DEMOKRATİK TAVIR, OTORİTER TAVIR
İktidarı ele geçirenlerin her şeyi yapabilirim yanılgısı demokrasi kültürünü özümseyemeyen toplumların karakteristik davranışıdır. Şimdi iktidar güçünü kullanan hükümet, daha önce toplumun türbana karşı tepkisi üzerine siyasetini şekillendirerek iktidara gelmiştir. Yani dayatmalara karşı duyulan tepkilerin üzerinden siyasi ifadeler geliştirmiştir. Tepkilere destek olmuşlar, tepki gösterenlerle empati kurmuşlar, orada hakları gasp edilenlerin yanın yer almışlardır. O günün İktidarları ne yapmıştır, bunlar İran rejimini ithal etmeye çalışan gericiler, irticacılar yobazlar demiştir. Askerlerin savunma dışında ki siyasete ikide bir müdahallerini de yanına alan o günkü iktidarlar, hak talebinin üzerine polisi salmıştı ama bu kadar sert degildi, Sincan da sembolik olarak tankları yürütmüşlerdi, büyük bir psikolojik baskı yaratılmıştı.
Şimdi ki iktidar psikolojik baskı degil, fiziki baskıdan yana tercih kullandı, ben yaparım bana millet yetki verdi denilerek birçok degişiklik yapıldı. Şu es gecildi, daha öncede şimdiki iktidar taraftarlarının düşünceleri es geçiliyordu ne degişti es gecenlerle, düşünceleri es gecilenler yer degiştirdi…. İki tarafta milletin, toplumun, T.C Cumhuriyetinin mensuplarıdır, bu nedenle degişikliklerde herkes karşı tarafı dikkate alarak, degişiklikler yapılmalıdır. Yasaklar kaldırılabilir, ama karşı tarafın yaşam tarzı üzerinde baskı oluşturacak davranışlardan özenle uzak durulmalıdır. Ben yaşam tarzlarına müdahale konusunda Ak Parti'nin dikkat ettiğini düşünenlerdenim. Biraz daha dikkat edilirse siyasi ve toplumsal uzlaşı sağlanacagı kanati taşıyorum.
Hepimiz biliriz, bizim toplumda, benim gibi inanacak, benim gibi yaşayacak, benim gibi giyinecek, hatta benim gibi düşüneceksiniz çok yaygındır. Şahsen benim yaşadığım bir sıkıntıyı toplumsal gerilimlere katkı sunar diye paylaşmıyordum. Şimdi zamanı, Çalıştığım iş yeri sol ve sosyal demokratların agırlıklı olduğu bir iş yeriydi, kendimde sosyal demokrasinin toplumumuz ve insanlık için iyi olacağını düşünenlerdenim. Ama ne solculukla, nede sosyal demokrasiyle bağdaşmayacak bir baskıyla karşılaştım, camiye gitme uyarısı aldım. Gidecegimi söylediğim de ise, beni o zamanların moda aşırı dinci örgüt mensubu olmamla suçladı yöneticim, bende ilgimin olmadığını sadece bir inanan olarak namaz kılmanın geregini yerine getiriyor olduğumu anlattım ama inanmadı, diger amir araya girerek bu işten benim zarar görmem engellendi. Dayatmayı seviyoruz, en doğru benim inanç yorumum, en doğru benim düşüncem, evet doğru ama sana göre… Öbür adama görede onun doğruları yaşamı daha güzelleştirecek insanlık için recete olacak ya karşımızda ki doğruysa…
İşte burada demokrasi ve laiklik devreye giriyor ve çatışmaları uzlaşmaya çeviriyor. Din kaynaklı çatışmaların ilacı laikliktir, siyasi çatışmaların merhemi demokrasidir, demokratik tavırdır. Bunu aslında baskıyla karşılaşan herkes kabul eder, sorun iktidarların kabul edememesidir. İşte bu noktada biraz da siyaseten güçlü bir halk desteginiz varsa, o zaman daha bir farklılıkları dikkate almama egilimi ağır basıyor. Şimdi burada sadece son iktidarı suçlamayalım, böyle bir siyaset ortamı oluşmuş sadece baskıyla karşılaşanlar bunun farkında baskı unsuru olanlar ise haklı olduklarını düşünürler hep. Karşı tarafı dinlememe, dikkate almama, hatta kendi içinden gelen elştirileri bile baskı altına alma, devamın da, ilk fırsatta eleştirenleri grubun dışına atma egilimi bütün otoriter tavır içinde olanların ortak karakteridir. Bunu en sağdan en sola kadar bütün siyasetcilerin tavrında görüyoruz. Tam burada ciddi demokrasi sorunu olduğu ortaya çıkıyor, bunun da kaynagı ön seçim sisteminin parti içi ilerleyişlerde, aday belirlemelerin de demokratik bir şekilde işletilememesidir. Seçilen kimseler seçen kimse olan lidere karşı eleştiri yapamıyorlar. Ayrıca öyle bir ortam oluyo ki, sanki bir tahrikat mekanizması içine girilmiş havası var. Bütün yöneticiler son derece iyi düşünenler, hatta düşünmesine bile gerek yok, onların kalp gözleri acık, bu nedenle aldıkları kararlar tartışılmaz bile, muhafazakâr partilerde daha agırlıklı olarak siyasetimizde böyle bir gelenek var. Ülke ve toplum sorunlarına, siyaseten ortaya çıkan sorunlara, otoriter ve dar pencereden yaklaşmanın ülkeye neler kaybettirdiğini görelim artık. Tartışma, eleştiri, danışma ortak akıl kullanmanın yolunu açar.
Demokratik seçim için Ön seçim. Fikri Adil
Siyasette bari ortak aklı kullanmayı ögrenelim, ortak akıl, akademik akıl, sosyolojik şartlar, siyasetcilerin önemsemesi dikkate alması gereken durumlardır.
Kısacası siyasetimizde otoriter bir dil mi, demokratik bir dil mi kullanacağız? Sorunlarımıza asıl kaynaklık yapan bu otoriter tavırlarla, demokratik siyaseti bogmamızdır. Bu toplum bir defa seçme ve seçilme seviyesinde de olsa demokrasi şerbetini içmiş, geri dönüşü düşünülemez, düşünülmemelidir. Her demokratik gelişme toplumu rahatlatacak, her otoriter tavır toplumu gerecektir, bunu hepimiz son 30-40 yıldır gördük. Birde ders alsak…
Kısacası son 30 yılda yaşadığımız gerilimleri ele alarak demokrasi eksikliğinin bize nasıl pahalıya malolduğunu görerek yazıya son verelim. Siyasi gerilime son vermenin yolu, demokratik talep, demokratik tepki, demokratik siyaset, demokratik yönetim ve demokratik hukuk devletinin işletilmesiyle mümkündür. Bunlara kısaca baktığımızda ise şunu görürüz, ben tepki gösterirken, dikkat etmem gereken bir sınırım var, ortalığı yakıp yıkmamak, kamu düzenini tehlikeye atmamak, can ve mal güvenliğine dikkat ederek tepki göstermek. Ayrıca seçimle gelmiş bir hükümete, çekil, istifa et seni yıkacağız gibi demokrasi sınırlarını aşan, hatta zaman zaman hakaret boyutlarına varan eylem ve söylemler içinde olunulmamasıdır, demokratik tepki bence budur . Demokratik iktidara gelince ise kararlarını halka sunar, halkın tepkisini dikkate alır, sorumluluk alanların da hesap verir. Halkı arasındaki husumetleri müzakere yöntemi ile çözer. Tıpkı Kürt sorunun da olduğu gibi… Demokratik siyasette iş ileyiş, iç eleştiri mekanizmaları vardır, bizde olmadığına bakmayın. Tek adam demokrasinin ruhuna aykıdır. Demokratik siyaset uzlaşma ve diyaloğu önceler gerilimi ve çatışmayı dışlar.. Tepki gösterenlere capulcu, demez, teki gösterenler de bu sıfatı hak etmez…
Kürt dili üzerindeki baskıların neye malolduğunu yaşayarak gördük, türban yasaklarının ülkemizde siyaseten tarafgirliklerinin siyaseti nasıl gerdiğini gördük, bunların neredeyse Kürt, Türk ayrışmasını, Laik, dindar ayrışmasını kopma noktasına taşıyacağını görerek geri adımlar attık, iyi ki attık yoksa bu güzelim coğrafya ya yerleşmiş bu güzel ülkeye yazık ederdik. Çözümün demokraside oluşunu neden bu kadar es geceriz anlamış degilim. Çözüm daha çok demokraside daha çok özgürlüklerde, çözüm demokratik hakların ve özgürlüklerin kullanılırken başka hakları ve özgürlükleri dikkate almaktan geçtiği bilincinde… Saygı duy ki, saygı duyulasın, sev ki, sevilesin, (empati))duygudaşlık yap ki, (empati) duygudaşlık yapsınlar, demokrasi karşılıklı saygılar ve uzlaşmalar rejimidir. Bu nedenle otoriter tavırları kaldıramaz. Aşağı yukarı bütün partilerimizdeki lider otoritesinden demokrasimizi kurtardıkca, ön seçimler yapıldıkca demokrasimiz gelişecek, toplumsal olaylarda sistem halkı dikkate alır hale gelecektir. Demokrasinin gelişmesi için hepimize görev düşmektedir selam ve sevgilerimle…
Demokratik rejimde otoriter tavır, otoriter rejimde demokratik tavır yanlış tavırdır. Fikri Adil
Not: CHP de nispeten lidere tepki gösterilebilmektedir, bu nedenle eksikliklerine rağmen günümüzün en demokratik partisi olarak CHP ye hakkı vermek zorundayız. MHP ise son genel kurulunda ki seçimli kongresinden dolayı nispeten demokratlık listemize girmektedir.
Hüseyin Benek >> www.vatandasfikri.com <<
|