Ahlak/Hukuk/Adalet
(Kanunların Hukukiliği)
Hak temelli kanun hukuka dayanır, güç temelli kanun zulme. Fikri Adil
Bir toplumun sosyal sermayeleri nedir derseniz ben ilk üç’de Adalet, Hukuk, Ahlakı sayarım, siz ne dersiniz bilemem… Buna toplumsal hoş görüyü, Kültürün verdiği uyumu, kurallar üzere normlar oluşturmayı ekleyebilirsiniz… Ekonomik zenginlikleri, mesleki becerileri, nitelikli iş gücünü ekleyebilirsiniz, ama yukarıda ki üçlü olmadı mı, toplumsal işleyiş sorunlu olur… Sosyal sermayeniz ne olursa olsun toplumsal sorunlar sürekli yaşarsınız. Ben bunu 5-6 yaşlarım da öğrendim, birlikte oynadığımız oyunlar da, ister ebeler, ister oyuncular, ister güçlüler, isterseniz uyanıklar her oyun kurallarını ihlal ettiklerin de sorun çıkar oyun bozulurdu… Bozana cızıtanlar, mızıkcılar der, bir daha oyuna almazdık… Ben bakıyorum ki, 5-6 yaşların da öğrendiğimiz şeyleri hala anlayamamış gibi toplumsal hayatın için de olsun, yönetim kademelerin de olsun, kişisel ilişkilerimiz de olsun Adalet/hukuk/Ahlak ilkeleri her yok sayışla toplumsal düzen de bozulma başlar… Bu ilkeleri hep yok sayarsak, toplumsal oyunun tarafları bir birine güvenmez veya sürekli toplumsal hayatın dışın da tumaya çalışırlar ki… Taraflar birbirlerini, hain, ajan, hırsız, katil, diye suçlar, kim yasaları yapma yetkisini eline geçirirse, karşı tarafın haklarını ve özgürlüklerini kısıtlarsa… Bu suçlayış zaten sorunlu olan toplumsal oyunu(toplumsal düzeni) her hareketimizle artık tehdit etmeye başlarız, toplumsal düzenimiz sürekli bozulma tehtidi/riski altında kalır… Sorunların için de toplumsal düzen de hepimiz de, hem toplumsal ve kişisel düzen kaygısı için de yaşarız, karşılıklı kaygılarımızı besleriz… Bu gerilimler her alan da toplumsal hayata yansır, ister kültürel tarafgirlik için de olanlar, ister siyasal tarafgirlik için de olanlar, isterseniz inanç yorumlarının taraftarları olan meshep mensupları, iktidar gücünü eline geçirince kendi kanunu herkese dayatırlar, işte her kanun, hukuki degildir anlayışı da böylece ortaya çıkar….
Kanundan ne bekleriz hakları, korumasını, adaletsizlik ve ahlaksızlık yapılmasının önüne geçmesini…. Kanunlarımızı bu ilkelere göre yapmıyorsanız, o zaman ayrıcalıklar yaratır kanunlarınız… Evet kanunlarınız olur, ama hukuk adalet ahlak dagıtamazsınız topluma, toplum bu kanunlara karşı içten içe tepki duyar, gönüllülük için de Hukukun kestigi parmak acımaz diyemez/demez…
Bunun için, Demokratik Hukuk Devletlerin de iktidara gelenlerin hukuksuzluklarını, ayrımcılıklarını, adalet ve ahlaksızlıklarını engellemek için güçler ayrılığı ilkesi ile sistem temellendirilmiştir… Ayrıca demokrasi evrensel, yerel, tarihsel birikimler üzerine hukuk düzeni kurar ki, herkese adalet, herkese Hukuk, herkese haklar ve sorumluluklar anlamında eşitlik sağlamayı amaç edinir… Bunu da insan haklarının, vatandaşlık haklarının, ahlak kurallarının yazılı hukuk kralları haline gelmesiyle saglanır….
Bunun için de hukuki kanun yapmanın bir mantığı vardır, sınırları vardır, yöntemi vardır, demokratik toplumlar ister demokratik siyasal gerekleri, isterseniz hukuksal gerekleri, vatandaşın haklarını ve özgürlüklerini yok sayamaz… Son hazırlanan kanuna (Dershaneler hakkında ki) ve bu kanunun AYM tarafından iptali üzerine kanundaki düzenlemelere bakıldığında, vatandaşların ticari ve egitim özgürlüklerinde kanunlara ve yönetmeliklere dayalı kısıtlılıklar hukuki degildir ve bu nedenle AYM bu kanunu iptal etmiştir… Bu iptal üzerine hazırlanan hak kayıplarına neden olan yeni yönetmelik de idari mahkemelere götürülebilir…
Kanun yapanlar, hak ve adalet murat ediyorlarsa, kanunun hukukiliğine dikkat etmek zorundadırlar. Fikri Adil
Vatandaşlar da, kurumlar da hukuka dayalı kanun yapma düşüncesinin gelişmesi ve hukuk, adalet, ahlak kavramlarının zihinlere yerleşmesi için ister vatandaşlar, ister kurumlar, isterseniz ana kurum da diyebileceğimiz devletin erkleri kanunların hukukiligine son derece dikkat etmelidirler ki hak/hukuk düşüncesi toplumsallaşsın, hukukun adaleti topluma yayılsın…
Yasa yapan mecliste ben çogunluğum istediğim kanunu yaparım derseniz, sizin grubunuzun dışında ki grupların haklarını tırpanlarsınız ve tepkisini alırsınız… Hak kayıpları ne kadar büyük olursa tepki de o kadar büyük olur, yasa yapan gruplar ayrıcalıkları ne kadar büyük olursa, tepki de ona göre daha büyük olur… İnanca ve kültürel farklılıklara dikkat eden laik, ekonomik ve siyasal özgürlükleri önemseyen kanunlar yapmadığınız vakit toplumsal hukuk algısını toplumumuza yerleştirebiliriz… Bunu yerleştirmek için ne yapılabilir derseniz?
Yapılan kanunlar, evrensel ahlakın(etik) içerikleriyle, yerel ahlaki değerlere de yaslanarak, evrensel hukukun iki önemli kavramı olan hak ve özgürlüklere dayanarak yapılırsa, o kanunlar toplum da hukuk ve adalet sağlayabilir…
Her kanun hukuk hükmünde degildir, kanunların hukuk hükmünde olabilmesi için, hakları koruması gerekir. Fikri Adil
Bunlar hak ve özgürlüklerdir, bunlar da sınırlamalar getirilecekse bile bunların "demokratik hukuk ve demokratik toplum gereklerine uygun" olması beklenir. Getirilecek sınırlamalar demokratik hak ve özgürlükler "zorunlu ve istisnai haller" dışında sınırlandırılmaması şatıyla kanunlar yapılabilir… Bu sınırlar aşılırsa, kanunların adilliğinden, hukukiliğinden şüphe edilir, yapım ve uygulanmasına geçerse o kanun anayasaya, demokratik hukuk kurallarına aykırı olur. Toplumsal fayda yerine zarar verme ihtimali çoğalacaktır…
Güçlünün hukukunu kanun, haklının, hakkın hukuka dayalı kanun korur. Fikri Adil
Örneğin, yeni yaşadığımız bir kanun yapma sakatlığına örnek olarak, dershanelerin kapatılması hakkında ki kanunu gösterebiliriz… Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkına sınırlandırmalar getirdiği için, iptal edilmiştir… AYM'nin bu kararı karşısında, Milli Eğitim Bakanlığı "Yönetmelik" çıkarıp AYM kararını fiilen askıya alması ise Bakanlığın Yargı kararlarını boşa çıkarma çabası, Mahkeme kararlarına direnme cabası olarak değerlendirilebilir… İşte güçler ayrılığı, erkler ayrılığı ilklerinin yerleşmediği, demokrasinin hem siyasal, hem de hukuki olarak yerleşmediği toplumların kaderi bu olsa gerek… Karşıda ki sevmediğimiz bir topluluğun düzenini bozmak için genel olarak toplumsal hakların askıya alınması gibi, hem antidemokratik, hem de, antihukuk yollarına sık sık baş vurulmaktadır..
İşte bu durum da sosyal sermayemiz de sayılan adalet, ahlak, hukuk, demokrasi, laiklik gibi değerlerimizi kendi ellerimizle erezyona uğratmak da bu alanlarda ki boşluklar üzerine oluşan toplumsal düzensizlikler üzerine sık sık sorunlar yaşanacaktadır… Adaleti temsil eden heykelinin gözünün bağlı olduğunu hepimiz biliriz, bazı kasaba politikacıları kendince dalga da geçer, bu adaletin gözü kör diye…. Oysa gözü kör degil kapalıdır, neden mi, taraflara bakmadan, hukukun gereklerine göre, adaleti gerçekleştirmek üzere kararlar almak için hakkın, hukukun karşısın da tarafsız kalabilmek için gözünü kapatmıştır… Hukuk hakları korumak, hak ihlallerini cezalandırmak üzere oluşturulur… Hukukun hak adalet ve özgürlükler getirmesi dileklerimle…
Hukuk, haklar acısından özgürlüklere, yargılama acısından adalet ve ahlaka dayanmalıdır. Fikri Adil
Ahlak, adalet, hukuk değerlerine dayanmayan toplumsal düzenler, sağlıksızdır sorun getiren düzenlerdir… Toplumsal düzenimizin sağlıklı ve uzun erimli olabilmesi için dikkat edecegimiz bu üç kavramı hem toplumsallaştırarak, hem de kişiselleştirerek toplumsal ortamlar hazırlamak dilegi ve önerisiyle selam ve sevgilerimle…
Kaynaklar
1-Prof.Dr Turgut Akıntürk - Hukuka Giriş-Anadolu Üniversitesi
2- Taha Akyol | Dershane kararı http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/tahaakyol_329/dershanekarari_29749000 1/2
|