KANUN DEVLETİNDEN, KANUN DEVLETİNE DOĞRU
Kanun devletinden hukuk devletine doğru gidiş gelişmeye neden olur oysa ki biz de kanun devletinden kanun devletine doğru gidiş olduğunu düşünmekteyim.
Yani kanunlar genel olarak ya alanları genişletmek için ya da karşıdakilerin alanlarını daraltmak için kullanılır kanun devletlerin de… 6-7 yıldır daha önce mağduriyetler yaşayan iktidar partisi tabanının alanını genişletmek için kanunlar çıkarıldı, bu tabanın istediği, beklediği bir şeydi ve mağduriyetlerin kaldırıldığı için fazlaca sorun da olmadı. Ama artık doyma noktasına ulaşıldı, ama durma noktası iyi ayarlanamadı kanısındayım, kısacası kanunlar alehten lehe ve alehe doğru degiştikce degişiyor… Kendi tabanının mağduriyetlerini kaldırırken yürütme olan hükümetin de alanı genişlemeye ve diger erkleri tehdit etmeye başladı. Artık hükümetten bagımsız bir yasama düşünülemiyor, yargı ise hükümetin kontrolüne alınmaya çalışılıyor havası esiyor. Bu kadar kolay, erklerin alanlarıyla, kanunlarla oynamak devlette işleyiş sorunlarının yanı sıra, kanunların toplumsal meşruluğuna da gölge düşürmeye başlayacaktır. Bir engelle karşılaş hemen o gün yeni bir kanun çıkar… Anayasal bir engelle karşılaş hemen anayasayı degiştir, bazı ülkelerin neredeyse anaysaları yok, bazılarının ki ise bizim anayasamızın 0n da biri kadar olduğu düşünülürse, demokratik hukuk düzeni biz de daha oturmamış onun sancılarını yaşıyoruz demektir.
Bunu şuradan anlayabiliriz, erkler kendi araların da yasamaya, yürütmeye, yargıya saygıları var mı, üzülerek söyleyim bir vatandaş olarak buna rahatlıkla evet diyemeyecegim… ERklerin alanları Anayasa ile belirlenir, demokratik kural, kaideler ve kültürle uyğulanır biraz eksikliğimiz var gibi yok mu...
Öte yandan birileri çıkan kanunla hak elde ediyorsa sorun yok, ama birilerinin hakkı erezyona uğruyorsa sorun var demektir. Ülkemiz de vatandaşların bir bölümü bu kaygıyı yaşıyor mu?
Kanun devletlerin de genel olarak yasalar hazırlanırken vatandaşların hakları degil de devlet kurumları korunma içgüdüsüyle yasalar yapılır ki, ülkemi de öyle mi, buna evet diyebiliriz. Oysa ki yasalar genel olarak haksız olan güçlünün sınırlandırılması, haklı olan güçsüzün korunmasını saglayarak adaletin sağlanmasına dönük olmalıdır. Bu alanda da çok sorunlarımızın olduğunu düşünüyorum…
Öte yandan bir iktidar partisi adının ne olduğu önemli degil yarın degişme ihtimali olduğu için söylüyorum, hem yasama, hem yürütme, güçünü partisinde tutuyorsa, bu güç partide de degil de sadece liderdeyse… Devamın da yargıyı da güçü karşısın da pasifize etmeye çalışıyorsa…. Allah aşkına söyleyin buradan otoriter bir düzen çıkmaz da ne çıkar, her şey bana seni hatırlatıyor der gibi her şeyi lidere göre hazırlarsak kendi bindiğimiz demokrasi agacının dalını degil, kökünü kesiyoruz demek degilmidir?
Bütün bunlardan sonra demokrasi sıralamaların da küme düşmek kadar normal ne olabilir, sistemin bindiği dalları degil kökünü kesiyoruz. Bir siyasetci çıkıp güçler ayrılığı o da ne yahu derse ve taraftarları da alkışlar alkışlarsa… Yasama denetimi mi git kardeşim işine işin mi yok senin derse alkışlar, alkışlar gelirse… Yargı denetimi mi paraleller, ajanlar, hainler haşaşiler falan, fistan derse alkışlar alkışlar, hem taraftarı vatandaşlardan alkış, hem de taraf olmuş gazetecilerden övgüler gelirse… Sayıştay raporlarımı bırakın bunları gecin bir zahmet, bizim denetime ihtiyacımız yok der de övgüler ve alkışlar, alkışlar… Ondan sonra da denetimsiz ortamın verdiği boşluğun doğurdugu nedenlerden dolayı bakanlar istifaya zorlamak zorun da kalınır.
Yürütmeye karşı bazı yanlışlar yapılmış da olabilir, bu yanlışlar Hükümete hukuk devletinden uzaklaşma hakkı vermez. Böyle giderse, zaten 13 yıl önce de kanun devletiydik, 23-33-43-53 yıl önce de kanun devletiydik, demek ki böyle gidecegiz anlaşılan odur…
Gidiş nereye, zaten kanun devletiydik, daha sıkı bir kanun devleti olmaya mı, bu yaşanılanlar demokratik hukuk devleti olma cabamızın yeterli olmadığının da göstergesidir.
Oysa ki gelişme otoriter devletten, kanun devletine, kanun devletinden hukuk devletine, hukuk devletinden, demokratik hukuk devletine doğru olması gerekmez mi???
Bir siyasetci hem siyasetci, hem Başsavcı, hem yargıç, gibi konuşursa begendiği mahkeme kararlarını taraftarlarına alkışlatır, begenmediklerini ise yüksek perdeden eleştirir ve yuhalatırsa, yürütme sınırlarını aşmış olmaz mı? Bu kadar yargı kararları üzerine konuşursa, yargıya müdahale sayılmaz mı?
Daha önceleri yargının yürütmenin sınırlarını aşan müdahalelerini görüyorduk, şimdiler de ise siyasetin, özellikle de yürütmenin yargıya hem kanunla, hem de sözle müdahalelerini görüyoruz, ikisi de yanlıştır, bu iki yanlışın bir doğrularımızı da götürmesine izin vermeyelim...Ama Yürütme, Yargı denetimine acık olması gereginden dolayı siyasetin sınırlarını aşması ve müdahalesi daha da abestir…Hele miting meydanların da yapılan konuşmalar da yargı meselelerine girilmesi sorunun daha da büyümesine neden oluyor..
Siyaseten konuşmalarımızla, devletin işleyişini ilgilendiren konuşmalar kesin cizgilerle ayrılmalıdır. Bu tür siyasi konuşmalar da yapılan tutuklamaların ve serbest bırakmaların yasaları uygunluğunu, degilliğini tartışılamıyor… Bir hain var mutlaka cezalandırılması gerekiyor, diye yaklaşılıyor ki, buna yargılama degil peşin hüküm denir… Daha 3-4 ay önce yine Sayın Başbakanımız, keyfi tutuklamalardan, tutukluluğun uzunluğundan, söz ediyordu, hukuk konusuna yürütme olarak fazla müdahale edilmemeli, edildikce adalete güven azaldığını düşünüyorum. Daha da kötüsü kamu görevlisi, yargı, yasama yürütme benzeşmesi oluyor ki… Birileri yarın çıkıp da Yürütmenin polisi yargısı derse, kamu görevlileri yasalara baglı degil de yürütmenin keyfi emirlerine bağlı derse ve bu söylemlerle toplumu gerer de toplumsal barış bozulursa sorumlusu kim olacaktır. Bunun içindir ki “demokratik hukuk devleti ölçülerin de bir hukuk düzeni TC vatandaşlarının yürütmenin, yargının, Yasamanın devletin bütün kurumlarının yararınadır, aksi hepimizin aleyhine olup, sorunları çözmeye degil, yeni sorunlara neden olan bir yasamamız, yargımız ve yürütmemiz olur ki bunu ben istemem kimse de istemez…
Normal yargılamalar da tutuklama işleminin hangi şartlar oluşacağı bellidir, kanıtlar toplanır, sanıkların kaçma ihtimalleri yoksa yargılama, hakimin kanaati ve kanunlara uygun olarak tutuksuz da yapılabilir. Bu böyle olduğu bilindiği hal de uzun tutuklamalar neydi, serbest bırakılanların kaçma ihtimali ve delil karartma imkanları yoksa neden tutuklu kalsınlar ki, kaldılar ki… Dada henüz sanıklar, yani zanla tutulmuşlar, yargılanacaklar ve suçlu olup olmadıkları yargılama sonun da görülecek… Bu aşama yargılama aşaması kamuoyunu da ilgilendirmeyen, yargıçları ve yasaları ilgilendiren bir aşamadır…
Yargılama anın da, hükümet degil, yargıçlar delilleri yeterli görmezse serbest de bırakabilirler, ama bunu bir siyasetci istedi diye, bir Cemaat istedi diye degil yasalar böyle hükmettiği için yapar, yapmalıdır.
Ama Öte yandan öyle mahkeme kararları gördü ki bu toplum, Başbakanımız siyaseten saf dışı bırakılması için şiir okudu diye cezaevine kondu, o günleri de unutmamak lazımdır. Yani yargı birilerinin elinde silah olarak kullanılmamalı topluma adalet dagıtmalıdır.
Her şeye rağmen yargılama aşaması bittiğin de üst mahkemeye itiraz anın da, bu kararları eleştirecek en son merci ise yürütmedir, kim eleştirebilir, Üniversitelerin hukuk fakülteleri, barolar, kanaat önderi olmuş, bu konu da uzmanlığı olan hukukcular….Yoksa yargılama bagımsızlığını da kaybeder, yargı kararları siyasi kararlar gibi tartışmaya acılırsa, HSYK bagımsızlığını iyice kaybetmeye başlamışsa, yargıçlar yasaları degil kamuoyunu dikkate almaya başlar ki, kamuoyu yasalarla degil duygularıyla hareket eder ve birilerini yüceltir, birilerini linç ederse ki toplumun algısına göre durum degişir… Böylece hepimize lazım olan hukuk devletini, kanun devletini de bırakalım devletimizin sitemini guguk sistemine çeviririz… Allah korusun...
Başka bir yanılgımız da, hep eski yapılan hatalarla yeni yapılan hatalar gölgelenmek istemektir ki, vay efendim, 1940 şu olduydu da…. Vay efendim benim türbanlı bacıma bu yapıldıydı da… Şuna bakın 367 diye bir garebet uygulandıydı ya…Bunlar dan ders alınmalı yeni hatalara yol acılmamalıdır. Bunlar da son derece haklı olunabilir, bu haklılıklar hepimize lazım olan adaleti sağlayacak hukuk devletini inşa etmek için gerekcelerimiz olmalıdır. Yalnız acizhane bir tespitim, ben de yeniden aynı hatalara düşüldüğü kanaati oluşmaya başlamıştır… Demek ki tarih tekerrürden ibaretmiş diyecek gelecekte yaşayanlar ve hukuk egitimi alan hukuk öğrenciler…
Bize lazım olan şeyin hukuk devleti olduğunu, bunun da bagımsız yargı ve yargıçlarla olabilecegini hepimiz biliyoruz. Bu alan da siyasetci gibi degil hukuk devleti sevdalısı gibi davranmalıyız. Geçmiş de kanun devletinin mağduriyetlerini yaşayanların iktidar da olması bu acıdan şanstır. Yalnız bu şansı iyi kullanmamız gerektiğinin altını çizerek kanun devletinden, hukuk devletine, hukuk devletinden demokratik hukuk devletine doğru bir reformla ortaya çıkacak olan yargı sisteminin adaletine hepimizin ihtiyacı olduğu düşünceleriyle… selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – www.vatandasfikri.com 17.4.14 -- Ankara
|