BİRBİRİMİZİ YOK SAYARAK YAŞAMAK
Birbirimizi yok sayarak yaşamanın maliyetini artık görelim ve yeni bir yol ve yöntem bulalım ki ölmeyelim öldürmeyelim, TC ‘nin eşit vatandaşları esaslarına göre demokratik ve laiklik eksenlerin de toplumsal sorunlarımıza çözümler bulalım.. Ama dogu toplumları bir türlü bunu beceremiyor, bizde dogu ile batı arasında yaşadığımızdan olsa gerek zaman zaman bu otoriter ve yok sayma hastalığına bulaşıyoruz…
Evet, benim gödüğüm bu her otorite, daha az otoriteyi ve cogunluk, azınlığı yok sayıyor, bunu öyle belli ediyor ki ya sen kimsin der gibi, gözümüzün içine baka baka yapıyor birbirimizi yok sayıyoruz kendi inandığımız doğruları ülkenin ve dünyanın kesin doğrusu diye dayatıyoruz ve dayattıkca da sorun yaşıyoruz…
A tahrikatı, B tahrikatının dini yorumunu, yaşayışını, A siyasi partisi, B siyasi partisini, İktidar muhalefeti, Muhalefet iktidarı yok sayıyor.. Ya aslın da varlar, varız ya…
Eee varken yok sayılmak, yaşanmışlıkları yok saymak biraz sorunlu bir ruh hali gerektirmez mi, yada sadece düşmanlıklar, eleştiriler, yergiler, hakaretler üzerinden karşıdakini hatırlamak sağlıklı bir ruh halinin belirtisi olabilir mi? Sanmıyorum…
Hele bir olay anlatayım da işin ne kadar vahim boyutta olduğunu anlayalım… Üstelikte bu kişi akademik personel…
Bir seminere gittim, üstelikte felsefe semineriydi, üstelikte birlikte yaşamakla ilgiliydi, düzenleyiciler arasında olan bir Doçent ne dese iyi Cumhuriyet tarihi bizim tarihimiz degildir, ben bu tarihi yok sayıyorum… Al bir kaya nereye dayarsan daya… Ya arkadaş sen ne içtin diye soran çıkmadı… Ora da Gazeteci Yazar Ayşe Sucu, nazik bir tepki gösterdi, Mikrofon neredeyse bir asırlık Tarihimizi yok sayanın elin de olduğu için tepkisi iyi anlaşılamadı, bende bu ucuk kacık fanatik adama tepki gösterirsem salonun ve ortamın tadını kacırım düşüncesiyle tepkisiz kaldım… İyi mi etim hala bilmiyorummm…
Evet, yok sayışlarımız bunlardan mı ibaret yok, bir topluluğun kültürünü, dilini, inancını üstelik de devletimiz yok saydı, alevileri hala yok saymaya devam ediyor, ya varlardı aslında diyenleri de cezalandırdılar… Örnek İsmail Beşikci… Türban sorunu ve Kürt sorunu bu yok sayışların bize hediyesidir… Türbanı yok sayılanlar demokratik yöntemleri kullanarak iktidara geldiler sorunlarını çözdüler… Türban insanın inanç hakkıymış gördük, inancı yok sayılanlar kazandı… Kürt sorunu ise artık çözüm sürecine, barış sürecine girdi ve Onlarda dagda kara bastıkların da kart kurt seslerinin etkisiyle Kürt olmamışlar varmışlar…
Şimdi bu sorunları aşmak için, bunların toplumsal sorun olmaktan çıkması için yeni bir şey keşfetmeyecegiz… İnsanlığın keşfettiği ve iyi sonuçlar aldığı iki ilkeyi iyi kullanacağız… Bunlar nedir Demokrasi ve laikliktir…
Demokrasi iktidarın darbeyle, kanlı şekillerle degil seçimle degişmesini sağlayan bir sistem olduğu için iktidarı ele gecirme çatışmalarını engeller, yani güzel bir şeydir, insanlar iktidarlarını korumak ve seçimle gitmeyen iktidarların devirmek için ölmez … Laiklik ise dinsel ve mesepsel çatışmaları önler neden mi her inanca ve meshep’e alan ayırır, yaşanmasını sağlar, ayını mesafe de durur… Bu da iyi bir şeydir kimse kimseyi benim gibi inanmıyorsun diye öldürme geregi duymaz, karşılıklı inançlara ve yaşam tarzlarına saygı duyar.
Eee o zaman neden bu iki ilkeyi ülkemiz de, toplumumuz da, devletimizin kurumların da, siyasi partilerimiz de, sivil toplum örgütlerimiz de kullanmıyoruz, yada kullanamıyoruz? İşte burada duralım düşünelim…
Demokrasi istişare degil mi, demokrasi meşveret degil mi, demokrasi işin ehlini yönetime getirmek için seçmek degil mi, demokrasi seçilemeyenlerin hukukunu korumak degilmi, demokrasi iktidarın dışındakilerin de yaşam ve insan haklarına saygı duymak degil mi? Liderler neden gercek demokrasiden korkuyor anlamıyorum… Bizim sorunlarımızın bir bölümü de gercek demokrasiye bir türlü gecemeyişimizden kaynaklı olduğunu düşünüyorum… Aday belirleme yöntemleri, Ön seçimler, kongreler, üyelerin katıldığı seçimlerle yapılmadıkca halkın istedikleri meçlise giremez, liderin istedikleri girdiği için de liderler istediği gibi siyaseti ve toplumu şekillendirmey kalkar sorun buradadır… Gercek demokrasiler de toplumun, yani vatandaşların düşüncesi devletin kurumlarına ve hükümet etmeye yansır…
Laiklik kafirun sürende ki gibi, “senin dinin sana benim dinim bana” degil mi, sen benim inandığım gibi inanmazsın ben de senin inandığın gibi inanmam degil mi? Dinde zorlama olmaz ilkesinin yönetime yansıması degil mi? Zorlama olursa herkes takiye yapar, Allah adına hareket eden yönetimler ortay çıkar ve Allah korusun şirke kadar giderler, nitekim tarih de Allah adına kural koyanların aslın da iktidarlarını korumak için kuırallar koyduklarına hep şahit olunmuştur bunu bilmiyormuyuz. Laiklik takiyeden uzaklaşılarak gercek dindarlığın da yaşanması garantisi degil midir? Degili anlayamadı toplumumuz, neden bir bölüm inananların üstünde laiklik bir din karşıtlığı gibi uygulandı ve inananların bir bölümü yok sayıldı baskı gördü de ondan…
Tamam haklı olunabilir ama hep biz geçmişte ki hatalar üzerinden mi saf tutacağız, yaşayacağız, sen bana bunu yaptıydın ya, senin dedelerin benim dedelerimi dövmüştü ya, hatta Kerbela olayını referans alarak günümüz de hala düşmanlıklar yaratabilmeyi beceren bir toplum olduğumuzu unutmayalım ve şunu düşünelim… Daha 1945-52 yılları arasında düşman olan, savaşanlar şimdi sınırlarını kaldırmak için çalışıyorlar degil mi? Biz de İslam toplumları olarak 1350-1400 yıl önce yaşanmış iktidar hırsıyla yapılan bir hatadan yola çıkarak düşmanlık sergileyebiliyor ve birbirimize karşı olan kinimizi nefretimizi besleyebiliyoruz… Bir tuhaflık yok mu?
Buraya kadar şunu anlatmaya çalıştım yok saymak yok, karşılıklı saygı ve sevgi var, birlikte yaşamanın temelinde saygı, sevginin yanı sıra demokrasi, laiklik ilkelerinin uygulanması var. Bunlar üzerinden düşünceler, İnancımızı güncelleştirmeler yaparsak, barış içinde yaşarız… Yoksa kabile, aşiret, meshep, tahrikat derken toplumsal barışımızı, vatanımızı kaybederiz ki… Birileri gelir bizi barıştırırken de zenginlik kaynaklarımıza el kor… Libya, Irak, Suriye, Mısır örnekleri yetmezse biz de bu katagoriye gireriz demeye dilim varmıyor…
Birbirimizi yok saymadan saygı duyarak demokratik kurallar için de yaşamak dilegiyle selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek --- www.vatandasfikri.com Haziran 14
|