|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
SEÇİMLERİN SOSYOLOJİK OKUMASI |
SEÇİMLERİN SOSYOLOJİK OKUMASI
Siyaset Ahlak ve adalet üzere yönetme, sanatıdır diyenlerle, iktidarı ele geçirmek için bütün araçları kullanabiliriz diyenlerin iktidarı ele geçirme yarışmasına dönmüştür. Ülkemizde de genel olarak ikinci grup agırlıktadır. Bu gruplar kültürel degerleri, dini inançları toplumsal degerleri siyasi amaçları için kullanmışlar ve iktidarları 50-60 yıldır ele gecirmişlerdir. Bu insanları ister ikna ederek ister kandırarak taraftarı haline getiren, oy alan bu siyasi gruplar temel de bir sosyolojik yapıya dayanmaları normaldir, anormal olan karşı tarafı düşman ilan etmemektir. Yoksa dayandığın topluluk senin taraftar grubunu oluşturabilir, sen toplumun hepsini ilgilendiren kararlar alacaksan toplumun hepsini dikkate almalısın. İnsan hak ve özgürlükler ile ilgili kısıtlama kararlarını ise hiç alamazsın. Yoksa dayandığın topluluğun iktidarı olursun ki bu aslında demokratik kurallara gönül vermiş hiç bir siyasetçinin düşmemesi gereken demokrasiyle ters bir durumdur. İşte tam bu nokta da toplumsal güvene de büyük zarar verirler bu tip siyaset yapanlar. Dünya toplumsal güven endeksin de birbirine en az güvenen toplumlardan oluşumuz da sanırım bu düşüncemi destekler mahiyettedir.
Güvensizlik ise bana göre toplumsal her sorunun kaynağıdır, onun için siyasetin görevi toplumsal güvensizliği artırarak toplum da kültürel yarıklar yaratmak degil mevcutları onarmaktır. Bunun içindir ki toplumsal degerler ve kültür üzerinden siyasi dil kullanarak toplumu germekten vazgecilmelidir.
Toplumsal degerlerin üzerinden siyaset söylemleri geliştiren her parti toplum da yaratılan yaşam tarzlarımıza ve kültürel degerlermize müdahale edecekleri kaygılarına dayalı oy almıştır. Yani toplumsal olarak hem siyaseten hem de siyasetcilerin yardımıyla kültürel olarak kopmaya başlamışız. Bunun etkisi sandıklara da yansımaktadır.
Kürtler ağırlıklı olarak BDP yi desteklemiş, Dindarlar agırlıklı olarak AKP yi desteklemiş, Aleviler ve laikler agırlıklı olarak CHP yi desteklemiş, Milliyetci Türkler de agırlık olarak MHP yi desteklemişlerdir.
Ak Parti Dini hasassiyetleri ve başka ülkeler de yaşanılan Müslümanlara karşı yapılan zulmü öne çıkararak ve devlete, devletin iktidarını kullanan hükümete karşı darbe, komplo, saldırı, hainlik gibi siyassi söylemler üzerine oy almıştır.
CHP Kurucu iradeye dayalı siyaset yapmış Laik, Kemalist, Ulusalcı kesimlerden ve ağırlıklı olarak da Alevi toplumundan oy almıştır.
MHP Milliyetci söylemler sert söylemler yerine daha makul siyasi söylemler geliştirmiş bu 2011 seçimlerine göre en çok oy artıran parti olmuştur. Demek ki gerilimden uzak duran partileeri toplum tercih ediyormuş.
BDP ise her zaman ki gibi dünyayı Kürtlerden ibaret saymış Kürtler de siyaset yapmayı BDP ye destek sanarak oy vermiştir. Oy oranlarını böylece korumuştur.
Partilerin Sosyolojik tabanı olması normal ama sadece bununla siyaset yapmaları anormaldir. Tabanınız sınırlıysa alacagınız oy da bellidir, hitap ettiğiniz tabanla sınırlıdır. Bu nedenle siyasetimiz bir kısır döngü içine düşmüş ve her seçim de gerginlikler üzerinden partiler tabanlarına hitap etmiş ve geniş tabana dayanan daha çok oy almış, dar tabana dayanan da dayandığı taban kadar oy alabilmiştir.
Şimdi Dindar, sunni, muhafazakar kesim ekonomik şartlarına ve toplumsal konumuna bakmadan Ak partiye oy vermiş, ülkemizde de ekseriyet çogunluk bu sosyolojik yapıda olduğu için de Ak parti her durumda birinci parti çıkacagını adeta seçimden öncesi ilan etmiştir. Öyle ki bu partimiz 2009 yerel seçimlerine göre oylarını artırmış, 2011 genel seçimlerine göre oy kaybetmiştir.
Aynı durum da CHP laik ve Kemalistlerden oy almış ve her iki seçime göre de oylarını korumuştur, bir muhalefet partisi için oy korumak başarı degildir. Çünki sorumluluğu olmadığı için iktidar yorgunluğunu taşımamaktadır. Bu nedenledir ki oylarının daha çok artması beklenmekteydi…
MHP, Ak partinin alternatifi olabilecek mi sorusu iyiden iyiye gündeme gelmiştir. Örnegin MHP de milliyetci muhafazakar tabana hitap eden bir söylem öteden beri hep vardır. Ama öte yandan milliyetci refleksleri ağır basan bir partimiz olduğundan dolayı merkez partisi olmakta zorlanmaktadır. MHP ortalama oyu olan %12-13 oyu 3-4 puan aşarak bence merkeze göz kırpmıştır. Merkez partisi olabilmenin şartlarından biri de kendi sosyolojik tabanına siyasal taban devşirebilmekten geçmektedir, MHP bunu yapabilecekmidir onu zaman gösterecektir.
BDP ise HDP ile Ülke geneline hitap eden siyaset söylemi geliştirme yoluna girmiş, ilerleyen zaman diliminde bu zamana kadar oluşturduğu imajı toplumumuzda silmesini ve sosyolojik tabanının dışına çıkabilen, gercek sosyal demokrat bir parti olmasını başarır umut edelim…
Görüldüğü gibi herkes sosyolojik tabanından oy almaktadır, tabir caizse katı sosyolojik tabana dayalı bir siyasal kast sistemi oluşmuştur ülkemiz de… Oy verenlere sorulduğun da niçin oy verdim diye Türbana özgürlük, liderin büyüsüne kapılma, güçlü siyasal iktidara dayalı istikrar, Laiklik, ulusal bagımsızlık, meshepsel yakınlık, ayrı etnik kökenden olmaya dayalı tercihler yapıldığını görüyoruz. Oysaki kararlara katılım, yönetimi etkileme, bulunduğunuz toplumsal durumun çıkarlarını koruma, emek sermaye çelişkisi, insan hakları, demokratik tavır gibi daha siyasal alanın etkisiyle oy kullanmanın toplum da yaşanılan siyasi gerilimleri de düşürecegi kanaatindeyim.
Siyasal tercihler pazarlığa konu edilebilir ama sosyolojik olgular pazarlıga tabi olamazlar, hangimiz etnik köken pazarlığı, hangimiz dini inançımızın ilkeleri konusun da pazarlık yaparız. Ama bunlar üzerinden siyaset yapmak siyasal taraflarla sosyolojik tarafları karıştırmaya neden olur ki bir toplum için en büyük yanılgılardan biri olsa gerek.
Sırf oy alma amacıyla bu sosyolojik, kültürel durumların siyasallaşması ülkemizde kültürel kopmaların da kaynagı olduğunu düşünüyor bir an evel siyaseti pazarlığa konu siyasi nedenler üzerinden yapmaya başlayalım dilegiyle selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – www.vatandasfikri.com. Nisan 14
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|