|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
MEZHEP SOSLU SİYASAL SAVAŞLAR |
MEZHEP SOSLU SİYASAL SAVAŞLAR
ORTDADOĞU DA MESHEPLER SAVAŞINA MI DOĞRU?
Önce mezhepler savaşı ne demektir ona kısaca bakalım ve sonra asıl konumuz olan ortadoğu daki yeni gerilimlere dönelim…
Evet bu mezhepler savaşı nedir ki ve ne zaman yapılmıştır?
Avrupa da ortaya çıkan reform hareketleri, kilisenin tepkisiyle karşılaşmış ve Avrupa’daki sosyolojik ve siyasi dengeleri bozmuş, Kilisenin toplum üzerinde ki siyasal baskılarından bunalan toplumlar buna tepki göstermiş ve çatışmalar başlamıştır. Bunun sonucunda patlak veren Otuz Yıl Savaşları, 1618 ile 1648 yılları arasında yapılan ve Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı savaşlar dizisidir. Temelinde, bir Protestan-Katolik mezhep kavgası olsa da, savaşan devletlerin çoğu dinsel değil siyasî amaçlar için de savaşmıştır. Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’na bağlı prensliklerin farklı taraflarda savaşması sebebiyle bir iç savaş niteliği bile taşıdığını söyleyebiliriz. Buna bile mezhep savaşı denmeli mi denmemeli mi tartışılırken... Ayrıca biz de Yavuzla, Şah İsmail arasında ki savaş da meshep soslu siyasal savaşdır. Ne dini yaymak vardır, nede ictihat farkını dayatma vardır...
Şimdi kavramsal olarak adının verildiği mezhepsel savaşlar diyebilmemiz için, Dini bir baskı söz konusu olmalı, burada kilisenin baskısı var, içtihadi bir farklılaşmanın sonucu olmalı burada nispeten buda var, Kralların üzerinde siyasal bir kilise baskısı var, ayrıca entellektüellerin ve de bilimsel çalışmaların üstün de düşünsel ve bilimsel çalışmaları yasaklayan baskılar var… Bu baskılardan bunalan toplumlar, kişiler Kilisenin gücünü sınırlandıralım diyenlerle, bu gücü savunanlarla, arasında mezhepsel, düşünsel, sosyolojik ayrılıklara düşülmüş ve sonuç olarak siyasal destekler de bulan gruplar savaşlara neden olmuştur. Bu savaşlar aşagı yukarı otuz yıl sürmüş ve protestanlar kazanmıştır. Bundan sonra batılılar bu tür savaşların önüne geçebilmek için iktidarları demokratik seçimle devralarak ve devrederek siyasal çatışmaları önlemiş, lakilikle de mezhepsel dayatmaların önüne gecerek inanca dayalı çatışmaları önlemişlerdir.
Bu savaşın Kilisenin otoritesine karşı diger dindarların ve aydınlama sevdalısı kişi ve grubların savaşına belki mezhepler savaşı denilebilir…. Ama İslam toplumların da ne kadar karşılığını bulur bilmiyorum…
Kerbela vakası dahil bir çok savaş ya iktidarı ele gecirmek, ya da ekonomik ve siyasal ayrıcalıklarını korumak için yapılmıştır, bunlar dinsel baskıya, caminin dayatmalarına ne siyasal nede sosyolojik tepkiler degildir… Günümüze geldiğimiz de ise, gördüğümüz şu yine iktidarlarını güçlü tutmak için bir mezhepsel grubu dayanarak, başka, öteki, onlara baskı yaparak üzerlerinde otorite kurmaktır, burada ictihadi bir tartışma yine yoktur… Diyelim ki içtihadi farklılıklar var zaten bu tartışma da savaş nedeni degildir…
Şimdi mezhep soslu siyasal ve ekonomik savaşları dine referans göstererek yapılması ise daha başka büyük sorunların habercisidir… Siyasal ve ekonomik sorunlar daha kolay anlaşma ve uzlaşmayla çözülebilecekken inançsal ve sosyolojik, kültürel nedenlerden kaynaklı çatışmalar da anlaşma daha zor sağlanmaktadır. Bu nedenle bu savaşların acıktan mezhepsel degil, siyasal ve ekonomik alanları koruma maksadıyla yapıldığı yüksek perdeden toplumlara anlatılmalı ve mezhep düşmanlığının önüne geçilmelidir.
Mezhep soslu savaşların vebali diger savaşlardan daha büyüktür, neden din adına yapıldığı iddiası vardır, din adına savaştığını sananlar, yine din adına savaştığını sananları öldürüyor olur ki din adına büyük bir çelişkidir. Acıktan savaşların ğanimet için olduğunu yönetimler deklare etmelidir…
Günümüzde ki üretim imkanları düşünüldüğün de ğanimet için ölmeye ve öldürmeye deger mi? Biz Türkler uzunca bir zamandır özellikle ganimet için degil vatan için ölünebilecegini dünyaya söyleriz, Ümmetdaşlarımıza da söyleriz anlayan varmıdır, bilemeyiz… Sonuç olarak, buradan çıkan sonuç İslam toplumları bir an evel demokratik sistemlerini ve laiklige dayalı bir toplumsal yapıyı inşaa etmelidirler yoksa bu çatışmalar daha çok can yakar...
Türkiye'nin tavrı ne olmalıdıra geldiğimiz de, demokratik, laik, hukuk devleti olma cabalarının devam ederek mezhepsel çatışmalar çukuruna düşmemesidir der Allah Ortadoğu halklarının yardımcısı olsun, onlara düşünce ihsan etsin barışlarının tesisine yardım etsin bize yardım edelim dileklerimle, Ortadoğu halklarına sabırlar dilerim…
Hüseyin Benek --- vatandasfikri.com --- Mart 15
Kaynak: http://www.isimsizsevda.org
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|