MİLLET OLARAK ADALET ARAYIŞLARIMIZ
(Adalet Arayışından Rahatsız Olmak)
Yıllar önce çocukların düşünme yelteği gelişsin diye bazı sorular sorardım, Oğlum Ahmet sorduğum adalet nedir, sorusuna verdiği cevap kısa, çocukça ama somut, bir o kadar da net… “ Suçluya cezasını, Haklıya hakkını vermektir” dedi oğlum Ahmet… Bunu söylediğin de 12 yaşındaydı sanırım… Bu çocuğun bildiğini koskoca yöneticiler bilmiyor mu? Biliyor ama dert adalet değil, dert üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir, adaleti her iktidar sopa olarak kullandı ve adalet kurumlarımıza güven zayıfladı, geldiğimiz nokta hiç birimizin memnun olmadığı bir ortam, ancak adaletsizlikle yaratılabilir…
Merve Kavakçının vatandaşlıktan atılması ne kadar adilse, bence adiyse, Ergenekon ve balyoz davaları ne kadar adilse, pardon adiyse, ne kadar hukuk sistemimiz adalet dağıtıyorsa, o kararlardan bir taraf memnun diğer taraf değilse… Burada ciddi adalet sorunu var diyebiliriz… Ama bunu yine sadece muhalefettekiler söylerse, iktidardakiler de %100 adil olduklarını iddia ediyorlarsa sorun devam ediyor demektir. O zaman adalet arayışı içinde olunmasını bazılarımız bu kadar abes neden karşılıyor anlamış değilim… Örneğin bırakın suçsuzlar için adalet arayışını suçlular için bile, sucunun oranına göre ceza da bir adil olma durumudur… Adalet kurumlarından bu beklenir… Şimdi bir, iki grupla mücadele ediyor T.C devleti ve onu yöneten hükümet…
Bunlardan biri PKK, ikincisi Cemaat FETÖ, sonra DEAŞ bunlar suçlular, ama bu örgütlerin üyelerinin hepsi aynı oranda mı suçlu? Suç oranın da ceza oranı cezalandırmada adilliğin gereği değil mi? Şimdi Ahmet’in adalet kavramı üzerine söylediklerinden sonra, sözlükler adalet kavramı üzerine ne diyor?
Adalet Nedir? Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır. Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. İnsanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir…
Bütün kutsal kitaplar da adalete ve adil olmaya ilişkin öğütler vardır, ta 2500 yıl önce Yunanlı düşünür Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biridir, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristoteles’in hareket noktasını ise eşitlik kavramı oluşturur. Ona göre, herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir.
Günümüzde adalet kavramı sosyal adaleti de kapsamaktadır, sosyal adalet, ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerin dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesini, toplumdaki zayıf ve güçsüzlere devletçe yardım edilmesini de içermektedir.
Şimdi ise Türk Dil Kurumu sözlükleri adalet için ne diyor bakalım mı, bakalım ve hukuk sistemimiz ne kadar adalet dağıtıyor, dağıttığını iddia edenlerle, dağıtmadığını iddia edenlerden hangisi haklı görelim…
Adalet: a)Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması b) Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme: Hiçbir kuvvet beni adaletin tecellisi için çalışmaktan menedemeyecektir.-N. Hikmet. c) Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşlarının genel adı…
Adalet a) Belli bir toplumda, belli bir tarihsel dönemde bir toplumsal olgunun adil sayılması yoluyla korunması tutumu. b) Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluktur… c) Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme.
Muhalefet patimizin genel başkanının “Adalet Yürüyüşü” hiç olmazsa hukuk ve adalet kavramlarını gündeme getirdi, adalet nedir, ne değildir tartışıyoruz, iktidar bu tartışmalardan memnun değil ki sürekli yüksek perdeden eleştiriyor… Aynayı kendisine tutmayı önermemiz gerekiyor iktidara… Sonra ergenekon, balyoz davalarında ki, milli orduya kumpası hatırlatıyorum… O zaman gizli tanıklarla, uydurma delillerle yapılan, şimdiler herkesin bunu kabul ettiği bu davalar ne kadar adildi? Şimdi bu adalet yürüyüşüne iktidarın tepkisine göz atalım mı? “Bizim yaptığımız yollarda yürüyorlar, trene binsinler, teröristlerle beraberler gibi sadece konuşmak için konuşmalar yapılıyor… Ben ise katile bile adalet talep ediyorum, mesela bir kişi öldürenle, kazara öldürenle, planlayarak öldürenle, birden çok kişinin ölümüne neden olanlara aynı cezayı veremeyiz değil mi? Yani katile bile adil davranma sorumluluğumuz var…
Genel olarak işleyen kural, bizim iktidar için de mi işliyor ne? Hiçbir iktidar hukuk ve adalet konularının tartışılmasını, başlı başına ciddi sorunlar olarak, adaleti yüksek değer olarak ele alamamaktadır. Her devirde muhalefetteyken yani güçsüzken ifade edilen hukuk ve adalet özlemleri, iktidara gelindikten sonra, hukuku ve adaleti siyasi araç olarak kullanmaya dönüştürülürse…
İşte o zaman adalet olmaktan çıkar, bunun çıkma nedenleri adalet sistemi yürütmeden, yasamadan ayrı bir güç olması gerekirken, iktidarınızı güçlendirmek için bir araca dönüşürse ki… Sadece sizin için adalet olur ve artık adaletsizlik toplumsal sorun olmaya başlamış demektir. Bunu kimse istemez ama kişisel, grupsal hırslarımız, ayrıcalıklı tavırlarımız, nefretlerimiz bize bunu yaptırır… Bunun için demokratik sistemler de güçler ayrılığı düşünülmüş ve yargının bağımsız olması, yargılamanın tarafsız yapılması gereğinin altı sık sık, hem siyasal bilgiler kitaplarında, hemde hukuk bilgileri kitaplarında vurgulanmıştır.
Ülkemizde güçler ayrılığı hâlâ kâğıt üzerindedir, adalet sorunlarının çözümü için olmazsa olmaz şart, iktidarların yargıya, ekonomik, personel sicil ve atamaları konusun da öteden beri süregelen müdahalelerinin sona erdirilmesi, adalet için artık zorunlu hale gelmiştir… Ne yapılabilirle yazımızı bitirelim mi?
Adalet, adil olma ve hukuk gibi bir derdimiz var ise... Bunları siyasi bir araç olarak kullanmak istemiyorsak, yaşanılan adalet sorununun çözümü bellidir… Adaletin gereği olan, kuvvetler ayrılığını, yazılı halde bırakmamak, uygulamaya dönüştürmek zorundayız… Bunun için yeni bir anayasa, bu yönde adli teşkilat kanunlarının düzenlenmesi ve evrensel seviyede yargıçların ve mahkemelerin yasalarla, bağımsızlığının, tarafsızlığının teminatının oluşturulması... Bunun bir yargı kültürü haline getirilmesi... HSK’nun, gerçekten tarafsız olması için Venedik Kriterleri’ne göre oluşturulmasının gerginin... Ceza Kanunu’nda “yargıya emir ve talimat vermenin” yeniden suç sayılması için değişiklik yapılmasının gerekleri yapılırsa... Birileri de yollara çıkıp adalet aramaz, yada araması için gerekçeler yaratılmazsa yollarda adalet için yürünmez… O zaman sadece iktidar mensuplarının değil, herkesin güvenebileceği bir yargı için, yapılacak ne kadar çok şey var olduğunu biz görüyoruz... Bakalım adalet yürüyüşü iktidarı kullanan parti yöneticilerine, mensuplarına gösterebilecek mi, hükümet bu yönde bir adım atabilecek mi?
Adil olma sorumluluğumuzu unutmamak, adalet arayışı içinde olanlara saygı duymak dileğiyle… Selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 5.7.17 -- vatandasfikri.com
Not: Bu yazıyı yanlı bulanlara, 28 Şubat döneminde Yargılamalara karşı yazdığım yazının bağlantısı veriyorum: http://www.vatandasfikri.com/yazidetay.asp?ID=424
Kaynaklar :
1- http://www.hakveadalet.com
2- http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts
3- http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/taha-akyol/adaleti-dusunmek-40508549
|