Tarım Vadileri Oluşturulması
(Değer Paradoksu)
Neden silikon vadileri oluyor da tarım vadileri olmuyor, tarım vadileri neden düşünülmez, silikon vadilerimiz olsun, tarım vadilerimiz de olsun, biz teknolojimi yiyeceğiz? Kentlerin çevrelerinde kentleri besleyecek kadar tarım vadileri planlanmalıdır… Birçok şehrimiz, hatta genele yayarsak, toplum olarak artık kendi kendimizi besleyemez şekilde tarımsal üretim de geriledik… Çin 1.5 milyar nüfusunu besler biz neden 80 milyonluk vatandaşımızı besleyemiyoruz, bunu yönetenlere sormamız gerekmez mi, öncelikle tarım bakanımıza Soruyorum, neden besleyemiyoruz? 5-6 milyon, hele hele İstanbul gibi 15 milyonu geçmiş şehirler gıda dağıtım ağı koptuğunda, burada yaşayanlar ne yiyecekler? 1974-1975 yıllarında olduğu gibi,(O zamanlar Gıda da Dışa Bağımlı Değildik, Ambargo Başka Alanlarda Soruna Neden Oldu) gıda da, teknolojide, enerji de, dışa bağımlılığımız sürerken bir ambargoyla karşılaştığımızda ne yaparız? İşte bu soru, bizde kentlerin nüfus büyüklüğünün sınırlarını ve bu kent nüfusunun nasıl besleneceği düşüncesi oluşturmalı ve bu düşünceye dayalı olarak da…
Bence tarım vadileri ovalar inşaatın işgalin daha da uğramadan ve dereler daha da kirletilmeden sit alanları seviyesinde korunmayla yasalarla korunmalıdır… Biz bu öneriyi yaparken Hollanda gibi denizden değil, İsrail gibi çölden değil bizim açgözlü müteahitlerimiz den ve tarım arazilerinin değerini bilmeyen, siyasilerimizden, vatandaşlarımızdan, yani bizden korunması talebidir bu talebimiz… Ben iki şehir de yaşadığımdan iki şehirden örnek vereceğim ve tarım vadileri nereler olabilir? Bu vadilerin nasıl korunması gerektiği üzerine vatandaşlarımızı, yönetenlerimizi düşünmeye davet edeceğim…
Kastamonu ilçesi Taşköprü, Tosya ve Devrekane ovaları tarım vadisi olabilir, zaten tarım alanları, bu alanlara islah çalışmalarıyla, sulama sistemleriyle, özel teşviklerle daha da geliştirilebilir… Kastamonu sadece bu üç alandan beslenebilir… Çünkü nüfusu toplamda merkezde dahil 400 bin civarında… Ankara da nereler tarım vadisi olabilir, Ankara Çubuk arasındaki Cubuk ovası, büyük bir bölümü yerleşime açıldı inşaatlar yükseldi yükseliyor, burayı kaybetmek üzereyiz… Sonra K. Kazan ovası aynı sorun orada da yaşanıyor, Sonra Gölbaşı tarım alanları, İncek’in 30 yıl önceki halini düşündüğümüz de, ben oralardaki ayvalardan ayva, bostanlardan salatalık, ay çekirdeği topladığımı biliyorum, gördüğümüz manzarayı sanırım Tarım ve Çevreden sorumlu olan yetkililer de (Tarım Hayvancılık ve Gıda Bakanlığı, Çevre Bakanlığı) görüyordur… Görmelerini öneririm, yoksa nüfus artıyor, topraklar yok oluyor, dereler, nehirler kirleniyor, bu artan nüfusu nasıl besleriz? Bunu normal şartlarda bile becermiyorken, besleyemiyorken, ALLAH korusun ya olağanüstü bir durum yaşarsak, ne olur halimiz? Bunları düşünmeli yetkililerimiz… Sonra Eskişehir yönüne baktığımız da o güzelim Temelli ovaları da yok ediliyor, şehir havzasındaki bütün ovaları, dereleri şehir adeta yutuyor… Ben bu tarım alanları yutma işine şehirliler bindikleri dalı kesiyor desem, ne dersiniz?
Bunu bütün illere yaydığımız da gördüğümüz durum vahimdir, inşaat alanlarını atıl, orman ve tarım alanı olmayan kıraç arazilere doğru genişletmek varken, Orman ve Tarım alanları neden imara açılır ki? Bunun tek nedenini hepimiz biliyoruz, buna neden olan sözde önemli nedene, gerçekten de önemli gıdayı, tarımı, doğal alanları, ormanları paraya kurban ediyoruz, etmeyelim… Havasız, susuz, topraksız nasıl yaşarız, bunlar olmazsa, paramız olsa bile ne işe yarar… Değerlerini, değerlerine değer biçmek için oluşturulan aracı(Parayı), değerlerinin üzerine de çıkaracak kadar amaç yapılırsa… Değer paradoksu bizi,(İnsan, Doğanın Bir parçası) biz olmaktan çıkarır… Çıkmamak dileğiyle Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek –25.11.17 – vatandasfikri.com
|