EKONOMİK SORUNLARIN NEDENİ
SORUNLARIN TEŞHİSİ TEDAVİYİ OLUMLU/OLUMSUZ ETKİLER
Hepimiz toplumumuzun iyiliğini istiyoruz, Hepimiz ülkemizin teknolojik, ekonomik canlanmasını istiyor, üretimin, istihdamın, gelirin dolayısıyla refahın artmasını istiyoruz.
İktidar da bunları istiyor, muhalefet de bunu istiyor, vatandaş da bunu istiyor, hepimiz bunun için devamlı arayışlar içindeyiz, bu yazıda bu arayışlardan biri bu yazı yazılıyor. Bunların olabilmesi için sorunun doğru teşhis edilmesi gerekir ki, sorunla doğru mücadele edebilelim, çözüm önerilerimiz, yöntemlerimiz sorunu en kestirme, en az maliyetle çözülsün değil mi?
Kim sorunu teşhis edecek, akademisyenler, uzmanlar, entelektüeller, yazar çizer teşhis ederek, iş/işçi çevreleri, işveren/işçi temsilcileri, siyasetçiler, muhalefet de dahil, kanuni ve gönüllü kuruluşlar, meslek örgütleri bu çözüm önerileri üzerine düşünceler beyan edecek ve sorun çözülecek.. Ama siyasal nedenlerle sorun yok dersek, o zaman neyi teşhis edeceğiz, sorunları yok sayarak, yani bizim tapirle kilimin altına sorunları süpürerek çözmüş mü oluyoruz?? Yok…
Bizde sorunu söylemek iyi karşılanmaz, genel de o ne güzel iyi yapıyorsun en iyi sen yaparsın, en iyi sen bilirsin gibi bizi şişirecek şeyleri severiz, severiz de ama bunların bize katkısı biraz motivasyon dışında yoktur.. Ama eleştiri uyarı, sorunları öngörmemize yardım eder… Bizde bu alanda zayıf toplumuz, bunu öncelikle bilerek bu zayıflığımızı güçlendirmeliyiz…
Yönetenleri umutsuzluğa sevk edecek kadar eleştirmemek, üzmemek gerekir, tabiki olumsuz tepkilere yol açmamak endişesiyle dikkatli bir dil kullanmak gerekir ama gerçekleri bir şekliyle öncelikle yönetenlere, sonra topluma bir şekliyle anlatmak gerekir… Anlatıyormuyuz? Burası şüpheli, toplumu iyi hissettirelim derken sorunları yok saymak noktasına gidilmesine neden olursak, sorun büyür, bu nedenle herkes gerçeklerden gerçekçi bir şekil de haberdar edilmelidir.
Ben sade bir vatandaş olarak toplumun içindeyim, toplumun işim ve çevrem gereği toplumun bir grubuyla iletişim içindeyim, size üç grptan bahsedecegim ve sorunlarını anlatacağım…
Birinci Mehmet, emekli iki defa akraba dolandırıcılığına maruz kalmış, evini satarak şehrin daha uzak noktasında bir ev alarak borcunu kapatmış, yarım ev gitti bu olay da diyor… Şimdi ev satış alışa dayalı borçları kapatma aşamasın dan yansıyan ve kredi kartlarında ki borçlardan dolayı kişisel ekonomik tıkanıklık yaşıyor…
İkinci Mehmet, Esnaf, borçları var, kira ödüyor, aynı zaman da günlük aylık ciroları ve kar marjları düşmüş, bu kirayla, bu vergilerle devam edemem, yanım iki kişi çalışıyor, çocukları mağdur etmekten korkuyorum, benim sorumluluklarım var, onların da baba olarak sorumlulukları var ev kiralarını ödeyecek, çocuklarına giysi, süt, ekmek vesaire ihtiyaçları götürecek, buradaki düzen bozulursa, Allah yardım ettikçe ben devam edeceğim ama, nereye kadar bilmiyorum… Üç araba vardı birini satışa çıkardık…
Üçüncü Mehmet, Elma yetiştiriciliği yapıyor, onun yanın da seraları var elma bir liranın altında toplama maliyeti neredeyse 50-60 kuruş diğer bütün maliyetleri yok saysam bile bu maliyetle bile zarardayız, toplayıp toplamam kararsızlığı yaşadım ama, her sene elma toplamaya gelenler geldi, zam da istemediler, topladılar bende paralarını verdim şimdi elmalar depota 1-1.25 kuruşa satarsak en azından maliyetlerimizin yarsını çıkarmış olacağız… Domates dede durum farksız..
Dördüncü Mehmet’in ise durumu diğer Mehmetlerden farksız, emekli olmuş, emekli tazminatının üzerine kredi çekerek ev almış, sonra oğlu da ev almış hem kendi taksitlerini ödüyor, hem de oğluna yardımcı oluyor… Bu arada yapılandırmadan yararlanmış oğlunun öğrenim kredisini, emlak vergisini ödüyor… Soruyorum ne kadar devam edebilirsin Mehmet abi diye, ya aslında koptu kopacak ama kendime yakıştıramıyorum diyor…
Kimin durumu iyi maaşı düzenli borcu yoksa, tasarruf etme gelenegi varsa durumu iyi bunların durumunda olanların oranı nedir derseniz ben çevremde bir iki kişi tanıyorum, onların dışında durum iyi değil… Piyasada tarafların durumu bu… Çözümü kim yapacak, önce piyasaya bu kadar para pompalayarak, fiyatların ve maliyetlerin bu kadar artmasına izin verilmeyecekti, büyüme, hızlı büyüme, yüksek oranda büyüme beklentileri lüzumundan fazla yükseltti… Sonuçta bu noktadayız, çözmek zorundayız, bu gibi durumlarda çözmek demek, biraz geri çekilmek demektir, yani kar marjlarımızı, masraflarımızı, maliyetlerimizi geri çekeceğiz, verimliliklerimizi artıracağız ki, tasarruflarımızı artıracağız ki sorun büyümesin, yoksa siyasetçilerin dediği gibi faiz düşürürsek sorun çözülür… Neden vatandaş borçlanır, talep yaratır, bu talep piyasaya canlılık verir… Yukardaki taraflardan hiç birinin daha fazla borçlanacak durumu yok…
Bunlar topluma yakından baknca gördüklerimiz hiç de yabancı gelmiyor, bunları ya biz yada en yakınımızdakiler yaşıyor, şimdi ekonominin kurumsal yapısına yani geneline bakınca ne görüyoruz? Farklı bir şey olmayacağını düşünüyorum, bakalım mı?
Gelir getirecek kalemlere bakıyoruz, ihracat yavaşladı, turizm gelirleri geriledi, bu iki sektörde ki gerileme talebi de küçültmekte, talep daralmasına dayalı üretim yavaşlıyor. Buna halkın tüketim talebinin daralması eklendi. Parası olsa da halk gelecek endişesi ile harcamalarını kısıyor.
Durum nasıl iyileşir? Rahatlatan bir Söylem için mi Soruna Yaklaşacagız, Yoksa Çözüm İçin mi?
İç/Dış talebin daralmanın arkasında ki nedenlere bakıyoruz ne görüyoruz? a) İçeride terör konusundaki belirsizliğin, örneğin Turzime yansıması b) Doğu illerindeki hendeklere dayalı çatışmaların toplumsal düzeni bozmasının c) Irak ve Suriye’de sıcak çatışmalar da daha çok taraf olmaya başlamamızın d) AB ile ilişkilerin, hukuk düzeninden uzaklaşıyorsunuz diyerek gerilmesinin e) ABD ile ilişkilerin gerilmesi, f) Piyasana tasarrufa, üretime dayalı bir tüketim değil de borçlanmaya dayalı bir talep ve tüketim olduğu için borçlanma kapasitesinin de üst sınırlarına geldiğinden, g) İçeride Anayasa, OHAL, referandum gibi siyasal sorunların ekonomik güvensizliği, sıkıntıyı tetiklediğini düşünüyorum….
Kendimizi Kandırıyor Bazen Olmayacak Duaya Bir Amin Diyor, Sanki Yarın Bir Mucize Olacak ve Bizim Ekonomik, Teknolojik, Sosyal ve Uluslararası Sorunlarımız Şıp Diye Çözülecek… Yok Böyle bir şey uzun vadede çözülecek, kısa vadede çözülecek ama uzun vadede çözülecek sorunlar için ayrı, kısa vadede çözülecek sorunlar için ayrı yapmamız gerekenleri yaparak ve yapmamamız gerekenleri yapmayarak, bir plan için de hareket ederek teşhis edilen sorunlar çözülebilir… Şimdi söylemlere bakıyoruz, bizi rahatlamaya dönük söylem ve eylemlerle biz durumun sorun olduğunu anlayarak bir disiplin için teşhis ve tedavi aşamalarını uygulayamıyoruz…. Bakalım, planlara ve neler yapacak ve ne zaman sonuç alacağız…
a)İstanbul’u Finans Merkezi yapacağız, yarın olacak bir iş değildir, olsa bile hemen onun ekonomiye katkısı olmaz uzun vadede olacağı düşünülebilir b) Yaban sermaye ve Türklerin yurt dışındaki paralarını buraya getireceğiz…Bugünkü konjonktürde, bazı vatandaşların malına mülküne el konurken, yabancı sermaye ve para girişi olmayacağını düşünemiyoruz. c) İslam Ülkelerinin fonlarının Türkiye de degerlendirilmesini sağlama düşüncesi İslam dünyasında öyle bir sorun yaşanıyor ki bunlardan bazılarıyla direk sorunumuz var, bazılarıyla dolaylı sorunlarımız var, bazılarının da bizden yardım beklentisi var.. d) Büyük projeler iyidir, vesile olanlardan Allah razı olsun, Öte yandan bu projeler döviz kaynaklarımızın inşaata gitmesine yol açıyor, bu kadar çok inşaat yapmak hem kamu, hem toplum ekonomisin de parasal daralmalara neden oluyor, bu ise gereksiz bir ekonomik soruna neden oluyor… Kaynak planlaması ise hangi alana ne kadar kaynak aktarılacak sorusunu sormamız gerek, dengesiz bir yatırım diğer alanlarda soruna neden olur orada her alanı içine alır. e) Ne kadar teşvik verilirse verilsin, güvenlik sorunu yaşandıkca Doğu Anadolu’ya yatırımcı gitmeyecektir… Ayrıca genel olarak teşvikler verilen alanda elde edilen ürüne göre verilmesi gerekmektedir, akla şu gelebilir ürün aşamasına kadar üretici ne yapacak? Ürün aşamasına kadar teşvikler avans olarak verilebilir.. ancak bu tip bir teşvik üretimi artıracaktır. f) İhracatçtı artırmanın yolu, dünyanın ihtiyacı olan, yani talep edilen ürünleri kaliteli, ucuza üretmekten geçmektedir, bu ihracatçının rekabet gücünü artıracaktır. İhracat teşvikleri de madde, ürün ve getiri üzerinden olması halin de ihracatın artvasına neden olabilecektir. Yoksa yeşil Pasaport verildiği için, ihracatçıya Eximbank kredisi verildiği için ihracat artmaz. g) Sektörlerin gücü Ar-Ge ye, teknolojiye, inavasyona dayanmaktadır, biz sektörlerimizi bu yenilikçi yöntemlerle destekliyormuyuz? Ancak böyle destekler ihracatın artmasına neden olur, oda küt diye olmaz, bunları yapacaksın bunları plan dahilinde sektörlere aktaracaksın ki üretimimizi, kaliteli üretimimizi artıralım ve ihractımızda artsın ülkemize döviz girsin… Bunlarla birlikte, bunlardan önce ithalatın nedenleri üzerine durursak daha kısa vadede sonuç alırız düşüncesindeyim… Yoksa kısa sürede ihracat patlaması, ithalat azalması beklemek hayalcilik olur… g) Ucuz ve bol krediyi piyasaya sunarsak, bu para serseri hal alırsa ne yatırımı ne üretimi artırır. Üretim taleple artar amenna, ama ya yeterli, kaliteli üretiminiz yoksa talep olur da ithalat patlaması yaşarsanız…
Bunlar düşünülsün istiyoruz, kim düşünecek öncelikle siyasi sorumlular, iktidardakiler ve muhalefet de dahil, sonra yöneten bürokrasi, daha sonra sermaye çevreleri (TÜSİAD, MÜSİAD) daha sonra akademi ya, yani üniversitelerimizde ki ekonomistler, Medyada ki yazar çizer ekonomistler, kısacası toplum olarak hepimiz… Sorumluyuz ve sorunlarımızın çözümüne katkı vermek durumundayız, veriyormuyuz? Yok sanki sorun sadece iktidarın, sadece zordaki sektörlerin sorunu var gibi davranışlar görüyoruz, üzülüyoruz.. Sorunlarımızı üniversitelerimiz, uzmanlarımız teşhis etsin, tedavi öneren reçeteler yazsın siyasilerimiz uygulasın dileriz…
Hüseyin Benek ---1.12.16 --- vatandasfikri.com
Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/dogru-politikalarla-cikmazdan-ekonomi-ydetay-2352227/
|