SALGINDA SAĞLIK!
Salgın nedeniyle kısıtlamalar, yasaklar, yeniden gündeme geldi…
Sanki virüs saate göre yayılıyordu, oysa şu yapılabilirdi, bankalar 2-8 saatleri arası çalışır, öyle tatili de olmadan müşteriler içeriye metrekare hesabıyla alınabilirdi, bakanlıklar, belediyeler 8-16 arası, orta dereceli okullar 7-13, yüksek öğrenim kurumları eğitimi 16- 21 arası gibi çalışma saatleriyle sokaktaki nüfus oranı azaltılabilirdi… Camilerde cemaatle namaz kısıtlaması uygulanır, namaz vakitlerde internetten canlı yayınlarla namazlarımızı kılabiliriz... Uygulanmaların eksikliklerine bakacak olursak...
En riskli grup virus yayılmasına hizmet eden gruptur, yayılmasını engellemek için sınırlandırılması gerekmezmiydi? Kişisel korunmada en çok bu grup üzerinde durulmalıdır… Yaşlı gruplar, kronik hastalığı olanlar ise virüsün en çok sağlık sorunu çıkardığı gruptur ki, bunlar zaten kendine dikkat etmektedir… Aile içinde evden dışardan gelen torunların, çalışan fertlerin aile içinde daha çok bulaştırma risk vardır ki… Bu konu sanki biraz es geçiliyor gibi… Sonra..
Salgınla Mücadele en keskin mücadele garantinadır bu kesinleşti, ikinci mücadelede ise virüs taşıyıcı olmasına rağmen belirti vermeyen çocuklar, gençler, bağışıklık sistemi veya genetik yapısı virüse dirençli kişilerin hiç bir şey yok gibi yaşamalarıdır... Bunlar ise ancak sık sık hatta günde hareket halindeki kişilerin 250 binini, 500 binini test ederek hastaysa bunları evlerinde garantinaya alma yöntemiyle salgının yayılma hızının önüne geçilebilecegi bilinmektedir, G. Kore bunu yapmıştır, yapmaktadır… Ben bu konunun özgürlük güvenlik, ekonomi, saglık acısından dengeli bir çözüm üretilmesi gerektiğini düşünüyorum, önerilerimde bu yönde...
Şu bir gerçek ki ülke ekonomimiz iyi degildi, aslında iyi yönetilmediği için iyi degildi, sonra virus geldi salgın halinde insanları etkiledi ve ekonomimizi daha da bozdu… Artık saglıkta virüs salgını neyse, ekonomide saglıksızlık ise, entübe o, yani ekonomi yoğun bakımlıktır bunun adı ise buhrandır… Şimdi saglıkta virüs salgını, ekonomide buhran toplumumuzu yogun bir şekilde etkilemektedir… Bize düşen ise…
Kişisel korumamızı hem karşımızdaki, hem kendimizi korumak için artırmalıyız, bunu paranoyakça degil bilgiye dayalı davranışlarla yapmalıyız.. Kurumlara düşen ise görevlerini yapmak, yaparken de vatandaşların hakkına hukuka riayet etmek, kural ihlallerinde bulunanlara karşı bile saygılı olunarak ön görülen cezayı kesmektir… Ayrıca kurumlar sosyal dayanışmayı, kişiler kendi aralarında yardımlaşmayı artırmalı, işi kaybeden kriacıya ev sahibi yardımcı olmalı, işçisini işten çıkaracağına arabasını satarak işçilerin patronlar destek olmalıdır... Kural ihlalinde ceza ise...
Toplumsal sorunlarda ceza istisna olmalı, hatta toplum öyle bir bilinçli olmalı ki, hatta ilk önce kural ihlali istisna olmalı... Kurallar konurken toplumsal algılar, bilinçler oluşturulmalı, toplumun uyabilme yetenegi dikkate alınarak kural konulmalı, kural konurken de kural bilinci oluşturulmalıdır ki.. Toplum, vatandaşlar rızaya dayalı kurallara gönüllü uysun.. Uyulması dileğiyle, Selam ve Sevgilerimle...
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 19.11.2020
|
|