|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
BATIDA Kİ İSLAM FOBİSİ |
BATIDA Kİ İSLAM FOBİSİ SANAL MI?
Batı ülkelerinde, İslam'a karşı bir anlayışın insani olmayan bir biçimde karku ve nefrete dayanarak yaygınlaştırılmak istendiği çok anlaşılır bir şekilde görülmektedir. Biz İslam dini mensupları bu duruma öncelikle kendi fanatik tavırlarımızla malzeme vermemeli, sonra kültürel olanla dini olanı ayırarak cevap vermeliyiz, bu cevap saldırı maksatlı degil, senin dinin de şöyle, senin atanda bunu yaptıdan çok savunmaya yönelik davranışlarla haksız yere oluşan İsalamofobiyi ortadan kaldırma cabası içine girmeliyiz. Genel olarak grup dayanışmasını sağlamak için yapılan karşı grup kötüdür, kendi yaşadığı inanç ve kültüre ters bir hareketi alarak başka başka anlamlarda yükleyerek en kötü politik propaganda hem mezhepler, hemde dinler arasında yapılmakta, bu yapılan karalama kampanyası insanlığı kin ve düşmanlığa nihai olarakta savaşlara sürüklemektedir. İletişimin ve ulaşımın yoğunlaştığı günümüzde insanlar her şeyi açık ve secik görebilmekte, artık o kara propagandalara inanmamaya başlamaktadır. Günümüzde hala devam eden bu yanlı haber ve yorumlar, Ülkesi işgal edilen bir grubun yaptığı karşı saldırıları dine bağlamakta ve bu saldırı anında sebepli sebepsiz Allahüekber diye adam kesenlerin ve vuranların görüntüleri bütün iletişim ortamlarında abartılarak tekrar takrar gösterilmektedir. Bir karşı saldırı yaparken Allahın adının anılması, ben bu hareketi Allah ve vatanım için yapıyorum mesajı içermektedir, bunları ve bölge insanları, o eylemi yapanlar bilirken izleyenlere insan kesmenin İslamın bir parcası gibi sunulmakta ve ülkelerini savunduğunu düşünen bu insanlar karşı tarafa İslamı karalama kampanyası için malzemeler vermektedir. Ülkelerinizi savunurken, o işgalci arkerleri vururken çektiğiniz videoların İslamifobiyi besleyen görüntüler olduğunu unutmamalısınız.
Din adına kadına davranışlarında çok defa kullanıldığını görmekteyiz, hangi ayete dayanılarak yapıldığı belli olmayan kadın haklarını korumayı İlk kez başlatan İslamı kadın düşmanı gibi algılatmanın ne alemi vardır anlamıyorum. Başka bir davranışta işgalci askerlere karşı yapılan davranışlardır. Yakaladığınız asker esirdir, esirin ise hayatı artık size emanettir, yapılan ne dinidir, nede insani nede askeridir. O zaman bu hareketler yapılmamalı, işgalcilerle daha insani ölçülerde savaşılmalıdır. Orada kontrolsüzce ülkesini savunmaya çalışanların yaptığı yanlış hareketlerin ise bilinçli bir şekilde İslama maledilmesi ise karşı tarafın kendi ve dünya kamuoyunu yanıltarak sanal bir korku yaratma çabaları olarak düşünmeliyiz. Yalnız Dünya insanlığının sorması gereken soru o askerlerin ne için kesildiğinden çok yabancı askerlerin o ülkede ne yaptığı, kendi ülkemizi işgal etse biz o askerlere ne yapardık olmalıdır. Asıl sorun burada saklıdır, bir ülkenin askerleri başka bir ülkeyi işgal ediyor o ülkenin insanı da ülkesini savunduğunda terörist olmakla kalmıyor ülkesini savunan insanların dinlerine de saldırılıyor. Üzerinde derinlemesine düşünülgüğünde yanlış ve doğru anlaşılmakta ama genel olarak hergün haberlerde kendi askerlerinizin kesildiğini gördüğünüzde düşünmeden keseni haksız bulmaktayız. Çünki ötekilerin yaptığı hareketler bizi daha çok etkilemekte bizimkilerin yaptığı hareketler ise savunmaya yönelik hareketler olrak algılanmaktadır. Savunma bulunduğunuz yerde yapılır, başkalarının ülkelerine yaptığınız savunma degil acık saldırı ve işgaldir.
BATI VE ÖTEKİ ALGISI
Batı'nın, kendi kimliğini ötekisi üzerinden üretmesi, kendini öyle tanımlaması Batı medeniyeti olgusunun bu temelde zihinsel olarak tasavvuru yeni bir olay değildir. Haçlı ruhu, öteki olarak tanımlanmış İslam düşmanlığı üzerinden, bütün Orta Çağ'ı kuşatan anılar ve hikayeler üzerine inşaa edilmiş sağlıksız ve düşmanlığa hğizmet eden bir düşüncedir.
Oryantalizm diye anılan, Batıda Doğuyla ilgili düşünceler veya hikayeler yazan, kimi gezginlerin, kimi diplamatların, bazende askerlerin düşüncelerinden oluşan çoğu afaki bilğilere dayanan hikaye, roman, denemelerle oluşturulmuş İslam düşüncesi sağlıktan yoksun oluşturulmuş düşüncelerdir. Sadece kendi kaygılarını bu yazılara taşımışlardır, temelde bu yapılan doğunun bütün maddi-kültürel varlığının fark edilip, dönüştürülmesi batılıların sömürüsüne açık hale getirirlmesi amacına yöneliktir.
Bu anlayışın, İslam dünyasına karşı ürettiği önyargılı tutumun, "İslami fobi" etrafında günümüze kadar taşınmış olmasıdır. Bunu, Almanya'da yaşayan Türkler'e karşı kundaklama olaylarında, Amerika'daki Müslüman topluluklara karşı ayrımcı davranışlarda, Filistin'de toprakları işgal edilen Müslümanlar'a uygulanan İsrail zulmü karşısında, Batılı devletlerin dış politikalarında net bir şekilde görmek mümkündür. Batılı bir vatandaş öldüğünde bütün medya organları bunu dünyanın en önemli olayı gibi sunarken, onbinlerce Afrikalı veya Müslüman ölürken, bırakın haber vermeyi gizlediklerini bile düşündüğümüz olmaktadır. Arakan da yaşananların sadece haber olarak dahi önem sıralamasında ki seçimi, Şimdilerde de Mali deki durumu haber olarak işleyişlerinde sanki orayı işgal etmek haklarıymış gibi bir haber veriş duruma hakimdir.
İslamofobi üzerinden, bazı batılıların nefrete ve suçlamalara açık sorunlu insanları belki belli ölçülerde tatmin edebilir. Ama sağlıklı insanların küreselleşme sürecinde ihtiyaç duyduğu, barış içinde farklı kültürleri anlama ve birlikte yaşama gibi, ihtiyaçlarına asla cevap veremeyeceğini batılı dostların artık görmeleri gerekir. Aslında doğuyla-Batı'nın, İslam ve diğer dinlerin birbirlerinden korkarak değil, birbirlerini anlayarak, yaşama haklarını kabüllenerek küresel sürecin imkanlarını kendisi ve ötekisi için bir refaha ve barışa dönüştürmeye çabalamaları gerekirken, kendi alğılarını ve siyasi amaçlarını dinsel olarak sunarak halka korku ve nefrete dayandırılan İslamofobiye çevirmeye çalışılmasını anlaşılır bir durum degildir.
Bu Kelimeye Terim acısından baktığımızda ise şunu anlamaktayız, "İslam korkusu (fobisi)" demektir. Anlam olarak İslam'dan ve Müslümanlardan korkma, çekinme içgüdüsünü ifade eder.
Kelime ilk kez 1991 yılında kullanılmıştır, 11 Eylül saldırılarıyla gündeme daha yogun bir şekilde getirilmiştir. Bugün İslamofobi dendiğinde hem İslam dinini tanımamaktan kaynaklanan bir korku, hem de bu korkuya dayanarak müslümanlara karşı ayrımcılık yapılmasının meşru görülmesi akla gelmektedir.
Bu korku ve ayrımcılığın tarihi köklerine baktığımızda ise, taa İspanya'da Endülüs'ün İslam tarafından fethedilmesine kadar gerilere gidebiliriz. Haçlı seferlerine asker bulmak isteyen kilise mensuplarının yaptığı propagandalara, fikir zemini Hristiyanlığa karşı tehditler ve tehlikeler üzerinde oluşturulmuş olan "islamofobi", İslam ile Hrıstiyanlar arasındaki ilişkilerin, tanışıklığın yaygınlık kazanması ile yüzyıllar içerisinde azalmış iken yaklaşık son yıllarda yeniden gündemde yerini almıştır. Bu gündemdeki yerini Huntington'un ünlü "Medeniyetler Çatışması" makalesiylede deteklenmiş, İslam'ı Batı için bir potansiyel düşmanlık odağı olarak lanse etmesinin yanısıra İslam ülkelerinin siyasi, askeri, ekonomik olarak güçsüzlüğünün devamı için oluşturulacak propaganda malzemesi olarak da İslami fobi devam ettirilmek istenmektedir.
Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde New York'taki "İkiz Kuleler" saldırılarından sonra Hıristiyan dünyasında daha önceki yabancı düşmanı ırkçı eğilimlerden kaynaklanan yeni bir durumdur. Avrupa ülkelerinde işsizlik, nüfusun yaşlanması gibi yeni durumların beslediği yabancı düşmanlıklarının en önemli öznesi olarak Müslümanlardan korku giderek bir paranoyaya dönüşmüştür.
Batı’da İslam’ın yayılmasına karşı, kültürel, teolojik, askeri ve politik tehditler yaratıldığını, bu tehditlerin de günümüzde İslam dinini karalama dönüştürülerek İslamofobinin yükseldiğini söyleyebiliriz.
İncil’de olmadığı kadar Kur’an-ı Kerim’de Hazreti Meryem ve Hazreti İsa’dan bahsedildiğini , dinin her iki taraftan ekonomik ve siyasi çıkarlara malzeme yapılması sanların aralarında derin kırıklara neden olduğu görülmektedir. Öte yandan artık batılı halklar göremeli ve provokasyona gelmemeleri gerekir, yönetimlerinin emperyal maksatlı yanlı yayınları amaçları dinlerin arasındaki hoş görüye en büyük engeldir. Aynı şey İslam dini mensupları içinde geçerlidir, geçen yıl çekilen ‘Müslümanların Masumiyeti’ filminin ve ‘Charlo Hebro’ dergisinin yayımladığı Hazreti Muhammed’e hakaret eden karikatürlerin kışkırtma göstergesi oldunu unutmamalıyız. Batı’da İslamofobinin arttırılması için provokasyonların yapıldığını artık dünya alem biliryor bizde bilerek bu oyunun bir parcası olamyalım. Birisi fitne veya fesat maksatlı bir film, karikatür haber üretir bütün Müslümanlar bu fiteneye, fesata uyarak ortalığı yakıp yıkarlarsa, fitnenyi ve fesatı ortaya atanların oyunlarına düşülmüş omaz mı? Müslümanların kutsalı ile diğer dinlerin kutsalları arasında farklar olabilir, ama kutsalları çatışma nedeni degil yaşama nedeni yapalım. Ama bir Müslümanın peygamberine hakareti de kabül edenezler, Müslümanlar için Hazreti Peygamber, vicdanlarından daha kıymetlidir ve bu kutsala hakaret edildiğinde onların tepki göstermesini baklememekte biraz insafsızlık olur sanırım.
Müslüman kamuoyu yoklamalarında yüksek oranlarda çıkan Batı’ya yönelik negatif önyargılar ve kuşkular da hep zihinlerinin bir köşesindedir. Batılıların çoğunun da bağlı olduğu Hıristiyan ve Musevi geleneklerine ilişkin yanlış etiketlerden, önyargılı yaklaşımlardan da rahatsızlardır. Diğer yandan İslam cephesinde ise Batı’nın Müslümanlara yönelik birtakım önyargılı bakışları ve haksızlıkları sorgulanarak saldırma yerine savunmaya dönük düşüncelerle Batılı kamuoyunu bilgilendirerek, ön yarğılardan kutulmalarına yadımcı olamalıyız.
Bizim fetih ya da cihad gelenegimizin, Batılılarda kültürel önyarğılar oluşturmuşsa, onların geçmişteki haçlı seferleri ve günümüzdeki sömürgeci tavırları benzer etkileri bizde yapmaktadır. Toplumların şuuraltılarını etkileyen bu olaylar artık sömürgeci tavırlar dışında tarihte kalmıştır. Özellikle Batı’nın lideri ABD’nin Dünayanın bir çok bölgesinde ve daha çok İslam ülkelerine dönük askeri müdahaleleri ve karşılığında Amerikalıları hedef alan şiddetli direniş eylemleri, tarihsel ön yarğıları daha çok besledi yaraları iyice kanattı. En yumuşaktan en serte, farklı üsluplarla ifade edilen karşılıklı önyargıların üzerine sistematik ve yapıcı şekilde gidilmeli, Batılı kaynaklardaki İslam düşmanlığını besleyen yayınların artık İslamı tanımaya dönük yayınlara dönüşmesi sağlanmalıdır. Bu kültürel yapı halini almış yaralar Batı ile İslam dünyası ve Türkiye ilişkilerini olumsuz etkileye devam edecek, kültürel sürtüşmelerin önüne geçilemeyecektir. Geçilememesi durumunda da özlenen dünya barışına da ulaşılamayaçaktır.
Tarafların da şiddeti sözde nefs-i müdafaa yolu olarak kullanmaları her iki tarafında dışlanması, işgal ve sömürüden uzak durulması, önyargıların tamamından kaynaklı kötü niyet ve komplo olabilecegini bilerek ön yargılardan kaçınılması, birçoğunun cahillikten ya da bilğisizlikten kaynaklandığının bilinmesi daha temkinli yaklaşımların önünü açacaktır. Öte yandan, sistematik şekilde karşılıklı nefreti körükleyen unsurlara karşı da uyanık olunarak bu tuzaklara düşülmemesi sağlanabilir. Örnegin Almanya’da Müslüman Türklerin evlerini yakan neonaziler varsa, Türkiye’de gayrimüslimleri hedef alan eylemlerden de uzak durulmalıdır.
KARŞILIKLI ÖZELEŞTİRİ VE EMPATİ DE LAZIM
Bazı düşünürlerin İslamofobiyle mücadelenin unsurlarından biri olarak özeleştiri ve empatinin önemine işaret etmeleri ve önermeleri taraflarca dikkate alınmalıdır. Bu son derece önemsenmesi gereken bir noktadır. Müslüman cenahın içinde küçük küçük fanatik azınlıklar eliyle yer yer şiddete de dönüşen tepkiselliklerin, Batı dünyasında Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve nefretin iyice azmasına neden olduğu bu fanatik gruplara da anlatılmalıdır. Birbirini besleyen bu iki taraflı kısır döngüden kurutulmanın yolu bu yanlı, yanlış yargılardan herkesin zarar gördüğünün görülmesi ve karşılıklı özeleştiri ve empatinin yapılması gerekmektedir.
Başka Batı’daki İslamofobi’nin çözümü için neler yapılabilir? Her şeyden evvel, sabırlı olmalı saldırı yerine savunmaya dönük tavırlar takınılmalıdır. Derin tarihi ve kültürel kökleri olan, güncel siyasi itiraslarla ihtilaflarla da beslenen, terör eylemleri ve askeri müdahalelerle taraf bulan bu fobiyi her iki tarafda aşarak dünya barışına katkı sunulmalıdır. Başka bir fobi besleyen kaynak ise ekonomik durgunluklar nedeniyle de bazı batılı ülkelerde artan işsizliğin yabancı ve göçmen karşıtlığna dönüşerek bu soruna kaynaklık yapmaktadır, birçok kaynak beslenen bu sorunun bir çırpıda ortadan kaldırılabilmesi zor görünmektedir. Önyargıların birbirini tetikleyici etkisi bilinip, ona göre soruna müdahale edecek yöntemler geliştirmeliyiz. Yani bir taraftan öteki mahalleyi düzeltmeye çalışırken, diğer yandan kendi evimizi de temizlemeliyiz. Müslüman çoğunluklu ülkelerde gayrimüslimlere önyargılar ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Batılı ülkelerde yaşayan Müslümanların ve batılıların fobisi daha epey sorun olarak toplumları rahatız etmeye devam edecek görünmektedir. Bu nedenle batı ülkelerinde yaşayan Müslümanların rahat yaşamaları zor görünüyor. Bu soruna çözüm arayışları içinde örnek şahsiyetler bulunmakta bunların sayısının çogalması dünyabarışına katkılar sunacaktır.
Bu konudaki Fettullacı olarak bilinen cematin çalışmaları takdirle izlenmeli ve bütün kurumlara örnek teşkil etmelidir. Tepki yerine eleştiri, saldırı yerine savunma önerisi, savaş yerine barış, kötüleme yerine iyi özelliklerimizin öne çıkarılarak kendimizi anlatmaya çalışmak bu hizmetin de yaptığı ve İslami fobiyi en iyi aşma yönetmleri olduğunu hatırlatarak bütün Dünya insanlığını diyaloğ, barış, hoş görü içinde yaşamaya davet ederek selam ve sevgilerimi sunarım.
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|