SOSYAL SİYASETİN, SOSYAL KIRILMALARI!
Siyasete ördüğümüz Sosyolojik duvarlar, siyaseti tıkıyorlar, ben dindarım şu partiye oy veririm demek siyasi tercihinizi sabitlemektir… Daha az dindar saydığınız partiye oy vermeyecekmisiniz, veremem kafir gibi düşünüyorum onlar için dersek, verilmediği de gözüküyor… Oy verdiğimiz dindar parti ya devletin kurumlarını kötü yönetiyorsa, o zaman kötü yönetime razı olmak mıdır dindarlık, sorusunun cevabı gerekir…
Sonra etnik kökene göre siyasal tercih yapmak, ben şu ırka mensubum, o ırkı üstün sayan, ırkımı öne çıkaran partiye oy veririm, diğerleri onlar haindir falan dersek…
Bölge partileri de var ülkemizde, bazı bölgelerde %70-80 oy alırken bazı bölgelerde %0.70 oy alıyorsa, normal mi bu oy farkı, bu parti en çok bölücü partidir de diyebiliriz…
Siyasette karşılıklı ördüğümüz sosyolojik duvarlar bu siyasal yöntemlerle aşılamaz, ekonomi, bilim, vatandaşlık esaslı siyasete geçilemezse, siyasetimiz, bu dili kullanan siyasetçimiz vatandaşları bölmeye devam edecek diyebiliriz…
Dindarsak bu vatanın, vatandaşı degilmiyiz, herhangi bir etnik kökene sahipsek bu devletin vatandaşı degilmiyiz, devletin gücünü ele geçiren gruplar her vatandaşa eşit mesafede durmazlarsa, ki bizde iktidarların ve yönetimlerin böyle bir geleneği oluşmuş gözüküyor… Aynı zamanda gelenek, ha deyince aşılamıyor…
Siyasilerimiz kendi tabanlarını kendi partilerinde tutmak maksadıyla, sosyolojik farklılar üzerinden siyaset yapmayı özellikle tercih ediyorlar, bu tercih ediş bu farklılıkların bazı partilerde kümelenmesine neden oluyor. Bu durum sosyolojik çatlakların siyaset tarafından beslenmesine neden oluyor… Bu farklılıkların siyaset için kullanılması toplumun ortak vatandaşlık duygu ve düşünce geliştirmesinin önünde çok büyük bir engel gibi duruyor… Bunu sadece siyasiler yapmıyor, bu siyasal söylemler kişileri etkiliyor, bu kişilerde farklı sosyal gruba üye olan kişileri kendisi asal gruplarından dışlıyorlar, karşısında saydığı kişileri, siyasi tercihleri de onların sosyal kimliklerini özdeşleştiren kişiler, sert siyasal söylem içinde bulunuyorlar… Oysa normal siyasal şartlarda demokrasinin gereği oluşmuş farklı siyasal düşünceler arasında tercih yapamazlar… Kimlik siyasetiyle oluşmuş siyasal zihniyet taşıyan topluluklar, toplumu geneliyle uyum sorunu da yaşarlar… Tam bu noktada…
Artık sorunun çözümü değil karşılıklı ötekileştirme her grubun normali olur ki, siyaset, demokratik siyaset sınırları içinde değil daha çok nefrete, kine, fanatikçe, her grubun yobazlamasına bilerek veya bilmeyerek, içinde bulunduğu siyasal geleneğin davranışına sorgulamadan uyarak… Vatandaşına, vatanına, toplumunun ve kendisinin huzuruna mutluluğuna hizmet edecek siyaseti değil, sorun üreten siyaseti bilerek veya bilmeyerek tercih ettiğimizi görüyor, siyaset yapma şeklimiz için üzülüyorum… Şu örnekle yazıyı bitiriyorum..
Mecliste bir siyasi parti genel başkanı, öbür siyasi partinin genel başkanına alenen hakaret etti, o siyasal parti sözcüsü de hakaret eden genel başkana hakaret etti… Herkes karşı tarafın hakaretine tepki gösterdi, hakaret eden kendi liderini ve grup sözcüsü alkışladı… Oysa ilk başlatan daha çok kınanması kaydıyla, her siyasal grubun böyle bir dil siyasetimize, liderimize, sözçümüze yakışmıyor demesi gerekmezmiydi? Bence gerekirdi..
Sosyolojik siyaset değil Sosyal Sorunları çözen siyaset yapmak, siyaseti hakaretlerle değil kinayelerle, hicivlerle, nüktelerle yapmak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – 13.3.2020 – vatandasfikri.com
|
|