HABER Mİ, KOMPLO TEORİSİ Mİ?
(KAZA MI, KASIT MI, İHMAL Mİ NE?)
Bir olay oluyor daha haber aşamasında bir gürültü kopuyor, şu imal olabilir, bu kasıt vardır, şu şunu dedi, bu bunu dedi gibi olayın içeriğiyle hiç ilgisi olamayan bir yorumla, ifadeyle sanki olayı özellikle çarpıtmak için görevlendirilmişler gibi bir haberleştirme yöntemi tercih etmektedir medya kuruluşlarımız. İçinde doğru düzgün habercilik yapanların sayısı son derece azdır, ama yinede yayıncılar kendileri bir otokontrol gercekleştirmek durumdadırlar, yoksa bu eleştirilerimiz yanlış anlaşılmasın.
Tabiki sansüre karşıyız, tabiki habere ulaşma özgürlüğünden yanayız, tabiki halkın haber kaynakları olmalı ve çeşitli olmalı. Ama daha elde hiç veri yokken, olayın içindekilerin panik havası devam ederken, yetkililerin henüz inceleme aşamasında olaylarla ilgili böylesi haber ve yorumları hamam da, kahvane de dedikodu yapmaya benzetiyorum, işte bu nedenlerden dolayı, basın, yayın kuruluşlarımızın inandırıcılıkları azalmaktadır.
Hiçbir bilgi ve acıklama yokken, kaza mı, saldırı mı, ihmal mi, kasıt mı ne haber yapacaksın, haber merkezi seni oraya göndermiş, senden haber bekliyor diye abartacakmısın?
Haber verme şekillerine bakıyorum, yağmur yağıyor büyük olay, güneş çıkıyor büyük olay, soğuk, sıçak büyük olaylar. Biraz daha abartmayı becerebilseler hava olaylarında da komplo bulabilirler.
Şimdi olaylarla ilgili bilgin yoksa haber ver, verelim yetkililerin acıklamalarında sonra, daha detaylı bilgiler verilecegini duyur ve bekle. Görgü tanıklarını dinle, olayın taraflarıyla görüş, yetkililerin ifadeleriyle çelişen bir yan varsa bunu da haberleştir. Yoksa afaki haber yapa yapa ilk kendi güvenilirliğinize zarar veriyorsunuz. İkinci güvensiz kaynaklardan gelen haberlerin inanılma oranları düşüyor, yine başa dönüyoruz halkın haber alma özgürlüğü bu sefer yalan, yanlış, abartılı haberler yüzünden engellenmiş oluyor.
Bu durumun aşılması için öncelikle iktidarların müdahil olması yanlış, bunu basın yayın örgütleri kendileri kendi Meslek örgütleri aracılığıyla denetleyerek, yönlendirerek, özendirerek, ödüllendirerek meslek mensubu gazetecileri yönlendirmelidir.
Bu en doğru, en yorumsuz, en sade, en araştırılmış haberlerin derecelenrilerek ödüllendirilmesiyele olabilecegi gibi basın kuruluşlarının kendi kurumsl kültürleriyle de yapılabilir. Bunlar önerilerden ibarettir, benim izlenimimin böyle bir sorun olduğudur.
Haber veriş şekillerinin Uludere de ve Aydında ki olaylar üzerine degerlendirme yapma ihtiyacı duydum, daha henüz bir şey yokken şu olabilir mi, bu olabilir mi, şundan kaynaklı, falan, fistan, yalan dolan, haberdeki tek doğru orada bir olay olmasıdır. Digerleri zorlama yorumlar ve afaki konuşmalardır.
Olayda yakınlarını kaybedenler acısından düşünülünce ne kadar acı bir durumdur, oğlu kazayla ölenle, kasıtla öldürülen bir acımı duyar, kazayla ölen kimseyi suçlayamaz ve cezalandırılmasını da beklemez, acısını yüregine gömer. Öyleki kazayla olan bir olay haberini sanki kasıtla yapılmış izlemine yakın verirsek, verirseniz o acılı kimseler, acılarının yönlendirmesiylede doğru kabul ederler ve birilerinin cezalandırılmasını beklerler.
Lütfen haberlerde, haberi izleyen kişileri arada, derede bırakacak şekilde verilmemelidir, bunun için basın meslek kuruluşları mutlaka bir denetim yöntemi oluşturmak durumundadır. Yoksa nasıl sansür haber alma özğürlügüne zarar veriyorsa bırakın çarpık haberleri, abartılı haberler bile haber alma özgürlügüne haber kaynaklarına güvenin azalmasındqan dolayı zarar vermektedir. Verilen haber habermi, yorum mu, gerçek mi, yalan mı, yoksa komplomu çok net olmalıdır diyerek….
Hem iktidarın sansürle, hemde mesleki yanlışların haber alma hakkını engelmemesi dilegiyle selam ve sevgilerimle…
|