KALKINMA, ADALET
(Adalet ve Kalkınma Partisinden Tüketim Partisine… )
Bir partimiz vardı, hem adalet, hemde kalkınma diyordu, kulağa da baya hoş geliyordu, ne oldu? İşte bugün bu konu üzerinde durmak farz oldu…
Bu partimiz ülke ekonomisini ne kadar kalkındırdı?
Bunun için kalınma nedir onu bir kenara yazalım mı? İktisadi büyüme, yani geçen yıl 100 liralık geliriniz bu yıl 105 liraya çıktığını anlatır. Sayılar büyümüş olabilir, ama kalkınma, nasıl bir kalkınma, bunu da sormak lazım!
İthalatınız mı arttı, ihracatınız arttı, bunlar ne kadar artıdeğerli ürün içeriyor, son 16 yıldır hangi sektörler hızlı büyümüş, büyümesini hangi kaynağa dayandırmış? Bunlar bakarak devam delim mi?
Yıl 2003, 66 milyar TL kredi büyüklüğü karşısında 468 milyar liralık gelirle kapattık. Hane halkı (tüketici) ve reel sektör (ticari) kredilerinin ülke gelirine oranı yüzde 14,1 ler civarında… Yani piyasadaki her 100 liranın 14 lirası krediye dayanıyordu, dolaşıyordu… Kalkındık, geliştik, uçtuk, kaçtık, uçuyoruz derken, rakamlar ne diyor, ekonomi piyasasına bakalım mı?
Ülke geliri 3,8 trilyon liraya yükselmiş, öte yandan toplam kredilerin büyüklüğü de 2,5 trilyon liraya ulaşmış, kredi oranı son durumda yüzde 65,8’e çıkmış, piyasadaki paranın %66 sı krediye dayamış, yani borçlanmışız demektir…
Bu krediler neye dayanmış, tasarruflara dayalı mevduata mı, birde buna bakalım mı? Bize en büyük ipucunu verecek bilgi, borçluluk oranımızdır… Bunda ki büyüme, bütün büyümeleri sollamış…
2002’de 129 milyar dolar olan dış borcumuz varken, bugün (2018 sonu) 445 milyar dolar olmuş durum da, kısacası yabancılardan borç alan bankalar, bunları vatandaşa kredi olarak dağıtmışlar, dağıtıyorlar… Diyelim ki borçlandık, burada aldığınız borçlarla ne yaptığınız önemlidir, geri ödeyecek üretimi, imalatı yapacak bir düzen kurmuşsanız sorun yok, ya kurmamışsak? Bana kurmadık gibime geliyor… Son zamanlarda yapılanlara bakın bina, yol, köprü, cami, devasa kamu binaları, yetmiyor devletimiz trilyonlarca lira kira ödüyor… Kısacası kullandığınız krediye karşı daha yüksek değer yaratacak, üretecek yatırım hamlesine girişmedik, al krediyi, al ithal arabayı, malı gibi tüketim kampanyalarına harcadık… Şunu yapabilseydik, belki kalkınırdık!!!
Bunun yerine ülkemizin başarı ile çıkabileceği öncelikli 5-10 sektör belirlenip desteklenebilseydik şimdi aldığımız borçları daha kolay öderdik…
Adı ‘Kalkınma Partisiydi, tersine ülkemiz de tüketim Partileri düzenledi, üretimi vergilendirip, rantı vergi dışı bıraktı, örneğin mobilyada üretimde vergi istisnası vermek yerine satışta vergi istisnası sağlandı.. Tarım ürünlerinde, hayvancılıkta destek vermek yerine, gümrük vergileri kaldırıldı adeta tarımsal üretimimiz kösteklendi… Desteklenen sektörler ise aldığımız kredileri ödeyecek artı değer üretemedi, şimdi yaşadığımız kriz, sorun bunun nedenleriydi.. Sektörel dengesizliğe bakarak yazıyı bitirelim mi?
Sektör önceliğimiz ne oldu derseniz, biz size, şunu diyebiliriz… Sanayileşmeyi tamamlamadan hizmet sektöründe büyüme modelini tercih edildi… Çalışmayı özendirmek yerine, sosyal yardımlarla yaşamak toplumumuz da alışkanlık haline getirildi… Çalışmanın erdemi nerede ise kalmadığı gibi, zaten çalışmak, üretmek vergi düzeni sayesinde cezalandırılan bir alan oldu, gelinen noktada rakamlar büyüdü, borçlar daha da büyüdü… Bugün ülkemizde iki büyük sorun nedir derseniz ilk akla gelecek olanlar… Gerçek hukukçuların, mağdurların, “Adalet” geliyor, gerçek iktisatçıların ise “Kalkınma” işsizlerin ise aklına ekonomik kriz geliyor neden acaba? Sizden bir ricamla yazıyı bitiriyorum… Elinizde ki akıllı telefon internete bağlıyken, adalete güven seviyemiz nedir, dış borçlarımız ne kadardır diye sorun aldığınız cevapların sorumlusu kimdir üzerine düşünün… Bütün bunların nedeni nedir, sorumlusu kimdir?
Gerçek adalet olmadığı için, gerçek yatırım ve kalkınma için yatırım yapılmadığından olsa gerek… Hukuk ve ekonomide gerçek adalet ve kalkınma olması dileğiyle, selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 7.6.2019 – vatandasfikri.com
|