KÜLTÜR GÖZLÜĞÜYLE SİYASET YAPMAK
Kültür hem kişiler, hem de topluluk ve daha genel itibarıyla insanın özelidir, özelliğidir kişisel olarak algılanır toplulukla yaşanır… Ama topluluklardan oluşan bir toplumda yaşıyorsanız çok kültürlülük vardır… Örneğin ABD’yi düşünelim tek kültür mümkün mü? Bizi düşünelim hem farklı din ve dillerin olduğu bunların kabul ettiği yaşam tarzları ve kültürleri düşünelim ve kültürümüzle siyaset yaparsak ne olur onun üzerin de duralım… İlk önce topluma veya dünyaya sadece bizim gözlüğümüzle bakmanın bize ve topluma nasıl sorunlar açacağını düşünerek devam edelim…
Bunu iki şekliyle ele alalım, kendi ülkemiz için de kültürle siyaset yapmak, siyasete hep kültürel gözlükle bakmak bize neye maloluyor, sonra dünyaya sadece bizim gözlüğümüzle bakmamızın uluslararası alanlarda kültürle siyaset yapmak bize neye maloluyor?
Önce şunu belirtelim, siyaset kendi toplumumuz içinden bakınca ekonomik olarak bir paylaşım aracıdır… Siyasetçiler paylaşım modellerini ortaya koyar, bizde bunlardan birini seçeriz, acaba biz paylaşım modellerimi seçiyoruz, kültürel bir seçim mi yapıyoruz? Demokrasi, parti içi sıkıntılar, ön seçimler, aday belirlemeler dışın da nispeten var… Vatandaşlar hangi ekonomik paylaşım modelini benimserlerse o partiyi iktidara getirirler… Biz ekonomik model üzerinden seçim yapmadığımızı düşünüyorum… ekonomik ve siyasal seçim yapmış olsak, bu normal siyaset yapma şeklidir… Ama işin içine kültürel farklılıkları kullananlar girince durum değişir, toplumun ürettiği pastadan kimin daha çok pay aldığı, adil paylaşılıp paylaşılmadı önemsenmez, bu adam benim soyumdan mı, benim mezhebimden mi, benim etnik kökenimden benim gibi inanıyor… Tabiki bunların etkisi olsun ama üçüncü beşinci olsun… İlk sorcagımız soru, neden ben asgari ücret alırken, patronumla aynı vergiyi ödüyorum benzin pompasında? İşte bu ekonomik ve siyasal bir sorudur, siyaset bunlara cevap üretir… Biz bu adam bizim mezhepden mi sorusunu soruyoruz… Ama toplumumuz zenginlik kaynaklarını nasıl paylaşıyor sorusunu sormayız… Siyasetle kültür o kadar iç içe girmiştir ki, yeter ki bizden birileri kazansın… Kazanırsa ne olacak, ben sömürülmeye devam edeceğim, öbürü sömürmeye devam edecek, yani hiçbir şey değişmeyecek… Benim desteğimi ekonomik paylaşım modelleri üzerinden alamayan siyasetçiler, söylemlerini kültürel olgular üzerine geliştirecekler… Mezhepsel farkları ön plana çıkaracaklar, dil, yöre, hatta tahrikat… Bu söylem toplumsal ayrışmayı ve gerilimleri de körükleyecek, bizi kendilerinin tarafı olmaya mecbur edecekler… Topluluklar, yani alt kimlikleri öne çıkaranlar bir üst kimlik de inşaa edemeyecek birlikleri her zaman sorunlu olacaktır… Edemezler de, çünkü alt kimlikler üzerinden siyaset yapar, dayandığın kültürel grubu, siyasal taraf yapar da, desteğini alırsan hangi grup sayısal olarak toplumda taban buluyorsa sürekli o grup iktidara gelir… Allah korusun, kültürel tarafgirlik bizi siyaseten o kadar kör eder ki, bizim adam olsun da işin ehli olup olmaması önem değil noktasına geliriz.. Bu durum da bizi vasatlar liginden çıkmamızı engeller…
Adam çok dindardır, dini inancımız paylaşmayı, dayanışmayı önerir, ahlak ve adalet olmazsa neredeyse din olmaz diyecek kadar dinimiz ahlak ve adaleti önerir, gel gelelim ne ekonomik paylaşım modellerin de, ne de toplumsal iş bölümün de sosyal adalet sağlanamaz… Nedeni çünkü biz has vatandaşız, has müminiz, has etnik grubuz ve ayrıcalıklı olmamız lazımdır… Digerleri haindir, fitnecidir, kafirdir, yobazdır, gericidir, falandır filandır, ama mutlaka kötü bir şeydir… Böyle davranırsak toplumumuzun hepsini kapsayacak bir Vatandaşlık bilinci nasıl gerçekleştireceğiz? Vatandaşlık siyasal bir kavramdır, müritlik ise kültürel bir kavramdır, biz siyaseti siyasal kavramlarla yapmadıkça siyasetimiz hep sorun çıkaracaktır… Bizde bu sorunların kaynağını hep yurt dışı odaklarda ararız, arayacağız… Bu yanlış siyasal tavır ve tarafgirlikler sadece yurt içinde değil yurt dışında da sorunlar çıkaracak bir yöntemdir…
Örneğin, Mısır da bir sorun var kim iktidara gelecek, demokrasi geleneği olmayan ve sadece kültürel kimlikler üzerinden siyaset yapanların olduğu yer de, iktidarı kaybetmek toplumsal yaşam alanlarından silinmek demektir ki bunu hiçbir topluluk göze alamaz… Müsi iktidara geldi, hemen diğer vatandşların haklarını askıya lamaya başladı, sonra darbe oldu Mursi yargılandı idama mahküm edildi… Buradan mutlaka çatışmalar çıkar, çatışan taraflar bu çatışmalara kültürel veya imani değerler yüklerler, bu durum çatışmaları çözümsüz hale getirir.. Biz de bu çatışan taraflardan birini kültürel olarak yakın bulur destekler isek, siyasetin gerçekliklerinden uzaklaşırız… Üstelik de bizim sınırımızın ötesin de bir durum ise iç işlerine karışış oluruz..
Gelelim Ortadoğu’ya burada dört başat güç var biri, Türkiye, diğeri İran, öteki Arabistan ve dördüncüsü de İsrail’dir… Bunları destekleyen bir de Dünyanın başat güçleri vardır, can alıcı soru buradadır, Örneğin İran mezhepçi yaklaşımları zirvede olan bir ülkedir, Arabistan da öyle biz de burada Arabistan’ı destekleriz… Ben bizim siyasal kaygılardan dolayı Arabistan’ı desteklediğimizi düşünüyorum… Şimdi bu iki ülkeyi Rusya ve Amerika destekler, bunlar bu ülkeleri mesepsel farklılıklarından dolayı mı destekler, yoksa ekonomik ve siyasal çıkarları gereğinden mi? Bence ekonomik ve siyasal çıkarlarının geregi desteklerler… O zaman bence yapacağımız şu…
Ülke için de siyasetimizi ve siyasal tercihlerimizi vatandaşlık ve ekonomik paylaşımlar üzerinden yapacağız, Uluslar arası siyasetimizi de yine ekonomik ve siyasal nedenlere dayandırarak yapacağız.. Kültürü inancı ne yapacağız derseniz, kimse kusura bakmasın bu alan da ekonomi ve siyaset konuşur, kültür ve inanç susar… Kültür ve inanç bizim özelimizdir, bizi etkiler, siyasal ve ekonomik alanlarda, kişisel ilişkiler de daha adaletli ve daha ahlaklı kararlar almamıza yardım eder, neden olur… Zaten demokratik hukuk kurallarının çoğulda dini ve kültürel referanslıdır.. Çalmak inanç acısından haramdır, kanun acısından suç… Yalan konuşmak günahtır, yalancı tanıklık yapmak suçtur… Fahiş fiyat haramdır, rekabeti engelleyerek fahiş fiyat uygulamak suçtur… Bunları çoğaltabiliriz…
En son şu örnekle yazıya son verelim uzun yazdığımızdan şikayet ediyor arkadaşlar… Türkiye ve İsrail bir gerilim yaşadılar, nedeni oydu, şuydu bu gerilimler de hem onlar hem de biz kültürel ağırlıklı düşündük, sonuç iki ülkenin de aleyhine oldu… Şimdi ne oldu, her iki ülke yönetimleri de bu hatayı anladı, gerilimi yumuşatıyorlar.. Haa bu arada ekonomik olarak gerilim olmamış ticaret devam etmiş, gerilim siyaseten yaşanmış… Yarın aynı yumuşamaların Mısırla ve şimdiler de yoğun gerilim yaşadığımız Rusyaylada olması bekleniyor, olsun da… Suriye meselesin de yaşadıklarımız dış politikada uluslararası dengenin, diplomatik kuralların nasıl da önemli olduğunu bize öyle güzel anlattı ki bundan sonra ister yurt içinde, isterseniz yurt dışın da ekonomik ve siyasal sorunlara kültür gözlüğü ile yaklaşmayız umuduyla.. Yut içinde vatandaşlığa dayalı, yurt dışında da dünya dengelerini gözeten barış öncelikli, sadece çıkar odaklı değil, adalet ve ahlaka da dayalı bir siyasal ve diplomatik yaklaşımla sorunlara yaklaşmak dileğiyle selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek --- 20 Ocak 16 --- www.vatandasfikri.com
|