BANKAMATİKLERİN ARKASINDA Kİ GÜÇ??
Hepimiz bakamatiklerden maaşlarımızı çekeriz, bunlar aracılığıyla faturalarımızı öderiz, para gönderecegimiz kişilere parayı da bu makineler aracılığıyla göndeririz… Para işlerin de hayatımızı kolaylaştırır bu makineler…
Her ay gider maaşımızı bu makinelerden alırız ve bu makinelerde hiç para bitmez… Demek ki bunların içini parayla dolduran bir güç vardır, bu güç nereden gelir? Bu güç toplumun mal ve hizmet üretiminden, tasarrufundan gelir, bankamatikleri parayla doldurur… Bu makineler her işlem yaptığımız da bize teşekkür eder, burada para biter mi, evet bitebilir, biter…
Bir gün Yunanlı komşularımız gibi bankamatige kartımızı soktuğumuz da bankamatik özür diler, size, sizin maaşınızın ancak on da birini (1/10) verebilirim diye özür dileyerek uyarıverir, bu uyarı bizi şaşırtır… Aslında şaşırtmamalıdır, neden mi? Bu zamana kadar gercek aydın ekonomistler bizi hep uyarmışlardır, üretim tüketim dengesine dikkat edelim, tasarruf, harcama dengemiz bozulmuştur, tasarruf oranlarımızı yükseltmemiz lazım derler. Yatırımlarımızı, Ar-Ge,(araştırma geliştirme, (inovasyon, yenileşim)) Tarım, Sanayi, Teknik ve teknolojik ürünlerin üretilebilecegi artı deger üretecek alanlara yapmalıyız demişlerdir. Kaynaklarımızın çogu borçla yaratılan kaynaklardır, bunları lükse ve lüzumsuz yatırımlara yöneltmemiz lazım diye defalarca uyarmışlardır.. Ama tatlı su aydınları sorun yok, borçlanma oranımız makul seviye de, borçları çevirebiliyoruz diye bizim yöneticilerin istediği acıklamaları yapmışlardır… Aldığımız borçlarla hava atar hale gelmişizdir, bu borçlanma oranının sınırı nedir derseniz? Bana göre maaşımın on katı, duran varlıklarımın yarısıdır diyebilirim… Ama bu kişisel bir ölçüdür… Devletin ölçüsü vatandaşlarının üretim gücüne, tasarruf gücüne baglıdır… Üzülerek söylüyorum bunlar da biz de, çok düşük seviyelerdedir… Yani bankamatiklerimizin arkasında ki güç bizim üretim ve tasarruf güçümüzden çok yurt dışından aldığımız borç ve getirdiğimiz paraya dayanmaktadır… Bu daha ne kadar sürdürülebilir, bu bizim ekonomistlerin ip cambazı misali ipin üzerin de yürüme yetegine bağlıdır… İp cambazının her an düşme tehlikesi varsa ki var… Bizim de bankamtiklerden para alamama ihtimailimiz vardır… Bu ihtimalle karşılaşmamak için ne yapılabilir dersek??
Öncelikle dış ticaret acığını azaltacagız, bunun için de dışardan ne alıyoruz, onları burada üretmenin yollarını arayacagız, bulamadık mı, az tüketecegiz, yani üretmediğimiz ürünler de tarasarruf yapacagız, bu yetmez bu ürünleri üretecegimiz fabrikaları, atölyeleri, yapacak sermaye için de tasarruf yapacagız, yeter mi, yetmez… Bunları günün gereklerine göre, gerekli alanlar da ve ürünler üretecek şekil de planlama yapacagız… Yani araba markası/modeli üretmek yerine at arabası yapmayacagız… Örnegin gelecek 50 – 100 yılın teknik ve teknolojik planlarını yapacagız ki…
Bankamatiklerimiz bize para verecek güçte kalsınlar, bankamatiklerin arkasında ki güç desteklenmezse, burada para iki günde bir biter ve yenilerini koyarlar, yenilerini koyabilmek için de, bankonot matbasından çok, Ar-Ge atölyeleri, buradan çıkan düşünce ve ürünleri işleyecek fabrikalara ihtiyaç vardır… Bir toplumun güçü aslında ekonomik deger üretim gücüyle ölçülür… Bankamatikler de bu güçle çalışır…
Dileriz komşumuz Yunanlıların başına gelenler bizim başımıza gelmez, bankamatiklerimiz hep tıkır, tıkır işler, tırrr, tırrr diye bize para sayar…
Selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek -- Temmuz 15 – www.vatandasfikri.com
|
|