ULUSAL EKONOMİ/PARA
Ekonominin dili, düşünce, girişimci, emek, fayda, maliyet, yarar, kar ve nihayet parayla ölçülür paradır… Bizim ekonomimiz acaba bizim dilimizle mi, konuşuyor?? Tükettiklerimiz, kullandığımız araçlar neyse ekonomimizin dili de odur… Acaba ekonomi bilimine göre mi işliyor? Bana kalırsa bizim dengemizi bozan iki olay biri Menderes Hükümeti zamanında popülist ekonomik kararlar, yatırımlar, yani fayda maliyet analizleri düzgün, ekonomi diline göre yapılmayan yatırımlar… Sonra aynı yöntemlerle Özallı yıllar, üstelikte başarı diye sunulan yıllar, bizim ekonomik düzenimize uluslararası müdahalenin en acık, en yoğun yapıldığı yıllar, bizim ulusal ekonomik dilimizin, paramızın dilinin dengesinin bozulduğu yıllar… Sadece fiziki yatırımlarla uçuyoruz kaçıyoruz, diye medyanın şişirmesiyle toplumun desteğinin alındığı yıllar… Ekonomik Olarak Uçuyormuyuz, düşüyormuyuz belli olmayan yıllar…
Bana kalırsa başarmak yerine başarısızlığın yaşandığı yıllar, ne demek, ben tarihten ders alınması gerektiğini düşünürüm, ister ekonomik olsun, ister siyasal, ister sosyal pek ders alınmadığını görüyorum, toplumum adına üzülüyorum… Nereden mi çıkarıyorum?
Kamuya ait kaç tane kurum elden çıkarıldı, kaçı sanayi kuruluşu idi, kaçı fabrikaydı, kaç fabrika kapandı, kaç fabrika açıldı son yirmi yıl da? Buradan gelen paralarla hangi teknolojileri geliştirdik, bu teknolojilerle yeni icatlara dayalı ürünler ürettik ve başka toplumlara satarak ülke refahını artırdık mı!!?? Özelleştirmelerden gelen sıcak para, dış borçlarla gelen sıcak para, hem paramızın değerini, hem de ekonomimizin üretim gücünü erezyona uğrattı, artık o noktaya geldik ki!! Yatırım ve üretim için değil tüketim için borç almaya başladık, bu ne demektir?
Kısacası uzun yılların kazanımı olan kurumları sattık, gerekçemiz neydi iyi işletilememesiydi, arkadaş sen iyi işlettin de engel olan mı oldu? Satılan hangi kurum ayakta, bazı siyasal destekli yatırımcılar kurumları sadece arsası için arsa değerinin yarısına aldılar, belki dağıtım şirketleri işliyor olabilir, onun dışında hepsi ya tekrar satıldı, yada daha da verimsiz, işlevsiz hale getirildi…. Ekonomimiz de sadece bizim yanlışlarımız, aşırı borçlanma ve bu borçlarla yarattığımız kaynakları yanlış alanlara yatırım (geri dönüşü olmayan alanlara yatırım, Atıl yatırımlar) kararlarımız mı bizi zora sokuyor, yok başka makro nedenler de var?
Örnegin Çin’in ucuz üretim gücünden gelen ekonomik baskısı sonucu sanayi üretiminde ki durgunluk, coğrafi çevremizde yaşanılan kaotik ortamlar, bizim ekonomimizi de etkiliyor, sosyal yapılarımızı da, en basit örnek 3.5 milyon Suriyeli, 1.5 milyona yakın orta Asya dan gelenler derken 5 milyon civarında göçmen… İthalata dayalı, kuraklığa dayalı ve diğer girdilerin maliyetlerdeki baskısına dayalı tarımsal üretimin düşmesi… Hepsi ekonomimizi etkileyen nedenler…
Bunlar hükümet etmek üzere seçilen siyasilerin çözmesi gereken sorunlardır, bunun yerine lüks tüketim, kamu kaynaklarının verimsiz kullanımı gibi, toplum olarak bizim tasarruf oranlarımızın düşük olması, hane halkının, vatandaşların, aşırı borçlanması, toplumun arasındaki ekonomik eşitsizliklerin sosyal sorunları beslemesi derken, kaygılı bir toplum oluyoruz… Siyasilerimizden bu kaygıları besleyecek davranışlardan uzak durmalarını, topluma kaygı değil umut vermelerini, tüketimde kaldırılan vergiler, yerine üretim maliyetlerini düşürmek için üretim girdilerinde ki vergilerin kaldırılmasını, tüketimi değil, üretimin özendirmelerini bekliyoruz… Böylece Ulusal ekonomimizin, paramızın daha da güçleneceğini düşünüyoruz, İyi, daha iyi yaşamak istiyoruz, başarmak dileğiyle, selam ve sevgilerimle….
Hüseyin Benek --- 25.1.18 -- vatandasfikri.com
|