İMAMOĞLU YARGILAMASI!!
Hukukun Evrensel ve Anayasal İlkelerine Ters Yargılama Sonuçlarına İşaret Etmektedir.
“Siyasal hedefler her şeyin üstüne çıkarılırsa, o zaman her şey biter, her alanda güven kaybolur, siyasilerimiz, kamu kurumlarımız bir güven anketi yaptırsınlar ne durumdalar öğrensinler… Bu dava hem evrensel hukuk, hem aynasal acısından, hem vatandaşların iradesini yok sayma bakımından sıkıntılı bir davadır ve sonuç hukuk ilkelerinin ihlaliyle sonuçlanmıştır..”
|
‘Ahmak, Kime Dendi, Neden Dendi, Ahmak Demenin Sucu Nedir? İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mahkum edilmesi siyasi bir karardır, denilebilir mi, denilebilir… Çünkü siyasi sonuçları olacak, İstanbulluların ısrarla iki kerede seçtikleri aday, yönetme yetkisinden mahrum kalacak… Belediye Başkanlığını Bırakmak Zorunda Kalacak ve Belediye Yönetimi Seçimi Kaybeden Başka Bir Partiye Geçecek… İki potansiyel bir başkan adayı adaylığı düşecek, çekilmek zorunda kalacak… Bunlar vatandaşın iradesiyle seçilen kişinin, seçimsiz olarak görevden alınması demektir…. Bu yargılamanın, siyasete etkisi olacak yanı, birde hukuk tarafı var, bunun üzerinde daha çok durmak gerekir, bu daha önemlidir, diyebiliriz…
Devletin Hizmet etme gücünü vatandaşların oylarıyla onları temsil etmek için yönetime gelenler, kendileri gibi siyaset yapan muhaliflere karşı, devletin hukuk gücünü sopa gibi kullanmaya başlarsa o toplumda adalete, yargıya güven de kalmaz… Bu durumlar demokrasinin temel ilkesi güçler ayrılığına uygun işletilemezse, siyasete, yargıya güven azalır, kurumlara olan güvensizlik topluma yayılır, ne ekmeğimiz büyür ne de ülkemizin saygınlığı artar. Hukukçu Gazetecilerimizden Taha Akyol’un bilgilendirmeleriyle devam edecek olursak..
“Hatırlarsınız, İBB Başkanı Tayyip Erdoğan 1997’de “okuduğu şiirden dolayı” mahkum edilerek seçme hakkından mahrum edilmişti. Yargıtay onaylamıştı. Erdoğan haklı olarak evrensel hukuka sığınıyor, evrensel hukukun üstünlüğünü savunuyordu. Amerikan Başkonsolosu Carolyn Huggins, kendisine geçmiş olsun ziyareti yapıyor, kararı eleştiriyordu. Dışişleri Bakanlığı ise Huggins’i Türkiye’nin içişlerine karışmakla suçluyordu! (30 Eylül 1998 ) Başbakan Ecevit “ABD şeriatçılara cesaret veriyor” diyordu.!(1 Ekim 1998) Avrupa Konsey’i kararı kınayan bildiri yayınlıyordu. (24 Eylül 1998) O zaman Avrupa, muhafazakârların nezdinde güzeldi. Kuracakları Ak Parti, AB sürecine bağlılık ilan edecekti…” O dönemde “dış güçler” iyi güçlerdi…” Bunlar yaşandı ve bitti mi, yok hukuk üzerinde siyasal vesayet devam ediyor gibi…
Asıl hukuken önemli olan, saygın hukukçularımızdan Prof. Sami Selçuk’un değerlendirmesiydi. R Tayyip Erdoğan’ın siyasal yasaklılığını onaylan Yargıtay’ı bagımsız/tarafsız kalabilen Sami Selçuk şu sözlerle eleştirmişti: “Yargıtay kararı hukukun temel ilkelerini yıkmıştır!” (Özlenen Hukuk, s. 243-248) Şimdi de şunu diyebiliriz, bu sözlerden daha ağırlarını söyleyenler için para cezaları verilirken, kanun önünde eşitlik ilkesine rağmen İmamoğlu’na bu kadar ceza ve siyaset yasağı neden veriliyor? Kanun önünde eşitlik ilkesi nedir? Önce üç saygın hukukçumuzun bu konuda hazırladığı rapora bakalım sonra kanun önünde eşitlik ilkesinede bakarak yazıyı bitirelim mi?
Bu Davayla İlgili Bilimsel Rapor
*Güç el değiştirdi. Hukukun zayıf siyasetin güçlü olduğu bütün yarı gelişmiş toplamlar gibi bizde de siyaset, hukuku değiştirdi.
*Sami Selçuk hocamızın o zaman ki tepkisi şu olmuştu, Erdoğan’ın mahkum edilmesiyle “adil yargılanma hakkının çiğnendiğini” yazmıştı. (s. 248-251) Bugün de bu olay da tersinden işliyor aynı yollar, yöntemler…
İmamoğlu dosyasında, ceza hukukumuzun saygın isimlerinden Prof. İzzet Özgenç, Prof. Ahmet Gökçen ve Prof. Adem Sözüer’in hazırladıkları 36 sayfa bilimsel rapor var. İmamoğlu davasında adil yargılama yapılmadığını anlatıyorlar, mesela tanık dinlenmesi taleplerinin hakim tarafından reddedildiğine dikkat çekiyorlar; “tarafsızlık açısından kuşku doğurmakta olup esasen savunma hakkının da kısıtlandığı gösteren bir husustur” diyorlar. Dikkat ediniz, tarafsızlığı kuşku doğuran bir yargılama!.. Sadece bu değil, dava devam ederken yargıçların değişmesi de başka bir soruna işaret ediyor…
Yargıçların Değiştirilmesi
İmamoğlu davasında 5 duruşma yapıldıktan sonra, istenilen kararı vermeyeceğini söylediği ileri sürülen yargıç başka yere atandı, 6. duruşmada, başka bir yargıç geldi… Bilimsel raporda bu olay anlatılıyor, hakimin değiştirilmesinin, hukukun en temel ilkelerinden biri olan “doğal hakim” ilkesinin ihlali olduğu belirtiliyor, bu konuda AYM kararlarından alıntılar yapılıyor.
Türkiye’de, bugünkü iktidarın öteden beri çok sorunlu olan yargı bağımsızlığına indirdiği en büyük darbe, hoşlanmadığı hakimi HSK eliyle başka yerlere ataması veya başka davalara vermesidir. Bu tür yargıç sürgünleri uzun bir liste oluşturur...
Erdoğan, bu hakim sürgünlerinin yargı bağımsızlığına aykırı olduğunu ifade etmiş, “coğrafi teminat” getirerek düzeltecekleri söylemişti. (30 Mayıs 2019)
İki buçuk sene geçti, bırakın düzeltmeyi, “araç” olarak kullanmaya böyle devam ediyorlar; İşte Kavala davasında değiştirilen hakimler…
Kaşıkçı davasının Suudilere devrilmesine karşı muhalefet şerhi yazan 40 yıllık ve birinci sınıf hakim Nimet Demir de bu sürgünlerin en vahim örneklerinden biridir.
Ama “bizden” gencecik hakimler İstanbul’da ağır ceza mahkemelerine atanabiliyor!
Suç Mu?
Birçok seviyesiz söz gibi ‘ahmak’ kelimesini de siyaset dilimize sokan Süleyman Soylu’dur. Bir soru üzerine İmamoğlu aynı kelimeyi kullanmış. HSK üyelerini mi, Soylu’yu mu hedef aldığı tartışılabilir. Fakat bilimsel raporda, “beceriksiz herif, meziyetsiz, karaktersiz, emekli ol git, hiçbiriniz insan değilsiniz” şeklindeki sözleri Yargıtay hakaret saymadığı, “ahmak” demenin de kaba bir ifade olsa da cezai suç olmayacağı anlatılıyor.
Ama “ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?!”
Kim diye değil nasıl diye düşünmeliyiz. Muktedir kim, mağdur ki? Öteden beri güce göre değişiyor. “Nasıl” önlenebilir bu? Hukukun, siyasetten üstün olmasıyla!
Parti pırtı, ideoloji mideoloji, hayır!.. Hukuk, bütün siyasetlerden, ideolojilerden üstün olmalıdır.
Altılı Masa bunu başarabilirse, ülkeye en büyük hizmeti yapmış olur.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na "ahmak" ifadesi nedeniyle 2 yıl 7 ay hapis cezası verilmişti. Daha önce AKP'nin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) temsilcisi Recep Özel'e "Namussuz, alçak, aciz", "Kendini tımar et" sözleriyle hakaret eden MHP'li eski Isparta Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın'a ise para cezası verilmesinin yeterli bulunduğu ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için verdiği tahliye kararı için "Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum" dedi.
Şimdi son olarak Kanun önünde eşitlik ilkesiyle yazıyı bitirelim.. 1924 anayasası dahil tüm anayasalarımız bu kanun önünde eşitlik mevcuttur.. Mevcut olmasına rağmen kah devleti korumak, kah kamu çıkarını korumaz, kah toplumsal düzeni korumak Kahta siyasal/ideolojik nedenlerle ihlal edilmiş, hem anayasal, hemde evrensel hukuk ilkesi sürekli ihlal edilgelmiştir… İlk önce bizim devletimizin de imza koyarak kabul ettiği İnsan Hakları sözleşmesinin bu konuyla ilgili maddesini, Son anayasamız 1982 Anayasasının maddesini direk buraya alalım ki, durum daha da netlik kazansın… İnsan hakları Evrensel Bildirgesi Madde 2 : İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir. Bildirge’nin ilk iki maddesi doğrudan doğruya bu ilkeden bahseder… İşte ilke: “Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar. Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.” Bu eşitlik ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesinde, ayrımcılık yasağı şeklinde ve Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmada, diye vurgulanmıştır..Eşitlik ilkesi hukukun evrensel ilkesi, bizim Anayasamıza da 10’cu madde olarak girmiştir…
Anayasa Mahkemesi, eşitlik ilkesiyle demokrasi ve hukukun üstünlüğü arasındaki ilişkiye işaret eder: “Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü temeli üzerine oturur. Yasa önünde eşitlik bu temelde vazgeçilmesi olanağı bulunmayan bir ilkedir. Böyle bir ilke her türlü ayrıcalığı reddeder. Eşitlik ilkesi, demokratik rejimde en önemli ilkelerden biridir. Çünkü gerçek demokrasilerde ikinci sınıf vatandaş olamaz.” Söz konusu Anayasa Maddesine gelince şunu görürüz…
MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde (…) (1) kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.(1)
Anayasa daha ne desin, ama ideolojik hırslarımız, benim davam tüm toplumdan, hukuk ilkelerinden daha önemlidir diyerek, insan hakları sözleşmelerine ters, demokratik hukuk ilkelerine ters, madde yokken madde yazılarak, başlayan dava bitmeden hakim değiştirme gibi teknik hatlar da yapılarak… Siyasal hedefler her şeyin üstüne çıkarılırsa, o zaman her şey biter, her alanda güven kaybolur, siyasilerimiz, kamu kurumlarımız bir güven anketi yaptırsınlar ne durumdalar öğrensinler… Bu dava hem evrensel hukuk, hem aynasal acısından, hem vatandaşların iradesini yok sayma bakımından sıkıntılı bir davadır ve sonuç hukuk ilkelerinin ihlaliyle sonuçlanmıştır.. Umarım İstinat mahkemesinden veya Yargıtay dan döner.. Dönmesi daha adil yargılamalar yapılması dileğiyle, Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 18.12.2022
Kaynaklar
1* https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/ahmak-1594991
2* https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/02/160228_erdogan_dundar_aym
3* https://www.milligazete.com.tr/gundem/imamoglu-na-hapis-mhp-li-isme-para-cezasi-verildi-825675
4* Yargı Kararlarında Kanun Önünde Eşitlik İlkesi Ve Kadın Erkek Eşitliği Jülide Gül ERDEM’n Makalesi https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/394590
5* https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/anayasa/
6* https://www.bbc.com/turkce/articles/cv2vykl3v36o
7* https://www.yargitay.gov.tr/documents/AIHM.pdf
8* https://www.hsk.gov.tr/Eklentiler/Dosyalar/9a3bfe74-cdc4-4ae4-b876-8cb1d7eeae05.pdf
|