SİYASAL KÜLTÜR ve ALTILI MASA
Altılı Masa Yeni Bir Demokratik, Siyasi Kültüremi İşaret Ediyor?
Siyaseti toplum, toplumu siyaset şekillendirmektedir, gelenekten, ana, andan gelecege siyasi kültürde olumlu olumsuz aktarılır… İster otokratik, ister demokratik olsun toplumların, siyasal kurumların bir kültürü, gelenegi vardır… Ülkemizde de bu durum, sivri dilli, sloganlarla sınırlı, herkes herkesten ülkeyi kurtarmaya çalışan bir gerilim dili artılarıyla eksileriyle günümüze aktarılarak devam eden bir siyasal ortam oluşulagelmiştir... Bu siyasal sorunlu dil, toplumsal problemleri, çözmek yerine dahada derinleştirmeyi ve gerilimden taraftar devşirmeyi düşünür hale gelmiştir… Siyasal düşünce yerine slogan, çözüm odaklı söylem yerine öteki kötü, ben iyiyim, öteki hain, biz kurtarıcıyız, bizden sonra tufan dili siyasal partilerin adeta kültürü olmuş gözükmektedir.. Tam bu gerilimden beslenen siyasal kültürle seçimlere gidecegiz derken, altılı masayı oluşturan paydaşlar gerilim siyasetinden uzak, sosyolojik kırıklıkları siyasal ranta çevirmek yerine, sosyolojik ve siyasal birleşmeyi temel alan bir anlayışla masaya oturdular inşallah, devamı gelir.. İttifak demek birliktelik demek, birliktelik demek istişare ile yönetecegiz demek, sürekli ben dedim oldu, ben yaparım iyi olursa sahip cıkarım iyi olmazsa bürokratın üzerine atarım siyasal anlayışı (kültürü) burada olmayacak gibi… BU masa uzlaşma kültürünün bir örnegi, inşallah sorumluluklarının bilincindedir, altı lider… Biraz siyasal gelenekten, yada sosyolojik temellerden bahsederek konuyu açacak olursak…
Türkiye Cumhuriyeti’ni kurulur, siyasal kültürde bir degişim olur, lider bazında geleneksel otoriteden, karizmatik otoriteye geçildiğini görülür… Ayrıca padişahın halkı, tebası yerine, T.C vatandaşlığı gibi, Hakimiyet padişah efendimizdedir den, hakimiyet kayıtsız şartsız millettedir anlayışına geçilir… Ayrıca kısmen kast sistemine benzer bir sistem aileden yönetici doğ, beyin oğlu, Padişahın oğlu olarak dünyaya gelen ile, İşçi Hüseyin Benek’in oğlu olarak dünyaya gelmek çook farklı başlamaktır hayata.. Egitim hakkı, hukuk önünde eşitlik, hatta aynı konuda farklı cezalar….. Şimdi haklar anayasal garanti altındalar, iktidardakileride biz vatandaşları da bağlar… İster hak hukuk, ister kanun, ister kanun yapma teknigi, yaşam tarzları Cumhuriyetle birlikte hızla degişmiş, bu degişim vatandaşların talebi degil yukarıdan iyi olduğu düşünülen siyasal v sosyolojik durumlardır… Ya toplum buna hazır degilse, işte bir çatışma nedeni daha… Eski yeni, yönetim şekli, laik, dini söylemle de beslenince işte bir gerilim alanı daha… Zaten devleti sen yönetecegim ben yönetecegim yarışı azda olsa siyasal bir gerilim yaratıyorken, bunu tarihten beslemek gerilimi daha da artırmıştır.. Bu vatandaşlara da yansır…
Toplumsal değişimler tek bir doğrultuda, tek bir biçimde, gereginden hızlı biçimde, tek bir yöne doğru yapılırsa… Aynı zamanda sosyal değişimlerin toplumsal tabanda tümüyle aynı anda olmadığına göre… Degişimi rızayla kabul edenler, degişime rızası olmayıp direnenler derken, bunu birde siyasal söylemde, dini söylemde kullanılırsa ki yogun olarak kullanıldığını düşünüyorum… İşte yeni devletimiz T.C devletinin vatandaşı olamayız, isteyerek, bilerek veya istemeyerek, bilmeyerek fitne çıkarmakta buluruz kendimizi…
Hızlı, köklü bir değişim talebi vatandaştan gelmez onlar kültürel geleneksel bagın içinde yaşarlar.. (Yalnız günümüzde internet ve iletişim bu bagı kopardığını hızlı degişimlerin daha kolay kabul edildiği dönemi yaşıyoruz) Bu degişimler siyaset merkezinden topluma doğru yöneldiğinde, burada doğal değil suni bir girişimle degişim olduğu kanısı, toplumda dirençle karşılanır ve nitekim öylede olmuştur… Yüz yıla yaklaşan cumhuriyet kültürel değişim de kısman başarılı olabilmiştir… Degişim için bir miktar da baskı olmuş, bu baskıya dayalı toplumsal kırılganlıklar oluşmuş, tekrar etmekte fayda var… Bu fay hatları da hem siyaset hem cemaatler, eliyle artı siyaset yöntemiyle derinleştirilerek günümüze taşınmıştır…Toplumumuzun bu kadar siyasal farklılıklar üzerinden kendini ifade etmesi, sürekli siyaset konuşması,sürekli bir hain bulması,bu hainlerden ülkenin kurtarılmaya çalışılması, iktidar acısından ise hainlere zilletlere yönetimin bırakılamaması sürekli yüksek perdeden söylenmesi, siyasetimizin, toplumumuza yansıttığı böl benden taraf, yada bertaraf ifadeleri siyasetimizin temel sorunu artık toplumumuzun sorunu olmuştur.. Nasıl aşılır? Ona gelmeden önce bu gerilimlerin temeline biraz daha bakalım mı?
“”Türkiye’ye siyasi/toplumsal perspektiften bakarsak, 1950’lere kadar tek parti rejimiyle yönetilmiş, 1960’lardan sonra sık sık darbelerle siyasi yapısına müdahale edilmiş, günümüze kadar eksiği, gediği de olsa seçime dayalı bir demokrasiyi sürdürebilmiştir..”” Sandığın belirlediği iktidarlar yanında askerin de siyasete ve topluma müdahale edebildiği, toplumsal anlamda ideal vatandaşın “Türk, laik” olarak belirlendiği toplum biçimine sahip bir yapı görürüz.”” Bu yapıda, siyasetten topluma kadar geniş bir alanda demokrasi kültürünün yerleşik bir hal aldığını söylemek ise güçtür. Şu durumda, merkez kabul edilen “ideal vatandaş tipi” dışında kalan her kesim, öteki ve yer yer korkulması gereken kesimler olarak gösterilince, bu kez ortaya “laik kesimler ve diğerleri “şeklinde bir ayrım, bir kutuplaşma mekanizması çıktığını da görüyoruz.”” “” Bu ayrım tek başına ikili bir ayrım değil, bunun altında, “diğerleri” içinde de “Türk, Kürt, dindar, laik, Suni Alevi” şeklinde farklı ayrılıklara dayalı siyasal ve sosyal ayrımlar açılarak devam edegelerek günümüz siyasal kültürünü şekillendirmiştir.. Aleviysen şu parti, sunnniyesen bu parti Türksen şu, Kürtsen bu gibi kesin adresler, sosyolojik duvarlar siyasetimizin demokrasi eksenine oturmasını engellemiştir… Çünkü Türkiye’de yönetici elit, karşıt siyasal söylemlerle birleşerek başarılı yönetim sergilemek, vatandaşı memnun etmek, toplumsal refahı artırmak, huzuru sağlamak yerine, birçok yeni gerilim cephesi açarak vatandaşı/toplumu kendi taraftarı olarak tutmaya çalışmaları toplumsal fay hatlarını derinleştirmiştir… Ekonomide, teknolojide, refah seviyesinin artmasında başarılı olamayan siyasilerimiz, bu ayrıştırmada başarılı da olmuşlardır… Kendi oydaşlarını kendinde tutma başarısı, topluma, toplumsal huzursuzluk, gerilim ve güvensizlik, şeklinde yansımaktadır… Bunun zararlarını, hepimiz yani TC vatandaşları çekmektedir… Bu gerilimler üzerine yaşanılan ekonomik krizle birleşince 2002 de öteki sayılanlar iktidara geldiler, sonuç ne oldu?
2002 AK Parti’nin iktidar olmasına kadar geçen sürede, toplumun bu gelişmelerden olumsuz etkilendiğini biliniyordu… AK Parti de “ tarif edilen ideal vatandaş” tipinin dışında “diğerleri” kesiminden gelen bir partiydi… Ne yazık ki oda gelenege uydu digerlerini, siyasal degil sosyolojik olarak karşıtlarını yarattı… Bugüne gelindiğinde, aşırı öfkeli bir dil kullandı ve aslında mücadele ettiği o problemli yapının aynısı haline döndüğü söylenebilir… Vatandaşları ötekileştirirken, kendi dönüşürken yerine göre havuç, yerine göre sopa yöntemiyle, istediği yaşam tarzıyla toplumu da dönüştürmeye çalıştı ve devam ediyor… Bir seçime daha giriyoruz belki siyasetciler bu sefer bizi germezler diyecegim ama araştırmalarda iktidar oy kaybediyor genel olarak oy kaybeden iktidarlar sertleşirler…O zaman muhalefet ve altılı masa bu sert söylem dili tuzagına düşmemeli kendini güçlü, kararlı bir şekilde vatandaşlara anlatarak gerilim dili dışında bir dil ile toplumsal kutuplaşmaları ez aza indirmelidir… Görülen de odur…
İktidar bu şekilde ötekiyken öteki yaratmaya, magdurken magdur yaratmaya doğru dönüşür degişirken… Çok ilginç bir biçimde, ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu koordinesinde, hem siyasi hem de toplumsal olarak gerilim hatları üzerinden siyaset yapmak yerine gerilimi durduracak söylem ve eylemlerle masaya oturdular… Kimsenin öteki olmadığı bir masa kuruldu, bu masa sadece siyasal gerilimi azaltacak bir masa degil, sosyal gerilimi Milliyetciler, İyi Parti, Muhafazakar Liberaller Deva Partisi, Muhafazakarlar Gelecek Partisi, Yerli Muhafazakarlar Saadet Partisi, Merkez Sag Gelenegini Temsil Eden Demokrat Parti Masa da, koordine eden sosyal demokrat laik, devletçi, ulusalcı bir parti CHP ile millet ittifakı oluşmuş olan altılı masa etrafında gerilimi düşürecek adımları atıyorlar… Başarılı olmaları ülkemizin, vatandaşlarımızın lehine görülüyor… Başarılı olmaları için ne yapmaları gerekiyor, vatandaşlar onlardan ne bekliyor?
Ülkemizin ekonomik, hukuksal, demokratik, hak ve hürriyetle ilgili konuların yanı sıra, Suriye, Ak deniz Sorunu, Adalar Sorunu gibi dış sorunlar var ve siyasilerden çözüm bekliyoruz.. Altılı masa çözüme aday ise çözüm önerilerini vatandaşların anlayacağı dille, vatandaşa ulaşacak şekil de her türlü iletişim kanalından anlatmalıdırlar… Yaşayarak gördüğümüz gibi ülkemizin, toplumumuzun çok sayıda sorunu var. Altılı masada oturan millet ittifakını oluşturan muhalefetin önceliği bu sorunları siyasi söylemlerinin merkezine gerilim yerine çözümü koyarak, demokratik uzlaşma kültürü örneginde olduğu gibi, siyasal kültürümüze de destek sunabilirler… Bu zamana kadar kullanılan geren, bölen, öteki ilan eden dile dayalı sosyolojik siyaset yerine, toplumsal huzursuzluğu azalma sorumluluğunu unutmadan siyaset yapma sorumluluğuda bu masada hissedilmelidir… Şu gerilim diline bakarsak…
Vay efendim, Türkiye-Osmanlı böyle bir gerilim var gibi, psikolojik sorunlular ancak böyle bir gerilim çıkarılabilirler.. Eski devletimiz Osmanlı yıkılmış yeni devletimiz T.C kurulmuştur, olay bence bitmiştir, yeni devlet düzeni içinde vatandaş olarak görevlerimizi yapma sorumluluğumuz var… Bazen tartışma laik dindar tartışmasına dönmektedir, dindar arkadaşlara önerim dinde zorlama yoktur ve kafurun süresi, ben isteseydim herkesi imanlı ederdim mealinde ayetler laiklige vurgu yapan ayetlerdir, dindarlar bunu görmelidir.
Öte yandan bir bölüm vatandaşımızda bu gerilimlerin kaygısıyla, vatandaşından ülkeyi koruduğunu ve kurtardığını zannederek sert siyasal tarzı tarzları saymışlardır… Bütün bu yaşanılan gerilimlerden, gençler başta olmak üzere, artık vatandaşların ekseriyeti bıkmış durumda, demokratik hukuk düzeni içinde, ahlak ve adalet kurallarının içselleştiği, liyakatlilerin görev aldığı bir toplumsal düzen oluşması, akdeminin, egitim kurumlarının, din adamlarının, siyasilerin ve toplamda biz vatandaşların öncelikli istegidir… son olarak…
Tüm kesimlerin enerjisini, gerilime, kaygıya harcamak yerine, bu modası geçmiş kavgalarla hiç birimiz enerjimizi tüketmek istemiyoruz. Vatandaşları, vatandaşı gibi gören, tepkilerinin, taleplerinin sesini duyan ve ona göre bir yöntem seçip uygulamak da bugün 6’lı masanın sorumluluğudur… 6’lı masa, bu sorumluluğun bilincinde mi?? Tekraren bu masada kimler var?
Laik, sosyal demokrat, dindar, milliyetçi, liberal, merkez sağ gibi kesimleri temsil eden, bu özellikleri taşıyan, 6’lı Masa, aynı zamanda toplumsal uzlaşıya imkan taşıyacak bir millet(vatandaş) ittifakını mümkün kılıyor... Tam olarak anlaşma hiç grupta olmaz, bazı farklılıklar, bazı tartışmalar ise gayet normaldir… Bu demokratlar masası da diyebilecegimiz masa, Türkiye’nin vatandaşlarının ihtiyaçlarını görüp çözüm sunması… Başörtüsü, Osmanlı, din, kimlik siyaseti, Atatürk gibi temel degerlerin kutuplaşma konusu olmaktan çıkarılarak bir sosyal konsensüs sağlayabilirler… Uzun yıllardır oluşmuş kutuplaştırmaya dayalı siyasal dili, iktidarın bu gerilim diliyle söylem üstünlüğü elde etmeye çalıştığı konularla, seçime girmek ve kazanmak için değil… Vatandaşları ortak degerlerinde (vatan, Bayrak, vatandaşlık, ekonomik refah, sosyal huzur, inanç ve düşünce ifade özgürlüğü) gibi degerlerde birleştirerek, değerlerini anlamak, saygı duymak, toplumsal korkuları, kaygıları ve gerilimleri yenmek için sorumlu olunduğu bilinciyle… Öncelige grupsal siyasal kazançlar yerine, toplumsal kazançlar konularak seçime gidilmelidir… Kısacası, AK Parti’yi iktidar yapan, iktidarının uzun olmasına neden olan “vay hain” tarzı hesaplaşmacı, gerilim dolu dili terk etmek gerekiyor zira bu toplumun ilk ihtiyacı bu gerilimden kurtulmak olmalı.
Zaten toplumun mevcut siyasal söylemlerden ve bu siyasal söyleme güveni çok az olduğu araştırmalardan da görülüyor… Seçim odaklı, günü kurtarmaya yönelik değil kalıcı bir sorun çözme dilinde olan bir siyasal söylemi ve yeni bir siyaset tarzı vatandaşlar bekliyor.. Altılı masa bu beklentiye cevap verdikce, Ak Partiden koparak tarafsız kalanlarında millet (vatandaşlar) ittifakını destekleyecegi düşünülebilir… Son olarak altılı masanın adayı kim?
Aday kimden daha çok nasıl bir aday, egitimi nedir, devlet tecrübesi nedir, koltuk mu, toplum çıkarımı, kamucumu, liberal mi ayrımından hareketle toplumsal cıkarları seçebilen, toplumda karşılığı olan, altılı masadan onay alan gibi biri oldukça.. Kim olacağı çok sorun degil, onun istişareylemi, otoriteylemi, ben dedim olduylamı devleti nasıl yönetecegi önemlidir… Güçler ayrılığını özümsemiş bir lider olup olmadığı kimi olacağından daha önemlidir… 6’lı Masa, toplumun ihtiyacı olan hukuki, sosyal, siyasal, ekonomik güveni, topluma net bir biçimde göstermeliler… Türkiye’deki toplumsal ittifakı sağlayacak olan, kutuplaşma ve gerilimden uzak duracak, bu 6’lı Masa toplumuz için bir fırsattır, böyle bir imkanın kapısını açmıştır, şimdi yapılacak olan 6 lider ile 10-15 geniş katılımlı bir miting yaparak masanın toplumsal tapanda da ayakları saglanmalıdır… Toplumumuz adına böyle bir fırsat çıkmıştır, kimsenin bu tarihi fırsatı kaçırmak gibi bir lüksü yok, yoktur.. Bu masa kazanma ihtimali olan bir masadır, kazanamazsa bile bu ittifak güçlendirilerek devam etmelidir ki.. Demokrasi kaygılarımız devam etmesin… Daha sosyal aidiyeti yüksek toplum, daha demokratik bir kültür ile mümkündür, bu kültürü siyasetimize ve sosyolojimize aktarmak dilegiyle.. Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 19.10.2022
Kaynak: https: CEMİLE BAYRAKTAR //www.karar.com/gorusler/6li-masanin-toplumsal-sorumlulugu-1692170
|