Geren siyaset, Gerilen toplum
(Lider Alkışlama Şeansları)
Sosyologları ve diplomatları dinlemeyen siyasetin ürünlerini neredeyse 30-40 yıldır alıyoruz… Ne siyaset bilimcileri, ne sosyologları nede ekonomistleri, nede diger bilim adamlarını dinlemeyiz. Ne ekonomik dinamiklere dikkat ederiz, ne sosyolojik kültürel tabana, ne de diplomatik tercübesi olan ve şu tepkimizin bu sonucu olur öngörüsü olanları dinlemeden siyaset yapmak istenmeyen sonuçların alınmasına neden olur… Uzun zamandır olmuyor mu? İşin dahası da kötüsü mutlaka ya iç düşman, ya da dış düşman var, karşı siyasal grub da onların tuzagına düşüyor… Bu nedenle tartışmıyoruz adeta kavga ediyoruz san ki… En küçük hakaret de hain… Bu gergin ortamlar da nasıl sağlıklı düşünerek daha iyi olanı tartışarak bulacagız… Kimse kimseyi dinlemiyor ki, dinliyor da daha yüksek perdeden konuşmak için, hangi hakaret kelimesini seçiyim…
Bırakın, tartışmayı, bırakın muhalefetin haklı olabilme ihtimali, bırakalım iktidar iyi şeyler de yapabiliri yok böyle ihtimaller… Demokratik bir parti de parti içi eleştiri mekanizmaları çalışmaz mı, hep karşı taraf mı hata yapar, kendimiz de hata yapmamak için çalıştırılmasının öncelikle kendi partimizi güçüne güç katar eleştiriler… Demokratik sistemin iyi işlemesi için hakkı, hukuku, yazma ve aydın sorumluluğu için de bazı uyarılar da bulunanları bile düşman ilan etmek ve onların seslerini duyulmayacak kadar medya organlarından uzaklaştırmak eleştiriyi yok etmek de siyasetimiz oldu, ama bunlar siyasetimizin doğruluğunu kanıtlamaz ki… Nasıl sonuç alıyoruz ona bakılır ki aşagı, yukarı uzunca bir dönem de (50-60 yıldır) dişe dokunur bir başarımızın olmaması, sadece idareyi maslahat için de olmamız… Bunu G.Kore ye hem ekonomik, hem teknolojik olarak dikkatlice bakarsak görürüz… Bu gelişememenin nedeni ne dersek?
Bu ülkenin bütün vatandaşları muahatabınızdır, bu ülkede siyaset yapıyorsanız.
Her şeyi kendi istegimize göre düzenleme yaparsak, ister devlet kültürü, ister toplumsal, ister ulusal, yada uluslararası dengeleri gözetmeden bu bizim istegimiz, bunu yapacagız, digerleri ne yapar bilmeyiz dersek… Baştan ortamı germek istiyoruz demektir… Ben seni muhatap kabul etmem, senin düşüncene hiç ihtiyaçımız yok, o katil, bu hain, şu zalim, bu kötü, şu ondan daha da kötü… Sadece bir biz iyi kalmışsak işimiz çok zor inanın ki…. Sadece kayıkcı kavgası gibi siyaset yaparsak işte sonuç bu olur…
Bunların yansıması, siyaseti geriyor, bu gerginlikler siyasi söylemlere yansıyor, taraftarların fanatiklerini tetikliyor bir gün birisi çıkıyor onun liderine küfür ediyor, diger gün digeri küfür edenin liderine küfür ediyor. Hele bir de sosyal paylaşım sitelerin de yapılan ve kültürsüzlüklerini adeta bu ortamlara kusan öfkeli, fanatik, kindar saygısız sadece kendini düşünen, kendinden başka hiç bir kimseyi düşünmeyen, tiplerle tüm sosyal ortamlar ve medya doldu, bu tahambülsüzlüğü anlayana aşk olsun ki…
Ortak akıl için İstişareler ve meşveretler( Görüş alışverişleri)
Toplumluluklar kendi içlerin de topluluklarının eleştirilmesinin önünü acılmalılar ki, karar aşamaların da düşünceler tartışılmalı ki doğru düşünceyi bulabilelim… Doğru düşünce tartışılarak ortak akılla ulaşılan düşücedir, tek başımıza aldığımız karar mı, ortak karar mı, uzmanların önerileriyle alınan kararların mı daha doğru olma ihtimali var?
Ama en iyi düşünce benim liderimin düşüncesi dersek, en iyi düşünen liderimizin eleştirilmesini bırakın, liderimizin bu güzel düşüncesini onaylama dışında kimsenin şansı olamaz, işte o zaman da yanlışlar yapmaya başlarız… Bu yanlışlara son zamanlarda ki dış politikada yapılan yanlışları örnek gösterebiliriz… Barış süreci nedeniyle insiyatifin neredeyse PKK kaptırmak üzerine olduğumuzu uzun süredir söyleyenleri dikkate almayalım onlar muahalif grubdan…
Eleştiri özgürlüğünün olmadığı yer de iyi düşünce arayışlarından vaz gecilmiş demektir. Fikri Adil
Dogu tipi siyaset
Doğu toplumlarının san ki kaderi biri ya seçimle, ya da ihtilalle yönetime gelir, her gelen aşagı yukarı devletin güçüyle kendi güçünü karıştırarak muhalefet eden herkesi ya dinlemez, ya da susturmaya çalışır. Yaşama şansı kalmayan muhalefet de yer altına çekilir, ya ırka, yada meshebe veya aşirete dayanarak ilk fırsatta şitdet dahil her yolu iktidarı devirmek için kullanır. Seçim olmadığı için de mutlaka kanlı olur. Bizim gibi ülkelerde de muhalafet dikkate alınmazsa sokak muhalefeti gelişir, şitdete dayalı siyaset yapma niyetin de olan siyasi gruplar daha çok taraftar bulur… Böylece toplumsal barışımız hep bozulma riski taşır…
Dogu tipi iktidarlar denetlenmeyi hiç sevmez, bunu gurur meselesi yapar, denetimi hazmedemez, her denetim istegini, her muhalif sesi kendi iktidarına saldırı ve tehlike sayar ve onlara karşı her türlü yöntemi kullanarak sesini kısar, siyasal ortamlardan uzaklaştırmaya calışır… İşte tam güçlüyüm rehavetine kapınıldığı an en güçsüz anımız olur… Denetimsizligin ve muhalefetsiziliğin verdiği keyfiyetler bize sık sık yanlış yaptırır ve toplumsal memnuniyet giderek azalır, güçlüyüm dediğiniz an da desteginiz yavaş yavaş kaybolur ve bu sandığa yansımaya başlar… Bu arada devletin iktidar güçünü kullanılan siyasetcilerimiz ne yaparlar…
Başarılar Lidere, Başarısızlıklar Başkalarına….
Aynı zaman da kendi başarısızlıklarını, ya komşu ülkelerin hasmane davranışlarına veya muhalefetin gizli engellemelerine, bazı devlet kurumlarının kendilerini engeledigine, yada 50-60 yıl önce yapılan hatalara bağlamalarla, alınan iyi sonuçlar lidere, kötü sonuçlar ise başka bir neden bağlanır… Mutlaka yönetimden ve liderden başka kaynaklar suçlanarak liderin suçsuzluğu kanıtlanır. Hep bir agızdan bu suçluya da küfür edilir… Bu durumlar sonucu degiştirmez, sadece siyaset ortamını biraz daha gerer… Son olarak siyasal taraflara bazı hatırlatmalar yaparak yazımızı bitirelim…
İktidarlara: İktidarların ister yasama denetimi, ister yargı denetimi altın da, ya da muhalefetin denetimi altın da olması gerekir ki, iktidarımız yozlaşmasın…
Muhalefet ise: iktidarın halk tarafından seçildiğini unutmasın, karşılıklı saygıya dayalı bir siyasal uslup gerilimi azaltsın… Deriz ama bunu başarabilirmiyiz, ancak gelecekte görecegiz…
Örgütleriniz de demokratik işleyiş yoksa, parti içi atamalar, görev alışlar, aday belirleyişler, ilerleyişler liderin iki dudagı arasında olursa, her partide seçilenler lidere yaranmak için hep itaat eden adamlar ya da numara yapanlar arasından secilirse. Lidere itaat ederken karşı tarafın liderine yüksek perdeden saldırarak siyasi ortamın gerilmesine neden olurlarsa… Sürekli gerilimli siyaset toplumu gerer demiştik, toplumsal gerilimleri besleyen üç kaynak vardır. Bu kaynaklar uygun yöntemlerle toplumsal soruna neden olmayacak düzeye indirilmelidir. Bunlar….
Biri siyasetin dilinin ürettiği gerilimdir, en kolay bu çözülür yeter ki dikkat edilsin digeri daha çok sosyolojik olgulara dayalı kültürel farklılıkların neden olduğu çatışmadır ki Allah korusun en çözülmesi bu çatışmadır. Üçüncüsü ise ekonomik çelişkilerin, eşitsizliklerin, paylaşım problemlerinin ürettiği çatışmalardır. Ekonomik kaynaklı toplumsal sorunları da en üst gelir grubundan en alttakilere doğru %3-4 bir kaynak aktarılması halin de çözülür. Bu çatışma kaynakları çözülmezse ne olur? Toplumsal barışı ya altan alta, yada acıktan tehdit eder. Bunun içindir ki toplumsal dengelere dikkat etmeliyiz ki toplumsal barışımız bozulmasın…
Toplumsal taraflar ve siyasal aktörler, ekonomik taraflar artık gerilimi düşürecek, toplumsal sorunları ortak akılla çözecek dili bulmaları ve kullanmaları gerekir… Yalnız parti liderlerine baktığımız da daha çok uzak olduğumuzu görüyoruz…
Alkış Şeansları
Bunu Salı günleri parti grup toplantılarında sövme günleri, bu sövgüleri yapan lideri alkışlama şeansları düzenlemek yerine, daha saygılı bir siyasi dil, daha eleştirel bir bakış, eleştirileri saldırı degil uyarı gibi algılayan bir siyasal anlayış, kültürel farklılıklara ve yaşam tarzlarına karşılıklı saygı, ekonomik celişkileri ve ucurumları azaltmak için ekonomik paylaşımları özendirici önlemler de alınarak gerilim den uzak bir toplumsal barış tesisi, çevreye karşı koruyucu bir siyasal anlayış için de olunması durumun da, böylece sevgiye ve güvene dayalı bir toplumsal yapının ortaya çıkacağı umuduyla selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – Ekim 14 --- www.vatandasfikri.com
|