YAŞARKEN YAŞAMAK!
Yaşarken Yaşamak, Yaşarken Yaşatmak!
Yine bir cenazedeyiz, sevenleri olarak hep beraber üzülüyoruz, sanki yakınlık çemberi daraldıkça üzülme oranı artıyor gibi, eşi ve çocukları bize iki üç kat daha fazla üzülüyorlar… Atalarımız ateş düştüğü yeri yakar derler ya, onların gönüllerine ateş düştü… Benim bacanağım, bacanağımı severdim… Allah şahit, ne ben onu, nede o beni üzmedi, yani birbirimizden memnun olarak ayrıldık ve İmam hakkınızı helal ediyormusunuz diye sorduğun da ben canı gönülden helal olsun dedim… Sonra ölüm bana şunları düşündürttü…
Biz birileriyle birlikte yaşıyoruz, seviyoruz, seviliyoruz, sevmekle birlikte yaşama zorunluluğu olsun, verdiğimiz sözlerden ve sözleşmelerden dolayı doğuyor… Aslında ölümün bana sordurttuğu soru şuydu, ölüme kadar nasıl yaşamalıyız? Bir devlet sistemi için de toplumun yaptığı hukuk kurallarına göre yaşamalıyız, iki Tanrının öğütlerine göre yaşamaya çalışmalıyız, üç birlikte yaşadıklarımızı mutluluk içinde yaşatma amacıyla yaşamalıyız, dört kendi mutluluk amacımızı da unutmadan yaşamalıyız… İşte o zaman bizde, birlikte yaşadıklarımız da, mutluluğu hak ediyoruz demektir, anlaşılan mutluluğu hak etmek için mutlu etmemiz gerekmekte, yaşarken yaşamak, yaşatmak gerekmekte…. Mutluluk nasıl yaşanır ve yaşatılır? Bu çok geniş bir konu, zaten filozoflar bu konu üzerine kafa yorarlar, nasıl ki bir tüccar para kazanmak için kafa yorarsa, filozoflarda daha iyi, daha mutlu nasıl yaşanıra kafa yorarlar…. Daha iyi, daha mutlu ölmeden önce, yaşarken nasıl yaşanır?
Amacımız mutlu olmaksa oluruz, amasızsak tesadüfen yaşarız, mutluluk tesadüfe bırakılmayacak kadar önemli bir yaşam ilkesi olmalı, bence öyle, sizce değil mi yoksa? Birlikte yaşadıklarımızı mutlu edemiyorsak, onlar bizi mutlu edemiyorlarsa, belkide büyük günahlardan birini işliyor olabiliriz… Ne yani mutsuzluk günah mı?
Allah bize neden akıl nimeti verdi, iyi yaşasınlar diye, iyi yaşamak sadece lüks içinde mi yaşamaktır, bana göre iyi yaşamak mutlu yaşamaktır, insan olmanın gereği mutluluk verme, mutluluk alma sorumluluğu olmasın sakın… Allah bize vahiy gönderdi, neden huzur içinde yaşasınlar diye, aslında huzurun içinde mutluluk olduğu kadar, adalet/ahlak da var, adil refah paylaşımı da ar, iyilikler de var… Biz Mutluluk dediğimizde sadece hazza dayalı mutluluğu anlarız genelde… İyi şeyler yapmanın hazzı da var, mutlu etmenin hazzı da var, ağaç dikmenin hazzı da var, sanatsal, edebi, eser yaratmanın hazzı davar… Hele, hele bir şey icat etmenin ve üretmenin hazzı daha başka olsa gerek, ölüm gelip kapımızı çalmadan bunları düşünmek gerek…
Sevdiğini hissettirerek mutlu etmekten daha değerli ne olabilir… Sadece sevdiklerimize karşımı mutluluk sorumluluğumuz var, herkse karşı mutluluk, iyilik sorumluluğumuz var… Bu kadar mutluluğu ben yapamam derseniz, hiç olmazsa mutsuz etmeme sorumluluğumuzu unutmayalım… Tekrar soracak olursak şu soruyu, mutsuzluk nedir, diye!
Yaşarken ölmektir, yaşamdan zevk almamaktır, bunları hayat devam ederken, yaşarken yaşamamak, yaşatmamaktır ki kendimize de başkalarını da zulümdür… Bir cenazeye katılmak, bana bunları öğretti, işin asıl acı yanında bende, sizde öleceğimizi bile, bile mutluluk oyunu yerine, mutsuzluk oyunu, adalet yerine zulüm oyunu oynuyoruz, rolümüz bittiğinde ise, asıl soru, hesap orada başlıyor, neden mutsuz ettin, neden mutuz oldun, neden adil davranmadın, neden güzel işler, iyilikler, yaparak doğru davranmadın, neden size verdiğimiz ömrü gerektiği gibi yaşamadın diye soracaklarını imanlılar kabul ediyor ve biliyor değil mi? Her neyse…
İşte geldik gidiyoruz, ölen akrabamla benim aramda 15 yaş var, buda şu demektir, bak zaman daralıyor, dünyada iyi anılar bırak, iyi izler bırak, giderken, gönül rahatlığıyla gitmek için, gönüller kırmayalım, gönüller yaparak, yaşarken yaşayalım…
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com - 27.1.20
|