TOPLUSAL MUTABAKAT
Toplumsal uzlaşıların, mutabakatların çeşitli yolları vardır, bunlar nedir, üzerinde kısaca duracak olursak…
Kişilerin kendilerini içinde yaşadıkları topluma nasıl ait hissettikleri aslında bu sorunun cevabıdır, bunlara asabiyet, aidiyet, müzakere, uzlaşı rıza, kabul sonucu oluşan mutabakatla oluşmuş olan toplumsal hayat, düzen, sistem, rejim diyebiliriz…
İçene doğduğumuz toplumun bize verdiği kimlikler ile kendimizi bu topluma ait hissederiz, aile gibi, aşiret gibi küçük gruplarda sorun olmaz, bu aidiyetle toplumun kurallarını gönüllü olarak kuralımız sayarız… Günümüz dünyasında bu aidiyet duygusu önemli olsa da, bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi inanmayan, bizim kültürel değerlerimiz dışında değerleri olan kişilerle, aynı toplumda yaşamasına dayalı olarak, farklı yaşam tarzları ortaya çıkmakta, bu farklı yaşama tarzlarına ister toplulukların, ister toplumun, ister devletin kurumlarının müdahalesi, toplumsal mutabakatın bozulmasına neden olmakta ve buna dayalı olarak toplumsal barışın bozulmasıyla sonuçlanan çatışmalar ortaya çıkmaktadır.. Toplumlar toplumsal mutabakatları ve barışları için yeni ve genele hitap eden kurallar ortaya koymuşlardır… Bu yeni mutabakatların/sözleşmelerin adları ise Cumhuriyettir, Demokrasidir, anayasadır, kanundur…
Bunlar sanki aramızda bir sözleşmedir, sözleşmelere uyulmadığında bu kanunlar üzerinden uymayan tarafa yaptırımlar/cezalar uygulanır… Bunu kim uygular devletin yargı kurumları, devlet bu uygulamayı neye dayanarak yapar, anayasa ve kanunlara… Artık…
Şu kimlik, bu düşünce yok, kanun vardır, tüm vatandaşlar ve devleti de bağlayan bu anayasal düzende kuralları, anayasa ve kanunları kim yapar? İstisnai hallerde referandumlarla direk olarak vatandaşlar, genel olarak da seçtikleri temsilcilerle meclislerde bu temsilciler aracılığıyla bu mutabakat yasalarını/kanunlarını yaparlar… Bunlar devletle vatandaş, vatandaşla devlet ilişkilerini düzenler… Kişilerin yaşam tarzlarına karışmaz, doğal haklarını ihlal edemez, bunlar doğuştan gelen kimliklerinin yaşanmasıdır, yaşam tarzlarına müdahale edilemez, kısacası… Bu yasaları yapanlar demokrasilerde çoğunluğun seçtiği kişilerden oluşmaktadır… İşte tamda bu nedenle, demokratik hukuk kuralları mantığıyla yapılan yasalar, kanunlar azınlığın haklarını ihlal edemez… Yani kişiye, gruba yönelik yasa, kanun, yaptırım olamaz… Bu yeni yasalar..
Mümkün olduğunca dini içerikli de olamazlar, nedeni ise dini kuralların sadece bir grubun yorumuna dayanması, bu grubu bağlamasıdır… Oysa yeni yasalar herkesi bağlar, bu nedenle herkes biraz olsun kendi duruşundan fedakarlık yaparak yeni bir durumda.. Buna laiklik, demokrasi, cumhuriyet gibi isimlerle kavramlaştırılmıştır… Bu yeni mutabakatların dinden kural almamaya çalışması, dinleri sevip, sevmediğinden, inanıp, inanmadığından değil… Bir dinin kuralının, bu dini kuralın çeşitli yorumlarının hangisini toplumsal uzlaşı olarak alıp, uygularsak uygulayalım, buna diğer grup ve yorumların (mezheplerin) itiraz edeceğidir… Ettiği de, mezheplerin çatışmaları, savaşları, tarihsel vakalarda kayıtlıdır… Bunun için…
Yeni toplumsal mutabakatlarımız, yasalarımız toplumsal barışımızın da garantörüdür, sadece bir grubu değil her grubu, devletin kurumlarını bile aynı oranda bağlar.. Uyulmaması halinde ceza kişilerin kimliklerine bakılmaksızın en adilane uygulanmaya çalışılır.. Adil bir şekilde uygulandıkça bu mutabakatlar toplumun barış içinde yaşamasının garantisidir… Barış üzerine mutabakatlarımız olsun, barış, mutluluk içinde yaşayalım dileklerimle.. Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 13.1.20 – vatandasfikri.com
|