………. …….. ……. 1919
100 YILINDA 1919 - 19.MAYIS 1919 DA NE OLDU?
Başkaları gibi şöyle bir hikaye uydurur, üç tane 19 var bunları topladığımızda şu olur çarptığımız da bu, böyle bir dünya yok, 1919 da bir şeyler oldu, bu bir şeyleri anlayabilmek için biraz daha gerilere gitmek gerekecek… Kimine göre Fransız devriminin olduğu yıllara,(1789) evet bakın burada da 19 var baş harfiyle son harfini dikkate aldığımız da, şaka… Sanayi devriminin sonucu artan hammadde ihtiyacı sanayiye dayalı teknolojilerle artan üretim için Pazar arayışları falan 1919’a gelinmesinin birçok nedeni var… Şu soruyu soralım ve devam edelim mi, Osmanlı imparatorluğu neden yıkıldı, birinci dünya savaşında mağluplar kim, galipler kimdi? 1918-1919’a neden gelindi??? Bu soruların cevabını bulmak için kimilerine göre 1740 kapitülasyonuna, kimilerine göre 1535 kapitülasyonuna gitmek gerek, biz daha derinlerine gitmeyelim…
1739 Belgrad Antlaşması‘na arabuluculuk yapan Fransa’yla Sultan I. Mahmut arasında 28 Mayıs 1740’ta bir imzalanan sözleşmeye kısaca bakalım… Bu sözleşmeye göre;1*Kapitülasyonlar 2 hükümdarın hayatıyla sınırlıdır ibaresi kaldırıldı. 3*Osmanlı kamu görevlileri, Osmanlı topraklarında ki Fransız ikametgahlarına giremez. 4*Fransız uyruklular Osmanlı’ya vergi vermeyecek. 5*Gümrük vergileri arttırılmayacak. 6*Kudüs’teki Katolik Hıristiyanlara ait kutsal yerlerin yönetimi Fransa’ya verilecek… Şimdi bazı Osmanlı hayranı sağcı arkadaşlara soruyorum, bu sözleşmeyi imzalayana ne denir? Yada soruyu şöyle düzeltiyorum bu sözleşmeyi CHP yapsaydı ne dersiniz, yada Solcu arkadaşlara bu sözleşmeyi AKP yapsaydı ne derdiniz? Her neyse sağcı politikacıların tarih bilmeyen bizlerle nasıl dalga geçer gibi, olayları zamandan, mekandan, ekonomik, sosyal ve askeri şartlardan kopararak 1914-1918-1950 arası yapılan tüm sözleşmeleri başarısızlık gibi, ihanet gibi sunmaları ise başka bir fitne nedeni, vahim bir siyaset yapma yöntemidir ki… Bu arada iki dünya savaşı, birinci dünya savaşında sekiz buçuk milyon asker ölüyor, bir o kadarda esir düşüyor, bizim o zamanki devletimiz olan Osmanlının ise üç milyon askerinden sadece 1 milyonu geri dönebiliyor… Sonra bir dünya ekonomik buğranı olduğunu unutarak değerlendirmeler yapılıyor ki, bu anlayış hala devam etmekte… Bunun nedeni topluma şöyle yansıyor, kimimiz tarihimizin bir dönemine söverken, kimimiz de tarihimizin başka bir dönemine söver olduk… Bunun nedeni nedir derseniz, tarihi günümüzün siyasal anlayışlarının kendi konumlarını güçlendirmek için kullanmaları ve tarihimizi tarihçilerden değil siyasetçilerden ve tahrikat şeyhlerinden öğrenmemizden kaynaklanmaktadır.. Bazı cemaatlerin alttan alta T.C ve kurucusu M. Kemal aleyhine faaliyet göstermelerini de buna ekleyebiliriz… Yalnız biz şu hataya düşmeyelim, bir sözleşme lehimize, aleyhimize olabilir, günün şartlarını dikkate alalım ve bu sözleşme hangi şartlarda imzalandı ona bakalım… Şimdi şu ateşkes sözleşmesinde ne yazıyor, zahmet edip buna bari bakalım… 30 Ekim 1918 Osmanlı İmparatorluğu İtilaf Devletleri ile ateşkes sözleşmesi yapıyor, sonra serv anlaşmasını iyi okusak yeter… Bıraktık 1535,’ gitmeyi, bıraktık 1740’a gitmeyi 1918’ bari bir bakın ne olmuş, bakalım ki 19.Mayıs 1919 da Samsundan başlatılan milli mücadelenin önemini anlayabilelim… Yoksa cemaatleirn merdiven altı vaazlarında tarih öğrenirsek 1919’u anlayamayız, öte yandan M.Kemal’i övmek için onu bir masal kahramanına çeviren anlayışla da onun yaptıklarını anlayamayız, M.Kemal’in bizim övgümüze ihtiyacı yoktur, onu ve o dönemi anlayama bizim ihtiyacımız vardır. M.Kemal, milli mücadele için Anadolu’ya yola çıkmadan önce ön hazırlıkları kim yaptı, ondan bir ay kadar önce yol çıkarak adeta öncü görevini kim, kimler yaptı? Sizden ricam tarihi ne cemaatlerden, neden siyasilerden dinlemeyin, dinlerseniz bir de tarihçilerden dinleyin ki!!! Gerçekleri öğrenebilelim, umurumuzdaysa gerçekler bunu yapalım, ya da şunu, tarihi konular da bilgim, fikrim yok diyebilelim… Çok kısa olarak 19 Mayıs ve Milli mücadeleyle ilgili birkaç kelime edelim yazıyı bitirelim…
Bak zor gelebildik 19 Mayıs 1919’a neden, her sonucun bir nedeni var buna mantıkçılar neden sonuç ilişkisi derler, biz anlayalım diye yer ıslaksa yağmur yağmış olabilir derler, 1919’a neden geldik bunun üzerinde durun, duralım ki, bir daha Allah bu vatandaşı, bu devleti ve komutanlarını Samsun’a çıkmak zorunda bırakmasın… 1917 Sovyet devriminin bize etkileri ne oldu, milli mücadeleye katkısı nedir? Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum gibi yerlerde yapılan toplantılarda neler konuşuldu, Ankara’ya İlk gelen milli mücadeleciler kimlerle ne konuştular, Meclis açıldıktan sonra tutanaklarda neler yazıyor… 1920 de nereler işgal altındaydı, şimdi sınırlarımızla kıyaslayarak bakalım… Bu adamlar, kadınlar ne yapmışlar? Şu Son genelgeden onu anlayabiliriz,” 30 Ağustos Zaferi’nden sonra 1 Eylül 1922 günü orduya yayınladığı bildirgeden: Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan savaşları verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin zihinsel güçlerini ve kahramanlık ve vatanseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim. Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir, İleri!” Malum sonuç, işgalciler tasını, tarağını toplayıp geldikleri gibi gittiler…. Şunu hatırlatarak yazıya son verelim… 1919 da Samsun’a Milli mücadeleciler çıktıktan sonra sonuç şöyle gerçekleşmiştir: “433 maddeden oluşan Sevr Antlaşması, I. Dünya Savaşı sonrasında “İtilâf Devletleri” ile “Osmanlı İmparatorluğu” hükumeti arasında 10 Ağustos 1920’de, Paris’in 3 km batısındaki Sevr (Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi’nde imzalanmıştır. Antlaşmanın imzalandığı dönemde devam eden Türk Kurtuluş Savaşı’nda Türklerin, galip gelmesi ile Serv geçerliliğini kaybetmiş ve yerini 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’na bırakmıştır.” Mevcut sınırların da kabul edilgi için Lozan sözleşmesine T.C Tapu senedi denmektedir… Kahraman milli mücadeleciler, bize bu vatanı miras bıraktılar…
Günümüzde bizim konumuz ise şunlar olmalı değil mi? Ülkemiz de ekonominin kaçta kaçını, yabancılar kontrol ediyor, son yapılan alt ve üst yapılarda, YİD’ler de onların payı nedir? Biz atalarımızın mirası olan bu vatana ne kadar sahip çıkabiliyoruz? Ayrıca içimizde, siyasal/dini farklı düşünenleri düşman ilan ederek de fitneye neden oluyormuyuz? Bu vatana vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesle, vatandaşlık esasları içinde adalete/ahlaka dayalı barış içinde yaşayalım… Yaşamak dileğiyle, selam ve sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 13 Mayıs 1919 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
|