|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
TARIM ŞURASI 2-3 |
TARIM ŞURASI II-III
II Tarım Şurasında Belirlenen Hedeflere Göre, Ülkemizin Tarımsal Durumunun Değerlendirilmesi Yapılmadan III Tarım Şurasına Geçilmesi Biraz Kendimizi Değerlendirme, Özeleştiri Sorununa Neden Olur kanaatiyle, beraberce Şura üzerine düşünelim mi??
Yani eleştiri yok, II Tarım şurasının sonuçları ne oldu/olacak diye sorma yok, o zaman bakanlık kendi bölge müdürlerini, il müdürlerini, tatlı su gazeteci ve yazarları çağırarak, birbirlerini onaylayanların, bakan ne diyorsa evet anlamında kafa sallayanların toplantısı olsun… Yanı ikinci Şurada hedefler ne oldu kimse sormasın… Her toplantının konusu olur, amacı olur, bunu toplantıyı düzenleyenler belirler, konu Tarımsa tarım işletmeleri, çiftçiler, hayvancılar, sorumlu kurumlar, kurullar, meslek odaları, meslek mensupları ve bu konuyla ilgili bakanlık varsa bakan veya bakanlık yetkilileri üye olarak yer alır… Şuranın yönetmeliğine baktığımızda her konuya bakanlık karar veriyor, her durumda bakan belirleyici oluyor… Buradan nasıl bir karar çıkar, tarım alanında ki başarısızlıklar konuşulabilir mi? Sağlıklı tartışmalar, eleştiriler yapılabilir mi? Şimdi yönetmelikten bazı başlıklara bakalım ve buradan çıkacak kararları, burada tartışılacak konuları, tahmin edebilelim…
“Şûranın kuruluşu ve işleyişi : MADDE 5 – (1) Şûra istişare bir organ olup; Bakanlığın faaliyetleri ile ilgili olan diğer bakanlıkların kurum ve kuruluşlarının üst düzey temsilcileri, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, özel sektör temsilcileri ve Bakanlık birimlerinden Şûra gündemine göre Bakanlıkça belirlenecek yönetici ve ilgili personelden oluşur. Şûranın Başkanı Bakandır.
(2) Şûra, Bakan tarafından belirlenecek tarihlerde toplanır. Şûranın açılışı Bakan tarafından yapılır. Bakanın katılamadığı durumlarda Şûra toplantıları, görevlendirilen Bakan yardımcısı başkanlığında yapılır.
(3) Şûra, katılan üyelerin oy çokluğu ile karar alır. Oyların eşitliği halinde Bakanın oyu doğrultusunda karar verilmiş sayılır.
(4) Şûranın açılışının ardından toplantıların yönetiminde başkana yardımcı olmak üzere Şûra üyeleri arasından, biri Bakanlık personeli olmak üzere, iki başkan vekili ile üç raportör Şûra üyeleri tarafından seçilerek Şûra Başkanlık Divanı oluşturulur.”
Danışma kuruludur, tavsiye kuruludur, aman ha yöneticileri rahatsız edecek bir konuşma, eleştiri yapılmamalıdır… Şimdi daha önce yapılan şura kararlarına, şuranın eleştirileri, önerileri, ne derece dikkate alınmış, yerine getirilmiş, genel hatlarıyla ona bakalım mı?
2004 yılında yapılan Tarım Şurası, dönemin Sami Güçlü’nün Bakanlığı döneminde 29 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında ilgili kamu kuruluşlarının, üniversitelerin, yerel yönetimlerin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının geniş katılımıyla Ankara’da yapılmıştı.
2004 yılında yine Bakanlığın himayelerinde yapılmış Tarım Şurası’nda önemli ve öncelikli olmak üzere 36 ayrı başlıkta kararlar alınmış. Ancak aradan 15 yıl geçmesine rağmen 36 başlıkta sıralanan kararlara ilişkin birçok sorun hala devam ediyorsa… Ayrıca yaşanılan sorunları çözecek, eksikliklerden dolayı eleştirilecek kurumun şura da bu kadar hem yönetici, hem de gündem belirleyici olarak bulunması, şuranın bir sivil danışma, eksiklikleri tespit etmesinden çok bakanlığa bağlı bir birim gibi oluşu bence tekrar gözden geçirilmesi gereken bir durumdur… Ama şu da mümkündür, bakan ne güzel konuştu, bakan sorunları biliyor, bakanla çay içtik, maşallah bakan çok yakışıklıymış, hükümetimiz çok güzel hizmetler ediyor, diye bir bakan ve hükümet yağlama, övme toplantısı olacaksa Şuraya gerek yok, bakanlık kendi kurullarında sorunları görsün, kararları alsın, sorunları çözsün… 2004 de Yapılan Şura da tespit edilen hangi konu çözülmüş ona bakalım mı?
2004 de yapılan Şurada şöyle bir karar alınmış, “Doğal kaynakların envanterinin (sayımının dökümünün) çıkarılması” İki siteye girdim envanter çalışmasıyla ilgili bilgi yok – ikinci olarak girdiğim site adresi : http://www3.milliparklar.gov.tr/envanter/Dokumanlar/2017/kitapc%C4%B1klar/UBENIS%20KITAPCIK.pdf İlk girdiğim sitede bu: http://ormanweb.sdu.edu.tr/ormanvecevre/belgeler/bildiriler/39_S3-2.pdf Olmadı bir siteyi daha deneyelim… Şu siteye ulaştım: https://www.pusulahaber.com.tr/3-tarim-surasi-toplaniyor-9754yy.htm ... İkinci tarış Şurası ile ilgili değerlendirme şu :” Bu kararlar iyi ve oldukça yerinde ama hiç birisi uygulama bulmamış durumda. Bu kararların işlerlik kazanması tarımımızın bu yapısıyla da (haliyle) pek mümkün görülmemekte (4, 5 ve 6 maddeler). Bunun yapılabilmesinin mümkün olamayacağının iddia edilmesi, bugünkü işletme yapımızın bozuk olması ile açıklanabilir. Üretici başına 5.5 hektar ve 5 parçalı işletme büyüklüğü ile bu nasıl başarılır, nasıl uygulanır ki. Yapılması gereken öncelikle işletme yapısını değiştirecek karar alınması ve alınan bu kararın gerçekleştirilmesinin gerektiğidir. Türk tarımının en temel meselesi de budur. Kaynak: 3. TARIM ŞURASI TOPLANIYOR - Prof. Dr. Fikret Akınerdem”
2. Doğal kaynakların erozyon, kirlenme ve yanlış kullanımı önleyici tedbirlerin alınması ile karara gelince, hızla kirletiyoruz, hızla doğal alanları bozuyoruz… Ben sadece su kirliliğiyle ilgili bir örnek vereceğim… Türkiye de, yüzey sularının kalite sınıfları ve karşılaştırma için yüzdeleri şöyledir… Bu verilere göre Türkiye deki yüzey sularının %43,3‟ü 4.sınıf kalitededir bu ise Çok Kirlenmiş Su demektir… 4. Sınıf yüzey suyu miktarı, içme suyu olarak kullanılabilecek ve “Yüksek Kalite Su” olarak tanımlanan 1. Sınıf yüzey suyu miktarının yaklaşık 2 katıdır. İçme suyu olarak kullanılabilecek ve arıtma işlemi gördükten sonra içme suyu olarak kullanılabilecek yüzey sularının toplam miktarı bile çok kirlenmiş yüzey sularının miktarını geçememektedir. Ülkemizdeki yüzey sularının yaklaşık %79‟u kirlenmiştir. Şuralar da karar almaktan çok bunların uygulanabilir kararlar olması gerekmez mi?
3. Gen kaynakları ve biyolojik çeşitliliğin korunması, kararı alınmış ve çeşitliliğin hızla azaldığı görülmektedir… Örnegin şunların nesli tükenmiş: "10 hayvan türünün nesli tamamen tükendi" Geçmişte sadece Türkiye'de yaşayan Anadolu Parsı ile Anadolu topraklarında görülen Asya fili, yabani sığır, yaban eşeği, aslan, çita, kunduz, yılanboyun, kelaynak ve kaplanın ülkedeki nesilleri tamamen tükenmiş risk altında olanlar da şunlar, bunları bari kurtaracak önlemler almalıyız…
Bozayı: Sayılarının çok azaldığı tahmin ediliyor // Telli Turna: Türün az sayıda kalan nesli, özel koruma altına alındı. // Akdeniz Foku: Türkiye denizlerindeki sayısının 50-60 arasında olduğu tahmin ediliyor. // Alageyik: 1970'lerin başında sayıları 50'nin altına düşen tür, sadece Antalya ve Muğla'daki av üretme ve koruma istasyonlarında yaşıyor. // Ceylan: 1982'de Şanlıurfa Ceylanpınarı'nda koruma altına alındı. // Çizgili Sırtlan: Sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinde az sayıda bulunuyor.-Mezgeldek: 'Küçük toy' olarak da bilinen hayvan türüne 1998'de Orta Anadolu'da rastlandı. Sayılarının çok azaldığı tahmin ediliyor. // Su samuru: Yakın zamana kadar Türkiye'nin tüm nehir ve çaylarında yaşayan türün sayısı hızla azaldı. // Kuyruksüren: "Firavun sıçanı" olarak da adlandırılan ve ülkenin güney kısmında görülen tür, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. // Ulu Geyik: Geçmişte, Orta Anadolu ve Trakya'da yaygın olarak rastlanan türün av üretme istasyonları dışında sayısı çok azaldı. // Yaban koyunu: Konya Bozdağ'da koruma altına alınması sonucu sayıları 2 bin 500'ü geçti. // Yaban keçisi: Av üretme ve koruma istasyonlarında sayıları artırılıyor. // Karakulak: "Step vaşağı" olarak da anılan tür, aralarında Çanakkale, İzmir, Muğla, İçel'in de bulunduğu bazı illerde görülüyor. // Çengel boynuzlu dağ keçisi: Av üretme ve koruma istasyonlarında sayıları artırılıyor. // Vaşak: Marmara, Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde nadir olarak görülüyor. // Kurt: Avrupa'nın bir çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de nesli tükenmek üzere olan kurtlar için acil önlem alınması gerekiyor. // Dikkuyruk: Tüm dünyada sayılarının 15 bin olduğu bilinen türün, bazı yıllarda yüzde 70'inin Türkiye'de kışladığı biliniyor. Yaşam alanlarının yok olması nedeniyle türün nesli tükenmek üzere. // Şah Kartal: Türkiye'de yaklaşık 60 tane yaşıyor. // Kara Akbaba: Daha çok yaşlı ağaçların bulunduğu ormanlarda yaşayan türün sayısı, yaşam alanlarının yok olması nedeniyle azalıyor. // Huş tavuğu: "Kafkas horozu", "dağ horozu" olarak da adlandırılan hayvan türü, Kuzeydoğu Anadolu'da yaşıyor. Nesli, tüm dünyada tükenmek üzere. // Toy: Avrupa ve Anadolu'nun en iri kuşlarından olan Toy'un nesli tükenmek üzere. // Çöl Varanı: Sürüngenler familyasından olan Çöl Varanı, sadece Ceylanpınar ve Birecik ilçelerinde görülüyor.
Bunlarda nesli tükenmekle karşı karşıya olan bitkiler...
Konya gaşağı: Dünyada sadece Konya'da yetişen bitkiden, 2006 verilerine göre doğada yalnızca 9 kök kaldı. Bitkiyi koruma çalışmaları sürüyor. // Sevgi çiçeği: Halk arasında "gelin düğmesi" olarak da bilinen bitki türü, Türkiye'ye özgü ve sadece Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde yetişiyor. Bu bitki, Bern Sözleşmesi ile korumaya alındı. // Sığla: Dünya üzerindeki tek doğal yayılış alanı Türkiye'nin güneybatısıyla Rodos Adası olan sığla ağacı, Türkiye'de bin 348 hektarlık ormanda bulunuyor. // Beyaz Çiçekli Çakal Nergisi: Dünyada sadece Türkiye'de Muğla-Fethiye çevrelerinde yetişiyor. // Termopsis Turcica: Dünya'da sadece Konya'daki Akşehir Gölü çevresinde yetişen bitki türü, Dünya Doğal Yaşamı Koruma Konseyi tarafından koruma altına alındı. // Narin Acı Çiğdem: İstanbul'a özgü küçük çiçekli acı çiğdem türü, denetimsiz kentleşme ve yanlış ağaçlandırma nedeniyle tükenme tehlikesi yaşıyor. Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı. // Mavi Yıldız: Türkiye'nin kuzeybatısında ve Yunanistan'ın bazı bölgelerinde ender görülen bitki türü, Bern Sözleşmesi'yle koruma altına girdi. // Yabani Siklamen: Yumrulu bitkiler familyasındaki tür, Bern Sözleşmesi ile korunuyor. // Çan Çiçeği: Sadece Çoruh Vadisi'nde yetişen türün soyu, tüm Avrupa'da tehlike altına girdi. // Karadeniz Salkımı: Soyu, tüm dünyada tehlike altına girdi. // Kilyos Peygamber Çiçeği: Türkiye'de Batı Karadeniz kıyılarında yetişen bitki türü, Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı. // Göl Soğanı: Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı. // Çöven: İç Anadolu'nun tuzlu steplerinde yetişen bitkinin soyu, tüm dünyada tehlike altında. // İstanbul nazendesi: Dünyada sadece Türkiye'nin kuzeybatısında görülüyor. // Erzincan süt otu: Dünyada sadece Erzincan Ovası'nın doğusundaki tuzlu bataklıklarda yetişen bitki, Bern Sözleşmesi ile korumaya alındı. // Çorak Gülü: Tuz Gölü civarında yetişiyor. // Kardelen: Türkiye'de doğal olarak yetişen 9 türü bulunuyor. 2 türü dışında kardelen soğanlarının doğadan toplanarak ihraç edilmesi yasaklandı. // Sphaerophysa Kotschyana: Dünyada sadece İç Anadolu'da 800-1000 metre arasında değişen yükseklikte yetişiyor. // Trifolium Parchycalyx (Yonca): Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı. // Yabani Karanfil: Balıkesir ve Aydın'da görülüyor. İİşte görüldüğü gibi çeşitliliğin korunması kararı başka, korumak başkadır…
4. Mera ıslah çalışmalarının tamamlanması, bırakın ıslahı meraların kiralama yöntemleriyle 49 yıllığına kişiselleşmesi, köylülerin meralara çıkamamasının önü açıldı… Islah örneği var mı, araştırdım örnek çalışma planları var ama… Asıl sorun şu haberde gizli: “Eskişehir Yahnikapan (Köyler Mahalle Oldu Büyük Şehir yasasına gör) Mahallesi sakinleri, kamuya ait meranın 200 dönümlük kısmının İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nce ihaleyle kiraya verilecek olmasına tepki gösterdi.” Binlerce dönüm köy çevreleri neredeyse bedava yakın bir şekilde özel kişilere 49 yıllığına tahsis ediliyor…
5. “Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu” nun çıkarılması, erozyona girelim mi, bence girmeyelim ama şu son 11 milyon ağaç dikilmesi süper bir şey, sanırım 14-15 milyon yakın ağaç dikilmiş olabilir… Önerim kişi başına bir ağaç dikilmesi, yani 80 milyon ağaç dikilmesi demektir ki en büyük erezyonla mücadele yapılmış olur… Ayrıca baraj yapılması da hem önümüzde ki yıllarda iklim değişikliğine dayalı kuraklık için de çözüm önerisi olabilir…
6. Arazi kullanım planlarına uygun olarak mutlak tarım arazilerinin korunması, // 7. Basınçlı sulamanın yaygınlaştırılması, // 8. Toplulaştırma çalışmalarının hızlandırılması….
9. Tarım Havzalarının oluşturulması, bir yana ben Ankara da yaşadığım için dört havzanın nasıl yok edildiğini görüyorum, 1. Ankara Kazan ovası, 2. Ankara Yenikent ovası, 3. Ankara Atatürk Orman Çiftligi, 4. Ankara Cubuk ovası bırakın yeni havzayı, olanları bile koruyamıyoruz…
10. İşletme ölçeklerinin optimum düzeye getirilmesi // 11. Tarım-sanayi-pazar entegrasyonunun sağlanması // 12. Yüksek kaliteli tohumluk, fide ve fidan ihtiyacının öncelikle yurt içi üretimle karşılanması ve kullanımının teşvik edilmesi, Bu konuda sorun çok ciddi, ithal tohumların verimliliği yüksek olduğu için çiftçilerimiz bu tohumları tercih ediyor ama, iklimsel uyum, hastalıklara dayanıklılık, yerli tohumların kaybolması gibi sorunlar yaşanıyor…
13. Sözleşmeli üretimin geliştirilmesi, ürün pazarlama sorununu ortadan kaldırdığı için iyi gibi görünse de perakendeci firmalar rekabetlerini ve karlarını artırmak maksatlı davranışlarından dolayı, maliyet üzerine çok cüzi karlar vermektedirler… Bu eksik teşvikle giderilebilir…
14. Sürdürülebilir üretim teknikleri ve biyolojik mücadele yöntemlerinin yaygınlaştırılması //15. Et, süt ve su ürünlerinin kalite standartlarının belirlenmesi ve bu standartlara uygun üretiminin sağlanması // 16. İhtisas işletmelerinin özendirilmesi, bunu bölgesel ve işletme bazlı yapılanması üretimi artıracağı tahmin edilmektedir…
17. Hayvan sağlığı ve refahı için gerekli mevzuat düzenlemesinin yapılması, gelecek 10 yıl içerisinde hayvan hastalıkları ile ilgili kontrol ve eradikasyon programlarının tamamlanması, // 18. Çiftlikten-sofraya gıda zincirinin incelenerek gıda güvenliğini sağlayacak mevzuat düzenlemesi ile uygulama yöntemlerinin belirlenmesi, çok önemli gıda sahteciliğinin en çok yaşandığı toplumlardan biri olduk gibi bir kanı oluştu…
19. e-tarım ticaretinin geliştirilmesi, teknoloji sadece araçlarda değil dijitalleşmede ve bu alanda da yer almakla oluşması tarımımıza güç katacaktır…
20. Tarımsal desteklerin, tarımının yapısal problemlerinin çözümüne katkıda bulunacak şekilde düzenlenmesi…. // 21. Doğrudan gelir desteğinin tarımsal destekler içindeki payının azaltılarak sadece seçilen belli ürünlerde çok amaçlı olarak uygulanması, tarımda yanlış teşvikin önüne geçilmesi için iki yol görüyorum biri ürün üzerinden teşvik, ikincisi bu teşviki üretim aşamalarında avans olarak verilmesinin gereği… Avans işi pancar üretiminde yıllardır sağlıklı bir şekilde kullanılmıştır, ürün parası verilirken kesilmiştir, bizim burada bahsettiğimiz direk teşvik ve bu teşviklerin ürün üzerinden olması, teşviklerin bir bölünün avans olarak verilmesidir…
22. DTÖ kuralları çerçevesinde prim ödemelerinin maksimum düzeyde uygulanması ve gerektiğinde Fark Ödeme Sistemine dönüştürülmesi // 23. Hayvancılık desteklerinin artırılması ve sürekliliğinin sağlanması // 24. Uzun dönemde, örgütlü, ekonomik, büyüklükte ve ileri teknolojiyi kullanan hayvancılık işletmelerinin oluşturulması…
25. Tarımsal desteklerin GSMH içerisindeki payının iki yıl içerisinde %2’ye yükseltilmesi ve daha sonra artırılması, düşüncesi güzel de tarım üretimini en çok baltalayan gümrüksüz veya düşük gümle tarım ürünlerinin ithalatının yapılmasıdır… Tarım ürünleri ithalatı zorlaştırılmalıdır…
26. Tarım ürünleri sigortalarının ülke genelinde yaygınlaştırılması ve mal sigortalarının yanı sıra can sigortalarının da geliştirilmesi, düşüncesinin maliyetleri ne kadar artıracağı, üzerine düşünülmeli.. Bu şurada öngörülen sigortalama hedeflerine ulaşılıp, ulaşılmadı değerlendirilmelidir…
27. Kırsal alanda yaşayanların girişimcilik yeteneklerinin artırılması, düşüncesi güzel olmasına rağmen teşviklerin, yeteneksizlere dağıtıldığı, hatta eleştirel konuştukları için yeteneği, işletmesi olanların teşviklerinin iptal edildiği ile ilgili haberler alıyoruz…
28. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yüklendiği yeni fonksiyonlar göz önüne alınarak yeniden adlandırılması, // 29. Bakanlığa bağlı olarak “Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü” nün kurulması // 30. Ulusal programda öngörüldüğü gibi, Bakanlık tarafından AB ölçütlerini dikkate alarak “Kırsal Kalkınma Stratejisinin” hazırlanması // 31. İlk öğretim müfredatına “Tarım” dersinin konulmasının sağlanması // 32. Tarımsal öğretim ve araştırma alanında üniversite – bakanlık – özel sektör – sivil toplum örgütleri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi…
33. Üretici örgütlenmesinin dağınık yapısının önlenmesi amacı ile kooperatiflerin bir ulusal birlik altında toplanması, ama sivil kalması gerekmektedir... Bizde tüm dernekler ve örgütler devleti yönetenlerin, iktidarların konuştuğunu konuşmak gibi bir alışkanlıkları oluşmuş… Gerçek sorunlara gözlerini kapatır olmuşlardır… Örgütlerin sivil olması tekrarını hatırlatarak devam edelim de… Siz her şık üzerine düşünün konuyu araştırın eksiklik nerede bilerek eksiklik nerede yöneticilere gösterecek bir örgütlenme gerek…
34. AB Ortak Tarım Politikalarının gerektiği “Ödeme Kurumu” başta olmak üzere gerekli tüm idari yapıların tamamlanması // 35. AB ile müzakere sürecine hazırlık amacı ile Bakanlığın uzman kadrosunun güçlendirilmesi // 36. Dünya Ticaret Örgütü Doha müzakerelerine aktif katılım sağlanması ve hassas ve özel ürünler ile gıda güvenliği açısından önem taşıyan ürünlerimizin etkilenmesi önlenmelidir.
Ulusal tarım politikalarını, uluslararası kurum ve kuruluşlarıyla koordineli bir şekil de tarım işletmeleri, tarım bakanlığı, uluslararası kuruluşlar arasında olacak bir ortak hedef tarımda başarımızı sağlayacaktır… Başarısız olursak kendimizi besleyemeyiz, şu nüfus artış hızına göre tarım ve hayvancılığın üretimi artmazsa beslenme sorunuyla karşı karşıya kalırız.. Gıda fiyatları dünya genelinde durağanken veya düşerken ülkemizde neden fiyatlar artıyor? Sorusunun cevabı nüfus artarken, üretimin düşmesidir…
Yıllar Türkiye Nüfusu Artış Hızına baktığımız da üretim hızımız aynı değilse sorunla karşılaşmamak mümkün değildir…
1927 - 13 648 270 kişi // 1935 - 16 158 018 // 1940 -17 820 950 // 1950 -20 947 188 //1960 - 27 754 820 // 1970 - 35 605 176 // 1980 - 44 736 957 // 1990- 56 473 035 // 2015- 77,7 milyon kişi olmuş…
Yıl 2019 nüfusumuz 80 milyonu aşmış durum da… Topraklarımız aynı olmasına rağmen nüfusumuz artıyor, tarım alanlarımız aynı olmasına, hatta inşaata açılarak azalmasına rağmen üretim artmıyorsa, şuralarda ne konuşup konuşmadığımızın fazlaca bir önemi kalmamaktır… Şuraların şura gibi olması, burada alınan karaların hükümetlerce dikkate alınarak, uygulamaya dönüşmesi dileğiyle, III Şura tarım sorunlarına çözüm bulunan bir şura olsun dilerim… Selam ve Saygılarımla…
Hüseyin Benek – Vatandasfikri.com -- 18.11.2019
Kaynaklar
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|