragmen dogal ortam bizi çok etkiledi. Agaçlardaki yosunlar, şelalenin yüksekten düşüşü, oksijenin bolluğu adeta başımızı döndürdü. Orada onlarca fotoğraf çektikten sonra Pınarbaşına geri döndük, ertesi gün valla ve horma kanyonlarını görecegimiz için Azdavay’a geri dönmedik, o gece Pınarbaşında bir tesisde konakladık.
Eertesi gün ver elini valla kanyonuna, araçla 22 km yolu 30-35 dakikada aldık, orada bir köylü amcayla karşılaştık, Valla kanyonuna nasıl gidecegimizi sorduğumuzda, bize yükseklik korkumuzun olup oladığını sordu, bizde olduğunu söyledik. O zaman izlemek için kurulan platforma çıkmayın dedi. Deran bey amcanın adını sordu, biraz sohbet ettiler, burası çok tehlikeli bir yerdir, burada profesyanel dağcıların bile nasıl zor anlar yaşadıklarını, bazı grupların kayıplar verdiğini, kurtarma ekiplerinin, kayıplara günlerce sonra kendisinin ve köylülerin yardımıyla ulaşabildiklerini söyledi. Bu bilgiler bizi biraz daha heyecanlardırdı, zaten haberlerden de bu bilgilerin bazılarını duymuştuk. Aracı bıraktıktan sonra 15-20 dakilalık yürüyüş mesafesini yürüdük, oradaki sedir agaçlarının yükseklikleri beni çok etkiledi, sanki dağlarla yükseklik yarışına girmişlerdi. Çok derinden su sesi geliyordu, derinliği öylece tahmin edebiliyorduk. Nihayet 15-20 dakikalık yürüyüşden sonra platformun olduğu, kanyona ortadan bakan bir uçurumun kenarına geldik, yükseklik korkumuza rağmen platforma korka, korka çıktık. Çünkü valla kanyonunu iyi bir açıdan fotoğraflamak istiyorduk. Nitekim platformun tepesine kadar çıktık, sağlam bir paltform olmasına ragmen, esen rüzgar ve 500-600 metreye ulaşan derinlik, bizim durduğumuz dağdan daha yüksekte olan yerlerde derinlik 1000-1200 metreye kadar ulaşıyordu, bizi heyecan ve korkuyla karışık bir duygu sardı. Fotoğrafladık ve ayrıldık, ayrılırken valla kanyonunun girişini oluşturan vadide ve köyde çok güzel fotograflar çektik. Oradan horma kanyonuna gitmek üzere ayrıldık.
Pınarbaşı’nın ikinci kayonu olan horma kanyonu ile öncelikle bazı bilgiler verelim, Küre Dağları Tabiat Parkı içerisinde yer alan Horma Kanyonu; Pınarbaşı İlçesi’nin Ilıca köyünde yer alıyor. Avrupa’nın en yaşlı ormanlarının arasında ve doğa harikası bir coğrafyada yer alan kanyon, akvaryumu andıran derin göllerden ve irili ufaklı şelalelerden oluşuyor. Çıkışında Ölüdeniz’i andıran doğal havuzuyla Ilıca Şelalesi’nin bulunduğu kanyon geçişi oldukça keyifli ve diğerlerine göre daha kolay. Kaya blokların izin vermediği birkaç noktada yüzerek ilerlemek gerekiyor. Metrelerce derinlikteki suyun dibini görebileceğimiz kadar temiz olan dere bazı noktalarda su kemerini andıran kaya oluşumlarının arasından geçiyor. Bu noktalarda ya tırmanmak ya da suyla birlikte dar deliklerden kendimizi bırakmamız gerekiyor. Bilgiler Azdavay com dan alınmıştır.
Horma kanyonuna geldiğimizde ise, girişinde oluklu kayaların fotoğrafını çekmeye çalıştık, çalıştık diyorum, çünkü horma kanyonuna yürüyüş platformu yapılıypr ve oluklu kayalar adeta kapatılmış, doğal yapısı zor görünür duruma gelmiş. Bunun için Pınarbaşı Kaymakamlığından ve Kastamonu valiliğinden ricam yapım aşamalarının daha yakından izlenmesi ve doğal yapıya en az zarar vererek bu yürüyüş yolunun yapılmasının sağlanmasıdır. Ayrıca Azdavay tarafında Catak kanyonunda, Pınarbaşındaki valla kanyonunda görmediğimiz, plastik atıkları ve çöpleri Horma kanyonunda gördük. Horma kanyonunun şehire yakın oluşu sanırım çöp oranındaki artışla ilgili olabilir. Horma kanyonunu fotograflarken Jandarmalar geldi, komutanı olan astsubay arkadaş yanımıza geldi kolaylıklar diledi, ben daha önceleri askerlerin yaklaşımını bilirim, sanki bir suçluya yaklaşıyorlarmış edasıyla yaklaşırlardı. Bu sefer jandarmalarımızın davranışlarından öyle bir şey hissetmedim, şunu hissettim sanki burada benim güvenliğmi sağlamak için bulunuyorlardı mesajını bize veriyorlardı ve doğrusuda buydu, kendilerine teşekkür ediyorum. Burada işimiz bittikten sonra rotamızı çevirdik Cide loç vadisine.
Hem sormamıza, hemde bize yol gösteren yol gösterme cihazımıza rağmen, tabelalardaki düzensizlik yüzünden bazı git geller yaşadık, bazı yerlede tabela yok, çok yerde var ama tabela var yön oku yok, tabela var kilometresi belli degil. Bir araştırma yaptık Cide’ye gitmek için Azdavay’a, oradanda Şenpazar üzerinden, Cide loç vadisine gidebilecegimizi söylediler. Bizde uyarıları dikkate alarak Azdavaya dönmeye karar verdik. Nagivasyon cihazı (Yol gösterge cihazı) bizi bir köy yoluna yönlendirdi. Yola girdik, yol ilçeler arası bir yola benzemediği için tekrardan bilgi alma ihtiyacı hissettik. Bir köyle karşılaştık, oradakilere doğru yoldamıyız, bu yolu Azdavaya gidermi, diye sorduk, cevap hem gider, hem gitmez dediler biraz düşünerek cevap vermeleri Deran beyin ilgisini çekti, Hüseyin, biz onlara matematik problemi sormuyoruz, gider gitmez demek için çok düşünüyorlar dedi, ben ise güldüm şöyle düşündüm, aslında bu cevapda şu mesaj gizliydi, bizim için gider ama sizin için zor gider demek istiyorlardı. Neden dediğimizde yolun zorluğundan bahssettiler, yol zordu ama manzara güzeldi ve ikimizde bu yolu terçih ettiğimiz için son derece memnun olduk. Manzaranın ve havanın tadını çıkara çıkara saat 18 civarında Azdavaya ulaştık. Pınar başından Azdavaya köy yolarından gidişimiz bizi daha güzel manzaralarla karşılaştırdı. Bu yerlerin bağlatısı ise >> valla ve horma kanyonunun, ılıca şelalesinin fotograflarını içeren benim kişisel facebook sayfamdadır. http://www.facebook.com/media/set/?set=a.10151259857733497.484532.597183496&type=1 Profesyonel çekimlerine ise www.deranatabey.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Belediye başkanının önerisinden dolayı aklımızda kalan belediye misafirhanesine gittik, bizi samimi bir müracay görevlisi karşıladı misafirhanede, temizdi, sıcak suyu ve interneti vardı, fiyatı makuldu, odalarımıza eşyalarımızı yerleştirdik. Nerede yemek yiyebilecegimizi sorduk resepsiyondaki(ön kabuldeki)) arkadaş, oda abi burada lokantalar genelde iyi yemek yaparlar, ben sizi yönlendirmiş olmayayım küçük bir tur atın hangisi hoşunuza gidiyorsa orada yemeginizi yersiniz dedi. Biz misafirhenden çıktık, şöyle bir dolaştık bir iki kadehde rakı içecegimmizden dolayı içkili bir yer tercih ettik, buraya özgü bir yemek varmı dedik, bir çorba adı söyledileer ama adı aklımda kalamadı, her zaman olmaz dediler, önceden rezervelerde yaptıklarını söylediler. Sonra biz o zaman bizim için klasikleşmiş olan kuru Deran bey, kuru fasulye pilav, ben, tas kebabı pilav söyledim, sonra 20 lik bir rakı, kuru yemiş, salata, çacık su, ekmek hepsine 50 liraya yakın bir hesap ödedik. Burada şunu hissettim samimiyet vardı, doğallık vardı ama turizm bölgelerinde olan sömürü yoktu. Hem Kastamonu merkezdeki, hemde diger ilcelerdeki esnaf hemşerilerime teşekkür ediyorum. Kastamonu ya gelen insanların sömürüldüklerini hissetmemeleri lazımdır. Cünkü insanlarımızın sömürüden ve samimiyetsiz karşılanmalardan bıktıkları için Kastamonuyu tercih ettiklerini başka kafilelerde vardı onlardan gördüm. Bu yazıları yazdım, çünkü bu güzelliklerden sizinde haberiniz olsun istedim. Bu güzellikleri tanıtalım, tüçcar edasıyla degil, çevre bilinci gelişmiş, insana ve dogaya saygılı Kastamonu’lular olarak insanları buralara davet edelim, bu güzellikleri başka insanlarlada paylaşmak dilegiyle, selam ve sevgilerimle… hepinize selam ve sevgiler….
Hüseyin Benek
|