|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
ORTA DOĞU |
ORTA DOGU KAYNAYAN KAZAN
İster Orta Doğu diyelim, ister Müslüman, ister Arab coğrafyası diyelim, buranın ortak özellikleri vardır. Bu ortak özellikler nedeniyle de toplumsal sorunlar hep yaşanagelmiştir. Öte yandan Dünyanın belli başlı güçlerinin de burada kimi ülkelerden üst aldıkları, kimi ülkelerin yönetimleriyle iyi ilişkileri olduğu, petrol kaynaklarını işlettikleri, kimi zaman da nufuz alanını genişletmek ve korumak için buradaki sorunlar da hep taraf olmuşlar ve çıkarları geregi buralarda ki sorunları adeta körüklemişlerdir. Orta Doğu kaynayan kazansa bu kazanın kaynamasın da hem ülkelerin, hem iktidarların, hem komşu devletlerin, hem halkların, hem buraya sadece ulusal çıkar mantığıyla bakan etkin devletlerin sorumluluğu vardır. Bunun yanı sıra bölgenin kendi iç dinamiklerinin de katkısı vardığıdır ki ve bunlar nedir?
Biz bu sorunların kaynagını anlamaya çalışalım: Bana göre ilk sorun, ister iktidarı ele geçiren grubun, ister bölge de ekseriyeti oluşturan etnik ve dinsel grupların, azınlıkta olanlara yaşam hakkı vermemesi sorunların temel çıkış noktası olduğunu düşünüyorum, çözümün de buradaki sorunların aşılmasıyla olacagını görüyorum…
Şöyle düşünelim… Bir grub iktidara geldi, meşruiyetini nedreden alıyor sadece bir grubdan, bazı ülkelerde sunni, bazı ülkelerde Nusayri, bazı ülkelerde ise uluslararası güçlerin oluşturduğu iktidarların meşruiyet kazanmada zorlanması gibi nedenler sorunun bir başka kaynağı olarak karşımız çıkıyor… Biraz daha yakından bakacak olursak, daha başka sorun kaynaklarının da var olduğunu görürüz… Bunlar: a) Vatandaşlık bilincinin gelişmemiş olması b) Laikligin tesis edllememiş olması c) İktidarın demokratik seçimlerle degitirilememesi, d) Gelir dağılımında ki büyük eşitsizlikler gibi siyasal ve sosyolojik sorunların yoğun yaşandığı bir bölgedir Ortadoğu. Biz bunlar üzerinden degerlendirmeye çalışalım bu bölgeyi…
a) Vatandaşlık bağı: Bir toplumun birkaç kimliği birlikte yaşadığı düşünülecek olursa: Örnegin, ben kendi kimligim üzerinden hareket edersem daha iyi anlaşılır kılarız. Benim ilk kimliğim, TC vatandaşlığıdır, İkincisi Müslüman oluşumdur, üçüncüsü Türk oluşumdur, dördüncüsü sosyal adaletci ve çevreci oluşumdur, beşincisi, baba ve eş oluşum, işçi oluşum, arkadaş olmamın yanı sıra, akraba ve komşu oluşlarım derken birçok kimligi bilerek veya bilmeyerek üzerin de taşırım… Bunları toplumsal sorunlar olmayacak şekilde hem devletlerin, hem toplumunların hemde benim sıralamam gerekir ki kimliklere dayalı sorunlar en aza indirilebilsin… Şimdi ilk kimligimi geliştirememişsem, için de yaşadığım ülkeye vatandaşlık bagıyla bağlı degilsem, devletimin iktidarı bana vatandaş degil de düşman gibi davranıyorsa, en küçük tepkim de beni hain ilan ederek yok edecegini biliyorsam,(Halepce, Humus, Hama katliamları) ben yok edilmemek için, içime sinmeye, sinmeye başka uluslardan yardım alıyorsam… Bu da genel de ya vatandaşı olamadığım, ya da kabul edilmediğim ülkenin iktidarına karşı, ya da yan aşirete saldırmak maksadıyla silahsa, ekmege ulaşmaktan, suya ulaşmaktan silaha ulaşmak daha kolay oluyorsa tam bu noktada, bunlar nereden geliyor, bize ne için bu silahlar veriliyor diye düşünmek gerekmez mi? Hem iktidarların hem vatandaşların bu sorunlara katkıları olduğunu görüyoruz.. İktidarların vatandaşlık hakları konusun da daha duyarlı olması, vatandaşlarını etnik kökenine, inançlarına göre degerlendirmemesi geregini anlayınca sorunlar nispeten çözülecektir. Vatandaşlarının sadece kendi aşiretine mensup kişilerden olmadığını bilerek, vatandaşlık haklarının tanınması, daha barışcıl ortamların inşaasına neden olacaktır…
Vatandaşın da ekmek bulunmayan yer de nasıl bu kadar kolay silah bulunuyor diye düşünerek uluslar arası güçlerle anlaşmak yerine yan aşiretle ve devletiyle anlaşması, devletinin sınırlarını başka devletlerle tartışma konusu yapmaması, diger kimliklerinin yerine ülkeye direk bagını oluşturan vatandaşlık bagı üzerine bir bağ kurması gerekir. Yalnız bunun gereginin yukarda da bahsettin tekraren, aslın da devletlerin ve iktidarların tavrıyla ortaya çıktığını da unutmayalım. Bu nedenle hem ülkenin, hem devletin hem de devletin güçünü kullanan iktidarın bu vatandaşlık bağını inşa etmesi için aşiretlere ve diger inanç gruplarına karşı daha adil, daha eşit davranması da devletlerin sorumluluğudur. Bu coğrafya da devlet vatandaş ilişkisinin daha sıkı geliştrilmesi sorunların çözülmesi konusunda büyük bir adım olacaktır.
b) Laiklik: Batı uzun meshep savaşlarına bu yolla çözüm bulmuştur. İnanç gruplarının diger inanç grublarının yaşam alanlarına müdahale hakkının olmadığının bilinmesidir laiklik… Devletin bir inanç grubu adına yönetilmemesidir laiklik… Vatandaşların dinsel kimliklerine göre degerlendirilmemesidir laiklik, bütün bunlar üzerinden düşünürsek dinsel kaynaklı toplumsal çatışmaların barıştırılmasıdır laiklik… Bu ilkenin eksik olması demek toplumsal barışın bozulması demektir Orta Dogu da olduğu gibi… Laiklik Orta Doğuya barış getirecektir…
c) Demokratik Yöntemlerle İktidar degişimi: Toplumsal sorunların, hatta toplumsal barışın bozulmasının temel kaynaklardan biri de iktidarın el degiştirme şeklidir. Orta Dogu toplumların da genellikle iktidarlar ya darbeyle, ya ihtilalerle, ya dış ve ıç baskılarla, son Arab baharların da olduğu gibi degişirse… Çok kan akar iktidarların degişmesi için… Örnegin Suriye de iktidar toplumsal tepkiler üzere seçime gidecegini acıklamış olsaydı bu kadar can kaybı olurmuydu? İşte iktidar degişiminin toplumsal olaylar üzerin de etkisinin olduğu Ülkeleri, görüyoruz, (Mısır, Libya, Suriye) bu ülkelerde ki çatışmaların neden olduğu can kayıplarını üzülerek izliyoruz.. İşte Demokrasi toplumlar için böyle bir barış nimetidir… Demokrasi iktidara seçimle gelmeyi ve seçimle gitmeyi gerekli kılar ve iktidar için toplumsal barışın da bozulmaması teminatıdır.
d) Ekonomik eşitsizliklerin topluma yansıması ise toplumsal gerilimlerin başka bir kaynagıdır ki insanların hayatını digerleri kadar, belki digerlerinden daha fazla etkiler. Ben ekmek bulamazken bana nispet yapar gibi en lüks arabalarla gezinilirse…. Yalnız insanlar bu ekonomik yoksulluga genelde daha çok sabrederler. Buna rağmen ekonomik eşitsizlikler kültürel baskılarla ve yoksunluklarla bileşince daha çabuk tepki verilir hale gelinir… Dünyanın en gelir dagılımı bozuk ülkeleri buralardadır, hatta zengin ülkeler de bile gelir dagılımın da ciddi sorunlar vardır. Bu sorun da toplumsal sorunların kaynagıdır ki, düzelmesi sorunların çözümü için adım olacaktır…
Orta Doğu ya doğru baktığımız da bu sorunların en yogun yaşandığı bölgedir bu bölge, bu sorunlara uluslar arası müdahalenin olmasının nedeni ise, sadece Hürmüz bogazından Dünya petrolünün %65 inin geçtigi düşünülürse müdahalelerini sanırım anlayabiliriz. Yalnız Orta Dogu toplumlarının da bunu anladığın da ve bunun yanı sıra diger inanç, aşiret, etnik kökenlerin yaşam hakkına saygı duyulduğun da, vatandaş devlet ilişkilerinin geliştirildiğin de, laikligin uygulanmaya konulduğun da, iktidarların kansız degişimi için demokratik seçimlerin uygulandığın da, gelir dağılımının daki uçurumların giderildiğin de, Orta Doğu toplumlarına barış gelecegini düşünüyor, bu toplumlara barış ve huzurun gelmesini diliyorum… Selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek --- Ekim 14 – vatandafikri.com
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|