DEMOKRAT YÜRÜTME
BAĞIMSIZ YARGI
YARGI, YÜRÜTME GERİLİMİ
Bagımsız yargı kim istiyor parmak kaldırsın…. Kimse istemiyor mu? O zaman yargıyı kendimize bağlayalım olsun bitsin…
Tamam güçseniz, iktidar sahibiyseniz kendinize bağladınız, ya sade vatandaş ne yapacak? O kendi adaletini kendimi arayacak, bunun topluma maliyetini düşünerek bu olayı germeden çözmek zorundayız…
Bunları düşünmek bile insanın tüylerini diken diken ediyor, yapmayın etmeyin bagımsız, yasaların tarafı yargı, yargı mensubları, yasama mensubları, yürütme mensubları dahil olmak üzere ençok da biz sade vatandaşlara lazımdır.
Bunu tesis etmek ise seçtiğimiz iktidarın, vekillerin görevidir… Oysa yaşanılanlara bakılınca tersi olduğu izlenimi ediniyoruz, ama toplumsal güvene, toplumsal düzene yazık ediyoruz… Ben dedim olacak kim derse desin yanlış, demokrasiler de erkler sorumluluk alanların da Anayasa ve Yasalar çercevesin de çalışırlar… O zaman nedir bu yaşananlar demek ki sınırlarını aşan bir erk var bu kim?
Yürütmeye göre yargı, yargıya göre yürütme, yasama nere de iktidarın gölgesin de kalmış…
Şimdi bir çok çevrenin yaptığı gibi olaya Hükümet, Hizmet gerilimi diye mi bakacağız, yoksa Yürütme, Yargı gerilimi diye mi… Olayın karıkşıklığını kabul etmekle birlikte ben olaya Yürütme, Yargı gerilimi diye bakarım, neden derseniz, Hizmetin bu meseler de yasal bir sorumluluğu yok, yasal bir erk degil, sivil toplum örgütü, toplumsal baskı aracı, dini bir cemaat vs..vs her şey denilebilir ama, yarı da paralel örgüt denilemez, çünki o zaman bunlar örgütlenirken, siz neredeydiniz diye sorarlar… Bana göre Hizmet, Yargı, Yürütme gerilimin de taraf degil, taraf olduğunu idia edenler, operasyonu gölegelemek, istedikleri yasal düzenlemeleri yapmak için bahane arayanlardır denilebilir… Somut deliller ortaya konmadıkca hizmetin kurumlar da ki paralel yapısı var idiası da yavaş yavaş inandırıcılığını kaybetmeye başlamaktadır…
Olayı yargı ve yürütme gerilimi olarak ele almamız gerektiğini düşünerek böyle alıyoruz…
Yargı ve yürütme iki devlet erkimiz, zaten üç olması gerken erkkin biri Yürütme tarafından öyle bir baypas edildi ki yarın meclisin feshiyle iliğili bir öneri verilse belki de yasamada ki üyeler başbakan istiyor diye onu bile kabul edecek kadar Yürütmenin etkisindedirler, yada benim kanatim böyle oluşmuş…
Somut olarak işleyen iki erk kalmış şimdi bu erklerden biri olan Yürütme, Yargıya suyumu bulandırıyorsun diyor.. Yargıda ben senin çıkardığın yasalarla iş görüyorum ben senin suyunu nasıl bulandırıyım diyor. Sen bana nasıl karar verecegimle ilgili kurallarımı veriyorsun ben de bu kurallara göre karar veriyorum diyor… Yargının dediği sen ırmagın daha yukarısındasın, ben senin suyunu nasıl bulandırıyım ki diyor, bu hikaye aslanla kuzu arasında gecer ve aslan kuzuyu yemek için bahane üretir, suyumu bulandırıyorsun diye kuzu yer. Bu işi bu kadar karıştırılmamalıydı, biz kime inanacagımızı şaşırdık, sahi suyu kim bulandırıyor…
Ben kişisel olarak bazı akli selim insanların düşüncelerini baz alıyorum, bunlar Hukukcu Profsörler, Sami Selcuk, Ersan Şen, Hürriyet'ten Taha Akyol, Ahmet Hakan, Star gazetesinden Fehmi Koru, Yurt gazetesinden Atilla Akar, Vatan Gazetesinden Ruşen Cakır, Y.Şafak gazetesinden Murat Aksoy gibi olayın gerilimi ve akşının salladığı tarafın dışın da kalabilen, olaylar karşısın da objektif düşünebilen gazetecileri ve Hukuk Örgütlerinin temsilcilerini dinleyerek bu iş üzerine kendimce sağlıklı düşünce üretmeye çalışıyorum…
Bu kadar makaleleri, acıklamaları, acık oturumları, HSYK acıklamalarını okumanın, dinlemenin üstüne hala bazı terettütlerim var nedenini biliyorum, tartışan taraflar gercekleri degil taraftarlarının duymak istediklerini söylüyorlar da sanırım ondan…
İşte bu nokta da toplum kurum, kişi, örgüt bazın da güven erezyonuna maruz kalıyor… Kim haklı üzerinde duralım mı, durmayalım tespit edemiyoruz, cün ki herkes yalancı tanık getirmiş… Dedem böyle durumların içinden çıkmak için beyin öküzünü yiyenlerin arandığı bir hikaye anlatırdı…
Beyin öküzü kaybolmuş ya da yenmiş, kimin yediği de belli degilmiş, bey, köylüyü toplamış benim öküzümü kim yedi diye oradakilere sırayla soruyor, ama sırası gelmemesine rağmen ta geriler deki bir aile hep bir agızdan biz yemedik, biz yemedik diye bagırıyor, cagırıyor cırpınıyor, bey hemen durumu anlıyor, öküzü yiyenler en bağıranlardır diyor… Bu olay da kimin sesi çok çıkıyor sa onu haksız ilan edelim mi? Bir hikaye üzerine de haksız ilan edilmez ki… Bu operasyonlar ne için başlamıştı boş, çok önemli degil yolsuzluk yapıldığı şüphesi idiası, şikayeti üzerine… Ya yolsuzluk önemsiz mi ki tartışmıyoruz? Ama ülke kurutluş savaşı veriyor, Seçilmiş demokratik hükümete darbe var, uluslararası bir operasyonla karşı karşıyayız, önümüze öyle şeyeler konuyor ki la, yolsuzluk mu önemli, develtimizin bekası mı, gelecegi mi, düşüncesi beynimize cakıldı, bende çıkaramıyorum…
Ya yürütmeyi oluşturan hükümet kanatının söyedikleri doğruysa, ya yolsuzluklar gercekten de toplumsal yapıya zarar verecek boyuttaysa, ya devletimizin hükümeti emperyalist bir saldırıya maruzsa, ya lütfen bunları yüksek perdeden tartışmayın bizi paronoyak yapacaksınız…
Geldik yeniden düzenlemeye, HSYK daha 2010 da çok büyük şaşalarla bagımsızlık edinmiş, biz evet hayırcılar olarak ikiye ayrılmış, evetciler hayırcılara göre daha agır basmış HSYK yı bagımsızlaştırmıştık… Ne günlerdi, yine bir ölüm kalım meselesi, düşünen insanlar taraf olmakta zorlanıyor, düşünmezle ise yine fanatikce taraf oldukları ratafı savunuyorlardı, herkesin kafası karışıktı, az gittik, uz gittik döndük geriye baktık ki bir arpa boyu bile yol gidememişiz… Yazık ülkemin ve toplumumun haline….
Yeni düzenleme yargı örgütlerini ve hukukun üstünlüğünü savunanları dinlediğimiz de HSYK(Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu) Adalet Bakanlığına bağlanıyor. Yürütmeyi dinlediğimiz de ise siz böyle yaparsanız biz de işte böyle yaparız edasında… Hadi yaptık, yasayı çıkardık, Anayasa aykırı olduğunu bile bile, meclisten geçti yürütme öyle istiyorsa yasama onaylar, çünki çoğunluğu var… Cumhurbaşkanı Anayasaya aykırı olduğunu bil bile onayladı, sonra Yargı kurumları yada Muhalefet Anayasa Mahkemesine baş vurdu, mahkeme iptal etti o ara da gecen üç, dört gün de Yürütme yargıya hıza verdi ve gerekli degişiklikleri yaptı, Anayasa Mahkemesi kararları geriye doğru işlemeyecegi için yapılan düzenlemeler yeni yasal düzenleme yapılıncaya kadar gecerli olacak, bu düzenlemeyi kim yapacak Yürütme, yani Hükümet, yapar mı?
İşte burada hukuk devletine inanan bir yapı oluşturabilseydik, siyasal gelenek oluşturmuş olsaydık, her gelen hükümet topluma kendi hukukunu dayatmasaydı, 28 Şubatlar, 367 vakaları, Türban meseleri, imam hatipli ve cemaatci, irticacı avları yapılmasaydı, şim di hükümetten şu beklenebilirdi… Anayasa Mahkemesi Kararı kesinleşinceye kadar yasal düzenleme yapmamasını beklerdik… Ama ülkemizin Yürüt'me, hükümet etme scili o kadar bozuk ki, gelenegi o kadsr çok kötü ki, bu nedenle bu hükümet çok daha demokrat bile duruyor…
Şimdi ne olacak? Ya bunu bu hale getirmeden önce düşünseydiniz diyesim geliyor ama diyemiyorum, çünki burada yaşanan her olumsuzluk, ülkeme ve toplumuma zarar veriyor. Ben Sosyal adaletci, hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik hukuk devletini savunan biri olarak ne yapmam lazım? Sen kimsin, ister yargı mensubuyum, ister Yasama da yasa çıkarmak için el kaldıran vekilim, ister muhalafetteyim, ister iktidar da, yada sadece vatandaşım, hukuk istiyorum, adalet istiyorum, adaletime, hükümetime güvenmek istiyorum, daha da önemlisi demokrasi istiyorum hakkım yok mu?
Evet, demokrasi, hukuk, adalet isteyen babayigitler aranıyor. Şimdi ortaya çıkmazsanız hiçbir zaman çıkmayın, kendi sırca köşkünüz de sorunsuz yaşayın, ama bütün toplumsal olaylar gösteriyor ki, önce sırca köşklere salrıyor saldırganlar. Bu babayigitler nerede, önce en babayigit bizim başbakanımız, olaya el koysun ve en bagımsız Yargı reformunu yapsın, Yasama yargı bagımsızlığını erezyona uğratacak yasalara hayır desin, sonra Cumhurbaşkanımız, önüne gelen yargı bagımsızlığını gölgeleyecek yasalara onay vermesin, en sonun da yüksek yargı ve Üniversitelerin hukuk kürsüleri, fakülteleri ses versin siz nerede yaşıyorsunuz? Ülkemiz de ciddi bir yargı sorunu yaşanıyor herkes aman bana bulaşmasın diyerek köşesine çekiliyor, perdesini çekiyor. Oysa ki bu sorunlar her kesimin destegi ve önerisiyle aşılacak sorunlar ey babayigitler, koca koca adamlar şimdi konuşmaz da yarın bu olayı eleştirirseniz, yuhh olsun size…
Diyelim ki yanlışlar yapılıyor, bu yanlışı yapanların yanın da, bu yanlışaları görenler var, yanlışı görerek makam ve mevki kaybederiz kaygılarıyla yanlış yapan kurumu, kişiyi ve tarafları uyarmıyorsanız, yanlış yapandan daha çok sorumluluklarınız var. Benden hatırlatması…. Tarih her doğru da, her yanlışı da ve yapanları da yazıyor…
Şimdi susuyorsanız, yada sadece kendi grubunu destekliyorsanız, daha çok taraf olan destekcilerin sesinin çıktığı ses oluyorsanız… Bu tartışma ortamın da sağlıklı bir sese ihtiyaç var, adaletten, hukukun üstünlüğünden, demokrasiden yana olan, gercek hukukculara, gercek demokratlara, gercek gazetecilere, gercek sivil toplum örgütlerine, gercek meslek örgütlerine çok ihtiuç duyulan zamanlar da kafanızı kuma gömüyorsanız, kafanızı çıkardığınız da ortalığı çok karışım görebilirsiniz… Yarın tarih sizi kafasını kuma sokanlar diye yazar…
Yarın nasıl anılmak istiyoruz, iyi, adil, demokrat, hukukun üstünlüğüne inanmış, bu inançlarıyla toplumsal düzene katkılar sunmuş biri mi, yok sadece birilerinin adamı olarak mı? Seçim bizim, sorun ortada, bu sorunu ortadan kaldırmak bize düşüyor… Yan çekme, kaçmak, çamura yatmak, bizimkiler böyle istemiyor pozisyonuna saklanmak yok, herkes çözüme katkı sunsun, herkes sorunu çözmeye, kaldırmaya el atsın… Sorun bizim çözümünü de biz bulacagız…
Son olarak, Demokratik yöntemle gelmiş, Hükümete saygılı davranarak, demokratik hukuk kurallarıyla yargılama yapan Yargının kararlarına saygı duyarak, yaşanılan sorun aşılmalıdır… Ben doğulu sorunu diye düşündüğüm karşı tarafa yaşamsal tehditler içeren müdahaleler ve saldırılar yapılamyarak, daha Demokratik bir Yürütme, daha Demokratik hukuk kurallarına göre çalışan Yargı sistemi toplumsal olarak ihtiyacımızdır ve bunu inşa etme göremiz de vardır. Bunun için Siyaset ve Hukuk alanların da uzmanların çalışmalarının daha çok öne çıkarılması gerekmektedir…
Daha çok hukuk, daha çok demokrasi, daha az slogana ve daha çok düşünceye dayanan, birbirine daha çok güvenen toplum çabalarının sonuç vermesi dilegiyle, selam ve sevgilerimle…
|